Küçük Bir Tatil

Karakterler; Daniela Mia Malfoy & Jeremy Peeta Maurëll
İkonlar; *


Uzun zamandır karanlığın ele geçirdiği şehir hala aynı karanlıkta, aynı kasvetle insanın mutluluk kırıntılarını da söküp götürürken artık bundan bıkmış, özgürlük isteyen Jeremy Peeta Maurëll suratında çarpık bir gülümsemeyle gözlerini gökyüzünden ayırdı. İçinden bir ses ona buralardan uzaklaşmasını haykırıyordu. Yaklaşık 2 senedir. Ah tabii, o buna alışmıştı. Ama bugün...

Bugünün diğer günlerden pek bir farkı yoktu. Her şey aynı sıkıcılıktaydı, Jeremy'nin patronu Adriana -dünyadaki en dedikoducu insan- yüzünden yazması gereken bir çok dedikodu, bu sebeple de takip etmesi gereken istemediği kadar insan vardı. Oysa genç adamın -tembellik ve çapkınlıkla ün salmış genç adamın- kılını kıpırdatacak hali yoktu. Senelerdir karanlıkla boğuşmaktan bıkmıştı. İnsanların kirli çamaşırlarını görmekten, dünyayı kurtarmaya çalışmaktan.

Aklına gelen fikir her ne kadar imkansız gözükse de bir kez olsun içinden geleni yapmayı planlayarak gözlerini yumdu. Arkasında bıraktığı pop sesinin ardından kendisini Domuz Kafası'nın içinde, yanında mutlu olduğu tek kadının, kendisine itiraf etmese de bu çapkın erkeği dize getirebilen yegane kişinin yanında buldu kendisini. Adamın gelişini fark etmeyen genç kadın her zamanki gibi müşterilerini hem dövecek gibi, hem de ironik bir şekilde sevgiyle karşılıyordu. Tam da ona yakışan şekilde.

Jeremy'nin gülümsemesi daha da büyürken Mia ile göz göze geldi. Karşısındaki masmavi gözler önce öfke ardından sakladığı sevinçle parladığında çapkın delikanlı ellerini cebine koyarak sırtını kadının önünde çalıştığı bara dayadı. Dudaklarına kondurduğu ıslık gürültülü barın içinde kaybolup gitse de bu ıslığın her tonunu özellikle kulağına çalınan melodiyi saniye saniye duyan genç kadın, sabır sınırını aştığı belli olurken tam ağzını açmak üzereydi ki kazandığını anlayan Jeremy omuz silkerek bir adım öne gitti.

"Beyler bayanlar, bugünlük bu kadar yeter! Mia hanım size sevgilerini sunuyor, dükkanımız kapanmıştır!"
"Ne?!"

Jeremy, arkada sinirden kuduran Mia'yı aldırmayarak kendisine karşı homurdanan insanları kovarken koluna dayanan bir elle olduğu yer kaldı. Suratını ona doğru yaklaştırdığında kadın geri çekildi. Merlin biliyordu ki kadının bu tavırları Jeremy'i çıldırtmaya yetiyordu. Tek kaşını kaldırıp ona baktığında kendisini duyacağı azara hazırlamıştı bile.

Genç kadının platin sarısı saçları, üzerindeki eski püskü siyah elbiseyi süslerken, etrafında onun pek de farkında olmayan sarhoşlar sürüsü içiyor, onlar bulaşıklar birikiyor, Mia ise kendisine ancak bulaşık deterjanı almaya yetecek kadar bir para kazanıyor, günler aynı sıkıcılığıyla sürüp gidiyor, hayat her zaman olduğu gibi hızla akmaya devam ediyordu.

Bugün güzel ve sıcak bir gündü. Mia, güzel ve sıcak günleri kesinlikle sevmezdi. Güzel ve sıcak günlerde insanlar barları, özellikle de asırlardır kötü nam salmış olan Domuz Kafasını tercih etmezlerdi. Güzel ve sıcak günler, dışarıda aylak aylak ve fazla ayık gezmek demekti. Soğuk ve kötü günler, güzeldi. Soğuk ve kötü günlerde insanlarda kötü olurdu. İçmek için bir sürü bahane ve insanın iliğine işleyen Londra’nın kuru soğuğu onları doğruca en iyi zehirlenebilecekleri yere, Domuz Kafasına getirirdi.

Barındaki birkaç genç surattaki mutluluğu, gelen güzel günün güzel şeyler getirmesini uman boş bakışları acıyarak izledi genç kadın. Gelen her gün Mia’ya güzel şeyler getirmezdi. Güzel şeylerin zaten canı cehennemeydi. Güzel şeyler para etmezdi. Mia’nın içini ısıtan tek şey şu anda sıcak paraydı.

Bir kız çocuğuna sahip ve bar sahibi bir kadın, okulunu son senesinde terk etmiş ve diplomaya sahip olmayan bir kadın, ağzına kadar dolu olmasına rağmen lanet olası kuzeni yüzünden dokunamadığı Malfoy kasasına sahip olan bir kadın, yaşıtlarının keyif aldığı şeylerden seneler önce elini eteğini kesmiş bir kadın, bir ayyaş..

“Bir ateş viskisi daha..”

Genç kadın, ateş viskisi isteyen ince ve titrek sesi işittiğinde bara dayanarak karşısındaki genç bedeni inceledi. Henüz on beş yaşlarında olan oğlan çocuğu, Hogsmeade gezisinde profesörlerini atlatıp, kimsenin gelmeyeceği bu bara gelmişe benziyordu. Genç kadın onun yaşlarındayken Jeremy ve Sherry ile kaçamaklarını hatırladığında sırıtarak delikanlıya minik bir bardak kaymak birasını uzattı. Genç adam, kaşlarını çatarak ilerdeki arkadaş grubunun yanına giderken Mia sırıtarak iç çekti. Öğrencilerin gelmesini engelleyemezdi. Onları sarhoş da edemezdi ama Anna’yı uyuz etme şansını ölse kaçırmazdı.

Tam o sırada gıcırdayan kapının açılması ile Mia’nın bu güzel günde görmeyi umduğu son güzel surat belirdi. Jeremy Maurëll, dudağında sulu bir ıslık, bara dayanmış, utanmazca genç kadının ince formunu dikizliyordu. Mia, dilini ısırarak söylemek üzere olduğu bütün kaba ithamlarını yuttu. Genç adam sonuçta bir müşteriydi. Müşteri ise daima haklıydı.

Ama genç adam bıkmıyordu. Mia, nereye giderse o lanet olası ıslığının eşliğinde oraya dönüyordu. Genç kadın elindeki bezi bara çarparak arkasına döndü. Onunda sınırları vardı ve Jeremy nasıl oynayacağını çok iyi biliyordu.

"Beyler bayanlar, bugünlük bu kadar yeter! Mia hanım size sevgilerini sunuyor, dükkanımız kapanmıştır!"
"Ne?!"

Jeremy, Mia’nın şaşkın çığlıkları arasında barı boşaltmaya, birkaç sarhoşu kolundan tutarak bütün gücü ile dışarı postalamaya çalışırken bir yandan da suratında hiç de tatlı olmayan bir sırıtışla genç kadının tepkilerini bekliyordu.

“Jeremy. Peeta. Maurëll. Bana ne halt ettiğini hemen açıkla.”
“Daniela. Mia. Malfoy. Sana izin veriyorum.”
“Lanet olası bu mekan benim. Maurëll. Anladın mı? Benim?!”

Jeremy pek anlamışa benzemiyordu. Dükkan zaten boşalmıştı. Mia, senelerdir yaptığı gibi bu adamın ne haltlar karıştırdığını umursamamaya çalışarak kaymak birasına uzandı. Hayır, hayır! Kaymak birası bu sefer onu kesmeyecekti. Dolaptan çektiği iki kadeh ile ateş viskisine merhaba dedi.

“Jeremy. Peeta. Maurëll. Bana ne halt ettiğini hemen açıkla.”

Karşısındaki kadının sınırlarını fazlasıyla zorlamış olan genç adam beklediği tepkiye en sonunda kavuşunca kahkahasını bastırmak için dudağını ısırdı. Kendisini alev topunu elleri arasında çeviriyormuş hissine engel olamasa da barda bulunan son kişiyi de postalayarak atıldı.

“Daniela. Mia. Malfoy. Sana izin veriyorum.”

Daniela duyduklarının anlamını bir an bile düşünmeden haykırınca Jeremy dudaklarına yapışmış kahkahasını daha fazla içinde tutamadı. Melodik kahkaha boş barı inletip genç kadının sinirlerini iyice arttırırken burnundan soluyan genç kadın, genç adamın kahkahasını boğazına tıktı.

“Lanet olası bu mekan benim. Maurëll. Anladın mı? Benim?!”

Omuz silken Jeremy bunun umrunda olmadığını mırıldansa da Mia bunu duymazken biçimli vücudunu kıvırtarak bara ilerledi. Eliyle kaymak birasını kavrarken bir an sonra Ateş Viskisi'nden iki kadeh aldı. Birini kendisine birini de Jeremy'e uzatınca hiç tereddüt etmeksizin genç adam kadehi dudaklarına götürdü. Gözlerini yumup fondip yaptığında Mia'nın gözleri pörtlerken Jeremy tek kaşını kaldırdı.

"Kızdığında çok sexy olduğunu söyleyen olmuş muydu M?"
"Kızdığımda kızgın olurum Maurëll."
"Doğru, sen her zaman kızgın ve sexysin. Karıştırdım sanırım."

Karşısındaki kadın artık tepki vermemeyi öğrenmişti. Jeremy en lanet olası ve baştan çıkarıcı ifadesiyle Mia'dan birazcık ilgi bekleyen küçük bir köpek gibi baksa dahi Mia bunu umursamayıp, platin sarısı saçlarını savurarak sandalyelerden birine oturdu. Aralarındaki sessizlik uzun ve manalı bir bakışmayla bölündüğünde, pes eden genç kadın eliyle Jeremy'nin beyaz gömleğini kavrayarak genç adamı kendisine çekti.

"Şimdi elim yakandayken neden bana dükkanımı boşaltıp ne halt yediğini anlatmıyorsun?"
"Ya da hazır elin yakamdayken neden beni öpmüyorsun?"

Hahlayarak elini çeken Mia omuz silkerken Jeremy genç kadına bir kez daha -bu sefer baştan çıkarıcı olmayan- bir bakış attı. Özlemişti kadını. Yıllardır iç içe olsalar dahi, onun gülümseyen bakışlarını, onun harika sesini özlemişti. Aslında her zaman iç içeydiler, oysa Jeremy şimdiye kadar genç kadının onun için ne ifade ettiğini anlayamamıştı. Hoş hala onu sevdiğini anlayacak kadar kafası çalışmıyordu. Genç adam çapkındı. Genç adam kızları baştan çıkartırdı. Genç adam aşık olmazdı.

"Daha önce dediğim gibi sevgili M, sana izin veriyorum. Ve şimdi buradan gidiyoruz."
"Ben hiç bir yere gel-"

Jeremy hayatında hiç olmadığı kadar hızlı ve çevik bir hareketle Mia'nın narin elini kavradığı gibi cisimlenirken, genç kadın daha ne olduğunu anlayamadan Jeremy genç kadının üzerine cisimlenme duvarı kurdu. Kendisi olmadan hiçbir yere gidemeyeceğini düşünerek yoklukta onun elini iyice sıktığında bir saniyenin ardından kendilerini aşkın şehrinde buldular. Paris'te.

"Kızdığında çok sexy olduğunu söyleyen olmuş muydu M?"

Mia için bardağı taşıran son damla genç adamın edepsizliğin son hadlerinde gezmeye başlaması, suratında ki insanın sinirini bozacak derece de sevimli ve çekici sırıtışı, asla farkında olmasa da sürekli ıslatarak insanı baştan çıkartmaya çalıştığı dudakları, ah-Mia için bardağı taşıran son damla, Jeremy’nin hala dünya üzerinde nefes alan canlılar grubuna dahil oluşu olmuştu.

"Kızdığımda kızgın olurum Maurëll."
"Doğru, sen her zaman kızgın ve sexysin. Karıştırdım sanırım."

Genç kadın kesinlikle adama istediğini vermeyecekti. Jeremy kesinlikle nasıl oynaması gerektiğini, nerelere vurması gerektiğini bilen bir adamdı. Mia, adamın elde ettiğini alana kadar kendi küçük oyununa devam edeceğini çok iyi biliyordu. Kesinlikle bu gecenin sonunda kazanan Jeremy olmayacaktı. Jeremy’nin kazanması demek, senelerdir süregelen bu inat oyununun sonlanması ve Mia’nın, bir Malfoy’un, kaybeden tarafta olması demekti.

Oyunun bitmesi demek, Mia’nın Jeremy’e teslim olması demekti. Kendisine yasakladığı her şey demekti. Bu gecenin sonunda iyi bir sevişme, katıksız bir mutluluk ama uzun vadede hayatının cehenneme dönmesi demekti. Salına salına sandalyeye kurulurken ojeli tırnaklarını genç adamın pahalı kumaştan gömleğinin yakasına geçirdi.

"Şimdi elim yakandayken neden bana dükkanımı boşaltıp ne halt yediğini anlatmıyorsun?"
"Ya da hazır elin yakamdayken neden beni öpmüyorsun?"

Genç kadın hahlayarak geri çekilirken gerçekten neden öpmediğini düşünüyordu. Bir öpücük. Sadece bir öpücük. İçkiyi bahane edip, ardından Jeremy’e bütün ömrünü zehir edebilirdi. Jeremy genç kadını çok sinirlendirmişt. Mia, sinirlenince tahrik olan bir kadındı. Evet, öpebilirdi. Bara gelen sarhoş yakışıklılardan kaçının tadına bakmıştı Merlin bilirdi. Ama bu adam Jeremy’di. Jeremy ile hiçbir şey tadında bitmezdi. Jeremy ile hiçbir şey zamanlı ve doğru hissettirmezdi. Jeremy, olması gerektiği zaman olması gerektiği yerde olamazdı. Nedeni basitti. O Jeremy’di. Sonsuza dek değişmeyecek tek gerçek.

"Daha önce dediğim gibi sevgili M, sana izin veriyorum. Ve şimdi buradan gidiyoruz."
"Ben hiç bir yere gel-"

Beline yapışan kollar ile ayağı yerden kesilen genç kadın sonradan çıkarttığını tabii ki inkar edeceği bir ses ile genç adamın boynuna asıldı. Birkaç dakikanın ardından etrafını güçlü bir büyünün sardığını hissetti. Ardından tek parça olduğuna memnun olarak ayağı dikildi.

“JEREMY PEETA MAURËLL! NE HALT ETTİĞİNİ SANIYORSUN! YA SEPTİRSEYDİM. YA-“
“Yavaş ol tatlım. Sinirlenmene gerek yo-“
“TATLIM! BEN SENİN TATLIN DEĞİLİM M-“
“Tatlım. Herkesi rahatsız ediyoruz.”

Genç kadın, Jeremy’nin ne halt anlatmaya çalıştığına bakmak için etrafında göz gezdirdiğinde tek damla sihir hissedemeyerek şoka girdi. Ses tonunu kısık tutarak fısıldadı.

“Ne cehennemdeyiz?”
“Paris, tatlım. Aşkın başkenti.”

Mia, küfrederek ellerini saçlarından geçirirken hırıldadı.

“J, bu şaka hiç komik değil. Hadi. Kaldır şu büyüyü.”
“Şaka yapsaydım inan bu komik olurdu M. Hem bana J dedin. Tatil sana şimdiden yaradı.”

Genç kadın bu sefer ona J yerine daha yaratıcı sıfatlarla seslenirken genç adam sırıttı.

“Geri dönemeyeceksin. İstesen de istemesen de bu tatili yapacağız. Oda bile tuttu-“

Genç adam, kadının arkasını dönüp kaldırıma kurulmasını kaşlarını çatarak izledi.

“Ne halt ediyorsun sen?!”
“Büyü benim içeri girmemi sağlamaz Maurëll. Ve senin beni ikna ederek içeri sokma şansın az ve hiç arasında. Bu da demek oluyor ki senin o muhteşem tatilini bu kaldırımda geçirebiliriz.”

Genç adam, kadının inatçılığına sırıtarak gözlerini devirirken mırıldandı.

“Onu da daha mugglevari yöntemlerle halledebilirim, tatlım.”
“Ben senin tatlın-“

Genç kadın ayağının yerden kesilmesi ile adamın kucağında olduğunu anladı ve ikinci kez çığlığı bastı.