Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 You and me.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Alexandra Rhea Galibina

Alexandra Rhea Galibina


Lakap : alex, alexy, rhea.
Rp Sevgilisi : marcus black. <3
Mesaj Sayısı : 44
Kayıt tarihi : 22/08/11

Özel
Rp Puanı:
You and me. Left_bar_bleue89/100You and me. Empty_bar_bleue  (89/100)

You and me. Empty
MesajKonu: You and me.   You and me. Icon_minitimeC.tesi Ağus. 27, 2011 11:38 pm

You and me. Candice_accola83 You and me. Hollowart_fl042
Alexandra G. l Marcus B.


En son Alexandra Rhea Galibina tarafından Paz Eyl. 04, 2011 9:27 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Brian Walters

Brian Walters


Rp Sevgilisi : The Lonely Man
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 24/08/11

Özel
Rp Puanı:
You and me. Left_bar_bleue90/100You and me. Empty_bar_bleue  (90/100)

You and me. Empty
MesajKonu: Geri: You and me.   You and me. Icon_minitimePerş. Eyl. 01, 2011 5:12 am

Hogsmeade sessizliğini her zaman ki gibi koruyordu. Tek bir şey dışında. Parti ve eğlenen öğrencilerin sesi dışında. Marcus ağır adımlar ile sokağı geçti ve üç süpürgenin tahta kapısına elini uzattı. Kapının penceresinden içeride dans eden çiftler görünüyordu. Marcus kapıyı açar açmaz kendisini partinin tam ortasında buldu. Kalabalığı geçerek bara doğru gitti. Arkasından bir ses "Parti adamı Marco!" diyordu. Muhtemelen onunla da böyle bir parti de tanışmıştı Marcus. Genellikle böyle partileri severdi. Kızlarla takılmak ve eğlenmek. Evet işte o bunun tarzıydı. Bir gece eğlenirsin sonra hayatına devam edersin. Romeo ve Juliet gibi davranan insanlar ona çok yapmacık, çok saçma gelirdi. Bara kolunu dayayarak arkası dönük bayana seslendi "Bana her zamankinden!" diyordu. Üç süpürgenin sahibi Rosmerta ona dönerek baktı ve yüzünde büyük bir gülümseme belirdi "Ben de parti çocuğu nerelerde diyordum!" dedi. Bir yandan da Marcus'un önüne bir kaymak birası ittirdi. Marcus hafifçe gülümseyerek birayı eline aldı o sırada barda oturan güzel bir kız gördü. Bardağını kaldırarak ona selam verdi. Kız da aynı şekilde. Marcus biranın yarısını kafasına dikti. Boğazından geçen biranın verdiği tatmin edici his. Bu çok güzeldi. Taa ki Marcus bundan daha güzel bir şey görene kadar. Kafasını kaldırdığında Üç Süpürge'nin öbür tarafında bir kaç kız arkadaşı ile oturup sohbet eden bir kız görene kadar. Marcus adeta çarpılmışa döndü. Ama bu olanlar ne anlama geliyordu ki? O sırada barda ki öbür kızın yanına yaklaştığını fark edememişti "Beraber takılalım mı yakışıklı?" diyordu. Marcus dinlemiyor gibiydi sadece baştan savarcasına "Üzgünüm, hayır" demişti. Yanından yüzü asık şekilde ayrılan kıza hiç mi hiç aldırmıyordu. Ne yapıyordu o? Bir kızı temin sepetlemiş miydi? Ama neden sadece bir an için güzelliğine kapıldığı başka bir kız için mi? Marcus henüz bunu bilmiyordu ama ondan etkilendiğini kabullenmişti. Tek gecelik ya da değil o kızla tanışmalıydı. O kızla tanışmak için herşeyini verebilirdi. Bunları düşünürken çoktan kızın yanına gittiğini anladı. Aralarında çok az bir mesafe kalmıştı. Kız onu fark edip "Pardon yardımcı olabilir miyim?" diyordu. Marcus'un dili tutulmuştu adeta. O anda çalan müzik ile aklına delice, çılgınca bir fikir geldi. "Benimle dans eder misin?" dedi Marcus. Marcus hayatı buna bağlıymışcasına bu cevabı bekliyordu. Hayatına buna bağlıymışcasına...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexandra Rhea Galibina

Alexandra Rhea Galibina


Lakap : alex, alexy, rhea.
Rp Sevgilisi : marcus black. <3
Mesaj Sayısı : 44
Kayıt tarihi : 22/08/11

Özel
Rp Puanı:
You and me. Left_bar_bleue89/100You and me. Empty_bar_bleue  (89/100)

You and me. Empty
MesajKonu: Geri: You and me.   You and me. Icon_minitimePaz Eyl. 04, 2011 4:53 am

    Bilimsel ansiklopediler ve sıkıcı bir gece daha...

    Ellerini yüzüne kavuşturdu. Hava gittikçe sıcak bir hali almaya başlıyor, içerideki basık hava, ders çalışmaktan ziyade eğlence vaktinin saatlerce yaklaştığını belirtmek istiyordu adeta. Bu gece, içkinin sınırsız olduğu bir partiye davetliydi. Üç süpürgede yapılacak, neredeyse tüm dekorun sadece bir geceliğine de olsa değişeceği bir parti olacaktı bu. Bir şeyler içeceğini umut etmiyordu, içmezdi de. Kafayı bulmak istemiyordu, birkaç bardağın içindeki içkinin bedenindeki tüm gücü nasıl kaybettiğini, o anlık tüm düşüncelerinin allak bullak olduğunu ve bilincinin altından çıktığını biliyordu genç kız. Bu yüzden ağır kaçmayacaktı. Mini eteğini ve topuklusunu giyecek, arkadaşlarıyla birkaç konu hakkında konuşacak ve evine döndüğünde Hogwarts'ta yeni dönemde göreceği dersleri gözden geçirecekti. Pratik yapması gerekli, bu sene Ravenclaw'ı birinci yapabilmek için elinden geldiğince derslere katılarak, ekstra puan kazanmak zorundaydı. Tüm bu düşünceleri ve elindeki ansiklopedileri ayaklarının ucuna doğru fırlatırken ne giyebileceği hakkında düşünceler geçirdi. Ayaklarını yumuşak ve yüksek yatağından uzattıktan sonra gece lambasına baktı ve kapalı olduğunu görerek iç çekti. Elleriyle destek alarak kalktı ve bembeyaz dolabına doğru ilerlemeye koyuldu. Aslında böyle bir partiye gitme fikri geçmiyordu içinden, isteksizdi. Ayakları yorgun düşmüş, bedenini hapseden ruhu ağır bir cismin kütlesini içeriyormuş gibi hissediyordu. Sürüklemekte güçlük çekiyor, elini yavaşça uzatmıştı beyaz dolabına. Altın renklerle desenlenmiş, asil bir görünüm kazanmış tokmağı sıkarak çekmiş ve açılmasına katkıda sağlamıştı. Bu kadar çok kıyafeti olduğunu farketmemişti, ne giyip ne giymediğini de düşünmüyordu aslında. Eline ne geçiyorsa giyiyor, ama uyumlu giyinmeye de dikkat ediyordu. Kütüphaneden başka bir yere çıktığı yoktu aslında, en azından bu gecelik kafasını dağıtmak ve şu zamana kadar yaptıklarının acısını çıkarmaktı amacı. Tabi Alexandra'nın değildi bu, halinden gayet memnundu genç kız, annesinin ve babasının zoruyla yapılan bir şeydi bu. Dolabında mavi gözlerini gezdirdikten sonra birkaç gün önce doğum gününde ona hediye gelen mini şortunu ve tek omuzlu bol tişörtü giymeye çalıştı. Kot şort açık renkli maviyle bezenmiş, tişört ise onun aksine koyu bir mavi ile tamamlıyordu kendisini. Ayağına giymek için ise kuzeninin ona büyük bir heyecanla aldığı ve beğeneceğini düşündüğü, tişörtüyle aynı renkteki ayakkabıyı giyecekti. İlk alındığında dikkatlice incelemiş ve pek beğenmediğini düşünmüştü, fakat bu kıyafetiyle uyabileceğini düşündükten sonra ayakkabıya büyük bir tutkuyla bağlanmıştı.

    Tam tamına hazırlandıktan sonra odasının en köşesinde ve pencerenin yanında duran, parlak boy aynasına doğru ilerledi. Topukluların tahta zeminde çıkardığı sesler kulağında rahatsız edici bir sesi oluşturuyor, her ne kadar dikkatli olmaya çalışsa da bu rahatsız edici sese engel olamıyordu. Ayakkabıları ayağından çıakrtım kapıya doğru fırlatabilirdi ama bunu yapmayacaktı, bu geceyi tadında ve eğlence dolu geçirecekti. Bu seneden itibaren, onun için inek kız havaları bitmişti. Her şeye koşuşturmasına gerek yoktu, üzerinde sorumluluk yükleyecekti elbette. Yapabileceği en büyük şeylerle de olumluluklar kazanacaktı ama eğlencenin de tadına varacaktı. Bunu seçmişti, geri dönüşü de yoktu. Elleriyle büyük dalgalı saçlarını düzelttikten sonra masasında duran makyaj malzemelerinin de içinde olduğu mavi çantasını eliyle kavradı. İçerisinden siyah rimelini çıkararak kirpiklerinde gezdirdikten sonra pembemsi dudaklarına ruj sürüp sürmemekte kararsızdı. Kendisini süslenmiş biri olmaktan ziyade rüküş hissetmek istemiyordu. Rujdan vazgeçerek sadece parlatıcı sürmeyi düşünerek hızlıca ona doğru uzandı ve dudaklarında gezdirdi. Hazırlandığını hissederek partiye yetişebilme umuduyla asasını ve gerekli eşyalarını koyduğu kot çantasını eline alarak ilerlemeye başladı. Mutfakta elindeki meyveleri almış babasının yanına doğru ilerleyen annesine seslenerek çıktı. "Çıkıyorum ben, ne zaman döneceğimi de her neyse." Aklından alkolü fazla kaçırmak fikri geçti aklından, yapmayacaktı elbette. Ama kaçırsa ne olurdu ki? "Geç dönerim." Kapıyı çarparak dışarıya çıktıktan sonra üşümeye başladığını farketti. Havanın bu kadar serin olmaktan ziyade rüzgarlı olacağını düşünmüştü zihninde. Sadece bir tahmin öne sürmek istemişti. Hızlı adımlarla gri kaldırım taşlarında yürürken önlerine düşen saçları ince ve uzun parmaklarıyla düzeltiyor, yaklaştıkça heyecanına heyecan katıyordu. Sebebini bilmiyordu, böyle bir şey için kalbinin atış hızının değişmesinin saçma olduğunu düşünürken üç süpürgenin kapısına gelmişti bile. Hızlıca tahta ve gıcırdayan kapıyı ittirerek içeriye girdi ve boğuk havaya katılmaya çalıştı. Birkaç sürtüğün, onları arzuladığı erkeklerin elinden tutmuş dışarıya doğru ilerlerken gördü ve dalga geçermişçesine bir gülüş attıktan sonra arkadaşlarının yanına doğru ilerledi. Ortamda fazla olmamasına rağmen birkaç eski grubun şarkısını çalıyordu, birkaç arkadaşının önerisini reddetmekten başka, önüne getirilen kaymak birasını yudumlamakla meşguldü Alexandra. "Hadi Alex, sesini göstermenin tam zamanı, şuraya baksana tüm büyücü dünyası burada, sihir basınına bile rahatlıkla çıkabilirsin." Eliyle böyle bir şeyin olmayacağını anlatmaya çalışırken oldukça güçlük çekiyordu. Ayağıyla, ağzına attığı küçük çerezlerle mutlu olduğunu hissediyordu. Müzik, sanki bedenini hapsediyor, ritmine engel olamıyordu. Gözlerini birkaç dakika sonra önünde biten çocuğa çevirerek onu dinlemeye çalıştı kalabalık ortamda. "Benimle dans eder misin?" Yakışıklı çocuğun teklifini geri çevirmek istemiyordu, ama tüm gözlerin üzerinde de olmasını istemiyordu. Farkedilmeyeceğini hissederek çocuğa gülümsedi ve onaylamak için başını salladı. Elindeki kaymak birasını tahta masaya bırakarak, yanındaki arkadaşlarına tebessüm ederek ayağa kalktı ve çocuğun yanına doğru ilerledi. Gözü bir yerden ısırıyordu, adını bildiğine emindi ama beyninde kazınmış değildi. Gryffindor çocuğu olduğu belliydi, biliyordu zaten, yürekli ve cesaretli olduğunu. Ama bir de adını hatırlasaydı herşey yolunda gidecekti genç kız için. Arkadan gelen müziğe sevinerek elini çocuğun omzuna koydu ve diğer bir eliyle de elini tuttu. Göz göze gelmemeye dikkat ediyordu, her an çocuğun sempatikliğine kapılabilir ve bu yüzden ona aşık olabilirdi bile. Hızlıca yanına gelen arkadaşı Veronica'nın eline tutuşturduğu mikrafona saf bir şekilde bakarak ona bakmaya başladı. "Söylesene Alexandra. Hadi. Bu şarkıyı sen söyleyeceksin, Marcus ile." Kalbinin atışını duyamayacak şekilde şaşırmış ve ne yapacağını bilmeksizin öyle kalmıştı. Şarkı başlamış, ne yapacağını bilmeden söylemeye çalışmıştı. "Close your eyes, give me your hand darling." Bir taraftan çocuğun dans hareketlerine uymaya çalışıyordu, aslında gerek bile yoktu. Genç adam, yani adını yeni olarak hatırladığı Marcus, genç kızı yönetmeyi biliyordu tıpkı bir vals balosundaki gibi. Ellerini hafifleterek, her güzel harekette gülümseyen Alexandra, elindeki mikrafonu çocuğun eline doğru kaydırdı şarkıyı söylemesi için.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Brian Walters

Brian Walters


Rp Sevgilisi : The Lonely Man
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 24/08/11

Özel
Rp Puanı:
You and me. Left_bar_bleue90/100You and me. Empty_bar_bleue  (90/100)

You and me. Empty
MesajKonu: Geri: You and me.   You and me. Icon_minitimePaz Eyl. 04, 2011 5:19 am

"Benimle dans eder misin?"
Delice, çılgınca bir fikirdi belki. Ama kızın gözlerinin içinde kendisini kaybetmiş bir şekilde sormuştu bunu. Kız hafif tebessüm ederek başını salladı. Marcus hiç böyle sevinmemişti. Adeta bir çocuk gibi. Kızı narin ellerinden tutarak sahneye götürdü. Bir eli belinde bir eli de kızın elindeydi. Arada bir göz göze geliyorlardı fakat hemen gözlerini kaçırıyorlardı. Marcus'un gözü bir yerden ısırıyordu bu kızı. Ama nereden? Evet bir Ravenclaw'dı ona bir keresinde kütüphane de bir kitap hakkında bilgi sormuştu. Kendi kendine "Hadi Marcus zorla hafızanı adı neydi!?" diyordu. Onlar dans ederken yandan bir kız geldi ve mavi gözlü güzel kızın eline bir mikrofon sıkıştırdı.
"Söylesene Alexandra. Hadi. Bu şarkıyı sen söyleyeceksin, Marcus ile."
Evet Alex adı Alex'di! Ve şimdi onunla şarkı söyleyecekti. Ama nasıl? Marcus hayatında hiç şarkı söylememişti. Tabi banyo da çılgınca Rock'n Roll dışında. Ama bu sadece eğlence içindi. Kimse onu dinlemiyordu. Şimdi ise bütün herkesin önünde şarkı söylemeliydi. Bunu yapmak istemiyordu ama Alex ile yakınlaşmak gibi bir şansı da tepemezdi. Alex birden şarkıya başladı.
"Close your eyes, give me your hand darling."
Evet bu şarkıyı biliyordu. Marcus çoğu şarkıyı bilirdi ama söylemezdi. Ağzından kelimeler dökülmüştü.
"Do you feel my heart beating"
Marcus Alex ile göz göze geldi. Bunu yaparken eğlenmişti. Gözlerini gözlerinden alamıyordu. Kız da aynı şekilde gözlerini kaçırmadan şarkıya devam etti.
"Do you understand"
Bu delice bir şeydi. Çılgınca. Ama Marcus bunu çok sevmişti kızın gözlerinden gözlerini ayırmadan içindekileri dökmek.
"Do you feel the same "
İkisi de sırıtıyordu birlikte şarkı söylemek harikaydı.
"Am I only dreaming "
İkisi de söylemeye başladı. İkisi duygularını şarkıya döküyorlardı.
Is this burning an eternal flame!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexandra Rhea Galibina

Alexandra Rhea Galibina


Lakap : alex, alexy, rhea.
Rp Sevgilisi : marcus black. <3
Mesaj Sayısı : 44
Kayıt tarihi : 22/08/11

Özel
Rp Puanı:
You and me. Left_bar_bleue89/100You and me. Empty_bar_bleue  (89/100)

You and me. Empty
MesajKonu: Geri: You and me.   You and me. Icon_minitimePtsi Eyl. 05, 2011 10:13 am


    Şarkının sözleri beyinlerinde birer düşünce, yüreklerinde ise derin izler bırakıyordu adeta. Göz göze geldiği çocuğun renkli gözlerinden çekiyor kendisini, bedenini bedeniyle buluşturmamaya dikkat ediyor, nefesini ve kalp atışlarını kontrol etmeye çalışıyordu. Arada bir saçını savuruyor, arkasına bakmaya çalışıyor ve tekrar dönerek çocuğun sevimli ve sempatik bir şekilde gülümseyen ağzına bakıyordu. Bembeyaz dişleri dikkatini çekmişti, dudaklarının pembemsiliği göz kamaştırıcı ve arzulayıcı bir havaya sahipti. Dolgunluğu ateşli bir hava yaratıyordu sanki genç çocuğa. Kapılmamaya çalışarak hızlıca belli etmeyerek başını sallamaya çalışan genç kız kendine geldi bir kaç saniyede. Şarkının bitişine doğru yaklaştıklarında şarkıyı bitirdi ve çocuğun gözlerine bakmayı kesmeyerek gülümsedi. Adeta eriyordu gülüşüyle, evet gerçek şuydu ki Hogwarts'ta, büyücü dünyasında ya da muggle dünyasında bu kadar etkilenebileceği bir çocukla karşılaşmamıştı. Elindeki mikrafonu bir sonraki çifte vererek çocuğun önünden yürümeye başladı, mavi gözlerindeki parlaklığa ve yüzündeki şapşal gülümsemeye engel olamıyordu. Dışarıya çıkmak için derin bir nefes aldı ve çocukla başbaşa kalabilmeyi gözlüyordu.

    "Ben seni tanıyorum aslında, Gryffindor ve beşinci sınıf öğrencisi. Adında Marcus. Marcus Black."
    Bilmişlik taslayarak gülümsedi. Partiye geldiği havadan eser kalmamış, kaba bulutlar karanlık gece de kendisini belli ediyordu. Rüzgar, ağaç dallarını öylesine hızlıca sallıyordu ki, canlıyı üşütmemesi imkansızdı bile. Ellerini kollarına sararak, üşümesini engellemeye çalıştı. Derin bir nefes alarak dışarıda dolanan büyücüleri incelemeye başladı. Baştan aşağıya süzüyor, yüzündeki o aptal gülümsemeye engel olmaya çalışsa da bir türlü beceremiyordu. İçerisinden söyleniyordu. Lanet olsun Alex! Kendini rezil etmeyi biliyorsun. Çocuk seni beğenmedi bile. Düşüncelerini farketmeksizin yanda duran küçük ve tahtadan yapılmış bank tarzı şeye oturarak çocuktan bir karşılık bekledi. Aslında neden böyle bir şey yaptığını bilmiyordu, hissettikleri neydi? Kalbinin atışını, utanışını biliyordu sadece. Gerisi, karşısında, yanında böylesine yakışıklı bir çocuğu rüya, hayal olarak görüyordu. Çünkü böylesine harika şeyler, anca rüyada olurdu. Alexandra böyle düşünüyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Brian Walters

Brian Walters


Rp Sevgilisi : The Lonely Man
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 24/08/11

Özel
Rp Puanı:
You and me. Left_bar_bleue90/100You and me. Empty_bar_bleue  (90/100)

You and me. Empty
MesajKonu: Geri: You and me.   You and me. Icon_minitimeSalı Eyl. 06, 2011 7:38 am

Şarkı bittiğinde Marcus'un yüzünde şapşalca bir sırıtış vardı. Buna engel olamıyordu. Birlikte geçirdikleri zaman da çok eğlenmişlerdi. En azından Marcus böyle düşünüyordu. Alex ile birlikte elindeki mikrofonu bir sonra ki çifte verdiler. Alex kapıya doğru yürüyordu ve Marcus'a içinden bir ses onunda gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Bilmişlik taslayarak "Ben seni tanıyorum aslında, Gryffindor ve beşinci sınıf öğrencisi. Adında Marcus. Marcus Black." dedi. Marcus onun hakkında ne kadar çok şey bildiğini görünce şaşkın gözler ile Alex'e baktı. O da masum bir hava takınarak gülümsedi.
Alex ağır adımlar ile köşede ki banklara doğru gitti ve bir tanesine oturdu. Marcus'da onu takip ederek banka oturdu. Birden sert bir rüzgar esti ve Alex'in titrediğini gördü. Ceketini çıkardı. Alex şaşkınlıkla "Hayır buna gerek yok" dedi. Ama Marcus ceketi çoktan çıkarmıştı "Ravenclaw'ların zeki olduğunu sanırdım. Hadi al şunu üşütebilirsin." dedi. Alex hafifçe gülümsedi. Marcus bunun onayladığı anlamına geldiğini düşünerek ceketini kızın sırtına attı ve üşümemesi için iyice sardı. Bu sırada çok yakınlaşmışlardı. Birbirlerinin nefeslerini duyuyorlar, hissediyorlardı. Marcus ne yaptığını bilmiyordu. Hiç böyle bir şey yaşamamıştı. Ama artık ne istediğinden emindi. Ağır ağır Alex'e yaklaştı. Artık gözlerini kapamıştı o anı bekliyordu. Ve dudaklarına hafif bir öpücük kondurdu. Marcus Alex'in karşılık vermediğini görünce çok kötü hissetti ve geri çekildi. Pişmanlıkla "Üzgünüm ben-". Ama sözleri Alex'in dudağına yapışması ile kesilmişti. Şehvetli bir şekilde öpüşüyorlardı. Marcus elini Alex'in saçlarına götürdü. Bir yandan da bırakmaksızın onu dudaklarından öpüyordu. İkisi de soğuk hava da alev alev yanıyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexandra Rhea Galibina

Alexandra Rhea Galibina


Lakap : alex, alexy, rhea.
Rp Sevgilisi : marcus black. <3
Mesaj Sayısı : 44
Kayıt tarihi : 22/08/11

Özel
Rp Puanı:
You and me. Left_bar_bleue89/100You and me. Empty_bar_bleue  (89/100)

You and me. Empty
MesajKonu: Geri: You and me.   You and me. Icon_minitimeSalı Eyl. 06, 2011 8:16 am

    Hava titretiyordu her zamankinden de çok. Rüzgar, altın sarısı saçlarını bozmaya devam ediyor, üzerindeki kıyafetlerin inceliğine aldırmadan tir tir titriyordu genç kız. Omzunda, çocuğun beyaz teniyle bezenmiş, uzun ve ince parmaklarını hissetti. Aceleyle yanına oturarak üzerindeki ceketi çıkarmaya çalışan çocuğu görünce hızlı davranmaya çalıştı. Ellerini çocuğun ellerine doğru götürerek engel olmaya çalıştı. Kimsenin onun için böyle bir şey yapmasına gerek yoktu. Sorun Alexandra'nın aptallığıydı çünkü. Havanın soğuk olacağını düşünüyor olmalıydı. Hızlıca birkaç kelime söylendikten sonra çocuğun genç kıza engelini düşündü ve ceketi almayı kabul etti. Genç çocuk, Fransız erkekleri gibi mütevazi ve bilmiş bir tavırla devam etti. "Ravenclaw'ların zeki olduğunu sanırdım. Hadi al şunu üşütebilirsin." Buna rağmen yüzünde hafif bir tebessüm oluşturdu. Ceketi alırken aralarındaki mesafe kısalmış, nefesini nefesinde hissediyordu genç kız. Çocuğun eline dokunmak, saçlarını okşamak istiyordu aslında, ama olabilitesinin imkansız olduğunu biliyordu, imkansızdı çünkü. Çocuk okulun en yakışıklı oğlanlarından birisiydi zaten. Herkesi tanıyan, popüler bir çevresi olduğu ve çevresinde de kendisinden güzel kızlar olduğunu düşündüğü için kendisini yoktan sayıyordu genç kız. Marcus onu mu beğenecekti? Evet sadece hayallerde olabilitesi olan bir şeydi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes alacakken dudağında sıcaklık hissetti. Bir baskı, ıslaklık ve sıcaklık herşeyin başlangıcı gibi görünüyordu aslında. Gözlerini açar açmaz karşısında genç çocuğu gördükten sonra şaşırdı ve geriye doğru atıldı. Şaşkın yüzünü gizlemeye çalışarak soluğunu karıştırdı soğuk havaya.

    Yapması gerekeni bilmiyordu. Duyguları mantığının ötesine çıkmış, yapmak istedikleri ve onu arzulaması herşeyden çoktu şimdi onun için. Çocuğa doğru hızlıca başını döndürerek sıcaklığı tekrar hissetmek istedi. O sıcak dolu öpücüğü ve baskıyı tekrardan dudaklarında hissetmek, ıslaklığı duyarak çocuğun çekici saçlarına dokunmak istiyordu. Marcus'u sahiplenmek, onunla beraber olmak, sevişmek istiyordu belki de. Kimsede hissetmemişti bunları, ilk defa ve anlamlı şeyler düşünüyordu hakkında belki de olumlu. Kendisini çocuğa doğru uzatarak dudaklarına doğru atıldı. Yumuşak dudaklarını çocuğunkilere bastırarak kendisinde hissetmeye çalıştı. Dudaklarını başkasına veriyor, kaybediyordu genç kız ruhunu. Gözlerini kapamış, düşüncelerini umursamadan kenara fırlatıyor, kalbinde hissettiklerini dışarıya vurmayı tercih ediyordu. Uçuşan saçlarını umursamadan, çocuğun yumuşak saçlarına götürmeye çalıştı uzun parmaklı ellerini. İpek kadar yumuşak saçlarında parmaklarını dolaştırırken, nefes alabilmek için ıslak dudaklarını dolgun dudaklardan çekiyor, birkaç saniye geçtikten sonra aynı şeyi yapmaya devam ediyordu. Tek elini çocuğun saçlarında bırakan genç kız, diğer eliyle de yavaşça yüzünü okşadı yavaş ve pürüzsüz bir şekilde. Dudaklarına doğru götürdü ve göz kapaklarını sakin bir şekilde kaldırdı yukarı doğru. Çocuğun dudaklarında elini gezdirdi ve utangaç bir tavırla sadece baktı. "Özür dilerim." Soluklarını tekrardan iç çekerek denedi ve konuşmaya çalıştı. "Aslında ben hiç böyle hissetmemiştim." Ne olacağını bilmiyordu. Acı verici olaylar mı olacak yoksa daha da iyi, mucizevi şeyler kendini sakince doğuracak mıydı? Herşey bazen korkutucu, merak duygusunu içeren durumları alıyordu. Belki de sadece Alexandra için.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Brian Walters

Brian Walters


Rp Sevgilisi : The Lonely Man
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 24/08/11

Özel
Rp Puanı:
You and me. Left_bar_bleue90/100You and me. Empty_bar_bleue  (90/100)

You and me. Empty
MesajKonu: Geri: You and me.   You and me. Icon_minitimeSalı Eyl. 06, 2011 8:51 am

Dudaklarına hafif bir öpücük bırakmıştı Marcus. Alex'in karşılık vermediğini görünce geri çekildi. Pişmanlık ile "Ben üzgünüm-". Ama Alex Marcus'un dudaklarına yapışmıştı bile. İkisi şehvetli bir şekilde öpüşüyorlardı. Marcus bir elini Alex'in saçlarına atmıştı bir eli ile de Alex'in yüzünü narince okşuyordu. Öpüşürlerken arada nefes almak için bir iki saniyelik aralar veriyorlardı. Alex bu aralardan birinde gülümseyerek "Özür dilerim. Aslında ben hiç böyle hissetmemiştim." dedi. Marcus iyice sırıtarak "Ben de" dedi. Tekrar Alex'in dudağına yapıştı. Marcus ve Alexi çılgınca öpüşüyorlardı. Marcus geri çekildi "Seni seviyorum Alexi. Seni istiyorum." dedi. Alexi de iyice gülümsemesi yüzüne yayılarak "Ben de seni istiyorum Marcus" dedi. Çift sanki sözsüz bir anlaşma yapmıştı. Marcus Alexi'yi elinden tuttu ve Hogsmeade'in dışına doğru yürüdüler...

Not: Rp Devamı Bağıran Baraka'da!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
You and me.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Role Play Geçmişi-
Buraya geçin: