Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 The Hunt Begins

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Tiana

Tiana


Lakap : Tia
Rp Sevgilisi : Niklaus. Ensest sayılır mı bilinmez.
Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 10/01/12

Özel
Rp Puanı:
The Hunt Begins Left_bar_bleue100/100The Hunt Begins Empty_bar_bleue  (100/100)

The Hunt Begins Empty
MesajKonu: The Hunt Begins   The Hunt Begins Icon_minitimeC.tesi Şub. 25, 2012 8:59 am

T H E H U N T B E G I N S
Tiana & Niklaus
"Hah," dedi ve derin bir nefes aldı. "Sadece avlanmakla fazla meşgulüm!" Karşısındaki adam gölgelere karıştığı anda boşluğa bakakaldı. Kahretsin. İyi bir öğretmen olmalıydı, bu durumdan hiç hazzetmese de. Ancak düşünceleri çabuk ortadan kayboldu. Genç adam kahkahalarıyla yeniden belirdi. "Üzgünüm tatlım, bunlar doğuştan yeteneklerim." Ve o an zihnini okuduğunu hatırlayarak sesli bir küfür savurdu.
* * *


En son Tiana tarafından Paz Şub. 26, 2012 9:44 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tiana

Tiana


Lakap : Tia
Rp Sevgilisi : Niklaus. Ensest sayılır mı bilinmez.
Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 10/01/12

Özel
Rp Puanı:
The Hunt Begins Left_bar_bleue100/100The Hunt Begins Empty_bar_bleue  (100/100)

The Hunt Begins Empty
MesajKonu: Geri: The Hunt Begins   The Hunt Begins Icon_minitimeC.tesi Şub. 25, 2012 9:27 am

    Darmadağın haldeydi, suratından boncuk boncuk terler akıyor, kanla karışık öksürüğü yüzünden ciğerleri patlarcasına basınçla sallanıyordu. Yorulmuştu ve dizleri üzerinde durmak bile zor geliyordu şu an ona. Yere çöktü. Sırtını ağaç olduğunu zannettiği bir nesneye yaslayarak soluklanmaya başladı. Boğazı yanıyor, susuzluk onu aç bir avcıya dönüştürüyordu. Pes etmiş gibi bir hali vardı belki dışarıdan, ancak hayır, o kutsanmıştı. Efendi tarafından ilk yaratılan büyücü yok edici olmak sana bir takım ayrıcalıklar kazandırırdı, tabii eğer değerini bilirsen. Bilmeliydi, çünkü Tiana var olduğunu hissettiği ilk günden itibaren hırs ile perçinlemiş öldürme isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Hepsini, her bir büyücüyü, teker teker. Şimdilik bu fikri aklından silmeye çalıştı, toparlanmaya ihtiyacı vardı. Henüz bedenine alışamamıştı, gölge formundan insan formuna geçmenin zor olacağını söylemişti eğitmeni, Gecenin Prensi: Queran. Bu kelimelerin değerini ancak bilebiliyordu. Yalnızca bir gölge iken özgürdü, karanlığın efendisi oluyor, istediği gibi hareket edebiliyordu. Ancak bir bedene sahip olduğunda... Bu bedenine binlerce büyünün aynı anda saplanması gibiydi. Dehşet verici.

    Eliyle alnını silerek biraz daha doğruldu. Duyduğu bir çıtırtı üzerine taş kesildi. Gözleri karanlığın içerisinde yaşayan her canlıdan daha da iyi görürken, O'nu seçti. Kim olduğunu bilmediği, ancak kendisine doğru -emin adımlarla- gelmekte olan adamı. Yorgun gözleri onu yanıltmıyorsa genç adam sarışın, oldukça yapılı ve kesinlikle yakışıklı sayılabilecek cinstendi. Şu anda onu ilgilendiren kısım ise, Tiana'nın onu öldürmek zorunda kalacağıydı. Güzel, diye geçirdi içinden. Boğazına tıkanan öksürüğü derinlere itip, kana bulanmış ağzını elinin tersiyle sildi. Ayağa kalktığında ise avıyla oynamaya karar verdi. Bir saniye içerisinde onun yanına vardığında adeta buzdan yapılmış gözlerini ona dikti. Ardından Tiana'ya göre fazla yumuşak bir sesle "Selam," dedi. "Bugün yanlış yerde, yanlış zamandasın yakışıklı." Güzel gülümsemesiyle adeta gecede parıldayan bir ışık gibiydi genç kız. Karşısındaki adama bakarken kokusunu algılamaya çalışıyordu. Büyücü değildi, hayır eğer büyücü olsaydı çoktan dürtüleri onu uyarmış olurdu. Kurt adam? Vampir? Hissedemiyordu, bunun için fazlasıyla güçsüz düşmüştü bugün.

    Karşısındaki adamın bir an durakladığını hissetti. Sonra genç kızın zihninde bir kelime belirdi. Tiana. Öyle bir bocalama anı yaşadı ki, kendi kanı yeniden öksürmesine sebep oldu. Bu kelime doğrudan zihnine işlemişti. Adamın kim olduğunu işte o an çıkarttı. Tahmin etmeliydi; kusursuz vücudu, gölgelerin asilliği, karanlığın azmi... Bu, kendisine eğitmesi için verilen çaylaktan başkası değildi. O bir Xealsia idi. Tıpkı kendisi gibi. Düşüncelerine girebiliyor, onunla konuşabiliyordu. Efendi adına diye düşündü Tiana ve sonra genç adama kapadı zihnini. Orada bir yabancıyı görmeye alışık değildi. Düşünceleri kendisine özeldi ve bu işte yalnız olmayı seviyordu. Yeni bir ortağa, bir süreliğine de olsa kendi dünyasını açmak istemiyordu. Tek istediği ondan kurtulmak, yeniden yalnızlığıyla baş başa kalmaktı. "Bir çaylak," derken sesindeki alay her tınısında belli oluyordu. "Koşa koşa eğitmenine mi geldin?"

    "Kendi kanında boğulmak üzere olan bir eğitmen? Şaka yapmıyorsun değil mi?" Tiana'nın ciğerleri bir kez daha parçalandı. Bedeni onu inatla reddediyordu. Kendisi ise bu savaşı yenmeye kararlıydı. Gücünü toparladı ve karşısındaki delikanlının zihninin içine daldı. Mesajı net ve kesindi; benim dünyam gölgeler, çaylak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Niklaus

Niklaus


Rp Sevgilisi : Hiç bir şey hatırlamıyorum ama Tiana'ymış sanırım.
Mesaj Sayısı : 103
Kayıt tarihi : 25/02/12

Özel
Rp Puanı:
The Hunt Begins Left_bar_bleue95/100The Hunt Begins Empty_bar_bleue  (95/100)

The Hunt Begins Empty
MesajKonu: Geri: The Hunt Begins   The Hunt Begins Icon_minitimeC.tesi Şub. 25, 2012 10:13 am

    Uyanışı zor ve acı verici olmuştu genç adamın. Pis ve kir içindeki tavanı izlerken, bedenine giren sancılarla kavruluyordu. Sanki birisi tüm derisini kaldırmıştı ve üzerine tuz döküyordu. Boğazından gelen hırıltılı sesler boş odada yankılanırken içindeki kusma istediğini bastıramıyordu. Yatakta sağ tarafına döndü ve koyu kırmızı bir şey kustu. Kanının demirimsi tadı genç adamın yüzünü buruşturmasına neden oldu. Acı yavaş yavaş vücudunu terk ederken, nasıl bir yerde Uyandığını fark etti. Eski püskü oda son derece kirliydi ve bu adamı daha da beter ediyordu. Vücudundaki her kas oturmasına isyan etse de içinde kalan son güçle bunu başardı. Daha kendini toparlayamadan Gecenin Prensi kapıda belirdi ve ona yapacaklarını belirtti. O artık Büyücü Yok Edici’siydi ve eğitmeninden ders alması gerekiyordu. İçinden lanet okudu.

    Aynada bir süre kendisini seyretti. Gölge’yken hiçbir problemi yoktu kendisinde. Ama şimdi o tiksindiği insanlardan bir farkı yoktu. Sarı saçları ve mavi gözleri vardı. ‘Eh, hiç değilse yakışıklıyım,’ düşünceleri zihninde dolaşırken bir yandan da üzerindeki kanları silmeye çalışıyordu. Uyanış’ı zor olduğu için hâlâ yorgundu. Eğitmeni de yorgun olmalıydı çünkü oda yeni uyanmıştı. Keskin gözleri odada dolaşırken gitmesi gerektiği ormanı hayal etti. Bir saniye sonra O’nu görmüştü. Karşısındaki genç kızın Uyanış’ının etkileri hâlâ sürüyor gibiydi. Ayağının altındaki dalları eze eze genç kadına yaklaştı ve gözleri onunla buluştu. Siniri nedense bir anda yükseldi. Bu kız kendinden bile küçüktü! Nasıl ona itaat edecekti ki?! Ellerini, pantolonunun ceplerine soktu ve karşısındaki kızı süzmeye başladı.

    "Selam. Bugün yanlış yerde, yanlış zamandasın yakışıklı."

    Genç adamın göğsünde kabaran bir şey vardı. Kahkaha? Küçümseme? Tiksinti? Emin olamadı. Bu kıza karşı ne hissetmesi gerektiğine karar veremedi. Genç kızın zihninde beliren her kelime, adamın zihninde de beliriyordu. Onlar, Gecenin Efendileri’ydi. Onlar, Gölge’ydi. Diğer zayıf ırklar gibi değillerdi. Ne büyücüler gibi tahta çubuklarının arkalarına saklanıyorlar, nede vampirler ve kurt adamlar gibi dişleriyle etrafa saldırıyorlardı. Nede hastalıklı insan halkı gibi en ufak bir şeyde yok olup, silinip gidiyorlardı.

    Tiana. Genç adamın zihninde beliren isim, karşısındaki kadının afallayıp kan kusmasına neden oldu. Kendide biraz olsa yorgundu ama bedeni ona itaat etmiş, onu kolayca kabul etmişti. Genç kız kendisini toparladı ve Niklaus’u aratmayacak bir alaycılıkla adama baktı.

    "Bir çaylak. Koşa koşa eğitmenine mi geldin?"

    Kızın dudaklarından dökülen her kelime alaycılık kokuyordu. Genç adamın yüzündeki sırıtış aniden genişledi ve bir süre sonra kahkahaya dönüştü. Elinde olmadan karşısındaki zayıf kıza baktı. Daha bedeni onu bile kabul etmemişken, bir de kalkıp eğitmenlik mi yapacaktı. "Kendi kanında boğulmak üzere olan bir eğitmen? Şaka yapmıyorsun değil mi?" Onunla bariz bir şekilde dalga eden genç adam gözlerini ağaçların arasından görünen sahile baktı. Zihninde beliren kelimeler onu daha da eğlendirmişti. Eh, madem eğitmenini seçemiyordu, oda biraz eğlenirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tiana

Tiana


Lakap : Tia
Rp Sevgilisi : Niklaus. Ensest sayılır mı bilinmez.
Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 10/01/12

Özel
Rp Puanı:
The Hunt Begins Left_bar_bleue100/100The Hunt Begins Empty_bar_bleue  (100/100)

The Hunt Begins Empty
MesajKonu: Geri: The Hunt Begins   The Hunt Begins Icon_minitimePaz Şub. 26, 2012 2:30 am

    "Düşüncelerini kendine saklasan iyi olur çaylak," diye başladı sözlerine Tiana, sesini kontrol altına tutmaya çabalayarak. Hücrelerinin yandığını hissederken -ah Efendi adına, hücre kelimesi ona ne kadar da yabancıydı- bu durumun altından kalkmaya çalışıyordu. Dünya üzerinde herhangi bir insanın bedenine sahip olabilirdi, belki kim olduğunu öğrenir, belki sonsuza kadar bu beden ile yaşardı. Bilmiyordu gecenin karanlığında dimdik bir şekilde duran genç kız. Bildiği bir şey varsa bu bedenin kesinlikle karanlığa bir vahşi hayvan kadar yabani olduğuydu. Sorun değil, dedi kendi kendine. Ben hallederim. "Seni yanımda istemiyorum." Aklından geçenleri söylediğinden zihnini kapama ihtiyacı içerisine bile girişmedi bu sefer, adamın zihnini kendi zihninde hissederken düşüncelerini kurcalamasına izin verdi. Ta ki, genç adam zihninin içerisinden Tiana'yı pek de mutlu etmeyen bir anıyı deşene kadar. Ona dokunduğunu hissettiği anda zihninin tüm kapılarını kapattı ve onu dışarıda bıraktı. Duyduğu tatminsizliği karşısındaki bir çift buz mavi gözden algılamak pekala mümkündü.

    Zihnini kapatmayı Gecenin Prensi'nden öğrenmişti. Eğitmeni, her şeyi o kadar kusursuz yapmıştı ki mükemmel bir öğrenci olan Tiana çaylaklık sıfatını daha ikinci günden bırakmış, başlı başına bir Xealsia olmayı hak etmişti. Yaşama hakkını kazanmıştı. Şimdi karşısındaki bu adamın yaşamasına yardımcı olmak için öğretmeliydi bütün bildiklerini Tiana. Zihin kapamasından, rüyalara girmeye, birini zihninin içerisine hapsetmeye, anıları silmeye dair her şeyi... Dişlerini öyle sıkmıştı ki, genç adam konuşana kadar gıcırdattığının farkına bile varmadı. "Bak tatlım, kişisel olarak algılama ama seninle olmak zorundayım. Yoksa daha bedenine dahi alışamamış bir eğitmeni pohpohlamak kesinlikle benim de istediğim bir şey değil. Hele ki bu kadar zayıf bir eğitmeni." Zayıf? Pohpohlamak? Tiana adamın beynine öyle şiddetli bir dalış yaptı ki, genç adam daha neler olduğunu anlamadan adamın en acı veren anılarını Tiana su yüzüne çıkarttı. Ona yalnızca ilk uyandığı andaki hissi hissettiriyordu. Saf acı. Katlanılmaz bir dehşet duygusu.

    Adamın öğürdüğünü duydu, ardından tıpkı az önceki Tiana gibi kanlarını öksürükle karışık püskürttü. Şimdi alanını değiştirmişti Tiana. Ona yaşamadığı şeyleri yaşatıyordu zihninde. Yeni anılar yaratıyordu kafasına göre. Ona bir bedenin hiçliğe karıştığı hissini veriyordu. Adamın henüz zihnini kapatma yetisi olmadığını biliyordu, ona öğretmediği sürece. Bir kahkaha attı, ardından adamın zihnini serbest bıraktı. Ondan acı yalvarmalar, özürler dilememişti belki, ancak duyduğu kahkahayı da umduğu söylenemezdi. "Elinden gelenin en iyisi bu mu?" Genç kız bu acıların dayanılmaz olduğunu, adamın yalnızca onunla dalga geçmeye çalıştığını biliyordu. İşte bu, belki de en dayanılmaz olanıydı. Yeniden zihnine dalmak yerine, ona doğru bir adım attı. Neredeyse burun buruna gelene kadar kafasını yanaştırdı. Göz temasını hiç bozmaksızın, "Bu daha başlangıç," dedi. Ve adamın az öncesi söyleşini taklit ederek "Tatlım." diye ekledi cümlesinin sonuna.


En son Tiana tarafından Paz Şub. 26, 2012 9:44 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Niklaus

Niklaus


Rp Sevgilisi : Hiç bir şey hatırlamıyorum ama Tiana'ymış sanırım.
Mesaj Sayısı : 103
Kayıt tarihi : 25/02/12

Özel
Rp Puanı:
The Hunt Begins Left_bar_bleue95/100The Hunt Begins Empty_bar_bleue  (95/100)

The Hunt Begins Empty
MesajKonu: Geri: The Hunt Begins   The Hunt Begins Icon_minitimePaz Şub. 26, 2012 10:49 am

    Onunla dalga geçmek, hayatta yaptığı en zevkli işlerden biriydi hiç şüphesiz. Onun çatılan kaşlarını ve küçümseyen gözlerini gördükçe içindeki kahkaha atma istediğini bastıramıyordu Niklaus. Elinden geldiğince kızı sinir edecek, bu işi güzel hale getirmeye çalışacaktı. Hoş, bu kızla yaptığı şeylerin hiçte çekilir bir yanı yoktu. Onu sürekli kızdırmaya ve ezmeye çalışıyordu. İçinden güldü. Keskin bakışları kızın gözlerine odaklandı. Sürekli konuşan kadınlardan hep nefret etmişti ve karşısındaki kadın sürekli konuşuyordu. O isterdi ve alırdı. Zaten istemesine gerekte kalmıyordu çoğu zaman. İçinde kabaran tiksinti duygusunu hafifletebilmek için kadının sözlerine kulak vermeyi denedi. Arada duyabildiği sadece kesik kesik kelimelerdi. Zihnine girdiğini hissetmiş olmalıydı genç kadın. Engel hissini tatmadığı için biraz kurcalamaya başladı. En derine itilmiş, en kuytu köşelerdeki anıyı eşeliyordu Niklaus. Ve birden, genç kadın, adamı zihninden itmişti. Keşke biraz daha kurcalasaydım, dedi içinden. En azından bana yarayacak bir şeyler bulurdum.

    Tatminsizlik ve adını adlandıramadığı bir duygu bütün vücudunu ele geçirmişti. İnsan vücutları ve onların saçma sapan duyguları. İçindeki tüm duyguları karşısındaki kadına aktarabilirdi. En azından kendisi rahatlardı. "Bak tatlım, kişisel olarak algılama ama seninle olmak zorundayım. Yoksa daha bedenine dahi alışamamış bir eğitmeni pohpohlamak kesinlikle benim de istediğim bir şey değil. Hele ki bu kadar zayıf bir eğitmeni." Sesine katabildiği kadar alaycılık ve soğukluk katmıştı Niklaus. Ama karşısında aldığı şeyse adeta onu öldürüyordu. Ne olduğunu bile anlamadan dizlerinin üzerine çöktü genç adam. Bütün vücudundaki kan adeta ağzından fışkırıyordu. Gözleri odağını kaybetti ve kendini alevlerin içinde gördü. Bu kesinlikle gerçek olamazdı. Ne kadar acı ve ıstırap çekerse çeksin, ve kadar dehşet verici şeyler görürse görsün, kesinlikle çığlık atmayacaktı. Bu zevki karşısındaki zayıf kadına tattırmayacaktı. Yüzünde oluşan bir tebessümle hayal meyal görebildiği kadına baktı. Gözleri buluştuğunda, acı geldiği gibi gitmişti. Yavaşça ayağa kalkan adam eliyle ağzından damlayan kanı sildi ve kahkaha atmaya başladı. Efendi aşkına, kesinlikle çok eğleniyordu.

    “Elinden gelenin en iyisi bu mu?” Kadının gözlerindeki ifade kesinlikle tatmin edici değildi. Birkaç adım atıp adamın burnunun dibine girdi ve ondan yayılan tuhaf duyguyu anımsamaya çalıştı. Neydi bu? Bir tür çiçek olması lazımdı? Genç kız boynunu yukarıya kaldırdı ve “Bu daha başlangıç. Tatlım.” Sonradan eklediği sözcük adamın biraz daha eğilmesine neden oldu. Şimdi aralarında hiç mesafe yok gibiydi. Nefesleri birbirine karışırken adamın gözleri, kızın kıpkırmızı dudaklarına kaydı. Temiz elinin tersiyle kızın açıkta kalan boynunu okşadı. Yavaşça kulağına doğru eğildi ve “Başlangıçları severim, tatlım. Hele de böyle seksi bir başlangıçsa. Neyse, istersen derse başlayalım. Yoksa seni şuracıkta-. Neyse gerisini anladın umuyorum.” Dedi ve anında geri çekildi. Genç kızın suratının şekilden şekle girmesi adeta adamı mest ediyordu. Sözlerinde bariz bir alaycılık ve onunla yarışan bir gerçekçilik vardı. Dudağının kenarı kıvrılırken, kızın gözlerine ulaşan sinir, onun sırıtmasına neden oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tiana

Tiana


Lakap : Tia
Rp Sevgilisi : Niklaus. Ensest sayılır mı bilinmez.
Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 10/01/12

Özel
Rp Puanı:
The Hunt Begins Left_bar_bleue100/100The Hunt Begins Empty_bar_bleue  (100/100)

The Hunt Begins Empty
MesajKonu: Geri: The Hunt Begins   The Hunt Begins Icon_minitimePaz Şub. 26, 2012 10:19 pm

    Buz gibi bir el yavaşça boynunu kavradı Tiana'nın. İrkilmedi ancak soğuğa karşın kendisini alevlerin içinde gibi hissediyordu. Adamın bakışlarının dudaklarında olduğunu biliyor, duruşunu bozmamaya çalışıyordu. Bu kadar yakına gelirken amacı bu değildi, adamdan uzaklaşmak ve arkasını dönüp gitmek istiyordu. Oysa adamın nefesi kulağını okşarken o mırıldandı. “Başlangıçları severim, tatlım. Hele de böyle seksi bir başlangıçsa. Neyse, istersen derse başlayalım. Yoksa seni şuracıkta," dedi ve sustu. Ardından suratında çapkın bir gülümsemeyle devam etti. "Neyse gerisini anladın umuyorum.” Anlamıştı. Bakışlarından alevler saçarak adama baktı, ardından içinde doğan gülme dürtüsünü bastırmaya çabaladı. Şaşırmıştı, gafil avlanmış, aptal durumuna düşmüştü. Hızla geri çekildi. Arkasını dönüp ağaçlardan birine doğru gitti ve sırtını ağaca dayadı. Kollarını göğsünde kavuştururken kayıtsız bir sesle, "Kural bir, zihnin senin kendine ayırdığın özel alandır ve onunla istediğini yapabilirsin. Başkasının zihnine girebilmek değil, zihnine girenleri engelleyebilmek önemli olandır. Az önce yeterince tecrübe ettiğine inanıyorum," dedi ve tek kaşını bir daha ister misin gibisinden kaldırdı.

    Niklaus ona öyle ifadesiz bakıyordu ki yeniden onun beynini deşmemek için içerisinden üçe kadar sayması gerekti. Hahlayarak kendi beyninin kapılarını adama açtı. Şu anda orada olmadığını biliyordu genç kız, ancak ona öğretebilmesi için kendisiyle bütünleştirmesi gerekiyordu. Lanet okudu şansına ve alaycı bir sesle, "Tak tak, kapılar açıldı!" dedi. Bu sözleri üzerine onu beyninde hissetti. Adam istediği anıyı bulabilirdi, ancak daha yapabilecekleri sınırlıydı. Dillendirmeden onun anlayabileceği şekilde düşündü genç kız. Anılarımı deşmeyi bıraksan iyi edersin. Aklında az önceki sahne oynaşıp dururken bunu onun yaptığını biliyordu. İlk başka izin verse de, kalbinin daha hızlı atmaya başladığını fark edince onu yeniden dışarıda bıraktı. "Şansını zorlama çaylak."

    Adamın sırıtışı o kadar barizdi ki, Tiana ne yapacağına karar veremiyordu. Yine yaklaşıyordu işte yanına, o lanet adımları bir kez daha atıyordu aralarını kapatmak için. Birkaç adım ötede durduğunda dudaklarını araladı. "Beni o kadar çok mu istedin tatlım?" Bunun yalan olduğunu söyleyebilir, reddetmeyi deneyebilirdi. Oysa sadece omuz silkti ve onun beynine hücum etti. Fazlasıyla adil. Şimdi beni dinle, eğer düşüncelerini deşmemi istemiyorsan seni çaresiz hissettiren bir anı düşün. Kapana kısılmış hissini tat, sonra beynine başkasının girmesini engelle. Önce görüntü silikleşti, sonrasında Tiana kendisini Niklaus'un dışında buldu. Başarmıştı. Acaba en son mu bunu öğretseydim diye düşünmedi değil genç kız, yine de ne kadar çabuk olursa o kadar çabuk kurtulacağına karar verdi. "İkinci kural. Beynine birini hapsedebilirsin. Hadi gel," dedi. Adamın bundan çekindiğini buruşan suratından anlayabiliyordu. O karanlık ve asil duruşu altında -Efendi aşkına ne düşünüyordu böyle- bundan hoşlanmadığı belliydi. Belki de, Tiana'nın yapacaklarından korkuyordu. Gülümsedi Tiana ve onu çıkamayacağı bir şekilde daldığı ilk anıda hapsetti. Fakat bu anının ne kadar yanlış olduğunu anlaması uzun sürmedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Niklaus

Niklaus


Rp Sevgilisi : Hiç bir şey hatırlamıyorum ama Tiana'ymış sanırım.
Mesaj Sayısı : 103
Kayıt tarihi : 25/02/12

Özel
Rp Puanı:
The Hunt Begins Left_bar_bleue95/100The Hunt Begins Empty_bar_bleue  (95/100)

The Hunt Begins Empty
MesajKonu: Geri: The Hunt Begins   The Hunt Begins Icon_minitimePaz Mart 04, 2012 8:44 am

    Bir anıda hapsedilmek onun en nefret ettiği şeylerden birisiydi. Hafifçe yüzünü buruşturdu. Yavaşça onun zihnine kaydı ve enteresan bi’ anıya denk geldi. Nedense bu iş birden zevkli bir hâl almıştı. Kız, Gölge’ler için yasak olan yerde bulunmuştu. Efendi’nin niye burayı yasakladığını kimse bilmiyordu. Daha önce orada bulunanların, bir daha geri gelmediği rivayet ediliyordu. Tabii, Gölge’ler bu yerin nerede olduğunu ve neden bu kadar korkulduğunu bilmiyorlardı. Anlaşılan sevgili (!) Tiana orada bulunmuştu. Gözlerinin önünde beliren sadece eski püskü bir evdi. Tarih öncesi bir zamana aitmiş gibi orada bulunuyordu. Eli yavaşça tokmağa gitti, daha doğrusu Tiana’nın eli. Tiana’nın gözünden görmek hayli ilginçti genç adama göre. Kapı gıcırdayarak açıldı ve içeriden gelen rüzgar genç kadının saçlarını savurdu. Tereddütlü bir adım ve arkana bakmadan kaçış. Neler olduğunu çözmesi birkaç saniyesini aldı Niklaus’un. Evin içinden yükselen çığlıklar, Tiana’yı etkilediği gibi Niklaus’u da etkilemişti. Nefesi hızlanmıştı, bu sırada Tiana onu serbest bırakmıştı, ve alnından aşağı ter damlası süzülüyordu.

    “Bu da neydi böyle?”

    Nedense alacağı cevap genç adamı korkutuyordu. O evde kesinlikle dehşet verici bir şey olmalıydı. Yoksa ikisini birden bu kadar etkilemezdi. Niklaus orada bulunmamasına rağmen bu derece etkilenebiliyorsa, genç kızın nasıl etkilendiğini düşünmek bile istemiyordu. Muhtemelen yine kan kusmuştu, belki de ilk karşılaştıklarında oradan daha yeni dönmüştü. Kim bilir? Cevaplanamayacak sorular dilinin ucunda birikiyordu. Gözleri Tiana’yla buluştuğunda, bakışlındaki yoğun duygular adamı etkiledi. Birkaç saniye boyunca ormanın ürpertici sessizliğini dinlediler. “Sen dene bakalım.” Dedi Tiana çatlak bir sesle. Üzerindeki sersemliği hâlâ atabilmiş görünmüyordu ve bu adamı saçma bir endişeye sokuyordu. Derin bir nefes aldı zihnini yavaşça genç kıza açtı. Zihninde hissettiği ağırlık genç kızın ağırlığıydı. “Konsantre ol. Zihnini ben içerideyken kapatmayı dene. Beni hapsetme hissini tat.” Yavaşça zihnini kapatmayı denedi. Bu seferki zordu. Beyninin içindeki baskı, saniyeler geçtikçe daha da artıyordu. Sonra, nasıl yaptıysa, gözlerinin önünde kendi belirdi. Gölge halindeyken yaptığı sayısız kavga, dövüş ve cinayetler gözlerinin önünde belirip birkaç saniye sonra da yok oluyorlardı.

    Baskı birkaç dakika kadar sürmüştü, bu süre boyunca işlediği tüm cinayetleri izlemişti. Genç adam saf bir kibirle karşısındaki kadını süzüyordu. İyi bir öğrenciydi, en azından kendisi. Kızın gözlerinde gördüğü –bir saniyelikte olsa- gurur ifadesi adamı eğlendirdi. Şimdi ikisinin gözlerinde de açık bir meydan okuma ifadesi vardı. Tiana’ya arkasını dönüp en yakınındaki ağaca gitti ve kurumuş yaprakların üzerine oturdu. Rüzgar daha da hırçınlaşmıştı, ağaçların içinden yükselen ıslık sesleri, sahilden gelen dalgaların sesi fırtınanın habercisiydi. Sıkıntılı gözlerle gökyüzünü izledi biraz. Kara bulutlar ben buradayım dercesine kaplıyordu gökyüzünü. Tam da o sırada büyük bir yıldırım tüm ormanı aydınlattı. Ormandan yankılanan kuşların acı çığlıkları, genç kızınkiyle karışıp, yok oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tiana

Tiana


Lakap : Tia
Rp Sevgilisi : Niklaus. Ensest sayılır mı bilinmez.
Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 10/01/12

Özel
Rp Puanı:
The Hunt Begins Left_bar_bleue100/100The Hunt Begins Empty_bar_bleue  (100/100)

The Hunt Begins Empty
MesajKonu: Geri: The Hunt Begins   The Hunt Begins Icon_minitimeC.tesi Mart 10, 2012 9:23 am

    Acı. Saf, dehşet verici raddede, katıksız acı. Hissettiklerini başka bir kelimeyle tanımlayamıyordu Tiana, zira odaklanamaz dereceye gelmişti. Az önce adamla tekrardan tanık olduğu anıların baskısı üzerindeyken çöküp kalmıştı ağaca. Başarmıştı Niklaus, ikinci dereceyi de geçmişti. Ancak genç kızı rahatsız eden bu değildi. Çok daha tehlikeli, çok daha güçlü bir şeyler. Efendiyi hissedebiliyordu sanki. İnleyen gökyüzüyle yerinden sıçradı, nefes alamaz olmuştu. Çığlığı şimşekle karışırken Niklaus'a doğru elini uzattı, yanıyordu bedeni, alev alev olmuştu. Hayır. Bu kadar erken olmamalıydı, bu kadar çabuk ölmemeliydi. "Niklaus.." Adamın sesi fısıltı şeklinde döküldü dudaklarından. Elleri buluştuğunda neredeyse onun kucağına yığıldı. Yüzünü onun göğsüne yaslarken gözlerine dolan yaşları bastırmaya çalışarak mırıldandı. "Orası kaderin d- defterini sakladığı yer. Her şeyin başının," dedi ve sustu. Konuşmak artık zor gelir olmuştu. Genç adama o kadar güçlü sarılıyordu ki, onu bırakırsa yokluğa karışmaktan korkuyordu.

    "Tiana, hayır.. Tiana! Kendine gel," dediğini duyar gibi oldu adamın. Ona iyice sarılırken vücudunun neredeyse tamamını bir uyuşukluk duygusu sarmıştı. "Ben kibirli küçük eğitmenime alışmaya başlıyordum ve onu kaybetmeye niyetim yok. Duydun mu beni?" Tiana kanla kirlenmiş beyaz dişleriyle gülümsedi. Adamın onu hayatta tutmaya çabaladığının farkındaydı. Ona minnettardı. "Bir ye-yere gitmiyorum.. Çaylak." Kendisinden geçerken hatırladığı tek şey Niklaus'un dudaklarına kapanması ve ikisinin de birer gölgeye dönüşmesi oldu.

    Gözlerini açtığında yeniden hazırlık evresine dönmüş, kendisi olmuştu. Gölgeydi. Etrafında hiçbir şey yoktu. Ne olmuştu ona, neden buradaydı? Birden aklına O geldi. Bir gölgenin taşıdığı en büyük hızla oradan oraya uçmaya başladı. Onu bulmalıydı. Karanlığın ortasında kaybolmuş gibiydi, ne tarafa giderse gitsin çıkış yoktu. Queran'ı düşündü, belki ona haber verirse o Tiana'ya yardım edebilirdi. Ederdi, değil mi? Tüm dikkatini toplamaya çalışarak bedene bürünmeye konsantre oldu. İlk defa kendi iradesiyle olduğu için keskin bir acı onu jilet gibi keserken ciğerlerine nefes dolduğunda birkaç dakika yalnızca soluklandı. Ölmemişti, hala insan olabiliyordu! Geçici bir sevinç duygusu yeniden tarihe karışırken etrafına bakındı. "Niklaus," dedi sesinin yettiği şiddette. Kahretsin, diye düşündü. Lanet olası bir eğitmendi. Ondan haz etmediği doğruydu -ondan hoşlanmıyordu bile?!- ancak onun yok olmuş olması düşüncesi... Dayanamadı. Bu kez boğazını temizleyerek boşluğa bağırdı. "NIKLAUS!"

    "Buradayım." Duyduğu tek kelime rahatlamasına yetti. Sesin geldiği yöne doğru koşup adamın üzerine çökerken kendisinden uzun boylu olan adamın göğsüne kafasını dayadı. Bir süre nefes almak dışında hiçbir şey yapmasalar da Tiana geri çekilerek adamın yüzünü avuçlarının içine aldı. "Sakın. Bir daha. Ortadan kaybolma." Adamın alaycı kahkahası ilk tanışmalarına göre daha canayakındı. Gizemli sesi boşluğu doldurduğunda gülüyordu. "Ne o, beni kaybetmekten mi korktun?" Kaburgalarındaki batma yüzünden iki büklüm bir şekilde duran genç kız, adamın suratına iyice yaklaştıktan sonra dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak geri çekildi. "Sadece kibirli küçük çaylağıma alışmaya başlıyordum, tamam mı?" Bir an için gülümsemenin ardından genç kız ellerini genç adamdan çekerek, hiçbir şey olmamış gibi buz gibi ses tonuyla fısıldadı. "Şimdi burada neler olduğunu anlama zamanı." Konuşacak çok şey vardı. Her şey daha yeni başlıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Niklaus

Niklaus


Rp Sevgilisi : Hiç bir şey hatırlamıyorum ama Tiana'ymış sanırım.
Mesaj Sayısı : 103
Kayıt tarihi : 25/02/12

Özel
Rp Puanı:
The Hunt Begins Left_bar_bleue95/100The Hunt Begins Empty_bar_bleue  (95/100)

The Hunt Begins Empty
MesajKonu: Geri: The Hunt Begins   The Hunt Begins Icon_minitimeC.tesi Mart 17, 2012 10:28 am

    Yeni yeni alıştığı bedeninden sıyrılıp tekrar gölgeye dönüştüğünde, kısa bir süre içinde olsa, onu hissetmişti. Efendi sanki onları bir şeyden uzak tutuyordu. Tiana'nın ağzından dökülen kelimeleri kaçırmamak istercesine dikkatle dinlemişti Niklaus. Kaderin Defteri. Hepimizi yoktan var eden kadim defter. Kimse içinde ne yazdığını bilmiyordu. Ah, Efendi hariç. Belki Gecenin Prensi, Queran biliyor olabilirdi ama bu çok düşük bir ihtimaldi. Şimdi o sahilde değillerdi. Efendi onları başka bir yere yollamıştı. Kollarını doladığı Tiana'nın üzerinden etrafına bakındı. Boş bir evdeydiler. Stüdyo tipi evde ikili koltuktan başka bir şey yok görünüyordu. Yavaşça Tiana'yı kucakladı ve koltuğa taşıdı. Kucağını oturttuğu genç kadından kıkırdamalar adamı gülümsetti. Onun için böyle şeyler hissetmesi genç adamın garibine gidiyordu. Sahi, ne hissediyordu? Sevgi mi? Aşk mı? Yoksa sadece hoşlantı mı?

    "Bu halimle benden faydalanmayı düşünmüyorsun değil mi, çaylak?"

    Genç kadının alaylı sözleri Niklaus'un çapkınca gülümsemesine neden oldu. Sözleri her ne kadar alaylı olsa da, sesindeki yorgunluk kadını ele veriyordu. Sağ koluyla bedenini sardığı genç kadının kafasını kaldırdı. Hafifçe burnunu öpünce genç kadından yine kıkırdamalar yükseldi. Ama bu sefer alaycılıkla süslenmişti kıkırdamaları. "Sadece biraz dinlenelim. Kolay bir şey yaşamadık. Eğer yeni bi' gölge olsaydık, o acı bizi öldürürdü biliyorsun," dedi genç adam fısıltıyla. Tek eliyle genç kadının saçlarını geriye itti. Saçları güzelliğini adeta saklamak istiyordu adamdan. Birden bu güzelliği göremeden yaşayamayacağını fark etti adam. Bu onun için şaşırtıcı bir keşifti. Daha bugün tanıştığı birine karşı böyle duygular hissetmesi... 'Ne o, yaşlanıyor muyum yoksa.'

    Sessizlik içinde geçen dakikalar, ikisininde bozmaya kıyamayacağı güzellikteydi. Nefes alışları bile duyulmuyordu sanki. Genç kadın başını, adamın boynuna yerleştirmişti ve nefesi adamı gıdıklıyordu. Hafifçe başını öptü kadının, sahiplenircesine. Kendine geldiğini hissedebiliyordu. Artık içi acımıyordu. Yada fiziksel herhangi bir acı da çekmiyordu. Artık derslere devam etmelilerdi. Yoksa kendinden sonra gelen Gölge'ye eğitmenlik yapamazdı. Kadını belinden tutup yan tarafına bıraktı ve kalkıp bir kaç gerinme hareketi yaptı. Tiana'ya döndüğünde, gözlerindeki beğeni ifadesini bir anlığına görebilmişti. "Ee, eğitmen hanım, sırada ne var?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
The Hunt Begins
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Karanlık Bölge :: Issız Sahil-
Buraya geçin: