Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 No More Sorrow || Xavier & Krystelle

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Krystof Bartoloměj

Krystof Bartoloměj


Lakap : Krys
Rp Sevgilisi : avice whittle
Mesaj Sayısı : 191
Kayıt tarihi : 25/08/11

Özel
Rp Puanı:
No More Sorrow || Xavier & Krystelle Left_bar_bleue99/100No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty_bar_bleue  (99/100)

No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty
MesajKonu: No More Sorrow || Xavier & Krystelle   No More Sorrow || Xavier & Krystelle Icon_minitimePaz Mayıs 13, 2012 4:03 am

No More Sorrow || Xavier & Krystelle 5tlwz
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alyssha Cassidy Malfoy
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Alyssha Cassidy Malfoy


Lakap : Aly, Cass
Rp Sevgilisi : Xavier Shane Raymond.
Mesaj Sayısı : 827
Kayıt tarihi : 01/11/09

Özel
Rp Puanı:
No More Sorrow || Xavier & Krystelle Left_bar_bleue100/100No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty_bar_bleue  (100/100)

No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty
MesajKonu: Geri: No More Sorrow || Xavier & Krystelle   No More Sorrow || Xavier & Krystelle Icon_minitimeÇarş. Haz. 20, 2012 10:48 am

    Yaslandığı kapıya tüm ağırlığını veren genç kız ne yapacağına karar veremez, aslında ne yapması gerektiğine dair fikir bile yürütemezken derin bir nefes alarak yataktaki çocuğa ve yanı başındaki kıza dikti gözlerini. Mavi gözleri farklı bir yoğunlukta ikiliyi süzdüğü sırada aklından geçen onlarca düşünceyle savaşmaya çalışıyordu. Sanki her şey başka bir boyutta gibiydi, farklı… Çok farklı. Xavier’ın ölesiye hırpaladığı çocuk, Alyssha’nın öldüresiye bir nefret duyduğu kız, Krystof’un yatağı. İlginç bir üçlü diye düşündü istemsizce. Onları kovabilirdi, onları hemen burada öldürebilir, dünyadaki her bir zerrelerini yok edebilirdi. Natalia’nın Jack’in yanaklarını okşamasını izlerken gülümsedi. Nefret edilesi bir insandı Alyssha. Karanlığın dibine vurmuş, battıkça da batan, çevresini hırpalayan kız. Ancak; aşka saygısı vardı. Bunu iliklerinde hissedebiliyordu. Bu yüzden ağır bir hareketle arkasını döndü. Xaviera ile kısa bir süre bakışarak merdivenlerden inmeye başladı. Sıradan bir çocuğun sıradan bir hayatı onu ilgilendirmiyordu, ta ki Krystelle’ın kahkahalarını duyana kadar. Kulakları istemsizce kabarırken kahkahalar yavaşça dindi ve yerini Krystelle’ın buz gibi ses tonu altındaki ciddi cümlelere bıraktı. “Sana uzun zamandır yazmadığım farkındayım ve bunun için üzgünüm ama mecbur kaldığımı bilmeni isterim tatlım. Sana ulaşmak için son birkaç haftadır çabalıyordum ama baban tüm yolları tıkamış sanırım. Her gönderdiğim baykuş bana geri dönüyordu… En sonunda direk olarak okul müdürün ile görüştüm ve artık okulda olmadığını öğrendim. Olabileceğin her yere yazmayı sürdürdüm. Eve –ki bundan pek ümitli değildim-, Nadya’lara ve Henry’nin evine… Dediğim gibi sanki benim tarafımdan gönderilen baykuşların kafasını karıştırıp geri dönmeye zorlayan bir büyü ile sarılmıştı tüm bu evler. Günler geçmesine rağmen elimde hiçbir elle tutulur sonuç olmadı. Biliyorum tüm bunların nedenini merak ediyorsun veya baban sana çoktan bir şeyler anlattı. Ne düşündüğünü kesin olarak bilmiyorum oğlum, ama inanmadığını düşünüyorum, benim hakkımda söylenenleri duymazdan geldiğini düşünüyorum. Seni tanıyorum bir tanem, seni canımdan çok seviyorum ve birazdan öğreneceğin aslında yıllar önce açıklamam gereken her şey için benden nefret etmenden korkuyorum. Affet beni oğlum.”

    Kısa bir duraklama oldu. Krystelle ile Xavier’ın nefes alışlarını duyabiliyor, onların gerginliğini adeta kendi içinde yaşıyordu. Kapının önüne gelene kadar ilerledi. Kapının arkasında sırtını duvara yasladığında içeriye girmedi. Kulağına çalınan kelimelere anlam vermeye çalışarak dinledi. “En sonunda Pippin beni buldu ve senin yazdığın mektubu okuyabildim. Endişelendirdiğim için üzgünüm ve Henry ile güvende olduğun için mutluyum ama bana söylemediğin bir düellodan da haberdarım. Şu beşinci sınıf çocuklarla olan; çocuklar yaptıkları lanetten dolayı iyi bir ceza aldı, kimse benim oğluma ölümcül lanet fırlatıp rahat rahat dolaşamaz. Artık İngiltere’de olduğum için bu konuya el atmak zor olmadı. Ve bu sefer kurallara uyduğun için senle gurur duyuyorum, Durmstrang’daki her ne kadar ayrıcalıklı bir durum olursa olsun. Aslına bakarsan Pavlo’nun ailesi hala dava açmaya çabalıyor, ah, Merlin adına neredeyse bir yıl oldu. Bazı insanlar asla akıllanmayacak Jackie’m. Pippin bile onlardan sadece bir kuş olmasına rağmen bin kat zeki! Pippin beni bulabildiğine göre sana da mektubumu ulaştırabilir diye düşünüyorum. Babanın akıl almaz yöntemleri bu kuşa yaramıyor belli ki.” Bir an için Xavier’dan bahsedildiğini düşündü Alyssha; ancak belli ki kadının bundan haberi yoktu. Gözlerini yumdu. Oğlu şu an bir üst katta muhtemelen birkaç saat sonra ölmek üzere can çekişirken, onlar oturmuş bu cümleleri okuyorlardı. Suratını ekşitse dahi bunu engellemek adına hiçbir şey yapmadı. Yapmazdı da zaten. O Alyssha Malfoy’du, duygusuz olmakla nam salmış Slytherin prensesi. Aptal bir çocuğun aptal bir annesiydi işte… Hepsi bu.

    “Baban. Onunla nasıl tanıştığımı sana daha öncede anlatmıştım. Onun yalnızca ailem için uygun olan adam olduğunu.. Rusya’nın önde gelen büyücülerinden, safkan, başarılı ve gözü pek bir adam... Evet, sihir bakanı olsaydım, emin ol, onu baş danışmanım yapardım ve yanımdan bir saniye ayırmazdım. Ama ikimiz de biliyoruz ki ben sihir bakanı değilim. O zamanlar yirmi dört, yirmi beş yaşlarındaydım ve baban gibi başarılı bir herif için soyunu devam ettirebilecek güzel bir kadındım. O beni hiç sevmedi ve ben de onu. Ona bir oğlan çocuğu verdim ve bu her ikimiz içinde yeterli oldu. En azından benim için. Şimdi sana ulaşmamdan neden bu kadar korktuğunu görebiliyorum, ondan korktuğunu biliyorum. Babanın sana yıllarca ne kadar soğuk davrandığının da, evet, farkındayım. Çok küçükken henüz belki de beş yaşındayken bana sormuştun “Anne, babam beni hiç sevmiyor, değil mi?” evet, aynen böyle demiştin. İnan bana bebeğim, bu sorunun cevabını ben bile hiçbir zaman öğrenemedim.” Acınası, diye düşündü genç kız gözlerini yeniden açarak. Yine de önemli değil… Kendisi bir yetimdi, bir yetim. Lanet olası ablası tarafından büyütülmüş bir yetim. Mavi gözleri öfkeyle parlarken bir kadının sadece bu kadar basit bir öyküden dolayı her şeyi bu kadar büyütmesine nefret duydu. Hiç tanımadığı kadına karşı içinde kıyametler koparken Krystelle’ın nefes alışları yerini yeniden kelimelere bıraktı.

    “Babanla tanışmadan önce, tam olarak 1992 yazında Karanlık Lord taraftarlarının katıldığı bir toplantıdaydık. Lucius Malfoy onun tekrar gelebileceğini ileri sürmüştü ve Sırlar Odası tekrar açılmıştı ancak sonuç olarak yalnızca delinmiş bir günce, ölü bir basiliks ve aptal, mutlu Bulanıklar kalmıştı. Bunların hepsini biliyorsun zaten. Ancak sonrasında Lord’un döneceğine halen inanan bizler iddiamızdan vazgeçmedik. Ruh Emicilerle ilgili tartışıyorduk, Crabbe en iyi ölüm yiyenlerin Azkaban’da olduğunu söyledi eğer Sirius Black ordan kaçabilmişse bir yolu olmalıydı. Genelde düşünebilen biri olduğuna inanmadığımız biri olduğu için Crabbe’den çıkması şaşırtıcı olan bu fikir oldukça gerçek payı taşıyordu. Ardından sözü sarışın bir adam devraldı, otuzlu yaşlarında gösterdiği kesindi ancak otuz ikiden büyük olması imkânsızdı. Kendine güvenen, olgun bir ses tonu ve kararlı keskin bakışları vardı. Belki tuhaf gelebilir ama o an ne Ruh Emicilerin ne de diğer Ölüm Yiyenlerin umurumda olmadığını fark ettim. Bu kesinlikle alışık olduğum bir durum değildi ve nedense tek istediğim gün boyu durup o adamı seyretmekti. Bu duygunun adını çok duymuştum ama daha önce hiç görmemiştim, ama şimdi anlıyorum ki ben tam o an o duygunun, aşkın, içine düşmüşüm,” dedi Krystelle ve derin bir sessizliğe büründü. Hikayenin yeni heyecanlanmaya başladığını düşünen genç kız olayları gözünün önünde canlandırırken aslında olanların hiçbiri ona uzak değildi. Pek çoğu o zamanları biliyor, bunu unutmuyordu. Yine de, kadının hikayesinde farklı bir şeyler vardı. Çok farklı bir şeyler. Ne olduğunu merak etmeye başladığı sırada sessizlik uzayıp gitti. Krystelle okumuyor, okumamakta ısrar ediyor gibiydi. Birdenbire kendisini içeri atan Alyssha içeri girdiğinde ikili ile göz göze geldi. Ve Xavier, mektubu kızın elinden kaptığı gibi güçlü erkeksi sesiyle okumaya başladı.

    “Toplantıdan günler sonra, hatta haftalar sonra bile, gözlerimi her kapattığımda gördüğüm gözler aynıydı; kafamı her yastığa koyuşumda duyduğum ses aynı kişinindi. Tek, tek istediğim şey oydu. Tüm hayatım bir anda ona dönüşmüştü ve beynim kalbimle iletişim kuramıyordu. Ama yine de görünen acı bir şey vardı. Mr. Raymond evliydi.” Derin bir sessizlik… Alyssha bir an nefes bile alamadı, ciğerlerindeki hava boşalırken öylece bakakaldı. Xavier kafasını kaldırmış, şaşkınlık dolu bakışlarla kendisine bakıyorken Krystelle ağzını kapayamıyordu. Üçü, sanki başka bir evrende dünya durmuş gibi bakışırlarken kimse sesini çıkartamadı. Konuşursa olacaklardan korktu Alyssha. Hayatında belki de ilk kez bir şeylerden gerçek anlamda korkarken duyduğu kelimelerin anlamını çözmeye çalıştı. Raymond. Bu imkansızdı, bu olamazdı! Xavier’ın yanına doğru ilerledi. Genç adamın elini tutmak istese de ellerini çekti Xavier. Mavi gözlerinde kıyametler koparken okumaya devam etmeye başladığında sesinin titrediğine yemin edebilirdi genç kız. O an, bundan sonra hayatlarının asla aynı olmayacağını anladı. Bugün, o hayatlarını değiştirecek olan günlerden bir başkasıydı. Bunu hissediyordu Aly; Krystelle ile bakıştığında ise bundan tamamen emindi. Yapabileceği tek şeyi yaptı. Sevgilisi dehşet dolu sesle okumaya devam ederken gözlerini sıkıca yumdu. Sanki bundan kaçabilecekmiş gibi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Xavier Shane Raymond
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi
Xavier Shane Raymond


Lakap : Xavie. -evet tek bir harf fark ediyo asdf-
Rp Sevgilisi : Alyssha.
Mesaj Sayısı : 91
Kayıt tarihi : 05/06/11

Özel
Rp Puanı:
No More Sorrow || Xavier & Krystelle Left_bar_bleue98/100No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty_bar_bleue  (98/100)

No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty
MesajKonu: Geri: No More Sorrow || Xavier & Krystelle   No More Sorrow || Xavier & Krystelle Icon_minitimeÇarş. Haz. 20, 2012 11:39 am

    Bilinmeyenler, her zaman var olmuş, dünyanın sonuna kadar da var olmaya devam edecek olan bilinmeyenler. Xavier Shane Raymond, İngiltere’nin en karanlık ailelerinden birinin başını çeken köklü ailenin varisi olan tek adamın tek oğlu, hayatı hakkında pek çok bilinmeyene sahipti. Hayatının büyük çoğunluğunun karmaşa içinde geçmesi gibi. Durmstrang’ta başladığı okul hayatı Hogwarts koridorlarında devam etmiş, bir zamanlar nefret ettiği kız hayatının aşkı olmuş, birileriyle savaş içerisinde olmuştu hayatı boyunca. Dünyanın en karanlık sırlarından birinin içinde yüzüyor olmasına karşın, hayatında o kadar karanlık sırlar vardı ki kendi kaderindeki gerçekliğe hiçbir zaman ulaşamayacağını benimsemişti artık. Şimdi ise, burada, Bartolomej Malikanesinde okuduğu her sözcük zihnini parçalarken sesi git gide azalsa da devam etti. “Neredeyse, üç yaşlarında, küçük bir kızı ve sıska, çirkin bir karısı vardı. Ama bu devasa gerçek karşısında bile kalbim kör gibi hala ona tutunuyordu. Ve aslına bakarsan kalbim bunca yıl sonra bile ondan başka kimseye tutunmadı. Yalnızca büyüdük ve kalbimiz istediği haltı yerken beynimizi kullanmayı öğrendik.” Kelimeler ona uzaktı, fazlasıyla uzak. Muhtemelen onunla alakalı bile değildi. Sadece içerisindeki bir ses cılızca, kelimelerin devamının iyi olmayacağını söylüyordu. Onu susturmayı denedi; ancak bunu başaramazken sesi git gide azaldı.

    “Ve sonunda onunla tanıştım. Her şey bir peri masalındaki kadar hızlı gelişti. Her şey bitmişti, o bana; bense ona aittim. Boş olan her anı beraber değerlendiriyorduk. Daima gülüyor ve daima mutlu hissediyorduk. Hayatımın en güzel geçen birkaç ayından sonra, beklenmedik bir durum oldu. Hamileydim. Bunu kendi oğluma anlatmak her ne kadar utanç verici ve hatta yanlış olsa da… Hamileydim, doğacak çocuğumun babası evliydi ve ailem beni halen ufak kızları sanıyordu ve benim için uygun damat arayışları başlamıştı.” Pekala, bu normaldi. Normaldi değil mi? Hafızasını zorlamayı denedi. Babasının, kendi annesinden önce –hiç tanımadığı annesi- başka bir kadınla evli olduğunu biliyordu. Viviane’ın annesi. Gözlerini yumdu genç adam bir süre. İki kızın varlığını unutmuş gibi, iç hesaplaşmasına yönelmişti. Pekala, Viviane’ın annesinin güzel bir kadın olduğunu biliyordu. Ve ölmüştü de… Bu hikaye onun hikayesi değildi. Olamazdı da zaten. Birden cesaretlenerek sözcüklerle savaşmayı bıraktı. Okuyuşu hızlanmış, kelimeler ağzından hızla çıkar olmuştu. “Ablamın –Emilia Pritchard’ın- bir Muggle’la kaçmasından sonra annem ikinci bir skandaldan kaçınmak için koca bulma görevini tamamen kendi üstüne almıştı. Sorun şu ki evlenmek istediğim tek adam bir Muggle değil, evli bir Safkan’dı. İlk bir iki ay bunu gizledim ama zaten hamile olduğumu öğrendiğimde bir buçuk ay kadar geçtiği için artık midem fena halde bulanıyor, en ufak şeyde tepki veriyordum, karnımın belli olmaması için kullandığım korseler de cabası.” Okumak istemiyordu daha fazla. Bunlar ona göre değildi. Yukarıda can çekişen çocuktan deli gibi nefret etse de, onun annesinin yediği iğrenç haltlar onun ilgisini artık çekmiyordu. Mektubu Krystelle’a uzattı. Genç kız ne yapacağını bilemeden öylece bakarken, bu sefer Alyssha nazik bir şekilde mektubu eline aldı.

    Genç kızın gözleri adeta devam edip etmemesi gerektiğini sorarken Xavier başıyla onayladı. Bunu yaptığının farkında bile değildi oysa. “Annem bir gün oldukça neşeliydi, sonunda benim için uygun kocayı bulduğunu söylüyordu, muhteşem biriydi; bir iş adamı, saygın, soylu ve varlıklı biri. Karşı çıkmak isterdim ama tek çaremin bu olduğunun farkındaydım. Sevdiğim adam eşinden boşanamazdı çünkü bu safkan aileler arasında lanetli bir şeydi sanki. Hem bir kızı vardı.. Annemin önerdiği adamla evlenmeyi kabul ettim, Stepan Dmitriç Karenin benim tek şansımdı,” dedi genç kız adeta sözcükleri ağzında yayarak. Kafasını kaldırdığında Krystelle’ın “Ne entrika ama,” dediğini duyar gibi oldu. Yine de bundan bile emin değildi. Zira Alyssha’nın bir sonraki cümlesi, onları sonu gelmez bir sessizliğe sürükledi. “Bebek 13 Nisan 1993 gecesi dünyaya geldi.”

    Mavi gözlerinin hiç olmadığı kadar kocaman açıldığına yemin edebilirdi Xavier. Kendisini göremiyor olsa dahi, sanki her şeye üçüncü kişi gibi bakıyordu. Doğum tarihi okunan bir başkasıydı, babasının adını taşıyan bir başkasıydı… Hayır, bunlar onun hayatı değildi. Bu lanet olası bir lanetle sonsuza kadar lanetlediği bir çocuğun lanet olası annesiydi. Haykırmak istiyordu. Hayır, istediği şey yukarıdaki çocuğa öldüresiye kadar işkence etmekti. Ne yaptığını bilmiyordu. Kolu Alyssha’nın bileğini kavradığında var gücüyle sıktı. “Oku şunu Alyssha,” dedi sert bir ses tonuyla. Kız kafasını iki yana salladığında öfkesine yenik düşmüş genç adam derin bir nefes aldı. Sessizlik, Alyssha’nın titreyen sesi yeniden sözcüklerle bulaşana kadar devam etti. “Baban bebeğin kendisinden olmadığının farkındaydı ve kesinlikle bebeği evinde istemediği söyledi. O gece kavga ettik, yeni doğmuş bebeğim ağlayıp duruyordu ve aslına bakarsan oldukça bulanık bir anı, oldukça da acı. Ne yapacağımı bilmiyordum, dediğim gibi eğer boşanıp anne evine geri dönersem bundan sonraki hayatımda kimse tarafından hoş görülmeyebilirdim, kucağımda nasıl büyüteceğimi bilmediğim bir bebek vardı, bir kavgadan yeni çıkmıştım ve gözyaşlarım dünyayı görmemi engelliyordu. Babanın belirttiği kesin nokta ise bebeği istemediğiydi. Cisimlendim. O an gidebileceğim tek yere. Raymond Malikânesine.” Kayıplara karışan annesi… Yumruğunu sıkarken avcunun yandığını hissediyordu. Hayır, hayır bu onun annesi değildi. Değildi. Karenin’in annesi, onun annesi olamazdı. Olmamalıydı!

    Alyssha kendisine gözleri ve ruhu paramparça bakarken dişlerini sıkmış, çenesinde bir damar atmakta olan genç adam mektubu Krystelle’ın devraldığını fark etmedi bile. Alyssha oraya öyleye çökerken, Krystelle sesi buz gibi, gözlerini Xavier’a dikip yeniden mektuba dönerek okumaya başladı. “Yeni doğmuş çocukla bunu yapmam ne kadar sağlıklıydı bunu bile düşünebilecek durumda değildim. Ben evlendikten sonra olan her şeyin farkındaydım. Lucy Raymond berbat bir hastalık sonucu hızlı ve kısa bir sürede ölmüş ve Mr. Raymond kızı ile yalnız kalmıştı. Herkes haline acımıştı, bense muhteşem talihime lanet etmiştim. Her şey çok daha güzel olabilirdi! Beni o halde görünce elinden gelen her şeyi yaptı… En sonunda Xavier’ı ona bırakarak Karenin Malikânesine geri dönmek zorunda kaldım.” Krystelle’ın sözcükleri yavaşça duyulmaz hale geldi. Kocaman salonda, kimse çıtını çıkarmazken gözlerini ne zaman kapadığının farkında olmayan Xavier, gözlerini açtığında Alyssha’nın yanı başına gelmiş olduğunu fark etti. Kızın kolları onun kollarını kavrarken ses tonu otoriterdi. “Okumayı bırak Krystelle. Gerisini duymaya ihtiyacımız yok, bunların hepsi lanet olası yalanlar. O küçük şeytanın planı olduğuna bahse bile girebilirim…” Sesi ne kadar emin olsa da, kızın içinde nasıl fırtınalar verdiğinin üçü de farkındaydı. Ve söylediklerinin hepsinin yalan olduğunu da. Bu yüzden Krystelle devam etti; çünkü biliyordu, devam etmek zorundaydı. Artık kaçınılmaz kaderin ağlarına dolanmışlardı. Kaçamazlardı. Bir Slytherin, kaçmazdı. Üç Slytherin’se… Asla.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Krystelle Bartoloměj
Slytherin VI. Sınıf Öğrencisi
Slytherin VI. Sınıf Öğrencisi
Krystelle Bartoloměj


Lakap : Krys, Stelle, Xtelle.
Rp Sevgilisi : Tamam yalana gerek yok, Hansey.
Mesaj Sayısı : 529
Kayıt tarihi : 19/08/10

Özel
Rp Puanı:
No More Sorrow || Xavier & Krystelle Left_bar_bleue99/100No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty_bar_bleue  (99/100)

No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty
MesajKonu: Geri: No More Sorrow || Xavier & Krystelle   No More Sorrow || Xavier & Krystelle Icon_minitimeÇarş. Haz. 20, 2012 12:28 pm

    Aslını sorarsanız, neden okumaya devam ettiğimden emin bile değilim. Okumam gerektiğini biliyorum; ancak kelimeler boğazımda düğümleniyor. Konuşmak istemiyorum. Belki de mektubu yırtıp atmalı, her şeyi unutturup bunlar hiç olmamış gibi davranmalıyım. Belki de öylece kaçmalıyım mektupla beraber. Bilemiyorum. Hayatı boyunca attığı her adımdan emin olmuş olan ben, şu an neyin doğru olduğunu emin olun hiç bilmiyorum. Alyssha’nın gözlerinde gördüğüm şey keder, hayır buna alışık değilim. Xavier ise… Ona bakmak bile istemiyorum. Çünkü gözlerinde göreceğim şey beni korkutuyor. İster istemez kendimi zorluyorum; ve sözcükler peşi sıra dökülüveriyor dudaklarımdan. “Mutlu, sıcak yuvama!? Günler boyunca ağladım, sahip olduğum tüm güzel şeyler benden görünmez koca bir duvarla ayrılmıştı ve onlara ulaşabilmek için tek yolum tüm insanlara hafıza büyüsü yapmaktı ki eminim o kadar üzgünken hiçbir büyüm işlemeyecekti ve sonuç olarak Azkaban’a gidecektim. Azkaban bile çok daha iyiydi aslında? Hem Sirius Black bir kere kaçmıştı değil mi? Hah! Küçük, tatlı, Sirius Black! O olmasaydı, o toplantı asla düzenlemeyecek ve belki asla onunla tanışmayacaktım. Daha iyi bir evlilik teklifini bekleyecek ve belki de iyi bir hayat sürecektim. Yine de hayatımın o kadar berbat olduğunu söyleyemem, sen, benim hayata tekrar tutunma nedenim oldun, Jack.” Önce Xavier… Şimdi Jack. Yukarıda Xavier yüzünden ölmek üzere olan Jack. Nefesimi tutuyorum. Her şey bir şaka gibi geliyor, oysa sonu yok.

    Şu an nedense en çok Krystof’a ihtiyaç duyuyorum. O ne yapacağını bilirdi, kesinlikle en doğru yolu bulurdu. Merlin, neden, neden şimdi? “Bir daha asla o küçük güçsüz kız olmayacaktım. Senin nefes aldığın her saniye yaşam için yeni sebepler doğuyordu. Baban senin adını benim koymamı istedi. Bu ne çeşit bir incelik gösterisiydi bilmiyorum ve üstünde düşünmek sinirime dokunuyor. Sana isim koymak, hayatımda yapacağım en kolay şey olacaktı. Sana onun adını verdim. Jack Raymond belki yanımda değildi ama yanımda daima bir Jack olacaktı. Evet, baban bu isimden nefret etti.” Tıpkı Xavier’ın da edeceği gibi. Derin bir nefes alıyorum kim bilir kaçıncı kez. Okumak zorunda olduğum şeyi yazmak zorunda olan kadını düşünüyorum, yaşamak zorunda olan kadını düşündüğüm gibi. Karşımda duran genç adamı süzüyorum. Alyssha onun asasını yavaşça cebinden alırken o bunun farkında değil. Göz göze geliyoruz Aly ile. Okumama devam etmemi mırıldanıyor. İşte yine aynı kabusun içindeyiz hepimiz. “Xavier’ın yanında olmaya bilirdim ama onu daima gözledim ve her adımını izledim. O fark etmese bile her an yanındaydım. Hiçbir adımında yalnız değildi. İlk okula başladığı zaman, Hogwarts’a geçtiği zaman ki Slytherin’e seçildiğinde ayrı bir mutlu olmuştum.. Karanlık Lady’e katılmak istediği zaman bile babası onu durdurabilirdi ama ben onay verdim. Sen de onu çok kez görmüşündür, sonuç olarak aynı binadasınız. Ama dikkat etmemiş de olabilirsin pek inanmasam da. Aslına bakarsan birbirinize oldukça benziyorsunuz. Yüz olarak olmasa bile bazı davranışlarınız tıpa tıp aynı. Onun saçları büyüdükçe altın sarısı bir hal aldı, seninkiler ise kahverengiye döndü; ancak her ikinizin de bakışları hiç değişmedi. Aynı buz mavisi gözler…” Ve o an birbirlerine gerçekten ne kadar çok benzediklerini fark ediyorum.

    Kadının haberi yok… Ulu Merlin adına, kadının kendi oğlunu diğer oğlunun öldürmeye kalktığından haberi yok! Nefes almanın bu kadar zor olacağını düşünmezdim. Ancak devam etmek zorundayım. Karşımda dağ gibi dursa dahi suratı paramparça olmuş, gözleri kapalı genç adama bakarken onu sakinleştirebilecek tek kişi olan Alyssha ile göz temasımı kaybetmemeyi deniyorum. Kopacak fırtınaların farkında, devam ediyorum. Etmek zorundayım. “Aslına bakarsan bir kere buluşmuştunuz. Çok, çok eskiden... Ama ne kadar eskiden olursa olsun benim hayatımdaki en mutlu gün oydu. Hatta patronuslarım için kullanabildiğim yegane anı oldu. Sen iki buçuk, Xavier’sa dört küsür yaşlarındaydı. Seninle bir haftalığına Londra’ya gelmiştik. Baban her zamanki gibi işleriyle meşguldü ki bu benim işime gelen bir şeydi. Onun olmadığı her ortamda çok daha rahat hissediyordum çünkü; huzurlu, mutlu ve biraz da özgür. Aslına bakarsan şimdi de öyle hissediyorum, tek özlemim sensin… Seninle beraber Raymond Malikânesine gitmiştik o hafta sonu. Sen yanımdaydın, Xavier yanımdaydı, Jack yanımdaydı. Dünyanın en güzel ailesine sahipmiş gibi hissetmiştim. İstediğim her şey vardı. Xavier’a babasının arkadaşıymış gibi tanıtılmıştım ama olsun bir günlüğüne de olsa gerçekten oğlumun yanındaydım.” Xavier’ın homurdandığını işittiğimde okumayı bıraktım. Lanet olsun, bunlar fazlaydı. Çok fazla. İçimdeki derin acıyı duyar gibiydim. Oysa asıl derin acı karşımda yaşanıyordu. Xavier yavaşça yumruk yaptığı elini duvara geçirdi. Ani öfke patlaması üzerine ikimiz de bir adım gerilesek de, Aly durmadan adamın önüne atıldı. Eli Xavier’ın eline gitmek isterken kulağımda tehditkar ses adeta yankılandı. Oku.

    Kalan son satırlara kaydı gözüm. Bir mektubun bu kadar çok sırrı barındırabileceğini düşünmezdim. Düşünmezdim. Her şey farklı olabilirdi. Şu an bu mektubu Jack okuyabilir, Xavier bundan hiç haberdar olmayabilirdi. Bu şoku Jack yaşar, ellerini o duvara çarpardı belki. Kahretsin, bu ihtimalin olmasını o kadar çok isterdim ki. O mektuba elleşmemeliydim. Muggleların arasına dadanan o aptal baykuş bile bir işaret olmalıydı. Bu bizim işimiz değildi. Hiç olmamıştı. “O kadar tatlı bir çocuktu ki, sürekli gülümsüyordu, seni gördüğü için de çok mutlu olmuştu. Fazla çocuk gelen bir ev değildi sonuç olarak onunkisi... Ablası vardı ama sen ondan küçük ilk kişiydin belki gördüğü. Sen o zamanlar İngilizce pek iyi konuşamıyordun, anadilin Rusçaydı ve İngilizce çat pat konuşabiliyordun sana öğretmeye çalıştığım kadarıyla. Baban senin bir Rus gibi eğitilmene kafayı takmıştı çünkü. Şu anki aksanlı İngilizcen de tamamen bundan dolayı ve aslında sana oldukça yakıştığını düşünüyorum. Xavier’ın adını söylemeyi becerememiştin ve Xavier bunun için bayağı çabalamıştı. En sonunda aldığı en iyi isimse “Sovi” olmuştu.” Şavia… Jack’in Xavier’a böyle seslendiğinden eminim. Yutkunuyorum. Neden kimse sesimi duymuyor? Neden bu işin içinden sıyrılamıyorum?

    “Gün boyu beraber oynamıştınız. Hep beraber hayatımda gördüğüm en güneşli günü geçirmiştik. Her ne kadar küçük olursanız olun her ikinizin zihninde de halen bu anın bulunduğuna eminim. O günden sonra çok düşündüm, seni orda abinle oynarken gördüğüm anki gibi bir daha gülümsediğini görmedim. Xavier da annesiz bir çocuk olarak büyüdüğü için bir yanı hep eksik kalacaktı. İkiniz birlikte büyüyebilir harika birer çocukluk geçirebilirdiniz; her ikinizden çaldıklarım için de çok üzgünüm. Artık çok geç olduğunun farkındayım ama yine de senin daima söylediğin o cümleyi bu sefer ben tekrarlayacağım; Her zaman umut vardır. Artık asla Rusya’ya dönmeyeceğim. Babandan resmen ayrıldık. Bu onun itibarını mahvetse de artık umurumda değil. Kimin beni nasıl gördüğünü de umursamıyorum; hayatım boyunca mutlu bir yaşam istedim ama başkalarının ne dediğine bakarak bunu becermem imkansız. On yedi yıl Jack. Yeterince katlandım, ne olacaksa olacak artık.” Bazı anların gözünüzün önünden film şeridi gibi aktığını söylerler ya, doğruymuş. Bu benim hikayem değil; ancak kesinlikle bu andan itibaren beni de ilgilendiriyor. Xavier mektubun kalan son kısmını dinlemiyor. Üst kata doğru hızla fırlarken bir çığlık atan Aly onu takip etmeye başlıyor. Son cümle ise yalnızca benim beynimde yankılanıyor. 'Şimdi cevap yazmazsan veya yazamazsan anlarım, babanı kızdıracak hiçbir şey yapma, artık ondan seni koruyamam bi’ tanem. Ama sen beni anlarsın, sadece koca bir yanlışı düzeltmeye çalışıyorum, bir yalanla yaşamaktan yoruldum. Annen, Allison Pritchard.' Mektup elimden düşerken üst kata doğru koşturmaya başlıyorum. Sanırım, hikaye tam olarak burada başlıyor. Ve içimden Allison adına Merlin’e bir dua mırıldanıyorum. Çünkü şu an buna en ihtiyacı olan farkında olmasa dahi o. Ve de… ölümle cebelleşen Jack.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Krystof Bartoloměj

Krystof Bartoloměj


Lakap : Krys
Rp Sevgilisi : avice whittle
Mesaj Sayısı : 191
Kayıt tarihi : 25/08/11

Özel
Rp Puanı:
No More Sorrow || Xavier & Krystelle Left_bar_bleue99/100No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty_bar_bleue  (99/100)

No More Sorrow || Xavier & Krystelle Empty
MesajKonu: Geri: No More Sorrow || Xavier & Krystelle   No More Sorrow || Xavier & Krystelle Icon_minitimeC.tesi Haz. 23, 2012 9:41 pm

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
No More Sorrow || Xavier & Krystelle
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Krystelle Bartoloměj
» Smile, why is everybody so serious? || Krystelle.
» No More Sorrow || Beginning [Everybody]
» No More Sorrow || Krystof & Jack & Natalia
» Xavier

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: B Ü Y Ü L Ü B Ö L G E L E R :: Malikaneler :: Bartoloměj Malikanesi-
Buraya geçin: