| Veela Alımları | |
|
+3Aretha Henderson Summer S. Archangel Theodorakis Palabras 7 posters |
Yazar | Mesaj |
---|
Theodorakis Palabras
Lakap : Apollo Rp Sevgilisi : -- Mesaj Sayısı : 605 Kayıt tarihi : 19/08/10
Özel Rp Puanı: (99/100)
| Konu: Veela Alımları Salı Tem. 17, 2012 2:41 am | |
| Veelalar/Yarı Veelalar sadece bayan olabilirler. - Tam Veela: 90 RP ve üstü. (DOLDU)- Alınacak üye sayısı: 5 (5/5) - Pür Veela: 70 RP ve üstü. - Alınacak üye sayısı: 10 (2/10) - Yarı Veela: 50 RP ve üstü. - Alınacak üye sayısı: 20 (1/20) - Form:
Ad-Soyad: Tam/Yarı Veela: Rp Seviyesi: Örnek Rol Oyunu:
- Tam Veela Listesi:
*Sheridan Katie Connelly *Xaviera Schnёider *Harmonia Belmonte *Adolpha Kohlheim *Seoirse Rowan
- Pür Veela Listesi:
*Donielle Vantur Campris *Phoenix Nora Penvellyn *Marcella Oswald
- Yarı Veela Listesi:
*Lorraine Molyneux
| |
|
| |
Summer S. Archangel
Lakap : Ice. Rp Sevgilisi : Superman. My superman is Vincent! Mesaj Sayısı : 113 Kayıt tarihi : 20/08/12
| Konu: Geri: Veela Alımları Ptsi Ağus. 20, 2012 5:21 am | |
| - Adolpha Kohlheim. - Tam Veela. - 100.- Spoiler:
Parıldayan lapis lazuli bakışları, bir süreliğine karşısındaki büyücüyü bulduğunda tebessüm etti. Fazlasıyla ironiydi, böyle utangaç tavırları. O değil miydi, en çapkın ve kızların hayır diyemediği şahıs? Pembe dudaklarından çıkan kıkırtıyı gizlemek istercesine elini uzattı çenesine doğru. Başak tarlasını anımsatan saçları, bir tül misali narince hareket ederken kutsal bedenini kullanmasını da iyi biliyordu. Yaslandığı koltuktan doğrulup ayağa kalkarken elinde duran kitabı bıraktı sakince deri koltuğa. Elinden kayan kitaba bakarken, birden yürümeye başlamıştı. Uzun bacakları sanki onun istemi dışında hareket ediyor, kendisini yakışıklı büyücüye yönlendiriyordu. Gökyüzünü andıran bakışlar, yüzüne çarptığında çoktan yanına ulaşıp, yerini almıştı. ‘‘Yine mi sen?’’ Dudaklarından dökülen sözcükler efsunlu bir hissiyat verirken, kendini zamanın akışına bıraktı. Veela, kendisine verilen yeteneği kullanırken tüm kadınsı hatlarını ortaya çıkartıyor adeta beden dilini konuşturuyordu. Uzun ince parmaklarını büyücünün çenesine yerleştirirken, gözleri değerli bir taşa bakıyormuşçasına parlıyordu. Sanki bir alev misali yanıyordu, şehvet ve özlemle. ‘‘Hatanı anlamana sevindim.’’ Elini çenesinden sarı saçlarına doğru kaydırdı ve mırıldandı. ‘‘Sorumu yenilememe gerek var mı?’’ Çocuğun amacının başka olduğu belliydi ancak genç cadı onu öyle bir tuzağa düşürmüştü ki, geri dönüşü yoktu. Dudaklarına yaklaşırken beyninde yankılanan tek sözcük intikamdı, veelanın.
| |
|
| |
Aretha Henderson Gryffindor VI. Sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 743 Kayıt tarihi : 19/07/12
Özel Rp Puanı: (100/100)
| Konu: Geri: Veela Alımları Perş. Ağus. 23, 2012 7:05 am | |
| Yeteneğiniz verilmiştir ^^. | |
|
| |
Seoirse Châtillon
Mesaj Sayısı : 39 Kayıt tarihi : 28/08/12
Özel Rp Puanı: (96/100)
| Konu: Geri: Veela Alımları Salı Ağus. 28, 2012 11:09 am | |
| Ad-Soyad: Seoirse Rowan Tam/Yarı Veela: Tam Rp Seviyesi: 96 Örnek Rol Oyunu: - okunduktan sonra silinirse, çok iyi olur.:
| |
|
| |
Aretha Henderson Gryffindor VI. Sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 743 Kayıt tarihi : 19/07/12
Özel Rp Puanı: (100/100)
| Konu: Geri: Veela Alımları Çarş. Ağus. 29, 2012 8:37 pm | |
| | |
|
| |
Zendaya O'Brien
Lakap : Rock. Mesaj Sayısı : 44 Kayıt tarihi : 02/06/12
Özel Rp Puanı: (85/100)
| Konu: Geri: Veela Alımları Çarş. Ağus. 29, 2012 9:13 pm | |
| Ad-Soyad: Zendaya O'Brien Tam/Yarı Veela: Pür Veela Rp Seviyesi: 85 Örnek Rol Oyunu:
Sırtını kilise duvarına yaslamış esen rüzgarın tatlı bir esinti ile yüzünü okşamasına izin veriyor bir yandan da kalp atışlarının çan seslerine karışmasını dinliyordu Johann. Eskiden olsa kilisenin çanları onu rahatsız eder kulağını kapamasına sebep olurdu fakat aradan beş yıl geçtikten sonra artık bu duruma alışmıştı. Güneş gözlerini kör edici bir ışıkla parlamayı sürdürürken Johann da kendini yaslandığı eski duvardan ayırarak gerindi. Böyle güzel bir günde geçmişi hatırlamak onu boğuyordu. Birden tiz bir sesle onu geçmişe bağlayan anılardan sıyrıldı. Arkasını döndüğünde tıknaz, kahverengi kıvırcık saçlara sahip olan bir kadınla karşılaştı. İki eliyle sıkı sıkı tuttuğu küçük pembe çanta yüzünden parmaklarının eklem yerleri bembeyaz kesilmişti. Sıkı sıkıya kapadığı dudağıyla oldukça otoriter ve bir o kadar da korkunç görünüyordu. Tiz ve belki de biraz alaycı bir ses tonuyla Johann’a kilise girişinin ne taraftan olduğunu sordu. Kınayan bakışları Johann’ın üzerinde gidip geliyordu. Çocuk bir an kendini çok gergin hissetti fakat her zaman yaptığı gibi yüzüne en sahtesinden bir gülümseme yerleştirmeyi başardı. Bu gülümseme kendi içinde hissettiği zayıflığı saklamak için bir maskeydi belki de. Uzun parmaklarıyla binanın arka tarafını işaret ederek yarım yamalak İngilizcesiyle kadına cevap verdi. Kadın çocuğa sıkılı dişlerinin arasından cevap verdi ve sanki Johann’da bulaşıcı bir hastalık bulunuyormuş gibi arkada sinmiş bir durumda bulunan küçük çocuğunun elinden tutarak koşar adımlarla oradan uzaklaştı. Johann şaşkın bakışlarla giden kadını süzerken bir yandan da “Bu dünyada ne kadar garip insanlar var,” diye geçirdi içinden. Ardından umursamaz bir biçimde omzunu silktikten sonra geniş gövdeli bir çınar ağacının altına oturdu. Başını ağacın kalın gövdesine yasladı. Sanırım biraz dinlenmek onun için iyi olurdu.
Karanlık iyiden iyiye bastırmıştı. Johann elinde tuttuğu büyük karton kutu yüzünden önünü zar zor görüyor, arada sırada düşecek gibi oluyordu. Üstelik bu ücra ara sokak ayyaşlar, para isteyen dilenciler ve çöplerle doluydu. Derken yanına sekiz veya dokuz yaşlarında bir çocuğun birden bire yanında beliriverdiğini fark etti. Küçük oğlan çocuğunun yüzü is lekeleriyle kaplıydı, kıyafetleri ise yırtık pırtıktı ve üstelik leş gibi de kokuyordu. Johann acı bir ifadeyle ondan para dilenen küçük çocuğa baktı. “Belki ben de onlardan biri olabilirdim,” diye düşündü acı ve terkedilmişliğin verdiği burukluk hissiyle. Fakat bu düşünce bile çocuğu yakasından tuttuğu gibi öbür duvara fırlatmasına engel olamamıştı. Johann öyle biriydi işte. Duygularını yansıtmayan, mantığını dinleyen, merhametsiz… Kısa bir süre çocuğun o gözaltları mosmor olan öfkeli gözleriyle onu şaşkın bir ifadeyle süzmesini seyretti. Fakat kaybedecek zamanı yoktu bir an önce elinde tuttuğu kutunun içindeki kırılmış bir vazodan geriye kalanları çöpe döküp bu ücra ve lanetli yerden kurtulmak istiyordu. Adımlarını hızlandırarak sokağın sonundaki çöp kutusuna vardı. Elindeki kutuyu elinden kayarcasına yere bırakarak kiliseye dönmeye hazırlandı. Artık sokaktaki hava iyice boğuk bir hal almıştı ve Johann güçlükle nefes alıyordu. Birden bire sokağın ne kadar boş ve sanki olduğundan daha da kasvetli bir hal aldığını fark etti. İlk başlarda bunu çok önemsemeyerek yoluna devam etse de kısa bir süre sonra bomboş sokakta arkasından yankılanan ayak sesleri onu korkutmaya yetmişti. Adımlarını hızlandırdı. Kısa bir süre sonra resmen koşar hale gelmişti fakat ne yaparsa yapsın arkasından gelen kişinin uzun ve kasvetli bu yerde yankılanan ayak seslerini duyamayacak kadar uzaklığa erişemiyordu. Üstelik hava eskisinden de kasvetli bir hal almıştı. Johann’ın dinlenecek vakti yoktu fakat ciğerleri ona ihanet etmeye hazırlanıyor gibiydi. Birdenbire Johann sağ omzunda soğuk bir el hissetti ve ardından kendini karanlık ve küf kokulu bir odanın içinde buldu. Odayı tam göremese de aralık kapıdan içeri süzen ışık sayesinde buranın kapalı bir yer olduğunu hissediyordu. Korku içinde etrafına bakındı fakat karanlıkta görebildiği tek şey bir çift buz mavisi göz oldu. Johann sendeleyerek geri çekildi. Tam aralık kapıdan dışarı çıkmayı planlıyordu ki yanında duran adam işaret parmağını dudağına bastırdı ve ışık süzen kapıdan dışarısını gösterdi. Johann usulca ve sessiz olmaya çalışarak kapı aralığına yaklaştı ve gözlerini kıstı. Gördüğü şey onu şok etti. Heyecanla karışık korku içinde peşinden gelen kişiye baktı. Adamın yaklaşık olarak iki metreye yakın boyu vardı, gözleri simsiyahtı ve neredeyse süt beyazı bir ten rengi vardı. Dikkatli bakıldığında yüzündeki mavimsi mor damarlar görülebiliyordu. Adam anormal derecedeki uzun parmaklarıyla belinde duran hançeri çekti. Hançerin üzerindeki kurumuş kan damlaları Johann’ın ensesinden soğuk bir ürpertinin geçmesine sebep oldu. Ama daha da ilginci adamın sanki bir koku almış gibi sürekli burnunu çekmesiydi. Uzunca bir süre havayı kokladıktan sonra hastalıklı bir ifade ile gözlerini aralık bulunan kapıya dikti. Johann kendini hemen geriye attı ve bir duvara yaslandı. Terden sırılsıklam olmuş bir şekilde göğsü hızlıca inip kalkıyordu. Adamın taş zeminde attığı adımlar boş sokakta yankılanıyordu. Johann her dakikanın onu çaresiz bir şekilde ölüme doğru sürüklediğini hissediyordu. Çaresizlik içinde adamın süt beyazı, ince ve uzun parmaklarını kapıya dolamasını izledi. Demek ki sonu böyle olacaktı. Burada, kimsenin uğramadığı bu lanet yerde ölüp gidecekti ve belki de kimsenin umurunda dahi olmayacaktı. Vücudunun titremesini bastırmaya çalışarak kapının yavaşça itilmesini seyretti. Artık ölmesine dakikalar hatta belki de saniyeler kalmıştı. Fakat o tam kendini ölüme hazırladığı vakitte adam elini kapıdan geri çekti. Johann şaşkınlık içinde dururken adamın ağzından bir küfür çıktığını duydu ve geldiği gibi koşarak karanlıklara karıştı. Johann bütün olanları sessizce izlerken birdenbire yere, dizlerinin üstüne, düşüverdi. Bütün bu yaşadıkları ona çok ağır gelmişti. Kendine geldiğini hissedene kadar karanlığın ve küf kokularının içinde diz üstü çökmüş bir şekilde, gözlerinden süzülen gözyaşlarını umursamadan öylece oturdu. Kendini biraz daha iyi hissedince telaşla kolunda duran saatine baktı. Telaşa kapılarak oturduğu yerde doğruldu. Tam çıkmaya hazırlanıyordu ki yerde duran küçük bir kağıt dikkatini çekti. Eğilerek kağıdı yerden aldı ve daha okumadan pantolonun cebine sıkıştırdı ve artık açık halde olan kapıdan dışarı çıktı. Kısa bir süre bitap bir halde koştuktan sonra köşeyi döndü. Döner dönmez burnuna yanık kokusu doldu. Johann korku içinde bir süreliğine olduğu yerde donakaldı. Yanık kokusu gittikçe artıyor ve ciğerlerini zehirliyordu. Telaşla karışık korku ile koşmaya başladı. O koştukça yanık kokusu artıyor üstüne üstlük ateşin ürpertici gürültüsü de kulağına çalınıyordu. Ara sokaktan koşarak çıktığında tüm korkularının gerçek olduğunu fark etti. Kilise cayır cayır yanıyordu… | |
|
| |
Hailina Stenora Molacor
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 31/01/13
Özel Rp Puanı: (71/100)
| Konu: Geri: Veela Alımları Perş. Şub. 07, 2013 6:48 am | |
| Ad-Soyad: Hailina Stenora Molacor Tam/Yarı Veela: Pür Veela Rp Seviyesi: 85 Örnek Rol Oyunu:
- Spoiler:
Hogwarts'ta sonbahar sıralarıydı. Hailina odasını paylaştığı arkadaşlarının sesleriyle uyandı. Patrice yine onu izliyor olmalıydı ki, gözlerini açar açmaz onun kaçamak bakışlarını gördü. Usulca doğruldu ve ayaklarının yatağından sarkıttı. Ailesinden gelen özel kanı bazen sorunlar yaratabiliyordu. Patrice bunun canlı bir örneğiydi adeta.
Hailina bir Veela'ydı. Ufak hareketlerle insanları adeta büyüleyebiliyordu. Bu özelliği çoğu zaman işine yaramıştı. Örneğin babası buna çok kolay kanıyor, kimi zaman cezalardan böyle yırtabiliyordu. Tabii babası onu etkilediğini anladığında daha çok kızıyordu ama Hailina zamanla bu konuda ustalaşıyordu. Terliklerini ayağına giyip yataktan kalktı, Patrice'e doğru dönerek,
"Günaydın Patty." diye gülümsedi. Patrice her zamanki gibi bir süre donarak kaldı fakat sonra kendine gelip, "Günaydın Hai." diye karşılık verdi.
Hai yarım saatte hazırlanıp Büyük Salon'a indiğinde kapıdan girince gözler ona dikilse de bir süre sonra o yerine oturunca herşey normale döndü ve kahvaltı başladı.
Hailina kahvaltısını bitirmek üzereyken omzuna dokunan elle irkildi, elin sahibine döndüğünde Jonathan'ı gördü. Bu çocuğa uzun zamandır aşıktı fakat Jonathan'dan karşılık alamıyor gibiydi. Hailina bir Veela olduğu için doğal olarak herkes bu duruma şaşıyordu. Onunla birlikte olmak isteyen birçok erkek vardı ama Jonathan onlar gibi değildi. Hailina'yla onlar gibi ilgilenmiyordu. Bunun sebebi Hailina'nın hiçbir zaman, bir defa bile, Jonathan'ın üzerinde bu özelliğini kullanmamasıydı. Jonathan ondan hoşlandığını belli ediyordu tabiki ama Hai'nin onu etkilediğini düşünerek Hai'den uzak durmaya çalıştığı söyleniyordu. Hailina bunları hep duyuyordu.
"Biraz konuşabilir miyiz Hai?" dedi Jonathan. Hailina sanki yıllardır kendisi kullandığı etkiye bir başkasında görmüş gibi oluyordu Jonathan'a bakınca. Birkaç saniye onun yüz hatlarını inceledikten sonra ayaklandı, arkadaşlarına doğru
"Sınıfta görüşürüz." diyerek Jonathan'ın arkasından Büyük Salon'un kapısına yöneldi.
Kapıdan çıkıp zindanlara doğru yürüyorlarken Jonathan Hai'nin kolunu yakaladı ve onu önüne çekti. Yüz yüze duruyorlardı, aralarında hiç mesafe yoktu, Hai'nin ayakları Jonathan'ınkilere değiyordu.
"Hailina senden çok hoşlanıyorum. Bunu söylememeliyim belki de, sonuçta herkes senden hoşlanır ama daha fazla içimde tutabileceğimi sanmıyorum. Senin cazibene bende kapıldım. Çok salak hissediyorum. Bunu çok uzun süre inkar etmeye çalıştım ama kaçınılmaz son işte."
"Seni hiçbir zaman etkilemedim Jonathan, bunlar kendi hislerin." diye fısıldadı Hai.
Jonathan biraz düşünür gibi, "Nasıl yani?" diye sordu.
Hailina birkaç adım geri çekildi ve dans etmeye başladı. Jonathan'a bakmıyordu fakat büyülenmiş gibi izlendiğini biliyordu. Birkaç hareketten sonra durdu ve ona baktı. Jonathan'ın ağzı şaşkınlıktan aralanmıştı. Hai ona bir adım atıp,
"Şimdi anladın mı?" diyerek dudaklarına uzandı.
Çok dandik oldu ama idare edeceğiz artık. Okunduktan sonra silinirse sevinirim. ^^
| |
|
| |
Alyssha Cassidy Malfoy Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Lakap : Aly, Cass Rp Sevgilisi : Xavier Shane Raymond. Mesaj Sayısı : 827 Kayıt tarihi : 01/11/09
Özel Rp Puanı: (100/100)
| Konu: Geri: Veela Alımları Paz Haz. 09, 2013 10:46 pm | |
| İki başvuru da üyelerin aktif olmaması sebebiyle onaylanmamıştır. | |
|
| |
| Veela Alımları | |
|