Erica Mae Blewitt ~

Aşırı korumacı bir ailenin dört çocuğundan en küçüğüdür Mae. Ailenin hepsi Ravenclaw’dır ve doğal olarak Mae’de onlardan biridir. Hogwarts’ta yedi sene okumuş ve zekâsı ile birçok insanın gözlerini doldurmuştur. Ailesinin geleneğini de sürdürerek Hogwarts’tan büyük bir başarı ile mezun olmuş, derece elde etmiştir. Diğer arkadaşları gibi bakanlık istese de, bunun gerçek olmayacağını bildiğinden yine ailesinin geleneğini sürdürmeyi düşünür. Aynı annesi ve babası, hatta dedesi gibi bir avcı olmak hayallerini süsler. Yıllar önce İngiltere’nin Southsea kasabasında yer alan ataları kurt adamlarla anlaşmazlığa düşünce avcılık terimi onlar için meslek olmuştur. Hatta mesleği olan kişilere ikinci bir yan meslek olarak sevdirilmiştir. Bu yüzden büyücülük dünyasında ne zaman ‘Blewitt’ ismini duysanız akla ilk avcılık gelir. Çevresinden gelen ısrarlara dayanamayan Mae, aile üyelerinin aksine Schola Superior Educationem’e gitmeye karar vermiş ve burada daha fazla şey öğrenmeye karar vermiştir.

Kendinden beş yaş büyük olan ablası Amelitâ’nın gençlik yıllarında bir kurtadama âşık olması ile birlikte ailece yaşadıkları yıkım bugün bile hatırlanmaktadır. Beş yıl önce Hogwarts’tan mezun olan Amelitâ sevdiği kurtadamın saldırısına uğrayıp ömrü boyunca yüzünde bir pençe iziyle dolaşacak olmasına rağmen çocuğu ailesine karşı seçmişti. İki ağabeyi her ne kadar bu duruma sinirlense bile genç kızı aileden saymamaya ant içmişlerdir. Bunun öcünü almak için kurtadamlara karşı olan nefretlerini hep Mae’e aşılamışlardır.

Mae bir o kadar bilmiş olmasına rağmen meraklıdır da. Hogwarts tatillerinde büyükannesi ve büyükbabasının yanına Southsea’ye gittiğinde bile geceleri gizli gizli kaçıp arkadaşları ile buluşurdu. Bu ona birazda maceraperestlik ruhunu tatırmaktadır. Zekâsı ile insanları iğnelemeyi sevse de, sevdiği insanlara kıyamaz. Araştırmacı ruhu yüzünden zamanının çoğunu kütüphanelerde geçirir. Ancak bir Ravenclaw mezunu olmasına rağmen partiler onun vazgeçilmez tutkusudur. Özellikle maskeli partilere bayılır. Kâbuslardan nefret eder, bunun diğer bir nedeni ise görücü olmasıdır. Yaşadıkları ya da yaşayacakları şeyleri görmek kızı ilk başlarda derinden sarsardı. Mesela ablasının yaşadıklarını görüp ona söylememek içinde her zaman bir suçluluk duygusunu barındırır. Bu yüzden her şeyde kendini kolaylıkla suçlayabilir. Nefret ettiği kişiye kan kusar, yalan söylemeyi beceremez.