Henry McCourt Sihrin Uygunsuz Kullanımı Bk.
Lakap : Don't wear me out. Rp Sevgilisi : I'm a free bitch. Mesaj Sayısı : 251 Kayıt tarihi : 18/11/11
Özel Rp Puanı: (97/100)
| Konu: The Walking Shadows? Çarş. Haz. 25, 2014 11:01 am | |
|
- PS:
Özünde toplu bakanlık RP'si olarak başlayıp ilk posttan sonra unutulduğu için şimdi düzenleyip tamamlayarak göndereceğim tek kişilik bir rp'dir.
Karanlıkta yürümeye alışmış insanların yaptığı gibi merdivenleri bakmadan indi ve ay ışığının vurduğu salondaki büyükbabasından kalma ve hala ilk günkü konforu sağlayan kızıl koltuğa oturdu. Son zamanlarda olanları düşünmekten alamıyordu kendisini, öyle ki huzursuz hali onu uyutmuyor ve uyanıkken bile tek başına bırakmıyordu. Normalde önemseyen bir insan değildi Henry, en azından öyle görünürdü ancak şu an, geçmişten kalma ufacık bir an ile öylesine uğraşırken nefret ettiği iki kelime aklının baş köşesine yerleşmişti; hata yaptık.
Neredeyse altı yıl kadar önceydi, Reina ile beraber ölen profesör ve eşinin evine gitmişlerdi. Her ikisi de, profesör de eşi de, hiçbir büyünün yapamayacağı kadar tuhaf haldeydiler, ölümleri ve beraberlerinde yarısı yanan evleri.. Ve küçük sarışın bir oğlan çocuğu. Sapasağlam. Henry onu suçlarken düşünmemişti bile, küçük çocukların büyük kazalara neden olduğu görülmemiş şey değildi yine de, yapılan hiçbir araştırma yeterli sonuca ulaşamayınca dava bakanlığın tozlu dosyaları arasında yerini almış ve bir daha asla göz atılmamıştı. Küçük çocuk da sessiz sedasız salıverilmişti. Reina'nın hatırına susmuştu Henry, ancak unutmamıştı.
Arkadan tıkırtıların gelmesiyle arkasına baktı, tavırları uykulu veya uyuşuk değildi. Arkasını döndüğünde karşılaştığı parıldayan kocaman mavi gözler onu sadece gülümsetti ve kırmızı koltuktaki ilk pozisyonuna döndü. Pweticer. Hayatında ona sadık olacak yegane kişi ve belki de gerçekten güvendiği.. Sadece bir ev-cini. Pweticer titrek sesiyle bir ihtiyacı olup olmadığını sordu. "Hayır." dedi Henry sesi katı değildi, yalnızca durgundu tüm düşüncelerini gizlercesine. Zayıf cin konuşmayı süzdürdü "Pweticer, efendi Henry için her şeyi yapmaya hazır, efendi yalnızca söylemeli." Açık pencereden içeri gelen hafif gece esintisi odanın içini dolduruyordu, yalnızca yıldızlar ve ay vardı aydınlatan. Evcininin arkada huzursuzca kıpırdandığını hissedebiliyordu, derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı, sevecen ancak yorgun diye yorumlaya bileceğiniz bir gülümsemeyle "Sana 'Hayır' dediğimi sanıyorum, Pweticer. İhtiyacım yok." diyerek onu yalnız bırakmasını istedi.
İnsanlara karşı bu kadar kibar değildi, hiç olmamıştı. Hayatında önemsediği insanlardan arasında kan bağı olmayan bir kişi bile yoktu. Jack, en sevdiği kuzeni, onun için her şeyi yapabilirdi. Çocuğu gölden çıkardığı o geceden beri yaşadığı her kabusu sanki kendisi yaşıyormuş gibi hissetmişti; onu bırakıp bakanlığa gitmek bile bencillik gibi görünüyordu kendisine lakin Jack'in onu anlayacağını düşünüyordu. Son zamanlardaki çocuktaki gözle görülebilir iyileşme şuan belki sevinebileceği şeylerdendi ama çocuktan sakladığı şeyler bunu engelliyordu. Ancak, söyleyemezdi. Onu kurtardıktan sonraki sabah bağıran barakaya gitmesi gerekmişti, aynı altı yıl önceki o garip ölüm gibi anlaşılmaz bir vaka üzerine. Lakin bu kez ölen ufak bir kızdı, Jack'den bir yaş küçük, çevresinde onu öldürecek ufak bir çocuk da yoktu Hogsmeade halkının yarısı Bağıran Barakanın lanetiyle ilgili söylentileri yaymıştı tekrar lakin, Henry böyle hayalet masallarına inanmazdı. Hayaletlerle iç içe yaşayan bu insanlarınsa nasıl olayı buna bağladığına akıl erdirememişti henüz. Biraz daha araştırdığında kızı son gören kişinin daha önce pek görünmemiş bir oğlan olduğunu öğrenmişti. Tahmini Slytherin. Belki sarışın. Uzun boylu. Jack Stepanoviç Karenin.
Bunu duyar duymaz suçu hayaletlere atan tekrar Henry olmuştu. Evet, eşi benzeri görülmemiş(!) bu cinayeti hayaletlerden başkası yapamazdı! Lakin yinede kasaba halkı konuşacak yeni bir isim bulmuştu işte.. Henry, Jack'e bunu anlatmadı; bir kasaba dolusu insanın onu katil sandığını. Bu üç gün önce olmuş olayı çözecekti, altı yıl önce yarım kalmış bir mevzu gibi...
~*~
Güneş doğar doğmaz evdeki şömineden bakanlığa gitti. Bir şey yememişti ki umurunda da değildi. Bakanlığın içine giren sisli güneş onu karşılarken şömineden dışarı çıkıp alışkanlık gibi sağ eliyle sol omzunu silkeledi eliyle. Ardından hızlı adımlarla kendi bürosunun olduğu kata çıktı, yoğun bir gün planlamıştı.
Kapıda duran genç kıza sabah yediye toplantı ayarlamasını ve tüm bakanlara çığırtkan yollamasını emretti. Bundan hoşlanacaklar mıydı? Hayır.
Büroya girdiğinde gördüğü yüz onda ekşi bir tat bıraktı. Loki Laufeyson. Bu adama gıcık olmasının en büyük yanlarından biriyse gereğinden fazla kendisine benzemesiydi, adamın sırıtan gıcık suratına bakarak soğuk ve iğneleyici bir şekilde "Seni görmeyi beklemiyordum." dedi. Bırakın günaydın'ı sıradan insanlar desin.
Laufeyson hiçbir cevap vermeksizin Henry'nin demin varlığını fark etmediği bir gazeteyi masanın üzerine bıraktı manşeti okunacak şekilde ve Henry adama bakmaksızın manşete odaklandı. Yazılar fransızcaydı ancak içerik tanıdıktı. "Bizim davamız." dedi Laufeyson, "Yalnızca kurbanın ismi farklı. Yaşı, boyu, ten rengi... Bil bakalım benzerlik nerede McCourt?" Henry gereğinden fazla uzatılan bu tanımlamanın ardından adamın kemik kadar beyaz olan suratına baktı ve bunu kendisinden önce fark ettiği için içinden bir lanet okudu. Öte yandan karşısındakinin bir hükümet ajanı olduğunu ve elindeki olayın kendi bölümü olan sihrin uygunsuz kullanımı konusunu yavaşça sınır dışı ettiğini de fark ediyordu. "Ölüm şekillerinde." dedi Laufeyson'un zaten cevabını bildiği sorusunu yanıtlayarak ancak konuşurken düşündüğü tek şey davayı tekrar kendi bölümüne çekmekti; o nedenle Laufeyson sözü tekrar devralamadan konuşmayı sürdürdü. "Katil her kim ise olayı uluslararası düzeye taşıdığı ve sihri uygunsuz kullandığı ortada, ancak bu organize bir iş de olabilir. Acilen birkaç ajanın daha bu olay üzerinde yoğunlaşmasını istiyorum ayrıca Fransa Sihir Bakanlığı ile de bir görüşme gerekli. Bunlar halledilecek. Birazdan-"
"Lafını bölmekten zevk aldığımı zannetme ama McCourt, tam da bu işin organize olduğunu söylemek üzereydim, ancak korkarım ki bu sefer katil bir insan değil."
SON.
- Spoiler:
SONUÇ:
- Gölgelerin varlığı ilk kez fark edilmiştir.
- İngiltere Sihir Bakanlığı diğer bakanlıklar ile iletişime geçmeye başlamıştır.
- Milites Solis'in ve Schola Superior Educationem'in açılımı kararlaştırılmış ve her ülke ve türün bu kurumlarda bir arada olabilmesi esas olmuştur. Ki bu büyücüler arasındaki taraflaşma açısından tek düşmana karşı geçici bir barış dönemidir.
- Öte yandan bakanlık gölge ırkını tespit etmekle bir gölge ve ateş ırkı arasındaki farkı henüz ayrımsayamamıştır.
- Ateş ırkının varlığından şuan yalnızca karanlık taraf yanlıları karanlık leydinin 'kurtuluş' evliliği sayesinde haberdardır.
|
| |
|