Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 del Leanard

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Erik del Leanard




Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 11/08/13

Özel
Rp Puanı:
del Leanard Left_bar_bleue95/100del Leanard Empty_bar_bleue  (95/100)

del Leanard Empty
MesajKonu: del Leanard   del Leanard Icon_minitimeÇarş. Ağus. 14, 2013 8:37 am

"Geçmiş bir mezardır, hayatını bir mezarda yaşamanın anlamı yok."


Rutin bir güne uyandığını sanıyordu çocuk, hayatının geri kalanını etkileyecek olaylarla karşılaşmayı beklemiyordu uyandığında. Bu yüzden yataktan kalktığı gibi mayosunu giydi, hiç gürültü yapmadan ve ağzına tek lokma koymadan dışarı attı kendini. Yeni evlerini sevdiğini itiraf etmeliydi, eskisi gibi şehrin griliğini içermiyordu. Orada her gün Mugglelarla karşılaşıyor, nasıl davranması gerektiğini bilemiyordu. Ancak zaten karşılaştığı sıradan insanların çoğu kendi hayat gayelerine kapılmış, başları eğik, düşünceleri saptırılmış ve programlanmış vaziyette yürüyorlardı. Onların düşündükleri şeyleri tahmin etmeye çalışmayı severdi Theodor. Yüzündeki kırışıklıklar artık yara izi gibi duran fakat buna rağmen hâlâ çalışmaya giden bir adamı gördüğünde yüreğinin burkulduğunu hissetmişti. Muggle dünyası böyleydi işte, adaletsizlikler ve eşitsizlikler üzerine kurulmuş bir binanın çöküşünün çok geç olmadığını biliyordu. Ama karşısına çıkan hayat dolu, aç karnıyla bile eğlenmesini bilen çocukları görünce ümidin dünyayı bir yıldız gibi izlediğini anlıyordu. Tek yapılması gereken kafalarını biraz kaldırıp ümidi aramaktı. Bu sayede onlara göz kırpan bir yıldızla karşılaşır ve aslında dünya üzerinde herkesin eşit olduğunu anlarlardı. Ancak şehir bunu gizlemek istiyordu adeta. Her gece kuvvetli bir ışıklandırma sistemiyle aydınlatılıp yıldızları karanlığa gömüyorlardı. Şimdi yaşadığı yer ise sadece dalga sesleri ve ormandan gelen baykuş sesleriyle eşlik ediyordu yıldızlara. Büyüden emekli olmaya yaklaşmış olanlar buraya gelir, ellerindeki tüm parayı kullanarak hayatlarının sonunu kucaklamayı beklerlerdi. Tabii Theodor'un babası adil olmayan yollarla kazandığı Muggle parasıyla büyücü dünyasının tek dövizcisi olmuş, kasalarına bir galleon nehri döşemişti. O yüzden kısa zamanda böyle bir evi karşılayacak paraları olmuştu ama babası ne yaparsa yapsın Theodor paranın üzerindeki kanı göz ardı edemiyordu. O paranın ellerine hiç geçmemiş olmasını diliyordu, babasının başka şansı olmadığı için bu yola bulaşmasına lanet ediyordu ve annesinin bilgeliğini böyle bir adamla harcamasından nefret ediyordu. Yaşamla arasındaki ince ipliği kesmek istememesini sağlayan birkaç şey vardı ve bunların en başında gelenler kardeşi, annesi, Hogwarts ve denizdi. Bu sabah olduğu gibi her sabah sorunlarından kaçmak amacıyla denize giderdi. Kulaklarını suya soktuğu anda dünyadan uzaklaşır, sorunlarını akıntıya bırakarak kendini deniz halkına aitmiş gibi hayal ederdi. Okumayı tam anlamıyla söktüğü gün annesinin ona vermiş olduğu Engin Denizler adlı hikâye kitabında öğrenmişti deniz halkını. Hogwarts'a gittiğinde onları görmek için çok çabalamış ancak her seferinde bir öğretmene yakalanmıştı. Bu yüzden Biçim Değiştirme ile amacına ulaşmaya kalkışmıştı ancak yine hüsrana uğramıştı. Sonunda umutlarını geleceğe aktarmaya karar kılmıştı. Gelecekte yine Theodor olacağına göre, ne gerek vardı aceleye?

Denizden çıkmaktan daha çok nefret ettiği bir şey varsa o da insanî ihtiyaçlarını karşılamak için denizden ayrılmak zorunda olmasıydı. Artık karnından gelen gurultuları inkar edemeyeceği bir hale gelmişti, biraz yemek yedikten sonra belki de kardeşiyle gelirdi sahile. Bu düşünceye tutunarak sudan çıktı ve evin yolunu tuttu. Rutin sabah kavgasının bitmiş olmasını diliyordu fakat kendini kandırmanın bir anlamı yoktu, evde mutlaka kavganın izleri hâlâ duruyor olmalıydı. İşte Theodor bu kavgaların nedenini çözemediği için Ravenclaw binasının mensubu olmaktan utanıyordu. Sınır tanımaz bir zekası olması gerekirken iki büyücünün mantığını asla çözememişti. Birbirlerini bu kadar severken nasıl olmuştu da durumu zıt hale getirmişlerdi? Dünyaya onlara ait iki büyük eser bıraktıktan sonra o eserleri mum gibi eritmeyi nasıl başarmışlardı? Yine aklına takılan cevapsız sorularla yüzünün düşmüş olabileceğini düşünerek yapmacıklığını son raddeye kadar kullandı ve mutlu görünmeye çalıştı. Ardından arka kapıdan içeri girdi ve evdeki ölüm sessizliği kanının donmasına neden oldu. Bir şeyler ters gidiyor olmalıydı, babası bağırmadığında annesi, annesi bağırmadığında Gregor bağırırdı. Telaşla üç adımda mutfağa vardı ve üç aile üyesinin de masada oturduklarını gördü. İçeri girdiği anda tüm bakışlar ona dönmüştü ve aynı zamanda fark etmeden bir fitili ateşlemişti. Gregor ağlamaya başlamıştı, annesi ise koşarak yanına gelip Theodor'a sarılmıştı. Çocuk beceriksizce annesinin sırtını sıvazladıktan sonra bir saniyeliğine babasının gözlerine yerleşmiş olan sevgi ifadesine baktı. Dili tutulmuştu, ya biri ölmüştü ya da birileri ölmek üzereydi. İçinden bir ses ikisinin de çok yakınından biriyle alakalı olduğunu söylüyordu. Babası sözü başlattı:
 "Theodor, oturmak ister misin? Sanırım olanları bilmeye hakkın var." dendiğinde kendine ve Gregor'a en yakın sandalyeye oturup kardeşinin başını sıvazladı. Gregor kafasını bile kaldırmayınca öfkeyle ebeveynlerine bakıp "Söz vermiştiniz. Gregor'u bir daha ağlatmayacağınıza söz vermiştiniz ama lanet olası küçücük bir yemini bile tutamıyorsunuz. Siz-" dedi ancak sözlerinin kardeşinde tetikleyici etki yaptığını fark edince çenesini kapamaya karar verdi. Annesi Theodor'un dizini okşayıp "Onu ağlatmamak isterdik tatlım. Ancak işler beklediğimiz gibi gitmediği için bu haldeyiz. Tahminimize göre babanın kimliğini çözmek üzereler ve buraya gelen en az iki silahlı Muggle var. Kaçmamız da olasılık dahilinde değil çünkü babanı GPS denen Muggle yapımı bir icat ile işaretlemişler. Onun dalgınlığıyla bu hepimize bulaştı. Anladığım kadarıyla bir süredir peşimizdeler. Ancak baban GPS olayını bu sabah fark etmiş, buraya doğru gelen iki adamın haberini almadan üç dakika önce." dedi. Çocuk kelimeleri kulaklarından beynine, oradan da karar merkezine iletti. Soğukkanlılığını kaybetmemesi gerektiğini biliyordu. O yüzden eski bir meditasyon yöntemine başvurdu. Gözlerini kapatıp korkunun vücuduna girmesine izin verdi. Zihninde canlanan tüm kötü sahneleri tereddütsüz izledi, paniği bedenine yaydı. Ardından ona kadar saymaya başladı. Tam ona geldiğinde gözlerini açıp ayağa kalktı ve planını aktardı: "Pekala, siz çoktan pes etmiş duruyorsunuz. O yüzden planımızı ben yapıyorum. Babam hemen amcamın yanına gidiyor, şansımıza iki gün önce Bakanlık'a bir iş üzerine geldi ve hâlâ Çatlak Kazan'da. Eminim yanında başka arkadaşları da vardır." Aile üyeleri amcasıyla aynı şehirde olduklarını sadece Theodor'un bilmesine şaşırmış bir halde ona bakarlarken babası ağzını açtı. Çocuk onun itiraz edeceğini bildiği için erken davranıp "Başka şansımız yok b... Baba." dedi. Ona en son ne zaman bu ünvanla hitap ettiğini bilmiyordu ancak taktiği işe yaramıştı. O yüzden annesine dönüp "Sen de evin dışına koruma büyüleri yapmaya başlamalısın. Muggle geçirmez büyüleri bildiğini umuyorum. Bu sırada biz de Gregor ile içeride bekleyeceğiz, onu ellemelerine izin vermeyeceğim." dedi. Kadın kafasını sallayıp dışarı çıktığı anda babası "Theodor, oğlum. Çok cesurca bir davranış örneği gösterdin ancak bilmen gereken bir şey var. Sizi canlı ele geçirmeleri durumunda en kötü senaryoyu düşünmeniz gerek. Çünkü bu adamlar işkence yapmayı sever." dedi. Ardından iki oğluna sarılıp Gregor'u kafasından öptü. İşkence lafı kardeşinde pek iyi etki yaratmadığı için babasına ne diyeceğini bilemedi. O cisimlendiğinde mutfakta ayakta dikilmiş, elini bir saniye önce durduğu yere yöneltmişti. Kendine gelmesini sağlayan şey Gregor'un "Keşke asam olsaydı, o zaman beni ko'umana ge'ek kalmazdı Teddy."demesi olmuştu.

Annesinin ya da babasının görmemesini istediği şeyleri koyduğu dolabının altına açtığı delikten sandığını çıkardı Theodor. Orada yaz tatiline girmelerinden hemen önce birinci sınıf bir çocuktan çaldığı asa vardı, onu Gregor'a verdi. Kardeşi mutluluktan parlayan gözlerle
 "Bana bi'kaç büyü öğ'etmeye ne de'sin Ted?" dediğinde ona sadece Protego'yu yapmayı öğretmeye karar verdi. Ancak daha bunu yapmayı başaramadan evin dışından bir ses duyuldu. Bu öyle bir sesti ki Theodor acısını kalbinde, beyninde, ciğerinde ve vücudunun geri kalan her yerinde hissetti. Annesi çığlık bile atmaya fırsat bulamadan iki kurşun sesi duyulmuştu. Ancak babasının bağıran sesini duyduğunda onun kardeşine gitmek yerine karısının yanında kaldığını anlamıştı. Tek ümidi babasının hiç yoktan amcasına bir şekilde haber uçurduğuydu ancak bunu yapmayacak kadar gururlu olduğunu biliyordu maalesef. Bu yüzden Gregor'la birlikte dolaba girip beklemeye koyuldular. Theodor Silencio büyüsünün acemi bir versiyonunu yaparak kardeşine sarıldı. Çocuk artık ağlayamayacak kadar yorgundu ancak üzüntüsünü, nefretini, hayallerini kaybedişini dışa vurmak istiyordu. Theodor ona yardım edemediği için daha da üzülüyor, kendi sorunlarının yerine onunkilere odaklanıyordu. Kardeşlik kavramını tam anlamıyla anladığı gün olmuştu bugün. Ancak kardeşiyle ayrılmak üzereydiler, hem de sihirsiz ellerle. Theodor onlara neden karşı koymadığını sordu kendine ve orada bulduğu cevap yerinde kalmasını sağladı. Boş yere kendini feda ederse Gregor'a ikinci bir şans bırakamamış olurdu. Gelenleri oyalayacak, yardım gelene kadar gerekirse işkencelerine katlanacaktı. Fakat kendi kanını paylaştığı, asla yeteri kadar yakın olamadığı, buna rağmen tüm kalbini sevgiyle dolduran kardeşine bir şey olduğunu görmek tüm işkencelerden daha feci olurdu. Tam o sırada evin giriş kapısının üstündeki çıngırak çalarak katillerin içeri girdiğini anlamalarını sağladı. Gregor hıçkırarak içini çektikten sonra Theodor'un tüm düşüncelerini uzay boşluğuna gönderecek bir söz söyledi: "Abi, onla'ın bana işkence etmele'ini istemiyo'um." Gregor hayatında ilk defa abi dediği için Ted içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. Yutkunduğunda, soluk aldığında ya da gözlerini kırptığında o kırık parçalar her yerine batıyordu. Kardeşini koruyamayacak olmanın verdiği güçsüzlük yavaş yavaş yerini ümitsizliğe bırakmıştı. Çocuk daha önce ölümünü düşündüğünde asla ümitsiz olmayacağını tahmin ediyordu ölümle burun burunayken. Ancak şimdi kaçabileceği bir delik yoktu, aklına gelen tek bir yöntem vardı. Gregor son kez hıçkırarak "Öldü' beni abi."dediğinde titremeye başladı. Başka bir yolu olmalıydı pes edemezdi kardeşinin canını alamazdı aldıramazdı. Bu kadar kolay değildi hiçbir şey bir canlının dünyaya gelmesi mucize olarak değerlendiriliyorsa neden onun son nefesini vermesini isteyenler vardı ki? Adalet kavramını oluşturanlar bu anı düşünmemişler miydi birinin can almak isteyeceğini lakin karşı tarafın vermek istemeyeceğini düşünmemişler miydi? İçindeki yabani yaratık fısıltı halinde duyurdu gerçeği başka şansı yoktu ya kardeşini o ruh ve duygu taşımayan bedenlerin elinde öldürülürken görecekti ya da onu ve kendini öldürüp her şeyi noktalayacaktı. Başka şansı yoktu. Başka şansı yoktu. Eğildi, Gregor'un alnına değdirdi dudaklarını alev aldı dudakları ayrılmak istemiyorlardı bırakamazlardı ki gencecik bir canı. Daha görecekleri çok fazla şey vardı beraber amcalarıyla birlikte bir ejderhaya bineceklerdi babaları her şeyi arkada bırakıp onları kimsenin olmadığı bir adaya götürecekti anneleri tekrar kek yapacaktı onlara. Gregor koşacaktı, Theodor onu yakalayacaktı ancak yakaladıktan sonra gıdıklayacaktı, öldürmeyecekti! Ölüm bu kadar kolay çağrılan bir şey olmamalıydı ya da geldiğini kimseye belli etmeden usulca yapmalıydı işini. Dört ayak kullanarak tahta zemini gıcırdatarak ya da kendi aralarında fısıldaşarak gelmemeliydi ölüm. Theodor gözlerini yumdu, buldu güzel anılarını. Kardeşini ilk kez kucağına alışını, onun kokusunu içine çektiğinde annesini buluşunu ve ona getirdiği deniz kabuklarını. Gece birlikte sahile gider yıldızlara bakarak hayal kurarlardı, Theodor deniz halkının kralı olurdu Gregor Sihir Bakanı. Birlikte dünyayı daha güzel bir yer yapacaklarına söz verirlerdi. Siyahın içinde mavi olacaktı, denizin enginliği karaya sıçrayacak; karanın sakinliği denizi dinginleştirecekti. Ancak gerçek tam önündeydi artık çocuğun, ölümün kırmızısı karayı ve denizi baştan aşağı boyamaya kararlıydı. Odasının kapısı gıcırdadı, Theodor kardeşinin alnında kalan dudaklarını çekti. Yüzünde kurumaya başlamış göz yaşlarına rağmen gülümsüyordu Gregor, abisine güveniyordu çünkü. Theodor kardeşinin elindeki asayı aldı ve sihirli iki kelimeyi hatırladı anında. Unutsa ne olurdu ki? Doğrulttu değneği onun alnına ve bağırdı karanlığa, aydınlığa ve ikisinin arasında kalanlara. İçinde ne mutlu bir anı kalmıştı ne nefret. Bitmişti her şey işte, iki saniyeye bakıyordu ölüm affetmiyordu asla. Ancak dolabın kapısı asla açılmadı, Muggle'lar gelen yeşil ışık nedeniyle korkmuşlardı belki de ya da bir anlık duraksamışlardı. İki silah sesi daha duyuldu duraklama anında. O anda yere yığılan üç beden inletti sessizliği. Theodor sürünerek, ağlayarak ve korkuyla gittiğinde kanlar içinde içeri girip merdivenleri tırmanan babasını gördü. İki kez sıkmıştı silahını, öldürememişti katillerini ancak etkisizleştirmişti. Theodor sonunda bir duygu hissediyordu kalbinde. Çalınan asayı doğrulttu bedenlerden birine ve yeşil ışığı gönderdi ikinci kere. Ardından bir üçüncü amacına ulaştı ve asa uçarak gitti açık pencereden. Şimdi kendindeydi sıra, belki özgürlük adını haykırıyordu ancak gelecek yoktu bu genç beden için. Kardeşsiz, annesiz, babasız bir hayat ne getirecekti yorgun bedenine? Unutamayacaktı hiçbir saniyeyi, hiçbir sesi, hiçbir görüntüyü. Ölen de ölmüştü, öldürmek isteyen de. Eğer böyle yerine getirecekse ilahi güç hükmünü, Theodor da katılacaktı lanete. Titreyen bedeni kaskatı kesilmişti, prova yapıyordu ölüm haline. Asası tam şakağındaydı, en kıymetli parçasını, beynini hedef alıyordu. Haykırmak istedi, ancak içine attığı bir hıçkırığın etkisiyle melodisiz çıktı son sözleri: "Avada Kedavra."

Rol oyunu daha önce dahil olduğum bir sitede benim tarafımdan yazılmıştır, gerekirse kanıtlayabilirim. Ayrıca son paragrafta bazı bölümlerde noktalama işaretleri kullanmamamın nedeni okuduğum bir kitaptaki yazım tarzı nedeniyledir, duyguyu daha çok verebildiğine inanıyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alyssha Cassidy Malfoy
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Alyssha Cassidy Malfoy


Lakap : Aly, Cass
Rp Sevgilisi : Xavier Shane Raymond.
Mesaj Sayısı : 827
Kayıt tarihi : 01/11/09

Özel
Rp Puanı:
del Leanard Left_bar_bleue100/100del Leanard Empty_bar_bleue  (100/100)

del Leanard Empty
MesajKonu: Geri: del Leanard   del Leanard Icon_minitimePerş. Ağus. 15, 2013 2:00 am

Puanınız: 95





# Betimleme: 29/30
# Akıcılık: 10/10
# Yazım Kurallarına Uyum: 10/10
# Sayfa Düzeni: 10/10
# Renklendirme: 3/5
# Kurgu: 23/25
# Uzunluk: 10/10

İyi rol oyunları!

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
del Leanard
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» del Leanard

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Role Play Geçmişi-
Buraya geçin: