Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Erika Moretti

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Erika Moretti




Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 11/01/14

Özel
Rp Puanı:
Erika Moretti Left_bar_bleue70/100Erika Moretti Empty_bar_bleue  (70/100)

Erika Moretti Empty
MesajKonu: Erika Moretti   Erika Moretti Icon_minitimeC.tesi Ocak 11, 2014 1:25 pm

Her hafta sonu yaptığı gibi büyük, beyaz kapıdan loş apartmana girdi. Sol tarafta bir kapı daha vardı. Bu kapı küçük, yeşil ve biraz paslıydı. Nedense bu kapıyı da, o kapının ait olduğu dairede yaşayan kapıcıyı da sevmiyordu. Onunla iki, üç kez karşılaşmıştı. Mide bulandırıcı açıklıkta, neredeyse renksiz denebilecek kadar mavi gözleri, kıvırcık saçları ve ince dudakları vardı. Yürümeye devam etti. Bir iki adım sonra ahşap merdivenlerin önünde durdu. Sarmal, dik ve çıkması inanılmaz zor bir merdivendi. Ahşabı gıcırdata gıcırdata yukarı çıkmaya başladı. Birinci katta ki iki ofisi de geçti, bir kat daha çıktı, sonra bir kat daha. Dördüncü kata vardığında biraz soluklandı. Sağ tarafta ki, ne aşağıda ki kapıcı dairesiyle ne de diğer ofislerin parlak beyaz kapılarıyla alakası olan mavi kapıya doğru yöneldi. Saatine baktı. Geç kalmış sayılmazdı. Kapıyı çalarak yüzüne kocaman, sahte bir gülücük yerleştirdi. Psikoloğu Tarık Bey iyi bir insandı, ama yardımcısı Nergis için aynı şeyleri söyleyemezdi. Bu yüzden kapıyı açan Nergis'i sahte gülücüğüyle karşılayıp başıyla minik bir selam verdi. Nergis'in görüş alanından çıktıktan hemen sonra da arkasından surat yapıp bazı kaba el hareketlerinde bulundu. Bu kadın onunla hep dalga geçer, hayal aleminde yaşadığını söyleyerek dudak bükerdi. ''Hey, bende annem tam da böyle düşündüğü için buradayım, seni salak kadın.'' diye bağırmak istiyordu ancak seanslar sırasında atıştırmalıkları getiren oydu. 

Melis'in burada olma sebebi, hayallerdi. Ama bunları aşırı derecede yaşıyordu. Çoğu zaman, gerçekten olduğunu sanıyordu. Yaklaşık on altı yıldır, yani doğduğu günden beri, hayal kurduğu için bu işte usta sayılırdı. Yaratıcıydı, evet, hem de aşırı derecede. Ailesi bunun iyi mi, kötü mü olduğuna karar veremiyordu. Ama Melis'e göre bu, dünyada ki en güzel şeydi. Sıkıntılardan, çevresinde ki egoist insanlardan uzaklaşıp tehlikeli ama kendi olabildiği bir dünyaya gidebiliyordu. Kimi zaman bir melez, kimi zaman Doktor'un yol arkadaşı...

''Merhaba Melis.'' Psikoloğu kocaman gülümsedi, koltuğundan kalktı ve onu karşıladı. Kırlaşmış, dalgalı saçları ve kahverengi gözleri vardı. ''Bugün nasılsın bakalım?'' ''İyiyim, teşekkürler. Siz?'' ''Ben de iyiyim. Ee, bugün nasıl bir hikayeyle karşı karşıyayız?'' Masasının önünde ki rahat, şu klasik psikologlarda bulunan koltuğu işaret etti. Koltuğa uzanırken gözü karşıda ki boy aynasına çarptı. Aynanın içinden kızıl saçlı, kahverengi gözlü, kısa boylu, orta güzellikte bir kız ona baktı. Her zaman ki Melis işte. Gerçi annesine sorsalar, dünyanın en güzel kızıydı. Koltukta rahat etmek için kıpırdandı, derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı.

Kampın ortasında 12 metrelik bir heykel belirdiğinde lavlar arasından tırmanmaya çalışıyordum. Neyse ki fazla yükselmemiştim. Aşağı atlayıp  fildişi heykele baktım. Tanrıça Athena heykeli, asil bir ifadeyle Long Island kıyılarına bakıyordu. Elinde küçük bir Nike figürü vardı. Daha aşağılarda, heykelin dibinde ise olup olabilecek en garip üçlü vardı: Reyna Avila Ramirez-Arellano, nam-ı diğer RA-RA, Gleeson Hedge ve Nico di Angelo.

''Onların adını söylediğin kişiler olduğunu nereden biliyorsun?'' diye sordu Tarık Bey. ''Kitaplardan. Biliyorsunuz, Percy Jackson.'' ''Ah, tabii ki.'' Eliyle devam etmesini işaret etti.

Yaklaşık yarım saat daha hikayesini anlattı, sonrasında ise Melis'i neyin hayal kurmaya ittiğini, nelerden kaçmaya çalıştığını ve bunları nasıl düzeltebilecekleri gibi hiç bir faydası olmayan şeylerden konuştular. Melis'in bu seanslarda sevdiği tek şey, hayallerini birine anlatabilmekti. 

Bir hafta sonra

Rüzgarlı bir günde, okula gitmek için bir yokuşu tırmanıyordu. Yün şapkasını kafasında tutmak için büyük mücadele veriyordu. Çapraz çantasının ağırlığı yüzünden omzu acımaya başlamıştı. Ne olur sökülmesin diye düşündü. Arkasından ayak sesleri geliyordu, hafifçe dönüp baktı. Okulda ki egoist kızlardan biri ve onun yalakalar grubu hemen arkasındaydı. Onların çantalarının ağır olmadığı belliydi, gevşekçe omuzlarına attıkları çantaları rüzgarda sallanıyordu. Onun çantası ise rüzgarı sallayacak ağırlıktaydı. İşte tam o anda, çantası sökülmeye başladı. Dehşetle adımlarını hızlandırdı. Arkasında kızlar grubu olmasaydı bu denli korkmazdı ancak çanta onların önünde sökülecek olursa... Hayallerini yazdığı defter çantadaydı. Bir saate kalmadan tüm okul yazdıklarını ezberlerdi.

''Ne o, bizden mi kaçıyorsun?'' Grubun lideri, yani en egoist olanı konuşmuştu. Melis cevap vermemeye karar verdi, ancak kızlar arkasından laf atıp duruyordu. Çantası ise daha fazla dayanamayacak gibiydi. Eliyle destek yapmaya çalışırken şapkası kafasından fırladı. ''Bakın, küçük Melis'in şapkası uçtu, gitti. Annesi çok kızacak.'' Bu sözleri, iğrenç ve bir o kadar ahlaksız espriler takip etti. Eh artık! diye geçirdi. Bu kadarına da susacak değilim. Hışımla arkasını döndü. Bu sırada çanta içler acısı bir sesle koptu ve her şey yere saçıldı. Kızlar kahkahalarla gülüyor, kahkahaları duyanlar ise dönüp dönüp onlara bakıyordu. Melis hemen defterine atıldı. Defteri fark eden kızların kahkahaları kesildi, yerini inceleyen bakışlar aldı. ''O da ne? Ah, yoksa günlüğün mü?'' Defteri Melis'in elinden almaya yeltendi, ancak Melis onu bir tekmede savurdu. ''Kendini ne sanıyorsun, ukala?'' İşte tam o anda, bir kavga çıktı.

Daha neler olduğunu idrak edemeden kavgaya iki oğlan katıldı. Küfürler, tekmeler ve yumruklar hava da uçuştu. Hepsinin hedefi de Melis'ti. En sonunda kızlar kenara çekildi, Melis ve oğlanları izlemeye başladılar. Yerde uzanmış, kımıldayamıyordu. Ama yapması gereken bir şey vardı. Nefesini içine çekti Melis. Defteri montundan içeri sokuşturdu. ''Güzelmişsin be tatlım, yazık oldu.'' Yazık oldu lafının ne olduğunu anladığında, bir çakı karnından içeri girmişti.

                             *            *         *
''Evet Zeynep, teşekkürler.'' Sınıfın bakışları arasında yerine oturdu. Son ders edebiyattı. ''Başka hikaye okumak isteyen var mı?'' diye sordu öğretmen. Bir kız tahtaya kalktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Parthenia

Parthenia


Mesaj Sayısı : 52
Kayıt tarihi : 09/05/13

Erika Moretti Empty
MesajKonu: Geri: Erika Moretti   Erika Moretti Icon_minitimeC.tesi Ocak 11, 2014 1:53 pm

Puanınız: 70





# Betimleme: 20/30
# Akıcılık: 7/10
# Yazım Kurallarına Uyum: 9/10
# Sayfa Düzeni: 6/10
# Renklendirme: 3/5
# Kurgu: 17/25
# Uzunluk:8/10

İyi rol oyunları!

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Erika Moretti
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Role Play Geçmişi-
Buraya geçin: