Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 carried away.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Marcella Oswald
Ravenclaw VI. Sınıf Öğrencisi
Ravenclaw VI. Sınıf Öğrencisi
Marcella Oswald


Lakap : Ella.
Rp Sevgilisi : Gabe.
Mesaj Sayısı : 223
Kayıt tarihi : 05/08/12

Özel
Rp Puanı:
carried away. Left_bar_bleue99/100carried away. Empty_bar_bleue  (99/100)

carried away. Empty
MesajKonu: carried away.   carried away. Icon_minitimePerş. Ocak 16, 2014 8:19 am

ssss<<öncesi

carried away. 75qW2He
Nisan, 2013. Paris.
Gabriel & Marcella.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcella Oswald
Ravenclaw VI. Sınıf Öğrencisi
Ravenclaw VI. Sınıf Öğrencisi
Marcella Oswald


Lakap : Ella.
Rp Sevgilisi : Gabe.
Mesaj Sayısı : 223
Kayıt tarihi : 05/08/12

Özel
Rp Puanı:
carried away. Left_bar_bleue99/100carried away. Empty_bar_bleue  (99/100)

carried away. Empty
MesajKonu: Geri: carried away.   carried away. Icon_minitimePerş. Ocak 16, 2014 9:12 am



Nişandan bu yana yalnızca iki gün geçmişti ve işin aslı nişanlı kelimesi kızın kulağına hâlâ garip geliyor, benimseyemiyordu bir türlü. Yüzyılın eksik eteği, nişanlanlıydı. Söylerken bile düşünürken olduğu kadar saçma gelmiyor muydu kulağa? Kendi kendine bu kelimeyi milyonlarca kez söylemiş, etkisinin azalmasını ummuştu; ama buradaydı işte, nişanlısının kollarında, adeta devasa bir alışveriş merkezinin karşısında. Paris… İnsanlara çağrıştırdığı şey aşk olabilirdi belki. Kadına çağrıştırdığı tek şey mağazalar zinciriydi. Aşk ile tatmin olabilecek birisi olsa, buraya gelmekten başka sebeplerden dolayı da keyif alabilirdi. Fakat Marcella Oswald, hele ki şu son iki günde yaşadıklarından sonra, aşk ile ilgili hiçbir yakınlığının olmayacağından emindi artık.

Hep zeki birisi oluşuyla övünmüştü sarı saçları belinden biraz daha yukarıya kadar uzanan genç kız. İki günde aklına gelebilecek her şeyi yapmış, bahaneler üretmişti. Ne kendi ailesi ne de Bourbonlar inanmıştı bunlara. İki günden bu yana, Gabe’in yüzüne dahi bakmadığı da bir gerçekti. Şimdi ise bu ‘anlaşılmış’ alışveriş macerasında, onunla yan yana, müthiş bir sessizliği paylaşıyordu her nefes alıp verişinde. İkisi de nişanlı oldukları öğrendiği gün bir yemin etmişlerdi. Bu evlilik gerçekleşmeyecekti. Şimdi ise birkaç gün sonra yapılacak olan balo için, birlikte alışveriş yapıyorlardı! Hah. Daha acı verici olabilirdi, diye düşündü. En azından Paris’telerdi ve Marcella’nın en sevdiği ikinci şeyi de beraber yapmak üzerelerdi. Alışveriş. Birinci kısmı botanik bahçesinde oldukça çabuk bir biçimde halletmişlerdi ne de olsa. Paylaştıkları acayip sessizliği bozmak adına, boğazını temizledi Ella ve adamın elini tuttu. Bu, beni takip et demenin Marcella sözlüğündeki karşılığı olan bir el tutuşmaydı tabii. “Herhalde gireceğimiz mağazaları bana bırakacağını düşünüyorum. Öyle değil mi tatlım?” Adamın bakışları yavaş yavaş kızı, üzerindeki elbiseyi, göğüslerini, tekrar elbiseyi ve tekrar göğüslerini süzdü. “Umarım bu elbisenin çıktığı yere girmeyi düşünmüyorsundur.”

Dışarıdan baktığınızda, Gabriel’ın kıskanç biri olacağını asla söyleyemezdiniz. Tıpkı kaderin Marcella gibi bir kadına böyle kıskanç bir adamı yâr edeceğini söyleyemediğiniz gibi. Ama kader de en az genç kadın kadar kaltaktı ve neticesinde kıskanç adamın kollarına düşüvermişti Marcella. İçinden gelen gülme isteğini bastıramadan, sırıttı. Ortalığı aydınlatan beyaz gülümsemesi ile adama bakarken giydiği lacivert, çiçek desenli elbisenin derin dekoltesini düzeltti. “Maalesef. Orası Rusya’da.” Adamın suratında hiç şaşırtmadığına dair bir ifade belirince omuz silkti Marcella ve onu tuttuğu elinden –biraz fazla mı sıkı tutuyordu ne?- sürüklemeye başladı. Paris’i istemesinin iki nedeni vardı kızın; birincisi Londra’da Hans ile yaptığı alışverişi hâlâ iç çamaşırı mağazasına her girişinde hatırlıyor oluşu, ikincisi buranın oradan kat kat pahalı olmasıydı. Ailesinin maddi durumu oldukça iyiydi ve kızın isteklerini ikiletmezlerdi asla; ama bugün para Bourbon ailesinin cebinden çıkıyordu. Bu demekti ki belki Marcella onlara müsrif biri olduğunu kanıtlarsa, durumu yeniden gözden geçirmek isteyebilirlerdi. Küçük bir ihtimaldi, çok küçük. Yine de bu durumda genç kızın fazla büyük umutlara bel bağlama şansı zaten yoktu. Bilmediği şeyse, Gabriel’ın uzatmalı eski sevgilisinin Fransa’da okuyor olduğuydu. Ama bu bahar tatiliydi… Kız bir yerlerden fırlayıp gelmezdi, değil mi?

“Şu karşıdaki süslemeli yeri görüyor musun? Oradan başlayacağız.” Adamın itiraz etmesine fırsat vermeyen genç kız, büyük mağazaya adımını atıp ışıltıları gece elbiselerine bakarken buldu kendisini. Gözüne çarpan bembeyaz elbiseyi parmaklarına alırken kumaşın parmakları arasında kaymasının verdiği hisle gülümsedi. Kendi önüne doğru tutarak adama döndü. “Benim için yaratılmamış da ne?” Adamın suratında beğenmeme ifadesi o kadar barizdi ki, kuşkuyla seçtiği elbiseye gözlerini kaydırdı. Derin bir yırtmacı olan uzun bir elbiseydi ve sırtı açıktı. Belki biraz da göğüs dekoltesi verebilirdi. Tam olarak kızın sevdiği şekilde. Oysa adam hararetle kafasını iki yana salladı. Bir an tereddüt yaşadı kız, ne yapması gerektiğine dair ama adama uydu. Bu defalık. Nedenini soracaktı ki, aklına başka bir şey geldi. “Nişanı baloda ilan edeceğimizi düşünüyorum da… Hogwarts’tan pek çok kişi orada olacak,” dedi kendisini elbiselerden soyutlayarak. Marcella Oswald karanlık taraf mensubu değildi; o bir taraf seçmemeyi tercih edenlerdendi fakat bu defa, seçenekleri pek çokmuş gibi görünmüyordu. Bir Bourbon ile birlikte olması, karanlık tarafı da beraberinde getiriyordu. Bunu kabullenebilir ya da en azından kabulleniyormuş gibi yapabilirdi.

Baloyu düşününce midesine kramp girdiğini hissetti. Ona böyle şeyler olmazdı ancak nişanını ilan edecekti… Karanlık bir eğlencede… Bir daha yatamayacağı tüm o karanlık erkekleri düşündü. Sonra Gabriel’a baktı. Onunla olmak itiraf etmek istemese de eğlenceliydi. Ama buna değer miydi? Tanrı aşkına. Eğer dayatılmamış olsaydı, eğer Gabriel’ı kendi kendine keşfetseydi… Ondan hoşlanabilirdi bile Marcella. Böyle bir yakışıklıdan hoşlanmamak, ilk kuralını çiğnemek olurdu zaten. “Bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum,” dedi ve adama bakmaktan kaçınarak, kıyafetlere döndü. Onun gözlerinin içine bakmazken her şey daha kolaydı. Çünkü sırtı dönükken Gabriel bir yabancıydı. Gözlerine baktığındaysa gerçekleri görüyor ve adamı bir yabancı olarak niteleyemiyordu. Yeniden baloya odaklandı beyni. Tek tesellisi Holden’ın orada olacak oluşuydu. Ve umuyordu ki Natalia da gelmeyi başarabilirdi. O gün desteğe ihtiyacı olacağı kesindi. Hele ki Bourbon’a yakın olan aileleri düşününce. Son iki gününde bunları düşünüp durmuştu odasına kilitleyerek kendisini. Aklına ilk gelenin de Laurentisler olması çok acı vericiydi. Aslına bakarsanız o durumda her şey Marcella’ya acı veriyordu. Derin bir nefes aldı kız. Adamın kadifemsi sesini omzunda hissettiğindeyse irkildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gabriel Bourbon

Gabriel Bourbon


Lakap : Kimileri Gabe der
Rp Sevgilisi : Sevgili mi? Asla. diyordum ki bi Marcella var işte hadi bakalım hayırlısı asddasd
Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 07/04/13

carried away. Empty
MesajKonu: Geri: carried away.   carried away. Icon_minitimeCuma Ocak 17, 2014 1:20 am


Paris'in en büyük alış veriş merkezlerinden birinin önünde dururken anıları canlanıyordu ister istemez. Bir çok yer varken Marcella neden Paris'i seçmişti  ki? İtalya'ya gidebilirler ya da Amerika. İspanya'da da oldukça  güzel mağazalar vardı. Nişanın yarattığı etkiyi henüz üzerinden atmamışken Iris ile karşılaşmak en son isteyeceği şeydi ayrıldıklarından beri kızın yüzünü görmemişti. Görünce nasıl bir tepki verirdi bilmiyordu da. Görmezden mi gelirdi? Yoksa kızla konuşur muydu? Yaşamadan bilemeyecekti.  “Herhalde gireceğimiz mağazaları bana bırakacağını düşünüyorum. Öyle değil mi tatlım?” Asla. Gözlerini kızın üzerinde dolaştırdı. Lacivert rengi, kısa üzerinde çiçek desenleri olan bir elbise giyiyordu. Bu rengin genç kıza çok yakıştığını düşündü. Gözleriyle uyum içerisindeydi. Yine de son dakika çıkan bir alış veriş olmasaydı bu elbiseyi giymesine müsaade etmezdi. Eğer bu nişanı sürdürmesi isteniyorsa Marcella'nında bazı şeylerden fedakarlık yapması gerecekti. Mesela giyimi asla böyle giyinmesine izin veremezdi Gabriel. Aslında bu kadar takıntılı ve kıskanç birisi değildi ama hiç bir erkeğin göz ucuyla dahi Marcella'ya bakmasını istemiyordu. Üzerindeki kıyafetler pek yardımcı olmuyordu ama adeta bütün bakışları üzerine çekiyordu. Yine de kızın istediği kıyafetlere bakmasına izin verecekti ama onları almayacaktı. Dekoltesinin az olduğu bir elbise almayı düşünüyordu Marcella'ya balo için. Günlük giydiği kıyafetler içinde aynısı geçerli olacaktı Gabriel'in yanına geldiğinde istediği gibi giyinebilirdi. Ancak dışarıya çıktığında usturuplu şeyler giymesi gerekiyordu. “Umarım bu elbisenin çıktığı yere girmeyi düşünmüyorsundur.”

“Maalesef. Orası Rusya’da.” Bunun gibi elbiselerin bulunduğu yüzlerce mağaza olmalıydı burada. Çok fazla umursamadan elini tutan kızın peşinden gitti ne de olsa ödemeyi Gabriel yapacaktı. Bu yüzden birazda olsa içi rahattı. “Şu karşıdaki süslemeli yeri görüyor musun? Oradan başlayacağız.” Daha ağzını açıp itiraz etme fırsata bulamadan kendisini büyük mağazanın içinde buldu Gabriel. Kalabalık ortamları pek sevmezdi Gabirel ve bu alış veriş merkezi fazlasıyla kalabalıktı. Tanrıya şükür mağaza için aynısını söyleyemezdi tek tük insanlar etrafta dolaşıyor ve elbiselere bakıyordu.  “Benim için yaratılmamış da ne?”Kızın elinde tuttuğu elbiseye kısacık bir süre bakması yetmişti. Bunu kesinlikle almayacaklardı. Bu kumaş eksiği olan elbiseyi Marcella'nın üzerinde görmeyecekti. Şimdiden sıkılmıştı genç adam. Alış veriş ona göre değildi işte. Kafasını hayır anlamında iki yana salladı Gabriel. “Nişanı baloda ilan edeceğimizi düşünüyorum da… Hogwarts’tan pek çok kişi orada olacak, bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum,” Maalesef bütün arkadaşları orada olacaktı. Bütün aile dostları karanlık tarafa mensup bütün herkes baloda bulunacaktı. Ve Gabriel baloya kolunda Marcella ile gidecek böylede nişanlarını, Bourbon ve Oswald ailesinin birleşimi ilan edilecekti herkese. Bu konu hakkında ne düşünüyordu cidden? Pek bir şey düşündüğü söylenemezdi son iki gündür düşünmeyi bırakmıştı çünkü hiç bir işe yaramıyordu.

Sözlerinin ardından tekrar kıyafetlere odaklanan kıza yaklaştı. Teninin kendine has bir kokusu olduğunu düşünüyordu çünkü hiç bir parfümün bu kadar iyi kokmayacağına emindi. "Herkes, bütün dostlarım orada olacak Aiden, De Laurentis ikizleri ve daha bir çok kişi. Zor bir gece olacağını düşünüyorum." Gerçekten çok zor olacaktı. Gianna'nın bakışlarını şimdiden tahmin edebiliyordu. Şaşkınlık ve acıma sevgili arkadaşının kendisine acıyacağına emindi. Çünkü Marcella'dan en az diğer kızlar kadar nefret ediyordu aslında kıza özel bir şey olduğunu düşünmüyordu Gianna herkesten nefret ediyordu. Aslında Marcella'da pek farklı sayılmazdı. Aiden ise tıpkı kuzenleri gibi Gabirle'i alaya alacaktı. Aiden Hogwarts'ta ki neredeyse bütün kızlarla yatmıştı. Bu kızlar arasında Marcella'nın da olup olmadığını merak etti. En yakın arkadaşı müstakbel eşiyle büyük ihtimalle yatmıştı. İşte bu yüzden Marcella ile olmak, olmaya çalışmak çok zordu işte.  "Aslında kolumda sen varken nereye gidersem gideyim zor olacağına eminim bunu daha fazla zorlaştırmamak adına bu kıyafet dediğin," Bir karış kumaştan yapılmış ufak elbiseyi eliyle tutarak "ufacık şeylere bakmaktan vazgeçip doğru düzgün şeylere bakınırsan sevgili nişanlını biraz olsun sevindirmiş olursun." Bir kaç dakika mı olmuştu daha geleli? Belki biraz fazla ama Gabriel şimdiden çok bunalmıştı konuştukları konunun büyük etkisi olmuştu bunda. Bu kadar çabuk nişanlarını ilan edeceklerini düşünmemişti en azından bir kaç hafta belki bir kaç ay her şeyin kesinleşmesini bekleyeceklerini düşünmüştü. Ancak hiçbir şey düşündüğü gibi olmuyordu işte. En az Marcella kadar uğraşmıştı bu nişanın iptali için ancak Marcella'yı dikkate almadıkları gibi Gabriel'i de kimse dikkate almamıştı. Büyük annesi kesin konuşmuştu bu konuda. Annesiyle konuşmayı denemişti ancak o bile bu evliliğe sıcak bakıyordu. Tanrı aşkına her şey onlara karşı olmak zorunda mıydı cidden? "Belki de kıyafet almak yerine diktirebiliriz uzun kollu, sırt ve göğüs dekoltesi olmayan uzun ve şık bir elbise eminim üzerinde harika durur."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcella Oswald
Ravenclaw VI. Sınıf Öğrencisi
Ravenclaw VI. Sınıf Öğrencisi
Marcella Oswald


Lakap : Ella.
Rp Sevgilisi : Gabe.
Mesaj Sayısı : 223
Kayıt tarihi : 05/08/12

Özel
Rp Puanı:
carried away. Left_bar_bleue99/100carried away. Empty_bar_bleue  (99/100)

carried away. Empty
MesajKonu: Geri: carried away.   carried away. Icon_minitimeCuma Ocak 17, 2014 5:29 am


"Herkes, bütün dostlarım orada olacak Aiden, De Laurentis ikizleri ve daha birçok kişi. Zor bir gece olacağını düşünüyorum,” dediğinde genç adam bir an için duraksadı genç kız. Gianna’nın bir bela olacağına adı gibi emin olsa da, onu düşündürten Aiden olmuştu. Daha önce bu ikili arasındaki dostluğa dikkat etmemiş oluşu normaldi; ancak şimdi gerçekle yüzleşmişti. Aiden ile defalarca yatmıştı genç kız ve bunu gülümseyerek hatırlayabilirdi, Gabriel’ın bunu sorun etmeyeceğini bilseydi. Hans’ı neden sevmiş olduğunu bir kez daha anımsadı, eski tatlı bir hayale bakar gibi. Özgürdü, istediğiyle beraber olabiliyordu ve Hans onu kısıtlamıyordu. Neticesinde birbirlerine ait olduklarını biliyorlardı… Oysa Gabriel ile böyle bir lüksü yoktu. Adamın gözüne batıyor gibiydi Marcella’nın birlikte olduğu her erkek. Ve bunun onu delirttiğini görebiliyordu Marcella. Ona anlayışlı davranmayı düşündü, kendisinden beklenmeyecek şekilde. Erkek psikolojisini iyi bilmek onun işiydi ve Gabriel’ın suratında baktığında gördüğü yegâne şey en iyi arkadaşının nişanlısıyla yatıp yatmadığını düşünüyor olduğuydu. Haksız olmadığından emindi Marcella, tam da bu yüzden ona karşı kaltaklık yapmamaya karar verdi. Ama bu düşüncesi, Gabriel’ın yeniden konuşmaya başlamasıyla kesin olarak son buldu. "Aslında kolumda sen varken nereye gidersem gideyim zor olacağına eminim bunu daha fazla zorlaştırmamak adına bu kıyafet dediğin…” dedi ve elbiseyi işaret etti genç adam “…ufacık şeylere bakmaktan vazgeçip doğru düzgün şeylere bakınırsan sevgili nişanlını biraz olsun sevindirmiş olursun."

Kaşlarını çattı Marcella. Hayatında belki de binlerce laf yemişti bu konuda; haklı ya da haksız. Umursamamıştı çünkü bu oydu, eğlendiği ve sevdiği şeydi. Kimseyle ciddi düşünmek zorunda değildi. Kimseyi sevmek zorunda değildi. Kimsenin onu incitmesi için koz vermek zorunda olmadığı da gibi. Bu defa, Gabriel’ın dobralığı hoşuna gitmemişti ama. Normalde söylese umursamazdı. Oysa normal bir durum onların çok uzağındaydı! "Belki de kıyafet almak yerine diktirebiliriz uzun kollu, sırt ve göğüs dekoltesi olmayan uzun ve şık bir elbise eminim üzerinde harika durur." Narin parmakları ile sırt çantasını biraz daha kavradı. Önünde iki seçenek uzanıyordu ve hangisini yapması gerektiğine emin değildi. Eğer bu durumdan kaçamayacaksa, eğer sonunda gerçekten bir evlilik varsa… Gabriel ile bir oyuna başlamak tehlikeli olurdu. Erkeklerden inatla sakladığı gerçek kimliğini adama göstermesi gerekirdi, zira birisine ömür boyu rol yapmak istediği bir şey değildi. Yorulmuştu bundan. Bu durumdan bir kurtuluş yolu bulma ihtimali varsa… O zaman cici kızı oynayabilir, istediğini yapardı adamın. Bu sayede ününü korumuş olur, yeni birisine açmazdı kendisini. Kapalı kapılarının ardından bakardı adama. Gabriel’ın büründüğü sessizliği, kendisine yaklaşmakta olan görevli kadını gördüğünde bozmaya karar verdi.

“Seni sevindirmekten keyif alacağımdan emin olabilirsin Gabe ancak bana bu kadar açık bir şekilde sürtük demeni takdir ettiğimi düşünüyorsan, kesinlikle pişman olacaksın. Sana açıkça belirttim, bu durumdan kurtulacağız. Eğer kurtulamazsak koca geçmişimle yaşamayı öğrenmelisin. Seni aldatmam Gabriel, korktuğun buysa yapmam.” Aldatma söz konusu olduğunda o kadar çok hassastı ki, sesi titremişti genç kızın. Aldatmak ve aldatılmak, onun fobisiydi. Bu yüzdendir ki asla ciddi bir ilişki istememişti, asla bu kelimelerin gerçekleşeceği bir duruma sokmak istememişti kendisini. Derin bir nefes aldı. Bu defa sesi daha kuvvetliydi ve titremiyordu. “Ve… Beni kapalı kumaşların altında saklayabileceğine gerçekten inanmıyorsun, değil mi?” Görevli kadına bir an için bakmadan elbiseyi kadına uzatıp, her kadına takıldığı sinirli eda ile atıldı. “Alıyoruz.” Kadın duraksadı ve tek kaşını kaldırdı. “Denemek isterseniz-” Marcella onun sözcüklerini bitirmesine izin vermedi ve akıcı bir Fransızca ile kadını yanıtladı. “Alıyoruz dedim, denemek istesem demezdim.” Kadın nasıl bir manyağa çatmış olduğunu anlamış olacaktı ki, elbiseyi kasaya götürmek için ilerlerken Gabriel adeta ateşler saçan bir şekilde kıza döndü. “Sanırım bu bakıştan, bu elbiseyi kendimin ödeyeceğini çıkartmalıyım? Ah. Çok yazık. Bourbon kaynaklarını sömürmek istiyordum oysaki.” Marcella Oswald, belki de hayatını etkileyecek bir karar verdiğinin farkında değildi ancak o kendisi olmayı seçmiş, açıkça meydan okumuştu genç adama. Kendisini kapalı kıyafetler içerisinde düşünmesi zor değildi. Düşünülenin aksine kapalı da giyinmesini bilirdi; o beğendiği her şeyi giyerdi. Sadece algılayamadığı, zaten herkes onu en ince ayrıntısına kadar görmüşken bundan sonra özellikle kapalı giyinmenin neyi değiştireceğiydi. O güzeli kutsal bulurdu, kutsal bir şeyi saklamak da ona yakışmazdı neticesinde.

Kendi kendine adamı anlama çalışmaları böylece suya düşerken, bir elbiseye daha takıldı gözü. Ve ileride onu izleyen bir çift göz buldu. Bir genç kız ikiliyi öylesine süzüyordu ki kaşları çatıldı Marcella’nın. Gabriel’ın sırtı dönüktü ve kızı görmüyordu. Pekala yakın bir zamanda görecek gibi de gözükmüyordu… Marcella’ya cevap verirken, kızı fark etmedi. Oysa Marcella gözlerini dikmiş, avını kestirmiş bir kedi gibi yalnızca kıza bakıyordu. Buradan gitme vakti geldiğini anlayınca cüzdanına uzandı. Tam o an, Gabriel’ın eli kızın narin bileğini sertçe kavradı. Sert tepki gösterdiğini fark etmiş olacaktı ki, bileğini sıkan parmaklar yumuşadı. İçine bir sıcaklık yayılan genç kız inatla başını kaldırdı. Adam ile neredeyse burun buruna geldiklerinde, kızın tek düşünebildiği adamın bakışlarının gerçekten keskin olduğu ve bunun insan üzerinde farklı bir etki bıraktığıydı. Öyle bir etkiydi ki, genç kız bu hissi bastırmayı beceremiyordu bile.  


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gabriel Bourbon

Gabriel Bourbon


Lakap : Kimileri Gabe der
Rp Sevgilisi : Sevgili mi? Asla. diyordum ki bi Marcella var işte hadi bakalım hayırlısı asddasd
Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 07/04/13

carried away. Empty
MesajKonu: Geri: carried away.   carried away. Icon_minitimeC.tesi Ocak 18, 2014 1:36 am

“Seni sevindirmekten keyif alacağımdan emin olabilirsin Gabe ancak bana bu kadar açık bir şekilde sürtük demeni takdir ettiğimi düşünüyorsan, kesinlikle pişman olacaksın. Sana açıkça belirttim, bu durumdan kurtulacağız. Eğer kurtulamazsak koca geçmişimle yaşamayı öğrenmelisin. Seni aldatmam Gabriel, korktuğun buysa yapmam.” Pekâla, sözcüklerini biraz daha dikkatli seçebileceğini anladı genç adam. Ama yanlış bir şeyde söylediğini düşünmüyordu. Marcella'nın geçmişiyle nasıl başa çıkabileceği hakkında bir fikri yoktu. Sonuçta kadın böyle giderse eşi olacaktı, kendi soy adını verecekti ona. Gabriel'in sorunu hiç bir zaman aldatılmak olmamıştı. Ailesinde ki erkeklerin aksine birlikte olduğunu kadını aldatmayı çok alçakça görüyordu. Babasının ve amcasının aksine böyle bir şey asla yapmazdı kendisi de. Sonuçta bir yemin ediyordu evlenirken her zaman sözünün eri bir insan olmaya çalışmıştı ve karısına verdiği sözü tutmamazlık edemezdi. Bu bütün benliğine aykırıydı. Ve garip bir şekilde bu konuda Marcella'ya da güveniyordu. Bekar bir kadından yaptıklarını evli bir kadın iken yapmayacağına emindi nedense. Yine de bu evliliğinin gerçekleşmeyeceğini umuyordu. “Ve… Beni kapalı kumaşların altında saklayabileceğine gerçekten inanmıyorsun, değil mi?”  Aslında buna inanıyordu. Ve bunu yapacaktı da zaten. Bundan öncesinin önemi yokmuş gibi davranmaya çalışıyordu elinden geldiğince. Bir çok erkeğe göstermiş olabilirdi vücudu ancak bundan sonra böyle olmayacaktı. “Alıyoruz.”Marcella açık bir şekilde meydan okuyordu Bourbon erkeğine. Bu biraz sinirlerini bozmuştu ancak hoşuna gitmediğini de söyleyemezdi. Birinin ona karşı çıkması pek yaşanmış bir şey değildi. “Denemek isterseniz-”  görevli kadın ağzını açtığı anda pişman olmuş olmalıydı. Marcella gibi bir manyak ile uğraşmak en son isteyeceği şey olmalıydı kadının. Ancak Gabriel için aynısı söylenemezdi. En az Marcella kadar dişliydi. “Alıyoruz dedim, denemek istesem demezdim.” Hiddetli bir şekilde kadının yüzüne baktı. Biraz söz dinlemeyi deneyemez miydi Tanrı aşkına? “Sanırım bu bakıştan, bu elbiseyi kendimin ödeyeceğini çıkartmalıyım? Ah. Çok yazık. Bourbon kaynaklarını sömürmek istiyordum oysaki.”

Asla bir kadına hele bu kadın nişanlısı ise ona ödeme yaptırmazdı. Buna imkan yoktu her ne kadar istemese de kadın bunları almakta kararlıydı ve parasını da Gabriel ödeyecekti. Genç kız başka bir elbiseyi de kasaya getirdikten sonra cüzdanını eline alınca Gabriel sert bir tavırla cüzdanı tutan bileğini kavradı. Cidden mi? Hiç mi tanımıyordu Gabriel'i buna müsaade etmezdi elbette. Kızın bileğini tutan parmaklarını gevşettiğinde Marcella'nın başını kaldırmasıyla burun buruna gelmişlerdi. Gözlerini kızın gözlerine kilitlediğinde istemsiz bir gülümseme oluştu yüzünde. Hâlâ kızın bileğini bırakmamıştı. "Bourbon kaynaklarından sınırsız yaralanma hakkına sahipsin Marcella." Cebinden kredi kartını çıkarıp görevliye verdiğinde yüzünde ki gülümseme silinmemişti hâlâ. Gözlerini yalnızca bir kaç saniyeliğine yanında duran kızdan ayırdığı anda gülümsemesi sönmüştü. Hayır hayır gerçek olamazdı. Hayal görüyor olmalıydı ya da benzetmişti. Evet, en mantıklı cevap buydu benzetmiş olmalıydı. Kız kendisine doğru yürümeye başlayınca benzetmediğini anladı Gabriel. Karşısında ki kadın Iris'ti işte. Saçlarını kestirmiş olmalıydı çünkü onu en sonra gördüğünde kahve rengi saçları beline kadar uzanıyordu şimdi ise omuzlarının hizasında sayılırdı. Menekşe rengi gözleri en az Gabriel kadar şaşkın olduğunu ele veriyordu. Kısa süre önce kızı görürse nasıl davranacağını merak ediyordu. Artık merak etmesine gerek kalmamıştı çünkü az sonra öğrenecekti. "Iris." diye fısıldadı genç adam. Marcella Gabriel'i duymuş olmalıydı çünkü bakışlarını onlara doğru yürüyen kıza çevirmişti.

Kız yanlarına geldiğinde Gabriel'e bakıyordu. "Gabriel."  dedi gülümseyerek. Ciddiyetini hiç bozmadan mesafeli bir sesle yanıtladı kızın adını söyleyerek Gabriel. Karşısında duran kıza sevgi anlamında hiç bir şey hissetmediğini fark etti. Ona karşı çok duygusuzdu işte. Yolda yürüyen bir insandan farksızdı artık onun için. Düşündüğü kadarda rahatsız etmemişti Iris'i tekrar görmek kendisini. "Gerçekten inanamıyorum Gabriel Bourbon alış veriş merkezinde. Sanırım görüşmeyeli çok değişmişsin Gabe."  Gabe şu kısa sürede Marcella'nın ağzından duymaya çok alışmış olduğunu fark etti. Iris'i ona böyle hitap etmesi garip gelmişti bir an. Belki de düşündüğü kadar yabancı değildi kız henüz onun için. İçerisinde azda olsa öfke kırıntıları duruyorsa hâlâ. Ayrılıklarından hemen sonra gidip bir başkasının altına yatmıştı! Tanrı aşkına, hem de oğlan yakın bir arkadaşıydı. Nasıl kızgın olmazdı ki? Artık gidip o çok istediği nikahı o adamla yapabilirdi. “Aşk insanı değiştiriyor Iris.” Yüzünde büyük bir gülümsemeyle yanında duran kadına baktı ve elini Marcella’nın beline koyarak kızı iyice kendisine çekti. “Marcella Oswald, nişanlım, müstakbel eşim.”  Diye tanıttı Marcella’yı Iris’e. Peki Irıs’i nasıl tanıtacaktı şimdi. Eski arkadaşım mı diyecekti? Ya da eski sevgilim? Bir ikilem daha sarmışken Gabriel’i Irıs genç adamdan önce davranmış. “Iris de la Grange, Gabriel’in eski sevgilisi. Evleneceğine inanmak çok güç Gabriel.”  Evet, inanması gerçekten güç. Iris içinde Gabriel kadar şaşırtıcı olmalıydı. Sonuçta ayrılma nedenleri buydu. Iris ciddi bir ilişki istemişti, Gabriel ise bunu elbette istememişti.

Iris’in sevmişti ama onunla evlenmeyi hiç düşünmemişti işte. Ne kadar ironikti ayrılalı daha dört ya da beş ay olmuştu ve Gabriel nişanlanmıştı. Bunun Iris’i incittiğine emindi. Bakışlarından hâlâ kendisine karşı bir şeyler hissettiğini anlayabildiği gibi öfkesini ve kıskançlığını da görebiliyordu Gabriel. Bundan zevk almadığını söyleyemezdi. Kızı bu halde karşısında görmek Gabriel’i mutlu etmişti. “Eulàlia’nın ikiz kardeşisin sanırım bir an Gabriel’in yanında ki kadının Eulàlia olduğunu sandım.”  Marcella'nın kıza ne diyeceğini ve nasıl bir tepki vereceği ise Gabriel için merak konusuydu.
[/color]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcella Oswald
Ravenclaw VI. Sınıf Öğrencisi
Ravenclaw VI. Sınıf Öğrencisi
Marcella Oswald


Lakap : Ella.
Rp Sevgilisi : Gabe.
Mesaj Sayısı : 223
Kayıt tarihi : 05/08/12

Özel
Rp Puanı:
carried away. Left_bar_bleue99/100carried away. Empty_bar_bleue  (99/100)

carried away. Empty
MesajKonu: Geri: carried away.   carried away. Icon_minitimeC.tesi Ocak 18, 2014 6:54 am



Adamın dudaklarına yayılan gülümseme genç kızı şaşırtsa da, dudaklarından dökülen kelimeler Marcella'nın içten içe düşündüğü şeyin aynısıydı. "Bourbon kaynaklarından sınırsız yaralanma hakkına sahipsin Marcella." Bundan çekinmeyecek olan genç kız, adamın kartını uzatışını izledi. Duyarsız biri değildi, maddi geliri olmadığını bildiği bir aile olsaydı böyle yapmaz; kaynakları sömürme gibi bir derde düşmezdi. Bu seferse, suratında küçük bir gülümseme ile adamı izlerken birdenbire onun gerildiğini fark etti. Ne olduğunu anlamak için etrafa bakındığında demin göz göze geldiği kızı, kendilerine doğru gelirken buldu. Marcella bir savaşçı olmak için doğmuştu, tehlikeyi anında sezer, buna göre hareket ederdi. Her kızdan nefret etme potansiyeli olduğu doğruydu; fakat kendisine doğru gelen kadından yayılan auranın Gabriel'ı ne kadar etkilediğini görebiliyordu. Bundan hoşlanmamıştı, hem de hiç. Kız adamın adını söylerken sesini çıkartmadı. Devamında da. "Gerçekten inanamıyorum Gabriel Bourbon alışveriş merkezinde. Sanırım görüşmeyeli çok değişmişsin Gabe," dedi omzuna gelen saçlarını savuran kız. Bu ses tonunun çıkış noktasını anlamak için görücü olmaya ihtiyacı yoktu, bariz bir şekilde yaşanmışlık kokuyordu kızın cümleleri. Kızı tanıdığını düşündü bir yerlerden, nereden olduğunu bilmiyordu fakat siması o kadar tanıdıktı ki bunu bulmadan rahat edemeyeceğinden emindi genç kız. Oysa düşüncelerini bambaşka bir şey böldü. "Aşk insanı değiştiriyor Iris.” Demek bu oyunu oynuyoruz, diye düşündü içten içe. Gülümsemesi suratına yayılırken -evet, bu Gabriel'ın onda görmeyi sevdiği içten gülümsemelerinden biriydi- adama biraz daha yanaştı. Ona gözleri parıldayarak bakarken, aşkı bilmeyen biri için fazla aşık rolüne girmekte hiç zorluk çekmedi. Zira genç kız yalan söylerken ya da bir yalanı yaşarken asla zorlanmazdı. “Marcella Oswald, nişanlım, müstakbel eşim.”

Adamın kendisini sahipleniş şekline, kızı gerçekten de umursamayarak gülümsedi. Karşısındaki kızın suratına bile bakmıyordu Marcella, ta ki dudaklarından sonraki kelimeler dökülene dek. “Iris de la Grange, Gabriel’in eski sevgilisi. Evleneceğine inanmak çok güç Gabriel.” Ağır bir biçimde başını kaldırdı ve mavi gözlerini kızın gizemli gözlerine dikti. Adamın eski sevgilisi olması değildi şaşırdığı, duyduğu isimdi. Her şey yavaşça anlam bulmaya başladı onun suratını incelerken. Kızı tanıyordu çünkü Beauxbatons'da okuyordu; kız kardeşinin okulunda. Ama hayır, kızı bilme sebebi Eulàlia değil, Natalia idi. Daha önce ondan bahsetmişti ve hayır, hiçbirinin iyi sözler olduğunu hatırlamıyordu. Olsa da hatırlamazdı zaten. Sol eliyle yanındaki yakışıklının kolunu okşayarak, başını biraz daha dikleştirdi. Savaş çanlarını duyabiliyordu uzaktan. Ve bu çanlara daima kulak verirdi o. “Eulàlia’nın ikiz kardeşisin sanırım, bir an Gabriel’in yanındaki kadının Eulàlia olduğunu sandım.” Durdu. Bakışları kızın gözlerindeydi ve oraya bakmaya devam etti. Beyni daima anlam verilemeyecek kadar hızlı bir şekilde çalışan genç kız, belki sinirle, belki de şaşkınlıkla kalakaldı. İkizinin onu burada da rahat bırakmıyor oluşu yüzünden dolgun dudakları gerildi. Daha sonra melodik bir kahkaha yükseldi boğazından. Kahkahası şaşkın iki bakışı üzerine çektiği sırada, eliyle Gabriel'ın elini kavradı. "Birlikte geçmişiniz olduğunu söylediğinde bu süreçte Gabriel'ı tanıdığını düşünmüştüm. Yanılmışım anlaşılan. Gerçekten, Gabriel'ın Eulàlia gibi bir üretim hatasıyla birlikte olabileceğini bir an için düşünebildin mi?" Bir kahkaha daha attı. Gülmesini durduramıyormuş gibi bir imaj vererek kıza değil, Gabriel'a döndü. Adamın gözlerinin içine bakarken, ona güvenmesini istedi. Yaklaşıp dudaklarına bir öpücük kondurdu ve bunu olması gerektiğinden uzun tuttu. Geri çekildiğindeyse kıza dönüp devam etti. "Ne derler bilirsin, Iris," dedi kızın ismini vurgulayarak. "Aileni kendin seçemezsin. Eulàlia ile kan bağım oluşu yalnızca görünüşümüzü benzer kılıyor, ötesini değil. Maalesef ki tüm iyi özellikler bende toplanırken ona karşı aynı cömertlikte bulunulmamış. Yapabileceğim tek şey kendi geleceğimdeki ailemi seçebilmekti. Ve bu konuda," dedi sıkıca tuttuğu adamın elini hafifçe yukarı kaldırarak "Doğru seçimi yaptığıma daha emin olamazdım."

Ne yalandı ama. Bu oyunculuk Marcella'nın bile sınırlarının ötesindeydi. Çok daha ötesinde. Bir seçim vardı ortada elbette; ancak seçim ne kıza ne oğlana ait değildi. Marcella'nın gözünde kaltak olarak nitelenen kız yanlarından ayrıldığı anda bu gerçeğe kahkahalarla gülecek Ella. Gabriel'e döndüğünde onun da kendisi gibi bu durumu şaşırtıcı derecede komik bulduğunu anladı. Adamın suratında gururlu kocaman bir gülümseme vardı ki, işinin hakkını verdiğini fısıldıyordu adeta gözleri kıza. Kendisine gelen saldırıyı savuşturduğunu düşünen Marcella, daima yaptığı şeyi yaparak, saldırıya geçti bu defa. "Ah, gerçi bunlardan bahsetmemeliyim sanırım. Sonuç olarak eski sevgilinin mutlu olduğunu görmek hoş bir görüntü olmasa gerek. Ama alışveriş bunun için değil mi? Her kadının kalbini onarır," sonra poşetle birlikte elbisesini getiren görevliye 'teşekkür ederek' torbayı eline aldı, Gabriel kartını yeniden cebine koyarken. "Ya da kalbini çalar... Eğer yanında böyle bir centilmen varsa. Hele ki alışverişi sevmediği hâlde seninle alışverişe çıkıyorsa." Gabriel'in omzuna dayadı başını ve ona sanki kızın duymasını istemiyormuş gibi -oysa tam olarak istediği şey buydu- fısıldadı. "Ben şanslı bir kızım, sevgilim."


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
carried away.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Ü L K E L E R :: Fransa-
Buraya geçin: