Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 a ghost from the past.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Luke Russell

Luke Russell


Lakap : Russ
Rp Sevgilisi : myself.
Mesaj Sayısı : 30
Kayıt tarihi : 27/06/13

a ghost from the past. Empty
MesajKonu: a ghost from the past.   a ghost from the past. Icon_minitimePtsi Ocak 20, 2014 5:55 am

a ghost from the past. YPGgruw


En son Luke Russell tarafından Ptsi Ocak 20, 2014 6:51 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Krystelle Bartoloměj
Slytherin VI. Sınıf Öğrencisi
Slytherin VI. Sınıf Öğrencisi
Krystelle Bartoloměj


Lakap : Krys, Stelle, Xtelle.
Rp Sevgilisi : Tamam yalana gerek yok, Hansey.
Mesaj Sayısı : 529
Kayıt tarihi : 19/08/10

Özel
Rp Puanı:
a ghost from the past. Left_bar_bleue99/100a ghost from the past. Empty_bar_bleue  (99/100)

a ghost from the past. Empty
MesajKonu: Geri: a ghost from the past.   a ghost from the past. Icon_minitimePtsi Ocak 20, 2014 6:06 am



Ruhuna dokunanları unutamazsın Krystelle, ne kadar denersen dene küçük bir yara izi gibidir bedeninde. Nasıl olduğunu hatırlar, neden olduğunu hatırlar ama o keskin acıyı hatırlayamazsın. Hatırladığını düşünsen bile yalnızca kelimelerinde kalır, hissetmezsin yeniden. Bazı kişiler de öyledir. Ne hissetmiş olduğunu hatırlamaya çalıştıkça, yalnızca dibe batarsın. Bir yarayı deşmenin anlamı yoktur. Bunu biliyorsun. Su yeşili gözleri buğulanmış olan genç kız yalnız başına dikiliyordu baykuşhânenin önünde. Güneş yavaşça siliniyordu gökyüzünden, rüzgâr kızın saçlarıyla beraber savrulurken bir köşeden bir köşeye. Gözlerini kapatmıştı kız. Dudaklarını sıkıca birbirine bastırmış, temiz havayı içine çekiyordu. Baykuşların ötüşlerini duyuyordu yalnızca, bahçeden gelen her ses uzaktaydı şimdi ona. Herkesin bir sığınağı vardı bu devasa okulda ve işte, Krystelle Bartolomej, kendisini bulduğu nokta olarak burayı seçivermişti. Orman içini daraltıyor, göl kenarı yalnızca anılarını canlandırıyordu ama bu neredeyse hiç kullanmadığı baykuşhâne ona özeldi. Kolay kolay kimse gelmiyordu bu saatlerde, kimse aklına geçirmiyordu günün ortasında burasını. Suratına huzurlu bir gülümseme yayılmıştı kızın bunu düşünürken. Huzuru gökyüzünün mavisinde buluyor, bulutların beyazında hissediyor ve tüm bu yükseklikte yaşıyordu. Her şey mükemmeldi, neredeyse. Zira arkasını dönmek için uğraştığı o çatı, hemen çaprazında kalıyordu ve her gün batımının ardından hüzün çöküyordu kıza. Kennedy'nin sözleriydi zihninde yeniden ve yeniden dökülen kelimeler. Bir yarayı deşmenin bir anlamı yoktur, demişti adam ve haklı olduğunu biliyordu Krystelle. Deşilecek o kadar çok yarası vardı ki, kaşımadan duramıyordu sadece. Çünkü fazla mutluluk batmıştı ona, bunun yanlış olduğuyla yüzleşmişti bir kere. Şimdi ise geçmişini kurcalayıp duruyordu, durmaksızın.

Ocak ayı da geride kalırken, neredeyse herkesi tanımıştı kısa sürede. Sevilen biriydi kuşkusuz o, suratındaki kocaman gülümsemesi ve içten tavırlarıyla. Alyssha'nın onun herkesle iyi geçinme anlayışından hoşlanmadığını biliyordu; zira genç kız Gryffindor binasına o kadar takıktı ki, binanın önünden geçse günah işliyormuş hissi verdirtiyordu karşısındakine. Nefret söylemleri büyüyor, büyüyor ve büyüyordu. Bu ortamın içine düşmeden önce bunu o kadar da umursamaz, saygı duyardı Krystelle. Neredeyse bir alakası yoktu çoğunluğuyla ne de olsa, onların savaşlarına dahil olmak zorunda değildi. Yine de, olmuştu. Buralara gelmeden uzun zaman önce, farkına bile varmaksızın bu savaşın içine çoktan girmişti. Bu yüzdendir ki hiç kelimelerin bahşedilmediği sırları vardı genç kızın. Oysa şimdi, omzunda bir el hissettiğinde, gördüğü yüz de bu sırların kaynağından başkasına ait değildi. Başını yavaşça çevirdiğinde, tam olarak düşündüğü genç adam ile göz göze geldi. Sarı uzun saçları bağımsızlığını ilan etmiş, mavi gözleri normalde olduğundan daha karanlık bir ton takınmıştı. Tıpkı Krystelle gibi daima gülümseyen suratı, bu defa en az kızınki kadar ciddiydi ve kararlı bakıyordu. Bir şey söylemek istiyormuş ama bunun yanlış olduğunu biliyormuş gibiydi. Genç adama baktı Krys. Onu ilk kez burada gördüğünde yaşadığı korkuyla karışık heyecan duygusu yoktu şimdi. Bunun yerine sakindi ve ağır ağır söyledi adamın lakabını. "Russ." Genç adam başıyla onu selamlayıp, kollarını tırabzana dayadı. Bakışlarını aşağı kaydırdığında ayaklarının altında yürüyüp giden ama onları fark etmeden onca insanı süzdü bir süre. Daha sonra kıza döndü. "Şaşırdığımı itiraf etmeliyim," dedi genç adam ciddi bir şekilde. Onu neredeyse hiç ciddi görmemiş Krystelle için asıl şaşırtıcı olan buydu ama nedenini anlayabiliyordu, bu yüzden gülmek yerine yalnızca kafa sallamayı tercih etti. "Yine de... Bir gün beni çağıracağını biliyordum." 


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Luke Russell

Luke Russell


Lakap : Russ
Rp Sevgilisi : myself.
Mesaj Sayısı : 30
Kayıt tarihi : 27/06/13

a ghost from the past. Empty
MesajKonu: Geri: a ghost from the past.   a ghost from the past. Icon_minitimePtsi Ocak 20, 2014 6:12 am



Bitmeyecekmiş gibi gökyüzüne doğru uzanan binlerce merdiveni çıkarken bu kuleyi bu kadar yüksek yapan kişiye lanet okudu içten içe. Sanki kendi binasının kulesi farklı yükseklikteymiş gibi. İşin aslı, o an önüne ne gelirse lanet okuyacak seviyeydi Luke Russell. Normalde olduğunun aksine. O söylenmez, lanet okumaz, yalnızca yapardı. Adama dair en öne çıkan özellikti belki de bu. Üşengiçlikten ve korkudan nasibini almamış bir serseriydi Luke. Sevimli gülümsemesi ile kalpleri çalar, hayatını mutlu olmaya adardı. Mutlu olma anlayışı derslerden geçmediği için de, öz kardeşi sayılabilecek Shane'in kaderini paylaşmak üzere olduğunu bilmesi zor değildi. Sevgili(!) müdiresinin de açıkça belirttiği gibi dersleri ortalamanın üstüne bile ulaşamıyordu. Açıkçası hayır, derslere bile girmiyordu genç adam. Nereye gittiği genelde merak konusu olurdu ve üzerine bahisler bile oynanırdı ama Luke birdenbire kaybolurdu ortadan. Uzağa gidemediği açıktı, cisimlenemediği gerçeği düşünülünce. Eh, en azından Hogwarts sınırları içerisinde. Luke aptal bir adam değildi, gösterdiğinin aksine dersleri anlamadığı da yoktu. Tek sorunu, odaklanma sorunu yaşıyor olmasıydı. Hayatının en büyük sorunu da bu değil miydi zaten? Anlık tutkulara kapılır giderdi ve düşüncesizce hareket ederdi. Hayatı tam bir hataydı. Eh, doğması bile hataydı zaten. Ancak Russ bunları kafaya takan birisi değildi, tüm acılara kapatırdı kendisini. Mutluydu; olmadığını söylemek büyük bir yalan olurdu. Bununla birlikte kalma gibi bir korkusu da yoktu. Hogwarts onun eviydi. Mezun olduktan sonra ne yapabileceğine dair en ufak bir fikri yoktu ve bu belirsizliğin sonuçları onu rüzgârla bir oraya, bir buraya savurmaktan öteye geçmezdi.

Son basamağa ulaştığında nefesini koyverdi. Karşısında tüm endamıyla dikilen kızı fark etmesi de uzun zaman almadı. Oradaydı işte. Krystelle Bartolomej, etrafına mutluluk saçan kız. Gözleri kapalıydı kızın ve suratında anlam veremediği bir gülümseme ile rüzgâra bırakmıştı kendisini. Suratı güneşin son demleriyle aydınlanıyor, renkli ışıklar dans ediyordu yüzünde. Gülümsedi Luke. Kızı bu şekilde birkaç saniye izledikten sonra ona yaklaşıp elini omzuna koydu. Parmakları karıncalandığında ise hemen çekti. Ve kızla göz göze geldi. Geçen yılların ardından bu ilk karşılaşmaları değildi, kız geldiğinden bu yana birbirlerinin suratını defalarca görmüş, görmezlikten gelmişlerdi. İşin aslı, ondan bir mektup aldığında ne düşünmesi gerektiğini bilememişti bile Luke. Krystelle onun geçmişinde bir hayaletti, tıpkı adamın kızın geçmişinde de aynı şekilde duruyor olduğu gibi. Birbirlerini yok saymak kolaylarına gelmişti belki de; sonuç olarak bazı soruları daima cevapsız bırakmak, acı gerçeklerden çok daha iyiydi. Ona yanaşmaya çalışmamıştı Luke. Onun Hans ile yattığını öğrendiğinde buna gülmüştü, her zaman yaptığını yaparak. Hans onun kardeşiydi ve bunca şeyden sonra bunu kıskanacak değildi Russ. Ardından Alexander geldiğinde, eh, buna da gülmüştü haliyle. Şişe çevirmecede Hans'ın aldığı tavırı hatırlayıp, anılarını kendisine saklamayı tercih etmişti. Elbette tüm bunları Jacob biliyor olsa da, bakışlarından anlamıştı bunları kimseye söylememesi gerektiğini.

Alexander ile olanı anlamakta güçlük çekmemişti; fakat diğer kardeşi, Hans, ayrı bir olay olmuştu Gryffindor erkekleri arasında. Daha önce onun tek bir geceliği sahiplendiğini görmediği gibi, bir Slytherin ile beraber olduğunu da görmemişti Luke ve işte bu yeni bir haberdi. Adamın Cadılar Bayramı'ndan üç gün sonra ortak salona geldiğinde suratını görmüştü Luke. Bu bakışı biliyordu, bir insan eksik parçasını bulduğunda böyle hissederdi. Oysa onların hikayesinin bir cahillik üzerine başlamış olduğu gerçeği takip etmişti devamını. Krizlere girmişti dövmeli delikanlı, bir Slytherin ile nasıl beraber olabildiği için. Eğer Luke'a fikrini danışsaydı, Gordon'ın söylediğinden pek farklısını söylemezdi. Binalar yanıltıcıdır. Ne olursa olsun, bir fikir benimsediğinde değiştirmesi pek kolay olmuyordu ve Hans, bunun canını acıttığını bile bile kıza arkasını dönmeyi seçmişti. Böylece Luke çenesini kapamış, olaya müdahale etmemişti. Krystelle ile aynı sessizliği paylaşmıştı. Şimdi ise kızın güzel suratına bakarken içinden geleni söyledi. "Şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Yine de, bir gün beni çağıracağını biliyordum." Bazı hikayeler yarım kalırdı, ne olursa olsun. Bir sonucu olmazdı ve tüm o yaşanmışlık bir hiç içinmiş hissini yaratırdı. Genç adamın kız ile hikayesi de böyle bir şeydi. Bundan üç sene öncesiydi, kızı tanımıyordu bile. "Ben de geleceğini biliyordum," dedi Krystelle ve bahçeye arkasını dönerek, tırabzana yaslandı. "Daha önce çağırabilmiş olmayı dilerdim." Kızın itirafı adamı gülümsetti. "Daha önce çağırmış olmanı dilerdim."



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Krystelle Bartoloměj
Slytherin VI. Sınıf Öğrencisi
Slytherin VI. Sınıf Öğrencisi
Krystelle Bartoloměj


Lakap : Krys, Stelle, Xtelle.
Rp Sevgilisi : Tamam yalana gerek yok, Hansey.
Mesaj Sayısı : 529
Kayıt tarihi : 19/08/10

Özel
Rp Puanı:
a ghost from the past. Left_bar_bleue99/100a ghost from the past. Empty_bar_bleue  (99/100)

a ghost from the past. Empty
MesajKonu: Geri: a ghost from the past.   a ghost from the past. Icon_minitimePtsi Ocak 20, 2014 6:18 am



Üç sene önceydi, Fransa'daydı. İkizinden, ailesinden, birlikte büyüdüğü Malfoylardan, aile toplantılarında iyi vakit geçirdiği dostlarından uzaktaydı. Onun iyiliği için hapsolmuştu belki Fransa'ya; ancak her zaman gözüktüğü kadar mutlu biri olmamıştı Krystelle. Hep iyi dönemler yaşamamıştı... Ve işte, üç sene önce bir bahar günü de bunlardan bir tanesiydi. Luke'un suratına bakarken hatırlayabildiği yegâne şeyin ta kendisiydi bu. "Daha önce çağırmış olmanı dilerdim," dedi genç adam tereddüt etmeden. Genç adama dair sevdiği yandı bu, asla tereddüt etmezdi. Yaşarken, konuşurken... Hiçbir zaman. Krystelle da öyle gibi görünürdü uzaktan; ama işin aslı bir kontrol manyağı olarak asla düşünmeden hareket etmezdi. "Hogwarts'a alışmakla meşguldüm," dedi ve omuz silkti.  Adamı ilk gördüğü anı hatırlıyordu. Fransa'da da yakın arkadaşları olmuştu elbette. Beş sene. Upuzun beş sene... En yakın arkadaşı Luke'un kız kardeşi Alessandra'dan bir başkası değildi. Kızla yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi ve bu durum ilk senelerinden itibaren hep böyle olmuştu. Başlangıçta uslu çocuklar gibi görülüp, övülmüşlerdi. Bir süre sonra hayatlarına bir heyecan girmişti: seks. On üçünü yeni bitirmişti kız ve duyduğu tüm hikayeleri artık tatmak istiyordu. Krystof ona Oswald kızıyla -yüz yüze tanışmamıştı ancak ikizini bizzat tanıyordu, kızı severdi, kötü biri olamazdı- yaşadığı deneyimi adeta bir roman yazar gibi anlatalı bir yılı geçiyordu. Ah. O zamana kadar her ilk deneyimi aynı anda yaşamış olan iki kişi oldukları düşünülürse, biricik ikizinin ondan tamı tamına bir yıl önce uğruna şarkılar yazılan o tutku dolu anları yaşaması Krystelle'ın kalbini kırmıştı. Küçük bir kızdı daha ve gözü karaydı. Ailesinden uzaktaydı. Daima en sevilenlerdendi ama içinde bir boşluk vardı. Ve Alessandra kızın olup olabileceğinden çok daha manyak bir insandı.

"Bunda zorluk çekmediğin ortada elbette," diyerek düşüncelerini böldü Luke. "Başından beri olman gereken yer burasıydı." Krystelle bu hislerini adamla hiç paylaşmamış olduğundan olsa gerek, onun böyle düşünmesi onu memnun etti. Eğer başından beri burada olsaydı Hogwarts'a geldiğinden bu yana yaptığı hataları yapmaz, belki de Kelid aynasında gördüğü o kız olmaya devam ederdi. Oysa her şey bu kadar basit değildi. Üç sene önce Alessandra yanına yanaşmış, kızla beraber yaşlarının tutmamasına rağmen gençlerin en popüler olan barlarından birine dalmıştı. Yapmak istedikleri şey basitti; birini bulmak ve gerisini iç güdülerine bırakmak. Krystelle daima ilgi çekici bir kızdı ve bunda zorlanmamıştı. İşin aslı, kimse onun küçük olduğunu bile fark etmemişti. Alessandra ise farklıydı. Kusursuz bir güzelliği olmasına karşın, karanlık bir yanı vardı. Ve hesaba katmadığı bir abisi. Luke'un adını defalarca duymuştu Krystelle en yakın arkadaşının ağzından. Abisi yerinde durmayı asla sevmeyen bir serseriydi ve Fransa'daki malikanelerine çok sık uğrardı. Bu yüzden, onu o gece barda görmek ne Krys'i ne Alessandra'yı şaşırtmamış olsa da, iki kızı dehşet içerisinde bırakmıştı. Alessandra azarı yiyeceğini bildiğinden, kızı bırakıp gitmişti. Orada bir başına kalan Krystelle, birkaç gün sonraki yeni Krystelle'ın asla yapmayacağı bir şeyi yapmış, korkmuştu.

Bir başına olmayı asla sevmezdi genç kız ve on sekizden büyük bütün o insanlar, kafaları güzel, ellerinde içkiler, zihinleri çoktan dumanken kıza çarpıyor, iteliyor, üzerine üzerine geliyorlardı. Bir sapığın elinden son anda kurtulmuş olması da cabasıydı. Ve sonra, Alessandra'nın abisi ile göz göze gelmişti. Onun ismini o kadar duyduğundan olsa gerek onu tanıyormuş gibi hissediyordu ve kendisini onun yanına atıvermekte çekinmemişti. Yalnızca bir yaş büyüktü genç adam; ancak duruşu çok daha büyükmüş gibiydi. Tüm bu anıyı yeniden yaşarken hiçbir şey söylemeden sarıldı Luke'a, baykuşhânenin ortasında. "Ne yaptığımı bilmiyorum. Geldiğimden beri çok şey oldu ve... Ben yalnızca izledim." Adamın elleri kızın belini sıkıca kavrayıp kendisine çekerken, konuşmadı. Gözlerini kapadığında yeniden o gecedeydi. Luke'un yanına vardığında, adam gülümseyip korkmuş kıza doğru fısıldamıştı. Sıkılmış gözüktüğünü söylemiş, isterlerse dışarı çıkabileceklerini belirtmişti. Elbette ki Krystelle'ı tanıyarak söylemişti bunları. Sıradan bir kıza söyleyemeyeceğinden değil, kızı orada bırakmak istemediğindendi. Krystelle adamın uzattığı elini tutup, onunla kulübü kat edip, bahçeye atmıştı kendisini. Ve şimdi o gecenin aksine gökyüzünde yıldızlar değil, batan güneş vardı. Yine de adama sarılan genç kız, yıllar önce olduğu gibi güveniyordu Luke'a.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Luke Russell

Luke Russell


Lakap : Russ
Rp Sevgilisi : myself.
Mesaj Sayısı : 30
Kayıt tarihi : 27/06/13

a ghost from the past. Empty
MesajKonu: Geri: a ghost from the past.   a ghost from the past. Icon_minitimePtsi Ocak 20, 2014 6:31 am



Kızı gördüğü an gülümseme yayıldı Luke'un suratına. Ales ona birlikte çekindiği fotoğrafları gösterip dururdu ancak anında onu tanımasının sebebi, kızın ikizine olan benzerliğiydi. Bartolomej oğlanı elbette ki Russ'ın favorisi değildi; ancak kız kardeşi için aynı şeyi söyleyemezdi. Krystelle'ı gördüğü an kızın güzelliği onu etkilemişti ve tanışacağı anı iple çekmişti. Elbette onun girmesinin yasak olduğu bir kulüpte -sanki Luke'un değilmiş gibi- karşılaşmayı beklememişti. Adı gibi emindi ki kız buradaysa Ales de buralarda olmalıydı ama ortalıkta yoktu. Kaçtığından hiç şüphesi yoktu Luke'un. Üzerine gitmedi ve korkmuş kıza dışarı çıkma teklifi etti. Kız kabul ettiğinde onun küçük, sıcak elini kavrayarak kendisini bahçeye atıverdi kızla beraber. Kulübün bahçesi içerisi kadar kalabalık olsa da, ıssız bir köşe bulana dek yürümeye devam ettiler sessizce. Daha sonra cebinden çıkarıp kıza bugün topladığı haplardan bir tanesini verdi, onu daha iyi hissettireceğini söyleyerek. Luke ne kadar cici bir çocukmuş gibi görünse de, asla olmamıştı. Eh, Krystelle da bunu istemiyor olsaydı burada olmazdı. Değil mi?

Kendisine sarılan kızın saçlarını okşayan delikanlı şimdi Krystelle'ın o küçük kızdan ne kadar farklı olduğunu düşündü kendi kendine. Aynı güzelliği ve ruhu paylaşıyor olabilir ama büyümüş, olgunlaşmış, bir kadına dönüşmüştü. Onu ilk gördüğü gece, kızı evine götürmüş, onunla birlikte olmuştu. Luke kıza göre elbette tecrübeliydi fakat küçük Krystelle onu şaşırtmamıştı, performans konusunda. Bunun ilki olduğunu söylediğinde, başta bunu anlamamış olan adam tepki bile vermemişti. Birkaç gün sonra Alessandra'nın öfkesi de belki de sırf bu yüzden tavan yapıvermişti. Önemli olan, bunların geçmişte kalmış oluşuydu. Hayatı tam bir karmaşa üzerine kurulu olan genç adam, Krystelle Bartolomej'i kendi yoluna çekivermişti, üç sene önce. O ilk gün, her şeyin başlangıcı gibiydi. Zamanla her haftasonu ayrı bir kulüpte buluşmaya başlamışlar, zamanlarını kafaları güzel bir şekilde sevişerek harcamışlardı. Bu zaman içerisinde Alessandra git gide hırçınlanmış ancak sesini çıkartmamış, Krystelle ise Luke'un hayatında parıldayan bir yıldız haline gelmişti. Bunu gizli tutmasını istemişti çünkü Luke bir Gryffindor'du ve ailesinin Slytherin olduğunu düşünülünce, bunun öğrenilmesi kimsenin hoşuna gitmezdi. Ve Luke, Bartolomej oğlanıyla uğraşmak istemiyordu. Bunun için gizli tutmuştu ilişkisini. Kendisine küçük kızla yalnızca takıldığını söylese de, bahsi geçen kişi Krystelle olduğundan olsa gerek bu pek mümkün değildi. Kız onu ağına sarmış, kendisini vazgeçilmez yapmıştı. Serseri Luke, işte o zaman aşık olduğunu anlamıştı. Şimdi önündeki duran güzelliğe bakarken, çenesini kızın başının üzerine koydu. "Sen daima ne yaptığını bilirsin."

Hayatı bir bok çukuru gibi giderken, tüm bu olayların başlangıcından dört ay sonra Krystelle karşısında dikilmiş, bunu daha fazla devam ettiremeyeceğini söylemişti genç adama. Nedenini sorduğunda duyduğu cevabın seni seviyorum oluşuydu garip kısmı. Kız kendisini severken neden uzaklaşmak istemişti ki? Asla dile getirmemişti bu soruyu tabii. Çünkü o bir serseriydi ve arkadaşlarına kendisinden bir yaş küçük bir kızın -o zamanlar bir yaş farkı bile on yılmış gibi hissettirirdi çocuklara- ondan bu şekilde ayrıldığını açıklayamazdı. Bir süre bunu kabullenmek için çekilmiş, başkalarıyla takılmıştı ama bir gece Alessandra ve Krystelle'ı malikânelerinde gördüğünde, daha fazla dayanamamıştı. Krystelle kendisine gülümsemişti. Onun değişmiş olduğunu her açıdan anlayabiliyordu Luke. İçki içerken dördüncüyü geçse bile kendi kontrolünü sağlayabiliyor, herkesle muhabbet ediyor, herkes onu severken herkesin hayatına dahil oluyordu kız. Ne Krystelle ne de Luke farkında değildi ki, bu Alessandra'yı çıldırtıyordu. Krystelle hayatına amaçsızca devam etmek istemediğini söylemişti. Bir geleceği olsun istiyordu ve bunu her haftasonu Luke ile gecelere akarken yapamıyordu. Ayrıca, o olduğu gibi biriydi ve bir ilişkiyi gizli yaşamak, bildiği her şeye aykırıydı. Luke, bunu anlamıştı. İşte bu yüzden kızın kendisine sunduğu koşulları kabul etti ve daha iyi bir yaşam için çabaladı. Sadece sevişmekle giden ilişkilerinin yerini uzun sohbetler, kahkahalar, birlikte yaşanan mutlu anılar aldı.

Ta ki, Alessandra bir gece arkasında bir not bırakıp intihar edene dek. Alessandra'nın daima karanlık bir yanı olmuştu ki, ilgi odağı olmadığı sürece delirirdi. En sevdiği arkadaşını abisiyle görmek, canını sıkmıştı. Bilinçsiz, aptal bir kız çocuğuydu sadece ve kıskançlığı yüzünden kendisini öldürmekte tereddüt etmemişti. Kim bilir, belki de masallardaki gibi abisinin fırlayıp onu kurtarmasını ummuştu ama bunu yapamamıştı Luke. Hayatını mahvetmişti bu olay. İlk defa bir amacı vardı, ilk defa iyi biri olmayı deniyordu ama kardeşinin intiharı, hele ki kendi yüzünden olduğu düşünülünce onu yeniden boşluğa çekmişti. Krystelle'ı daha önce son gördüğü gün, Alessandra'nın cenazesiydi. Kız ona gitmesini söylemiş, bir daha görmek istemediğini belirtmişti. Ve teşekkür etmişti. Suratına tatlı bir gülümseme kondurup, gözyaşlarının süslediği gözleriyle ona bakıp, yalnızca teşekkür etmişti. Onun Hogwarts'a geldiğini duyduğu ilk gün, korkmuştu Luke. Yatakhanesinden çıkacak gücü bile bulamamıştı ama zaman içerisinde bunu kabullenmiş, gerçeklerle yaşamayı öğrenmişti. Olan olmuştu ve içi hâlâ cız etse de, kız geçmişindeki büyük olaylardan bir tanesiydi. Şimdi onu ilk bulduğu günkü gibi kollarındaydı. Hayır, artık ona karşı aşk hissetmiyordu elbette ki. Kızın kendisiyle konuşmamasının, onun adını ağzına almamasının sebebi adamınkiyle aynıydı. Birbirlerine baktıklarında gördükleri Alessandra'dan başkası değildi. Ve bunun getirdiği ağır yükümlülük. Onunla ilk konuşmasının böyle olacağını düşünmemişti ama kız hâlâ ona güveniyordu ve bu Luke'u gülümsetti. "Küçük bir kızken bile ne yaptığını bilirdin sen. Her ne oluyorsa umursama. Bir yolunu bulacaksın. Bana hep bunu söylemez miydin?" Ondan ayrılan kız kafasını salladı. Yaşlı gözlerini silerek güldü. "Bir yolunu bulacaksın. Sanırım bizim mottomuz buydu." Gülerek karşılık verdi Luke. "Öyleydi. Şimdi de öyle. Hayatımda tanıdığım en güçlü kız Krystelle Bartolomej, sen değiştin. İçinde olan potansiyel kinetik enerjiye d-doafs selin saçmalama.  dışarı çıktı yalnızca. Bana bile felsefe yaptırıyorsun. Tanrı aşkına!" Krystelle kahkaha atarak onayladı. "Bundan sonra benimle misin? Seni özlüyorum. Kimse bir Russ değil neticesinde." "Benden bıkana kadar senin yanındayım. Eh, kimse bir Krystelle değil neticesinde!" Adama bakıp gülmeye başlayan genç kız, uzun bir süre kaybettiği bir dostu yeniden bulmuş gibi hissederken adam da aynı hissi yaşıyordu. Kızın kendisini toparlayıp buralara gelmiş olmasına şaşırmamıştı, onu yıllarca arayıp sormamış olsa da. Geçmişlerini değiştiremezdi fakat yeni Krystelle'ın korkusuz olduğu kesindi ve geçmişte yaşamıyordu. Bu yüzden Luke da Alessandra'nın hayaletini silerek gözlerinden, kızı kollarının arasına alıp anlatmaya başladı son zamanlarda yaşadıklarını. Freja'nın tavsiyelerini düşündükçe, eh, Krystelle kesinlikle bir fark yaratacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
a ghost from the past.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: H O G W A R T S :: Kuleler :: Baykuşhane-
Buraya geçin: