Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Jo, puanlama.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jocelyn Mia Evans

Jocelyn Mia Evans


Lakap : Jo
Rp Sevgilisi : Austen candir gerisi heyecandir asdf
Mesaj Sayısı : 4
Kayıt tarihi : 23/01/14

Özel
Rp Puanı:
Jo, puanlama. Left_bar_bleue96/100Jo, puanlama. Empty_bar_bleue  (96/100)

Jo, puanlama. Empty
MesajKonu: Jo, puanlama.   Jo, puanlama. Icon_minitimePerş. Ocak 23, 2014 6:35 am

başka bir sitedeki karakterimin çok sevdiğim bir rol oyununu gönderiyorum, umarım kabul olur.






"Bana bak bana, sen kendini ne sanıyorsun? Bir daha binama da Helga'ya da laf ettiğini duymayayım, yoksa senin için sonu çok kötü olur!" diye basmıştı çığlığı genç kız, tenha koridorun ortasında, üç Slytherinli çocuğa karşı. Binasına ve daha da kötüsü, kurucularına hakarette bulunmuş bu üç sefilin karşısında tek kız olmasına rağmen korkmuyordu. Gözleri öfkeyle dolmuştu, dudaklarını birbirine bastırıyor, eli asasının yakınlarında duruyordu. En küçük hareketlerinde yada başka bir kötü sözde alınlarının ortasına çakacaktı büyüyü. O anda bir aslandan farksızdı cesaret konusunda, kimse onlara uyuşuk diyemezdi, asla. İşte beklediği, bardağı taşıracak son damla da gelmişti, vasıfsız demişti çocuklardan biri o pis ağzıyla yamuk bir şekilde gülerek. Sabırmetre'sinin en tepesindeydi ve hayır, olamaz. Daha fazla tahammül edemezdi, az önceden beri yapmayı düşündüğünün aksine asasına sarılmadı, direkt olarak çocukların üzerine fırladı, zaten cılız olanını göğsünden itip yere düşmesini sağladı ve diğerlerinin kendisine doğru geldiğini gördü. Bu sefer de onlara saldıracakken arkasından iki güçlü kol, kendisini belinden sarıp geri çekti. Hızlıca dönüp omzunun üzerinden baktığında o kişinin Léo'dan başkası olmadığını gördü. Daha da sinirlendi, demek binadaşlarını koruyordu büyücü? Öyle olsun, dercesine bir bakış attıktan sonra çocuğun kollarında debelenip iki Slytherinliye ulaşmaya çalıştı bir yandan da ince sesiyle bağırarak, "Sizi gidi onun bunun çocukları, gelin buraya, hele bir elime geçirirsem sizi, bakın o zaman neler oluyor! Kime diyorum ben? Parçalayacağım sizi! Bırak beni! Bı-" genç adamın elini ağzına kapatmasıyla sesi boğuklaşmıştı ama küfretmeye devam etti bir süre. "Çocuklar, o bugün biraz agresif, bulaşmasanız iyi olur, şimdi gidin, hadi."Bu sözlerinin üzerine çocukların hızlıca toparlanıp boş koridordan ayrılmasıyla sadece ikisi kalmışlardı. O zaman kollarından kurtulabildi, döndü ve büyücünün karnına bir tane geçirdi. Sinirle kollarını göğsünün önünde birleştirdi. Gözlerini kısıp çocuğa baktı ve ardından klasik tribini uygulayıp hiçbir şey söylemeden o şekilde koridorda hızlı ve sert adımlarla ilerlemeye başladı, Léo'nun, "Hadi ama Lib, ben seni korudum!" diye söylenmesini umursamayarak.Eğer Léo gelmeseydi, diye düşündü. İşiniz bitmişti.


&


"Büyücü yaşamının geçmiş yıllarında ortaya çıkmış bir ihtiyaç, nostalji. Birçok alanda kullanıldı, ağır suç davalarında kanıt olarak, hafızanın ötesine berisine atılan hafızaların canlanması için. Fonksiyonlarından biri de dersimizin bugünkü işlenişini oluşturuyor. Yıllar önce pek yaygın kullanılmayan Düşünseli'nin torunu sayılabilir nitelikte şu an sınıfımızda bulunan versiyonu. Ancak, işlevleri ve yapabilecekleri daha farklı. Ben, tarihi kitaplardan okumayı severim; ancak izlemeyi daha çok severim. Çok eski bir bina olan Anı Müzesi'nden edindiğim, tarihimizle ilgili birkaç anı izleyeceğiz. Evet, ilk kim test etmek istiyor?" Ders çoktan başlamış, karanlık ve kahverengi yoğunluklu dersliğin boğucu havası, profesörün son sözleriyle dağılmıştı. Çenesinin altına destek yaptığı elini çekti sıranın üzerine bıraktı. Tabii ki ilk o denemeyecekti. Bir bakmak istedi, nasıl bir şey, o şey nasıl hissettiriyor, ondan sonra kalkardı o da. İlk gönüllünün tüm hareketlerini pür dikkat izledi, kötü bir şeye benzemiyordu. Yine de birkaç kişiyi daha bekledi. Zamanını, sıranın kendisinde olduğunu anlayana kadar gelen geçen herkesi izledi, arada bir sıkılıp camdan dışarı baktı. Karanlığı sevmiyordu hatta ondan korkuyordu ya, göğüs kafesinde kızı sıkan bir şeyler vardı işte. Bir şeyler karaladı, aklına gelen kafiyeli şeyleri yazdı, bir de birkaç akor kombinasyonu yaptı, şöyle boş bir vaktinde Ivan'a göstermek için. Gitarda ilerliyordu ve bunu çocuğa borçluydu, iyi bir şekilde gitar çalabilme yolunda adım attığını ve bunun onun sayesinde olduğunu hatırlatmak istiyordu, kardeşim dediği büyücüye. 

Zamanı geldiğinde yavaşça oturduğu sandalyeden kalktı. Sınıfın arkalarından önlerine doğru geçip profesörün yanına giderken şirin adama hafifçe gülümsedi. Kasenin başına geldiğinde nefesini verdi, tuttuğunu fark etmeden. Sınıfta göz gezdirdi, birkaç arkadaşı kendisine bakıyordu, Lulu'nun baş parmaklarını 'evet' şeklinde kaldırdığını gördü. Bu onu gülümsetti. Gerçekten de sınıfta bir kasvet havası vardı, karanlıktı bir kere. Bir an önce bu ortamdan kurtulmak için bıraktı kendini anılar denizine.


Gözlerini kırpıştırarak açtığında bir anda koyu mor elbiseli bir kadınla süet takımı olan bir adam dans ederek geçti önünden, hızlıca. Ne olduğunu anlayamadan bir çift de arkasından geçti. Kendi etrafında şöyle bir dönüp neler olduğunu anlamaya çalıştı. Kafasını hafifçe yukarı kaldırdığında mumları gördü, tıpkı büyük salondaki gibiydiler. Gözlerini gezdirmeye başladı salonda; altın varaklı süslemeler, şamdanlar, kahverengi-dore ağırlıklı duvar kağıtları, beyaz örtüleri yerlere kadar inen masalar, gösterişli ziyafet yemekleri, dans edip gülen insanlar ve en sonunda dört tahtı andıran koltuğun üzerine yerleşmiş dört ihtişamlı insan. Sanki balonun sahipleriydiler, büyük ihtimalle öyle olmalıydı. Bu kadar büyük ihtişam ancak krallara, kraliçelere layıktı. İkisi kadın ikisi erkekti, erkeklerden biri oldukça heybetli ve korkusuz duruyordu, üzerindeki kırmızı kıyafetle. Diğeri koyu yeşil üstüyle ve bakışlarıyla insana kendini kötü hissettiriyordu, başka tarafa bakmasına sebep oluyordu. Kadınlardan birinde lacivert, oldukça güzel kadifeden bir elbise vardı, kabarık bir tane. Saçlarının ortasına kondurduğu toka ile de güzel görünüyordu, gerçekten. Gözlerinde öyle bir parıltı vardı ki, zeki bir kadın olduğu her halinden belliydi. Ve en sonunda, kızılımsı sarı saçlı, yeşil sevecen gözlü, tıpkı binasının kurucusu Helg-

"Aman Tanrım Helga, bu sensin!" diye çığlığı bastı, burada ne olduğunu anladığında. Ellerini ağzının önüne kapattı, gözleri kocaman açılmış bir şekilde durdu öylece. Hemen oracıkta bayılabilirdi. O anda zıplamak, çığlık atmak, delicesine koşmak istiyordu tüm salonun etrafında. Gözleri hala kocamandı, ne yapacağını bilemeden çişi gelmiş küçük bir çocuk gibi kıpırdanıyordu olduğu yerde. Ama kimsenin ona bakmadığını fark etti, çığlığının ardından bile kimse istifini bozmamıştı. Tabi ya, diye geçirdi içinden. Sen yoksun ki burada akıllım.

Yani o anda en saçma şeyi yapsa bile sorun olmayacaktı, muhteşem! Hemen koştu idolüne doğru, saniyeler uzadıkça uzuyordu, sonunda ulaştığında kurucularına, yıllar geçmişti sanki. Kadın kızıl-sarı buklelerinin arasından sıcacık bir bakışla salonu inceliyor, zaten hep yüzünde olan gülümsemesi arada sırada gördüğü bir şeyle birlikte daha da büyüyordu. Sırtı dik, oturuşu oldukça nazikti. Elleri kucağında ondan bağımsızmış gibi narince duruyordu. Sarı ipekten elbisesi incecik beline tam oturmuş, bembeyaz omuzlarını açıkta bırakacak şekilde yerleşmişti Helga'nın üzerine. O kadar gerçek, o kadar muhteşemdi ki, kendini tutamadı Librea. Kelimeler boğazında düğümlenmiş, yaşlar göz pınarlarına gelmişti bile. Sevinçten ne yapacağını bilemeden kafasını kaldırmış genç kadına bakıyordu, hayatta en çok istediği şeylerden biri gerçekleşmişti işte! Ne yapabilirdi ki başka?

Yavaşça elini uzattı genç kadına, ona dokunmak maksadıyla. Tam o sırada renkler silindi, tekrar karanlığa büründü görüşü. Yine o kasvetli hava geri gelmişti, şimdi karşısında Helga değil Profesör Mills vardı, kendisine gülümseyen. Yine de yüzündeki gülümseme ve heyecan silinmemişti. Profesöre şirince gülümsedikten sonra sırasına doğru koştu, kalbi hala pır pır ediyordu, "Bunu görmeliydin, Lulu!" dedi heyecanla. Helga'yı en az kendisi kadar seven binadaşının, yoldaşının yanına vardığında ise, heyacandan tir tir titriyordu, halen daha.





 
[/dohtml]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pokemon
Yönetim
Yönetim
Pokemon


Mesaj Sayısı : 114
Kayıt tarihi : 05/08/13

Jo, puanlama. Empty
MesajKonu: Geri: Jo, puanlama.   Jo, puanlama. Icon_minitimePerş. Ocak 23, 2014 8:02 am

Puanınız: 96





# Betimleme: 27/30
# Akıcılık: 10/10
# Yazım Kurallarına Uyum: 10/10
# Sayfa Düzeni: 10/10
# Renklendirme: 5/5
# Kurgu: 24/25
# Uzunluk: 10/10

İyi rol oyunları!

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Jo, puanlama.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Profil Puanlama
» ÜNLÜ PUANLAMA
» Lana | Puanlama
» Avatar - İmza - İsim Puanlama.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Role Play Geçmişi-
Buraya geçin: