Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Zor Arkadaşlık

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Nicolas Joseph Bowie

Nicolas Joseph Bowie


Lakap : Nick diyebilirsiniz :)
Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 02/02/14

Özel
Rp Puanı:
Zor Arkadaşlık Left_bar_bleue88/100Zor Arkadaşlık Empty_bar_bleue  (88/100)

Zor Arkadaşlık Empty
MesajKonu: Zor Arkadaşlık   Zor Arkadaşlık Icon_minitimePerş. Şub. 06, 2014 12:34 am

Zor Arkadaşlık
Zor Arkadaşlık 5nqbkm - Nicolas Joseph Bowie --- Barcus Monarojnaki Rox - Zor Arkadaşlık Xcpzjp




Zaman: Bahar tatilinin ortaları.

Yer: Göl kenarı'nın Karanlık Orman'a yakın olan tarafı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicolas Joseph Bowie

Nicolas Joseph Bowie


Lakap : Nick diyebilirsiniz :)
Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 02/02/14

Özel
Rp Puanı:
Zor Arkadaşlık Left_bar_bleue88/100Zor Arkadaşlık Empty_bar_bleue  (88/100)

Zor Arkadaşlık Empty
MesajKonu: Geri: Zor Arkadaşlık   Zor Arkadaşlık Icon_minitimePerş. Şub. 06, 2014 1:06 am


    Elimdeki kitabı unutup gölün manzarasına dalmıştım. Hakkım vardı, masmavi göl ufuklarda karanlık orman ile buluşuyor, sonra da ağaçların uzun dalları hafif bulutlu gökyüzüyle birleşiyordu. Uçuşan kuşlar ile birlikte yetenekli bir ressamın yıllarını harcadığı bir tabloya benziyordu. Hogwarts'ı sevmemek mümkün değildi.

    Kitabıma geri dönmeden önce gerindim ve tam o anda arka tarafımda kalan çalıların çıtırdadığını duydum. Döndüğümde Barcus'u gördüm. Bazı derslerde adını duymuştum ama konuşmak yahut en azından selam vermek nasip olmamıştı. Neredeyse kimseye nasip olmamıştı aslında. Aynı sınıfta ve aynı binada olmasaydık adını bile bilmezdim. Aslında ona acımıyordum, anlıyordum. Birçok Ravenclaw böyledir, sessiz ve kimsesiz. İsimleri lazım değil, arada oldukça popülerler de çıkabiliyordu ama evet, çoğumuz böyleydik. Bu çocuk ise hepimizden biraz daha fazla asosyal. Bana benziyordu, III. sınıfa kadar hiç arkadaşım olmamıştı. Yalnızlık başka hiçbir şeye benzemiyordu. III. senemde bana selam veren çocuğa oldukça minnettardım.

    Neden ben de onun bana yaptığını bu çocuğa yapmıyordum? Bir selam ve biraz sohbet. En kötü ne olabilirdi ki. Kalkarken okul Ravenclaw armalı süveterimi düzelttim ve cübbemi çıkardım. Bence hava oldukça sıcaktı. Kitabımı da tek omuzuma aldığım çantama koydum ve çocuğa doğru yürümeye başladım. Oturduğu yerin hemen yanında devasa sayılabilecek bir ağaç duruyordu. Ağacın yanında da bir dize kuru çalılık.

    Yarım metre yanına oturdum ve "Selam. Ben Nicolas, sen de Barcus olmalısın." Dedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Tepki vermedi. Ben de elimi indirdim ve baktığı yöne baktım, doğruca karanlık ormanın içine bakıyordu. Sanki orada bir şey görmüştü ve gözünü ondan ayırınca kaybolacaktı. Ne çocuk ama. Bir an zihnine girmeyi düşündüm ama bunun pek de etik olmadığını farkına vardım. Hem yeteneğimi kullanınca başım feci ağrıyordu. Peki bir bilgiyi öğrenmek için illaki karşındakinin zihnine mi girmek gerek. "Nereye bakıyorsun öyle?" Diye sordum son derece masumane bir tavırla. Suratımı gülümsemeye zorladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Barcus Monarojnaki Rox

Barcus Monarojnaki Rox


Lakap : Shadow
Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 22/01/14

Özel
Rp Puanı:
Zor Arkadaşlık Left_bar_bleue89/100Zor Arkadaşlık Empty_bar_bleue  (89/100)

Zor Arkadaşlık Empty
MesajKonu: Geri: Zor Arkadaşlık   Zor Arkadaşlık Icon_minitimePerş. Şub. 06, 2014 7:02 am

Ders yine Barcus için bunaltıcı geçmişti. Bahar tatilinde bile çalışmak onun için iyi geçiyordu. Derslerden kalanlar sayesinde bilgilerini tazeliyordu. Ama öğrenciler değişemezdi. Bu yüzden yine bunalmıştı. Tek yapması gereken profesörden izin alıp sessiz sakin olan göl kenarına gitmekti. Profesörlerden izin almak onun için kolay olurdu. Her işini sınıftaki kişilerden bir adım önde yapması yetiyordu zaten. Çoğu kişinin neden bu kadar geriden geldiklerini anlayamıyordu. Profesörler gayet açık ve net konuşuyorlardı. Sadece dinlemek yeterli olacaktı ama herkes dedikodu yapmayı severdi. En son dayanamayıp elini kaldırdı. Anında ders profesörü başını kapıya doğru oynattı. Çok anlayışlı kişilerdi. Anında dışarıya çıkmak için kalktığında kendisiyle ilgili bir dedikodu daha yapıldığına şahit olmuştu. Çok büyük terbiyesizlikti ama bu sefer bir şey demeyecek kadar bunalmış haldeydi.

Binanın içinden çıktı ve ilk aklına gelen göl kenarına gitmek isteyerek yürümeye başladı. Yanında huzurla resim çizdiği defteri vardı. Hani gittiği yerde karanlık ormana yakın tarafında olması daha iyi oluyordu. Kimsecikler gidemiyordu korkudan. Nesinden korkuyorlardı ki acaba. Korkulacak varlıklar pek yoktu ona göre. Gölün kenarına giderken kısa ama çok dik bir yokuşu vardı ve bu yüzden her zaman dokunduğu ağaçtan destek aldı. Ağaca dokunduğu anda görü yeteneği sayesinde rahat bir şekilde buralarda biri olduğunu görebilmişti ama yüzünü değil sadece arkasından izleyebilmişti ilerleyişini. Büyük ihtimalle aynı yere gitmiş olacaktı ama umurunda olamazdı. 

Umursamadan oraya gitmeye devam etti. En sonunda vardığında çalılıklara basmasıydı büyük bir hışırtı çıkarması bir olmuştu. Bir anda ilerde oturan çocuk ona doğru baktı. Biraz şaşırmış gibiydi ve onu seyrediyordu. Bundan ne kadar nefret etse de aldırmadan her zaman oturduğu dev ağacın köklerine oturdu ve bacağının birini uzatıp diğerini hafifçe kıvırdı. Resim defterini görmemesi içinde yanındaki sık çalılıklara atmıştı. Bu daha iyiydi. Sonuçta kimsenin görüp aptalca yorumlarını yapmalarını istemiyordu. Sonuçta hep aynı şeyleri söylüyorlardı. Adam gibi eleştiri yapan yoktu. 

Bir anda bir görü gelmişti. Ormanın içinden daha önceden görmediği bir varlık geliyordu. At adamlar onu kovalamaları çok kötüydü. Çünkü at adamların biriyle problemi varsa dostlarını bile gözleri görmüyordu. Barcus gözlerini oraya dikmiş gelecek olan karmaşanın gelmesini bekliyordu. Çok fazla odaklanmıştı. Bir fısıltı gibi bir şey duydu birden. Daha sonra daha net bir şekilde o sesin aynısını duymuştu. "Nereye bakıyorsun öyle?" demişti gölün tam karşısında oturan çocuk. Barcus bir anda uykudan uyanmış gibi yanındaki çocuğa baktı ve "Asanı hazırlasan iyi edersin, Bize gelenleri fırlatmamız gerekiyor çünkü. Yoksa biz de arada kaynayacağız. Yazık olmasın. Daha yaşımız küçük sonuçta. Sen istiyorsan git ben ilgilenirim." dedi. Ne kadar ukalaca bir tavır takınmış olsa da onun işini zorlaştıracak birisini yanında istemiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicolas Joseph Bowie

Nicolas Joseph Bowie


Lakap : Nick diyebilirsiniz :)
Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 02/02/14

Özel
Rp Puanı:
Zor Arkadaşlık Left_bar_bleue88/100Zor Arkadaşlık Empty_bar_bleue  (88/100)

Zor Arkadaşlık Empty
MesajKonu: Geri: Zor Arkadaşlık   Zor Arkadaşlık Icon_minitimeCuma Şub. 07, 2014 6:12 am



    Bu çocuk benim göremediğim neyi görüyordu böyle. Tam sesimi biraz daha yükseltip sorumu tekrar soracakken "Asanı hazırlasan iyi edersin, bize gelenleri fırlatmamız gerekiyor çünkü. Yoksa biz de arada kaynayacağız. Yazık olmasın. Daha yaşımız küçük sonuçta. Sen istiyorsan git ben ilgilenirim." Dedi, nasıl bir saçmalıktı bu! Aslında biraz daha az inatçı veya daha az onurlu olsam arkamı dönüp gözlerimi devirir ve Ravenclaw ortak salonunda kitabımın geri kalanını okurdum. Çocuğun doğru söylediğini hissediyordum, peki bunu nasıl görmüştü? Gözleri mi çok keskindi yoksa bunu mu bekliyordu? Bunu biraz odaklanıp öğrenebilirdim ama şu an zaman yoktu.

    Çocuk gelen şeyin buraya varmasına çok az kaldığını biliyordu, dolayısıyla ben de biliyordum. Gerildim ve geriye doğru bir adım attım. Bu çocuk neden arkasını dönüp gitmiyordu ki? İçinde bir Gryffindor falan mı vardı sanki? Asamı çıkardım ve çocukla aynı hizaya gelebilmek için iki adım ileri gittim. Bir yandan da 'Ne vardı da bu çocuğa selam verdin? Sanki belalı birisi olduğu belli değil. Aptal seni!' Diye düşünüyordum kendi kendime.

    Kendimi en son böyle bir duruma düşürdüğümde annemle Hindistan gezisindeydim. Annemin gerdanlığı çalınmıştı ve ben inat edip hırsızın peşine düşmeseydim 2 ay ST. Mungo'da yatmayacaktım. Göz ucuyla Barcus'a baktım, hadi ama! Bu çocuk böyle cesur durabilirken ben nasıl geri dönüp kaçabilirdim? Korkak bir tavuk gibi! Tamam, kendimi biraz daha gaza getirirsem ben karanlık ormana doğru koşacaktım.

    Henüz on - on beş saniye geçmişken ben de sesleri duymuştum. Küçük adımların seslerini duyuyordum. Asamı daha da sıkı sardım ve sesin geldiği yöne, karanlık ormanın derinliklerine baktım. Ben ne olduğunu anlamadan ufak, kıllı bir cüce çıktı ve bize doğru koşmaya devam etti. Biraz yaklaşınca cüce olmadığını fark ettim, cin olabilirdi. Hayır cin değildi; cincüce olmadığı kesindi. Bize oldukça yaklaştığında anladım ki bu ne cin ne cüceydi. Annemin küçükken yanından ayrılmamam, ayrılırsam başıma kötü şeyler geleceği konusunda beni korkutmak için söylediği yaratıklardandı: bizarcıklar. Aslında anlattıkları işe yaramıştı. bu iğrenç yaratıklardan nefret ediyordum. Barcus'a göz ucuyla bir bakış attım, neden tepki vermiyordu? Asamı bize doğru gelen iğrenç yaratığa doğru hafifçe salladım ve "Distrain." Diye fısıldadım.

    Kıllı mahluk on adım ötemizde yere devrilip kaldı. Aslında şaşırmıştım, bu büyünün yaratıklar üzerinde etkili olduğunu yeni öğreniyordum. Tanrıya şükür işe yarıyordu. On dakika falan baygın kalacaktı sanırım, tabii büyü yaratıklarda ve insanlarda ayrı etki göstermiyorsa. Bu ihtimal beni tedirgin edince bir adım ileri attım ve asamı sertçe çevirerek salladım "Everta Statum!" Ceset gibi duran bizarcık havada birkaç takla attı ve karanlık ormanın girişine düştü.

    Derin derin nefes alıp veriyordum. Dizlerimden destek alarak eğildim. Böyle bir yaratığın Hogwarts'a böyle girebilmesi beni sinirlenmişti. Nasıl korunuyordu burası böyle? Asıl tuhafıma giden Barcus'un hiç istifini bozmadan asası hazır durması olmuştu. Gelen yaratığı neden durdurmaya çalışmamıştı? Aslında aklımda birkaç fikir vardı ama çok saçmaydı. Oldukça ileriyi görecek mutant gözleri yoksa? Doğruldum ve Barcus'un hala aynı yerde durduğunu gördüm.

    Nal sesleri mi? Hadi ama! Yapmayın! 'At adamlar olmasın, at adamlar olmasın,' diye düşünerek karanlık ormanın girişine baktım. İki tanelerdi. Çok uzun ve heybetlilerdi. Açıkçası kendimi hiç bu kadar savunmasız ve ezik hissetmemiştim. Önden gelen ve uzun, siyah saçlı olan at adam yerden bizarcığın bedenini hiç zorlanmadan aldı ve bize yaklaşmaya devam etti. Bundan sonrası açıkçası beni hiç mi hiç ilgilendirmiyordu. Korkak isem korkağım, kime ne? Birkaç adım geri attıktan sonra derin bir nefes aldım ve sanki bir sinema izler gibi izlemeye başladım. 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Barcus Monarojnaki Rox

Barcus Monarojnaki Rox


Lakap : Shadow
Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 22/01/14

Özel
Rp Puanı:
Zor Arkadaşlık Left_bar_bleue89/100Zor Arkadaşlık Empty_bar_bleue  (89/100)

Zor Arkadaşlık Empty
MesajKonu: Geri: Zor Arkadaşlık   Zor Arkadaşlık Icon_minitimeCuma Şub. 07, 2014 7:41 am

Çocuğun o küçük varlığa yaptığı büyü onu az da olsa etkilemişti ama bu ikinci büyü fazla kaçmıştı. Ama iyiydi. İkide bir Barcus' a bakması Barcus' u sinirlendirmişti. 'Ne var yani "wow" falan dememi mi bekliyordu?!' diye düşündü. İkinci büyünün fazlalık olması onu yormuştu. Büyüleri tamam bilebilirdi fakat iki büyü yerine sadece tek büyü kullanabilirdi. Ama daha fazla yorum yapamazdı. Sonuçta ona yardım etmişti. Fakat illa binasındakiler gibi davranarak birkaç adım geriye çekildi. 'Azcık rol yapsan ölür müsün?' diye düşünerek arkasına geçen çocuğa sinirli bir şekilde göz ucuyla baktı. Neyse ki sadece iki tane at adam vardı. O varlığı yerden bir iğneymiş gibi rahatça uzanıp aldı öndeki. Onlara bakarak onların yönüne doğru yavaş adımlarla yürümeye başlamıştı.

"Burada ne yapıyorsunuz siz?" diye bağırarak onların yanına gitmeye devam ediyordu. 'Süper!' diye düşündü arkasında duran çocuğa tekrar bakarak. "Rahat bir yer istedim. Karanlık orman sizin sayenizde çok harika." dedi Barcus. "Buranın yasak olmasının bir sebe..." at adamın sözü bitmeden Barcus ukala bi biçimde devam ettirdi yarım kalan cümleyi. "...bi var. Kötü varlıklar var? Evet biliyorum." dedi. At adam sinirlenmişti bu duruma. Karşısındaki büyük asil olan varlığa bu şekilde konuşması çok kabaydı. At adam şaha kalkarak ona zarar verecekti ki "Hayır. Ben at adamları seviyorum. Sakın elimde duran asamı senin gibi asil bir varlık üzerinde kullanmama izin verme." dedi. At adam ilk biraz düşündü ve daha sonra dayanamadı o ukala gözlerin onu seyretmesine. Karşındaki veledi ezmek için hareketine devam etti. Tam vurmak üzereydi ki Barcus sözlerini söyledi "Depulso" ve anında iki adım geriye itildi at adam. "Bu büyüyü çalışmam işe yaradı. Sadece nesnelere uygulanır sanıyordum ama pek de fark etmiyormuş anlaşılan." dedi tekrar Barcus. Anında yerden böbürlenerek kalkmaya çalışan at adama baktı. Barcus için karşındakinin büyük olup olmaması önemli değildi. Sadece tek bildiği şey vardı o da herkesin kendi için yaşadığıydı. Arkasındaki çocukta kendisi için yaşamak için onun arkasına geçmişti zaten. 

Daha sonra daha çok at adam geldi ve Barcus' a, tabi ki ardından yerden kalkmaya çalışan cinslerine baktılar. Kendi kendilerine çılgına dönmüşlerdi. Tam onlar da saldıracak iken arkadan bir ses geldi ve durdular. Arkadan biraz daha iri bir at adam geldi ve Barcus'a baktı şaşırarak "Kurea hemen yerden kalk ve sakın çocukla uğraşma. Kaç git." dedi sert bir şekilde. Barcus arkasına döndü ve defterini almak için tam çalılıklara eğilmişken yerdeki at adam kalktı. Burnundan soluduğu nefesiyle "Buna asla izin vermeyeceğim!" diyerek okunu hiç zaman kaybetmeden yayına tutturdu ve atışını yaptı. Bunu gören Barcus anında arkasına dönerek asasıyla bir manevra yaparak "Reducto" diye fısıldadı. Ona atılan ok anında ona gelmeden patladı. Ardından o kadar sinirlenmişti ki asasını tekrar kullanarak "İncarcerous" dedi sert bir dille. Bu onun bir anlığına gözünün kararmasına neden olmuştu. Anında defterini aldı ve asasını yerine koydu. Arkasındaki şaşırmış çocuğa bakarak "Galiba at adamlar ile sohbet etmek istiyorsun?" diye normal bir sesle konuştu. Çocuk çok şaşırmıştı ama yapacağı bir şey yoktu. Barcus inadına inadına at adamlardan oluşan kalabalığın ortasından geçti. Geçerken de en önde duran at adama üzülmüş gibi bakarak "Özür dilerim Leiro. Affet beni." dedi ve tekrar asasını çıkararak yerde yatan at adama bakmadan ona doğru uzattı. Ama halen Leiro'nun gözünün içine bakıyordu. Daha sonra yorgunluğunu hissettiğinden tekrar düşündü. Daha ölmek istemiyordu. Bu yüzden asasını geri koydu ve ikisi de ormanın içine daldılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicolas Joseph Bowie

Nicolas Joseph Bowie


Lakap : Nick diyebilirsiniz :)
Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 02/02/14

Özel
Rp Puanı:
Zor Arkadaşlık Left_bar_bleue88/100Zor Arkadaşlık Empty_bar_bleue  (88/100)

Zor Arkadaşlık Empty
MesajKonu: Geri: Zor Arkadaşlık   Zor Arkadaşlık Icon_minitimePaz Şub. 09, 2014 4:58 am





    Barcus bana korkak davranmamam gerektiğini tembihleyen bir bakış attı ve önüne dönüp at adamlara doğru yürüdü. "Burada ne yapıyorsunuz siz?" Diye soran at adama pek aldırmış gibi durmuyordu.

    Barcus bana bir bakış daha attı ve "Rahat bir yer istedim. Karanlık orman sizin sayenizde çok harika." Dedi. 'Umarım bana hava atmaya çalışmıyordur,' diye düşündüm ve gözlerimi devirdim.

    "Buranın yasak olmasının bir sebe..." At adam lafını bitiremedi çünkü Barcus çok bilmiş bir sesle onun lafını bölmüştü.

    "...bi var. Kötü varlıklar var? Evet biliyorum." Diye araya giren Barcus'u hiç bu kadar kolay konuşurken görmemiştim. Ne kabaydı ama, beynine seslenmeye çalışıyordum 'Dur, dur!' Ama geç kalmıştım, karşısındaki at adam heybetli bir şekilde şaha kalkmayı planlıyordu, aramızda neredeyse beş metre olmasına rağmen ben bile tedirgin olmuştum. Barcus "Hayır. Ben at adamları seviyorum. Sakın elimde duran asamı senin gibi asil bir varlık üzerinde kullanmama izin verme." Diye açıklama yapmaya çalıştı, halbuki durumu daha da kötüleştirmişti. At adam bir an düşündükten sonra Barcus'u böcek gibi ezmek için harekete geçti. Tam aklıma gelen ilk büyüyü yapmaya hazırlanırken Barcus beni çok şaşırtacak bir hızla "Depulso" demişti. At adam geriye doğru kayınca yutkundum. Aslında onlar Barcus'u öldürürken benim muhtemelen kaçacak zamanım olacaktı ama Barcus'un ölmesini istemiyordum, onun sözleriyle 'Yazık olmasın, daha yaşımız küçük sonuçta.'

    Barcus "Bu büyüyü çalışmam işe yaradı. Sadece nesnelere uygulanır sanıyordum ama pek de fark etmiyormuş anlaşılan." Derken at adam yerden kalkıyordu.

    Daha çok at adam mı? Hayır, ben daha fazla burada kalmak istemiyordum ama Barcus'u burada bırakırsam kesinlikle ölecekti ve ben kendimi suçlu hissedecektim, umurumda olduğundan değil ama yine de korkak olduğumu kabullenemezdim. Diğerlerinden açık ara daha büyük olan at adam, koyu renk yelesi ve yarısı örgülü dağınık saçları ile öne çıktı. Biraz geç kalsaydı diğer at adamlar Barcus'u parçalayacak gibi duruyorlardı. "Kurea hemen yerden kalk ve sakın çocukla uğraşma. Kaç git." Dedi, sesi de kendisi gibi heybetliydi.

    Her şey saniyeler içinde olup bitmişti. Barcus'un yere düşürdüğü at adam olan Kurea, Barcus'un çalılıkların orada kalmış olan kitabını almak için eğilmesini fırsat bilerek "Buna asla izin vermeyeceğim!" Diye bağırıp okunu gerdi ve saniyesinde Barcus'a attı. Ne de olsa ok bana atılmamıştı ve hareket etsem de oku yolundan saptıracak kadar hızlı değildim.

    Sanırım Barcus asa ve hız konusunda benden iyiydi, arkasını dönüp bir şeyler fısıldadı, tam olarak duymamıştım ama okun ona ulaşmadan havaya uçmasına şaşırmıştım. Ne yani, bu tür bir büyüyü yapacağına, oku sağa sola savuramaz mıydı? Ardından bana göre bile sınırlarını biraz daha aşıp "İncarcerous" dedi. Bana döndü ve yerdeki kitabını aldı, asasını da yerine koydu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi "Galiba at adamlar ile sohbet etmek istiyorsun?" Diye sordu, beni kandıramazdı: güçsüzlüğünü hissediyordum. Açıkçası yorgunluğunu düşününce bu kadar iyi durmasına bile şaşırıyordum. Canına susamış gibi at adam topluluğunun ortasına kadar yürüdü ve "Özür dilerim Leiro. Affet beni." Dedi. Ne yani? At adam liderini tanıyor muydu? Nasıl? Boş bir zamanımda bu çocuğun tüm zihnini okumam gerekiyordu. Asasını tekrar çıkarttı ve az önce iplerle az kalsın boğacağı at adama doğrulttu. Ama ölmek istemiyordu. Eğer bir büyü yaparsa at adamlar onunla birlikte beni de öldürecekti bu yüzden yapmayı planladığı büyüyü engellemek için birkaç adım attım.

    Barcus da çok belli ki vazgeçti ve asasını yine yerine koydu. Evet, çocuk iyiydi. Ölmesini istemiyordum. Olaya dahil olmak için biraz yaklaşmıştım ama Barcus arkasını dönmüş karanlık ormana ilerliyordu. Hadi ama, Ravenclaw'ın puanını düşürecekti, tatildeydik ama Hogwarts sınırları içerisinde bir öğrenci Hogwarts kurallarına uymalıydı. Durdurmak için arkasından ilerledim. bazı at adamlar beni yeni fark ettiklerini düşünüyorlardı. O kadar mı siliktim? Barcus'a yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.

    "Hey! Bekle. Geri dönmeliyiz, profesörlere bunları söylemeliyiz. Sana diyorum! Hadi ama!" Yanlış anlamayın, karanlık ormandan korkmuyordum, karanlık benim için korkutucu demek değildi. Ama bilirsiniz, hem eğitimime önem veriyordum hem de bu çocuktan daha korkak olmayı asla kabullenemezdim. "Dursana!" Diye bağırdım sonunda. Sonunda duymuştu -daha doğrusu ciddiye almıştı mı demeliyim?-.

    Arkasını döndü ve bana baktı. "Nereye gittiğindi sanıyorsun?" Diye azarlamaya başladım yanına giderken. Ne ironik! Yanına ulaştığımda "Bak, bence geri dönmeliyiz." Diye üsteledim. O hiç hız kesmeden yürümeye devam ediyordu. Etrafımızdaki yüksek ve korkunç ağaçlara baktım. Bu çocukla arkadaş olmayı düşünen beynimi ben!

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Zor Arkadaşlık
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: H O G W A R T S :: Okul Arazisi :: Göl Kenarı-
Buraya geçin: