Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 misunderstanding.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jacques Bratčikovaite

Jacques Bratčikovaite


Lakap : Jac for everyone.
Rp Sevgilisi : Çok eşlilikten yanayım ama.. Acting like a couple with Ocean. But she will be mine. Forever.
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 29/04/12

Özel
Rp Puanı:
misunderstanding. Left_bar_bleue97/100misunderstanding. Empty_bar_bleue  (97/100)

misunderstanding. Empty
MesajKonu: misunderstanding.   misunderstanding. Icon_minitimeCuma Şub. 07, 2014 7:20 am


The worst distance between two people is
misunderstanding.
jacques & ocean. mayıs 2013.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacques Bratčikovaite

Jacques Bratčikovaite


Lakap : Jac for everyone.
Rp Sevgilisi : Çok eşlilikten yanayım ama.. Acting like a couple with Ocean. But she will be mine. Forever.
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 29/04/12

Özel
Rp Puanı:
misunderstanding. Left_bar_bleue97/100misunderstanding. Empty_bar_bleue  (97/100)

misunderstanding. Empty
MesajKonu: Geri: misunderstanding.   misunderstanding. Icon_minitimeCuma Şub. 07, 2014 7:34 am



İnsanlar Jacques Bratčikovaite'i pek çok sıfatla nitelendirebilirdi. Çapkın, kıskanç, eğlenceli, korumacı, yarı alkolik... Liste uzayıp giderdi ama genç zampara ile aynı ortamda yaşayan hiç kimse ona sadık demez. Düzeltiyorum, demezdi. İşin aslı Jacques kimseye sadık olacağına dair vaatler bulunmamıştı. Onun kollarına gelen her genç kız hayallerini kendilerine saklamayı öğrenmişti. Adamın yakıcı tutkusu onları ezip geçerken genç adam onları umursamış ama sevmemiş, tutamayacağı sözler vermemişti. Etik kuralları düşünülünce adam suçlanamazdı. Bu yüzden kimse ona karşı kolay kolay bir kin besleyemezdi bir çapkın olduğu için. Çiftlerden uzak bile dururdu, sırf saçma sapan kavgaların arasına dahil olmak istemediğinden. Her ne kadar bir kadını elinde tutamamanın yalnızca erkeğin suçu olduğuna inansa da, gereksiz kavgalar için fazla saygındı o. Okul dışında sırf hoşuna gittiği için takım elbiseyle dolaşan bir genç adamdan bahsediyoruz sonuçta. Duruşu ve bakışı bile korku salmaya yeterdi adamın.  Buna karşın Jacques'e yakın olanlar adamın pek de korkulacak bir şeyi olmadığını bilirdi sinirli olmadığında. Sinirliyken... Kendisini kaybederdi. Saf bir nefrete dönüşürdü içindeki her güçlü duygu. Pişman olacağını bile bile kendisini durduramazdı. Ya karşısındakini incitirdi ya da kendisine zarar verirdi. Bu onun kim olduğuyla alakalı bir şeydi ve değişemiyordu. Sadık olma konusuna gelirsek, o aralar Hogwarts'ın dilinde tek bir dedikodu vardı. Genç adamın nasıl sadık bir sevgiliye dönüştüğü. Bu hâle gelen ilk çapkın değildi; Hogwarts buna alışıktı. Bir bir çapkınlarına veda ediyordu bu büyülü okul. Ancak eninde sonunda geri almasını da biliyordu bir kısmını. Krystof'a sinirliydi, adamla eline gerçekten kardeş olabilmek için bir fırsat geçmişti ancak adam her geçen gün eski haline geri dönüyor gibiydi. Bunun için onu suçlamak isterdi Jacques, Vera'yı savunabilmek... Nedense her hücresi bunun Vera ile alakalı olduğunu söylüyordu. İkizini kendisi bile göremez olmuşken, kim Krystof'u suçlayabilirdi ki başka kızlara bakıp durduğu için? Bu duruma göz yummazdı Jacques; hele ki Krystelle da onun yanındayken. İkizleri birbirlerini seviyorlardı ve iki çöpçatan, elinden geleni ardına koymamak nedir bilirdi.

Öte yandan delikanlı sinirle Slytherin ortak salonunu terk ederken aklında bu düşünceler yoktu. Aklında olan ve düşünmeden duramadığı tek şey Ocean'ın ihanetiydi. Alaycı bir gülümseme bile yayılmadı suratına. Kaşları çatılmıştı ve yakışıklı genç adam hiç olmadığı kadar korkutucu görünüyordu. Ocean'a onu sevdiğini söyleyeli yalnızca üç hafta olmuştu. Aşk, tutku, sevgi sözcükleri ve sevişmelerle geçen üç haftanın ardından karnına yumruk yemiş gibi hissediyordu Jacques şimdi. Küçük kaltak nasıl da kandırmıştı adamı, nasıl da masumca bakmıştı suratına. Dokunuşlarından ürpermişti başta, kaçıp gitmişti. Merlin aşkına, kız onun gözlerine baka baka onu sevdiğini söylemişti. Gözyaşlarını tutamamıştı. Bunların yalan olduğuna inanamıyordu Jacques. Kız gerçekten de müthiş bir rol yeteneğine sahip olmalıydı, adamı bile kendisine inandırdığı için. Ocean, Jacques'i kendisine aşık etmeye çalışan ilk insan değildi. Aşık etmeyi başarmış tek insandı. Bir seksen altı boyundaki kaslı genç adam uzun adımlarla koridorda hızla ilerlerken kendisine selam veren Aiden'ı görmedi bile. Ona seslenen Jack'i de cevapsız bıraktı. Jack'i görünce öfkesi daha da büyümüştü. Genç delikanlıyı görmek Natalia'nın sözlerini aklına getirmişti çünkü. Stephan sizin oyununuzu biliyordu ki Jacques, o bir kızın kendisini sevip sevmeyeceğini anlayabilecek kapasiteye sahip. Bu kadar küçümsememelisin. Onun yerinde sen olsan anlamaz mıydın? Miloslova'nın haşin kızı bunları Jacques'i sinir etmek için söylememişti. Hayır, kız bunu söylerken yalnızca ağabeyinin Ocean'a hiçbir zaman ilgi duymadığını açıklamaya çalışıyordu. Ondan bunu istememişti delikanlı ama Natalia, adamın Stephan'a bakışlarını görmüş, bunu açıklayarak ikilinin arasının bozulmasını önlemeye çalışmıştı. Öfke krizi adamın bedeninin titremesine neden oldu. Kendisini masum olduğuna inandıran dilberin bahçede arkadaşlarıyla, Stephan'ın da içinde olduğu arkadaşlarıyla, oturduğunu biliyordu. Madem seyircileri olsun istemişti, istediğini alacaktı.

Bahçe kapısını iterek geçtiğinde bu defa yanlışlıkla tanık olduğu konuşma vardı zihninde. De Laurentis kızı onu görmemişti ve yanında duran Ocean ile sohbet ediyordu. Bu dünyadaki en güçlü duygu kıskançlıktır Ocean. Erkekleri kıskandır ve hepsi egoları altında sürünerek sana gelirler. Ocean, genç adamın sevgilisi bu laflara gülerek karşılık vermişti. Ne güzel de gülüşü vardı. İnci gibi dişlerini gösterir, bir peri masalından çıkma gibi gülümserdi. Ona bakarken yanında olduğu için ne kadar şanslı olduğunuzu düşünürdünüz. Jacques defalarca onun kollarında uyuyuşunu izlemiş ve içinden benim diye düşünmüştü. Tüm bu güzelliğin kalbi bana ait. O benim. Ben onunum. Bu düşünce adamı çıldırtabilirdi ama daha önce hiç kimsenin sevgisine muhtaç olmadığı kadar muhtaçtı genç adam Ocean'ın sevgisine. Onun sevgisiyle kendisini kusursuz hissediyor, başka hiçbir şeyi dert etmiyordu kendisine. Onu sevdiğini anladığı günü düşünüp düşünüp duruyordu. Bunun olacağına ihtimal vermemişti ama tüm bu Stephan'ı kıskandırma planının sonunda, küçük cadı Jacques'in kalbini çalmıştı. Nasıl da işgüzar bir yalancıydı! Jacques su savaşının olduğu gün kızın tek planının Stephan'ı kıskandırmak olduğunu biliyordu. Bundan keyif bile almıştı en başta. Kabullenmiş, kızı da gıcık etmeyi ihmal etmemişti. Ardından kız onun karşısına geçip artık Stephan'ı umursamadığını kalbini adama kaptırdığını söylemişti. Jacques kaçmıştı. Ve yeniden bir güve gibi onun alevine çekilmişti. Şimdiyse yapbozun parçaları birleşiyordu. Kimse bir binaya boş yere seçilmez, demişti Gabriel, Aiden'ın Ocean ile ilgili yaptığı Ocean Slytherin olmak için fazla tatlı yorumuna. Haklıydı. Ocean eğer iddia ettiğinin yarısı kadar bile saf olsaydı, burada olmazdı. Buradaki hiç kimse bir melek değildi. Ocean neden istisna olacaktı ki?

Mayıs ayına girmiş olmalarına rağmen bulutlar hâlâ gökyüzündeydi ve hava kesinlikle kasvetliydi. En az adamın iç dünyası kadar. Onu gördüğünde kızın kahkaha atmakta olduğunu fark etti Jacques. Bakışlarını ona kilitlemişti yalnızca. Ocean'ın onu görüp gülümsemesi uzun sürmedi. Adamın kalbindeki tüm acıları dindirebilecekmiş gibi duruyordu orada. Tüm düşüncelerini unutup onu öpmek istedi delikanlı. Kızın ona sarılırken yaşadığı hisler kalbine saplandı ama buna izin vermedi. O bir yalancıydı. Kendisini böyle salak yerine koyamazdı. Onu gören kız ayağa kalktı ve sarılmak için kollarını açtı. Başlangıçtaki utangaçlığını nasıl da aşmıştı... Tüm diğer kızları unutturmuştu adama yatakta. Öpüşleri bile tutkuluydu kızın. Ona sarılmadı Jacques. Kolunu sertçe kavrayarak kendisine çevirdi. O an, kızın Stephan'ın yanı başından kalktığı gerçeğiyle de yüzleşti. Parmakları kızın bileğini biraz daha sıkarken kız ahladı. "Aşkım, canımı acıtıyorsun." Aşkım mı? Aşkını istemiyordu onun genç adam. Adamın aşkına ihanet etmişti Ocean. Adamın kafasında her şey açıktı. Stephan'ın gerçeği bildiğini anlayınca, yapmacık bir kıskandırmanın işe yaramayacak olduğunu öğrenmiş olmalıydı. Böylece b planına geçmiş, Jacques'i de buna inandırmakta bulmuştu çareyi. Bu plana kendisine öfkeyle bakmakta olan Gianna'yı da hesaba kattığına şaşırmazdı Jacques. Elbette kıza bu fikri o vermiş olmalıydı. Şeytan. Ocean'ın Jacques'in kendisine aşık olmasını bekleyeceğini düşünmezdi genç adam ama eğer bu kadar iyi bir oyuncuysa, elbette düşünebilirdi ve başarmıştı da. Onun malikanesinin önünde yağmurun altında ona yağmurda yalvarırken ne kadar da mutlu olmuştu kim bilir. Tüm o laflar... Hepsini sadece Jacques onu severse bunun Stephan'ı gerçekten kıskandırıp, onu sevmesini sağlayacağını düşündüğü için yapmıştı.

"İnsanların canını yakmayı ne zamandır umursuyorsun, aşkım?" dedi abartılı bir vurguyla. Ocean şaşkına dönmüştü. Demek ki adamın öğrendiğini bilmiyordu. Elbette bilmiyordu! Jacques'in aklını başına getiren Svetlana olmuştu şüphesiz. Kız Jacques'e gelerek Stephan'ın Ocean'dan hoşlandığını, Ocean'ın başından beri planının bu olduğunu söylemişti. Şimdi bir köşede oturmuş gülüyordu. Başka bir durumda olsa inanmazdı buna. Öfkeli bir kadının yapabileceklerini bilirdi genç adam. Oysa Natalia'nın sözleri, Gianna'nın tavsiyeleri... Her şey yerine uyuyordu. Ocean onu kullanmıştı. Genç adam onu delicesine severken. "Ah lütfen, bana hiçbir şeyden haberiniz yokmuş gibi bakmayın. Bayan Stidolph insanlara güzel gülümsemeler saçmayı çok sever. Sonra çok güzel yalanlar söyleyerek insanları kandırmaktan da büyük zevkler alır. Rol yapmanın senin için bu kadar kolay olduğunu bilseydim bir tiyatro kursuna yazılmanı önerirdim tatlım." Kız şaşkına dönmüş bir şekilde bakarken delikanlı eğer biraz sakin olup düşünebilseydi kızın gözlerindeki bakışın ne anlama geldiğini bilirdi. Oysa bir kere kendisinden geçmişti ve bunu fark etmedi. Kız korku içerisinde onun ismini mırıldandığında elini çekti genç adam onun bileğinden. Bu kadar maskaralık yeterdi. Miloslov kendisine kaşlarını çatmış bakarken onun önünde rezil etmeyecekti kendisini. "Şimdi izninizle, bu mutlu çiftin konuşması gereken özel mevzular var. Gerçi çift denilebilirse. Biz birbirimizi hiç sevmedik değil mi hayatım?" Gianna ile göz göze geldiğinde ona bakarak sözlerini tamamladı. "Neyse ki biz Slytherin erkekleri sadık olmamak konusunda pek başarılıyız. Karşımızdakiler tatmin duygusu veremiyor kimi zaman. Gerçi bunu en iyi sen bilirsin De Laurentis. Her neyse, size keyifli sohbetler," dedi ve belinden tuttuğu gibi kucağında çırpınmakta olan Ocean'ı sürüklemeye başladı. Erkeklerin ayağa kalktığını görmese de haykırdı Jacques, arkası dönük. "Gelmeyi aklınızdan bile geçirmeyin." Ne olduğunu görmedi. Neredeyse yasak ormana kadar sürükledi sessizce Ocean'ı. Kız kendisine gözünde gözyaşları ile bakıyor, öfkeyle soluyordu. "Ah lütfen şimdi ağlama. Bu numaraların artık sökmüyor. İstediğini elde edebildin mi bari? Stephan senden hoşlanıyor mu?" Aşk dolu üç haftanın ardından, kızın gözlerinden akan yaşları görünce içi cız etti genç adamın. Kızı sarılıp koynuna bastırmak, gözyaşlarını silmek istedi. Tüm bu yaptıklarına rağmen tek istediği onu teselli etmekti ve bu kayıtsız görünen, yalanlar savuran adamı öldürüyordu. Ya da belki de... Ocean onun kalbini kırdığında çoktan adamı öldürmüştü.  



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ocean D. Stidolph

Ocean D. Stidolph


Lakap : Di, Dia
Rp Sevgilisi : Jacques is mine bitches!
Mesaj Sayısı : 67
Kayıt tarihi : 20/04/13

Özel
Rp Puanı:
misunderstanding. Left_bar_bleue99/100misunderstanding. Empty_bar_bleue  (99/100)

misunderstanding. Empty
MesajKonu: Geri: misunderstanding.   misunderstanding. Icon_minitimeCuma Şub. 07, 2014 10:19 am

Ellindeki kitapları sıkıca kavramış, kalabalık koridorda Stephan ile birlikte ilerlerken; genç adamın Svetlana'ın etrafında dolaşmasının ona ne kadar rahatsızlık verdiğinden bahsediyordu. Eh, sonuçta haksız sayılmazdı ki işin aslı Svetlana'nın etrafta dolaşmasından herkes rahatsızdı Ocean kızla çok samimi olmamaya özen gösteriyordu ancak Gianna için elbette aynısı geçerli değildi. Gianna kızla yakınlaşıyor, sırlarını dinliyor daha sonra Ocean'a gelip Svetlana'yla dalga geçiyordu. Elbette bundan Stephan'a bahsetmeyecekti. Genç adamın rahatsız olmayacağına emindi ancak bilmesi gerekmiyordu sonuçta. Yalnızca genç adamı dinliyordu. Son zamanlarda aralarının daha iyi olduğunun farkındaydı. Stephan'dan artık kaçmıyordu aksine ortak salonda Jacques ile geçirdiği vakitlerin dışında Stephan'a yapışıyor ve onu Svetlana'nın bakışlarından kurtarmaya çalışıyordu. O kız tam bir şeytan! Genç adamı çok seviyordu kesinlikle buna şüphe yoktu yalnızca sevgisi farklı bir yöne kaymıştı ya da zaten öyleydi ancak Ocean hislerini doğru anlayamamıştı. Sihir Tarihi dersliğinin önüne geldiklerinde Ocean durdu. "Gianna'yı alıp geliyorum ben bahçeye." dedi ve arkadaşının yanından ayrılışını izledi. Jacques'i görme umuduyla gözleri etrafı taradı ancak burada değildi, zindanlarda olmalıydı. Belki de o da bahçede arkadaşlarıyla birlikteydi. Bir insanı bu kadar çok sevebileceğine imkan vermezdi Ocean. Genç kız çocukluğundan beri duygularını yoğun yaşayan bir insan olmuştu ancak bu sevgi çok çok başkaydı. Çok daha yoğundu.

Kapı açılıp en önde Gianna çıktığında kıza gülümseyerek baktı. Okulda Gianna'yı seven insanlar çok hemde çok azdı ancak Ocean kendisini bildi bileli Gianna hep hayatındaydı. İki yakın arkadaş olan babaları sayesinde birlikte bir çocukluk geçirmişlerdi ve kızın kimsenin bilmediği şeylerini biliyordu. Jacques ile olan ilişkilerinde de pek çok yardımını görmüştü kızın. Kendisinden en az beş santim uzun olan arkadaşının koluna girdi ve birlikte merdivenlere doğru yürüdüler. "Herkes sanıyorum ki bahçe de Stephan az önce gitti, Giovanni'nin dersi olmadığına göre bahçededir." Gianna sormadan kızın aklında ki soruyu yanıtlamıştı Ocean. Karmaşık bir insan olsa da kimi zaman Ocean için anlaşılır birisi oluyordu. "Stephan'ı dinlemelisin, Svetlana'nın varlığından fazlasıyla rahatsız." Gianna büyük bir kahkaha attı, Ocean'da gülümsemesiyle katıldı ona. İnsanlarla dalga geçmezdi pek ancak elbette Ocean içinde istisnai durumlar oluyordu. Tanrı aşkına o bir aziz değildi sonuçta ve bir Slytherin'di ki Seçmen Şapka'nın hata yaptığı hiç görülmemiştir. Belki Hogwarts'ta ki diğer Slytherin öğrencilerinin aksine daha sakin sayılabilirdi. Her an değil yalnızca sinirlendiği zaman tehlikeli bir insan oluyordu diğerleriyle arasında ki farklardan biri buydu. "Haksız olduğunu söyleyebilir misin? O kız tam bir sülük gibi yapıştı bize önceden tanışıklığımız var diye katlanıyorum ona ancak bu pek fazla sürmeyecek mezun olmama az kaldı zaten, ondan sonra bir daha bulamaz beni ve umarım bir an önce evlenir bizde rahatlamış oluruz." Gianna çok ciddi bir şekilde konuşmuştu ancak Ocean kıkırdamasına hakim olamamıştı. Evlilik Ocean gibi romantizm aşığı ve duygusal bir kız için söz konusu dahi olmaz iken- eh elbette hayal etmiyor değil arada- Svetlana'nın tek arzusuydu büyük ihtimalle. Ondan büyük arzusu ise damadın Stephan olmasıydı ki bu elbette mümkün değildi.

Hareketli merdivenlerden inerken Gianna Ocean'a doğru döndü. "Söyle bakalım aşk böceği sevgilinle aran nasıl?" Gianna'nın merakı sesinden anlaşılıyordu. Genç kızın yüzüne yayılan gülümseme kesinlikle bilinçli olmuş bir şey değildi. Jacques'i düşündüğü ya da onun hakkında konuştuğu her an yüzünde böyle aptal bir ifade yer alıyordu ve buna aşk deniliyordu. Her şey gerçekten harika gidiyordu. Daha sonradan öğrenmişti ki o gün Jacques'e evinin adresini veren Gianna'ydı. Bunun için kıza minnettardı ve elbette mutluluklarında payı da büyüktü doğal olarak. Jacques'in bir şekilde evini bulacağını biliyordu aslında ama işin içinde Gianna'nın olması kızı mutlu ediyordu işte. Ocean çok mutlu bir yandan da çok tedirgindi her şeyin bu kadar güzel gitmesine alışık değildi. Kendi annesi tarafından terk edilmişti sonuçta Jacques tarafından mı terk edilmeyecekti. Tanrı biliyor ya en büyük korkusu buydu kızın. Jacques'in ondan uzaklaşmasına dayanabilir miydi? Gerçekten bilmiyordu. İnançlı bir insan sayılırdı ancak kiliseye gitmek dua etmek pek Ocean'a göre değildi. Son zamanlarda çoğu kez Tanrının adını anar olmuştu ondan Jacques ile aralarına kimseyi sokmamasını diliyordu. Etrafta dolaşan fısıldaşmaları duyuyordu kimisi Jacques'in yanına hiç yakışmadığını söylerken kimisi Jacques’in ona sadık olmadığını başka kızlarla gününün gün ettiğini söylüyordu, eskiden ise Jacques’in yalnızca Ocean ile eğlendiğini söylüyorlardı. Diğer söylenenler gibi zamanla hepsi unutulacaktı ve zaten Ocean bu söylenenlere kulak asmıyordu. Çünkü doğru olmadığını biliyordu. Neredeyse her saniyeleri birlikte geçerken ne ara başka bir kadının koynuna gidebilirdi ki? Ayrıca Jacques’e güveni tamdı. Kim ne söylerse söylesin ona inanamazdı. Jacques’e güveniyordu, bu sevgiden daha önemliydi belki de. Birini sevmek, ona aşık olmak kolaydı aslında zor olan o kişiye güvenebilmekti. Ve Ocean zor olanı başarmış , sevgilisine karşı sonsuz bir güven sahibiydi. “İyi, hem de çok iyi. Bu beni biraz korkutuyor, bozulacak diye çok korkuyorum Gianna.” Gianna gözlerini devirip kolunu Ocean’ın omzuna attı. “Şimdi saçmalamayı kesmeni rica ediyorum senden Ocean! Bunca insan arasında zeki ve mantıklısın diye seninle arkadaşlık ediyorum. Aranız bozulmayacak o sana aşık bu her halinden belli oluyor.”

Evet, aşıktı bunu biliyordu ve buna olan inancı tamdı. İçi birazcık rahat ediyorsa bu yüzdendi zaten. Bahçeye çıktıklarında erkeklerin toplanmış sohbet ettiğini gördü Ocean. Geçen ay yavaş yavaş tohum veren şimdi ise rengarenk çiçekleri üzerine barındıran yeşilliğin arasında dolandırdı ela rengi gözlerini arkadaşlarının yanına giderken. Boşta olan eliyle saçlarını kulağının arkasına itti. Sevgilisini burada da bulamamıştı. Nerede olduğunu merak etmişti. Acaba zindanlarda mıydı? Şimdi gitse kızarlar mıydı? Stephan ve Giovanni bir şey demezdi ancak Gianna kızardı. Genç adamların yanına geldiklerinde Gianna ikizine sarıldı ve Stephan’ın yanında oturan Ocean’ın yanında yerini aldı. Ocean’ın gözleri inatla bahçeyi tararken ayaklı belayı gördü ve bakışları direkt olarak Stephan’a kaydı onun fark edip etmediğini anlamak için. Giovanni ve Gianna ile daldığı sohbetten anladığı kadarıyla fark etmemişti. Svetlana yanlarına gelip herkese selam verdiğinde Ocean yalnızca gülümsemekle yetindi. Gitmesini umdu ancak o tam tersini yapıp yanlarına oturdu. Stephan kızı aldırmadan sohbetine devam ediyordu ve bunun Svetlana’yı sinir ettiğini anlayabiliyordu. Ocean’da ortada konuşulan konuyu dinleyip arada dahil oluyordu. Konuya iyice adapte olup anlatılanlara gülerken Gianna kızı hafifçe dürttü ve bir yeri işaret etti. Gianna’nın işaret ettiği yere baktığında onlara doğru yürüyen Jacques’i gördü ve anında kalbinin hızlandığını hissetti. Ayağa kalkıp genç adama sarılmak için kollarını hafifçe açtı ancak beklediği karşılığı bulamadı. Genç adam kıza sarılmak yerine bileğini kavramış ve kızın afallamasına neden olmuştu. Ne olduğunu anlamazken hissettiği tek şey acıydı. Bileğinde ki acı.Genç adam öyle sert bir şekilde tutuyordu ki bileğini her an gözleri dolabilirdi. “Aşkım, canımı acıtıyorsun.”

"İnsanların canını yakmayı ne zamandır umursuyorsun, aşkım?" Genç adamın sözlerine anlam veremezken yalnızca şaşkın bir şekilde bakabiliyordu suratına. Ne demekti şimdi bu? "Ah lütfen, bana hiçbir şeyden haberiniz yokmuş gibi bakmayın. Bayan Stidolph insanlara güzel gülümsemeler saçmayı çok sever. Sonra çok güzel yalanlar söyleyerek insanları kandırmaktan da büyük zevkler alır. Rol yapmanın senin için bu kadar kolay olduğunu bilseydim bir tiyatro kursuna yazılmanı önerirdim tatlım."Hiç bir şey anlayamıyordu Ocean. Jacques'a ne olmuştu neden böyle konuşuyordu hiç birine anlam veremiyordu işte. "Şimdi izninizle, bu mutlu çiftin konuşması gereken özel mevzular var. Gerçi çift denilebilirse. Biz birbirimizi hiç sevmedik değil mi hayatım?" Birbirimizi hiç sevmedik mi? Gerçekten kafası karışmıştı Ocean'ın. Nasıl birbirlerini sevmediklerini söyleyebilirdi. Ocean ona delicesine aşık iken hele. "Neyse ki biz Slytherin erkekleri sadık olmamak konusunda pek başarılıyız. Karşımızdakiler tatmin duygusu veremiyor kimi zaman. Gerçi bunu en iyi sen bilirsin De Laurentis. Her neyse, size keyifli sohbetler," Ocean'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı az önce Gianna'ya söylediği şey şaşkınlığına şaşkınlık katmıştı sadece. Hayır, kesinlikle arkadaşıyla böyle konuşmasına izin veremezdi bir şeyler söylemek için ağzını açacaktı ki kendisini Jacques'in kucağında bulunca hiç bir şey söyleyemedi. Yalnızca onu bırakması için çırpınırken arkadaşlarının ayağa kalktığını gördü. "Gelmeyi aklınızdan bile geçirmeyin." Yasak Orman'ın girişine geldiklerinde sonunda Jacques durmuştu. Sonunda genç adamın konuşacağını umuyordu. Her şeyin mantıklı bir açıklamasının olduğunu umuyordu sadece. Ancak gözlerinden akan yaşları durduramamıştı. "Ah lütfen şimdi ağlama. Bu numaraların artık sökmüyor. İstediğini elde edebildin mi bari? Stephan senden hoşlanıyor mu?"

Ah hayır, bunu sormuş olamazdı. Böyle saçma bir şeyi sormuş olamazdı. Ayrıca neden bu kadar acımasızca davrandığını çözememişti hâlâ. Ocean'ın numara falan yaptığı yoktu. Jacques nasıl böyle düşünebilirdi? Söylediği hiç bir şeyi anlamazken genç adama nasıl cevap verebilirdi ki? Ağzını açtığı anda öfkesini kusacağından korkuyordu bu yüzden kendisini tutmaya ve biraz sakinleşmeye çalışıyordu. Bütün bu davranışları ve ona karşı sarf ettiği sözler yalnızca Ocean'ı üzmüş ve sinirlenmesine neden olmuştu. Hak etmediği bir muamele görüyor olması kızı iyice delirtiyordu. "Gerçekten ne saçmaladığın hakkında bir fikrim yok Jacques!" Sesi tahmin ettiğinden de yüksek çıkmıştı ancak istediği gibi sert değildi nasıl olabilirdi ki? Gözlerinden yaşlar akarken ve bu kadar kırılmışken nasıl sert davranabilirdi? Bu Ocean'ın başarabileceği bir şey değildi. "Bütün bu yaptıkların neden yapıyorsun bilmiyorum ama hak etmediğim bir muamele gördüğüm kesin. Bana nasıl Stephan senden hoşlanıyor mu diye sorabilirsin? Bunun mümkün olmadığını bilmiyor musun? En önemlisi benim yalnızca seni sevdiğimi bilmiyor musun?" Konunun Stephan ile ilgili olduğunu düşünüyordu garip olanda buydu Stephan nasıl Jacques'i böyle sinirlendirebilmişti ve ayrıca nasıl Stephan'ın Ocean'dan hoşlanabilecek olduğunu düşünebilmişti. Cevaplanması gereken bir çok soru vardı ama Jacques'in yüzüne baktıkça sinirleri daha da geriliyor ve hiç bir şey duymak istemiyordu. "Hangi cürretle beni arkadaşlarımın ve bütün bahçenin ortasında böyle rezil edebilirsin?" Adeta haykırmıştı Ocean belki de hayatı boyunca sesi hiç böyle çıkmamıştı. Biraz olsun kendisini toparlayabilmiş ve gözlerinde ki yaşları silmişti. "Nasıl olur da arkadaşımla böyle haddini bilmez bir biçimle konuşabiliyorsun Jacques? Sana ne olduğunu anlayamıyorum. Seni ne bu kadar hiddetlendirdi bilmiyorum. Yalnızca daha fazla bana yalancı bir sürtükmüşüm gibi davranmana katlanmak istemiyorum." Asla Jacques'e yalan söylememişti. Söylemezdi de. Jacques'in her zaman ona karşı dürüst olmasını isterken genç adama karşı öyle davranmamak Ocean'ın yapacağı bir şey değildi. Yaşların gözlerine tekrar hücum ettiğini hissetti. Kendisine hakim olamıyordu işte çünkü çok kırılmıştı. "Benim ne kadar incittiğinin farkında bile değilsin."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacques Bratčikovaite

Jacques Bratčikovaite


Lakap : Jac for everyone.
Rp Sevgilisi : Çok eşlilikten yanayım ama.. Acting like a couple with Ocean. But she will be mine. Forever.
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 29/04/12

Özel
Rp Puanı:
misunderstanding. Left_bar_bleue97/100misunderstanding. Empty_bar_bleue  (97/100)

misunderstanding. Empty
MesajKonu: Geri: misunderstanding.   misunderstanding. Icon_minitimeCuma Şub. 07, 2014 1:51 pm



Kızın kendisiyle savaştığını görebiliyordu Jacques. Küçük yalancı şimdi nasıl bahaneler arıyordu acaba? Ağlamaya devam mı edecekti yoksa adama saldırmaya mı başlayacaktı? Elbette kabullenmeyecekti, bunu kabullenmeyecek kadar akıllıydı. Adam olduğu yerde yıkılmaz bir dağ gibi duruyordu ancak bacaklarına zor gelir olmuştu ayakta durmak. Ocean kendisine hayal kırıklığı dolu bir bakış atarken bakışlarını ondan kaçırdı genç adam. Onun kendisini bu bakışlarla kandırmasına bir kez daha izin veremezdi. Seni ne kadar sevdiğimi tarif etmek isterdim. Oysa yapamıyorum, demişti Ocean ona daha bir hafta önce tam olarak köşedeki ağacın altında otururlarken. Kızın küçük suratını avucunun içine alıp tarif etmesine gerek olmadığını söylemişti ona. Zaten bildiğini. Kız homurdandığında ise gülmüştü Jacques ve ona uzun bir öpücük verdikten, kendi vücuduna kabaran tutkusuyla işkence ettikten sonra ona olan aşkını tarif etmeye çabalamıştı Jacques. Seni sensiz olmaktan korkacak kadar çok seviyorum sevgilim, demişti ona adam ve kız öylesine duygulanmıştı ki kendisine sıkıca sarılmıştı. Yalan aşklara tanık olmuştu genç adam ancak böylesine kendisi bile cesaret edemezdi. Hata yaptığını ilk gün anlamalıydı. İlk gün terslemeliydi kızı ve yoluna devam etmeliydi. Aşk ona göre değildi işte, bunu bilmiyormuş gibi gerçekten aşık olabileceğini düşünmüştü. Salaktı. Salağın tekiydi Jacques. Karşısında bir yaprak gibi titreyen kıza karşı zaafı olan, bir yandan onun canını yakmak isteyen, öte yandan onu her şeyden korumak isteyen bir salaktı. Kendisinden bile korumak istiyordu onu. "Gerçekten ne saçmaladığın hakkında hiçbir fikrim yok Jacques." Bilmiyormuş gibi davranmayı seçmişti demek? Böyle oynamak istiyorsa kendisi bilirdi. Dişlerini birbirine kenetleyen adam adeta sinirini etrafına yayarken kız sesini yükseltti, adamın daha önce hiç tanık olmadığı kadar. "Bütün bu yaptıkların neden yapıyorsun bilmiyorum ama hak etmediğim bir muamele gördüğüm kesin. Bana nasıl Stephan senden hoşlanıyor mu diye sorabilirsin? Bunun mümkün olmadığını bilmiyor musun? En önemlisi benim yalnızca seni sevdiğimi bilmiyor musun?" Hahladı adam ve küçümser bir tavırla güldü. Kıza tepeden bakarken hiç olmadığı kadar uzak görünüyordu şimdi her şey. "Hangi cüretle beni arkadaşlarımın ve bütün bahçenin ortasında böyle rezil edebilirsin?"

Hangi cüretle beni kandırmaya cesaret edersin diye düşündü Jacques. İçinde kıza karşı ayrı bir hayranlık doğdu birden. Böylesine güzel bir oyunculuk takdiri hak ediyordu elbette. Ne olacağını sanmıştı ki Ocean? Stephan onun kollarına koşarak geldiğinde Jacques'e yalnızca el sallayıp uzaklaşabileceğini mi? Jacques sağ kalmasını başarırdı, kimse onunla dalga geçmeye cesaret edemezdi ancak arkasından dolanacak laflar belliydi. Aşk onun gözünü kör etti ve aldatıldı. Zavallı çocuk. Ellerini pantolonun cebine sokmuş olan genç adam bir konyak aradı yanı başında. Şu anda o kadar çok isterdi ki bir içki olmasını, kaymak birasına bile razı olabilirdi! Bedeni alkolü ararken cebindeki sigarasını hissetti. Ocean inatla bunun zararlı olduğunu söylemiş ve adamı vazgeçirmek için elinden geleni yapmıştı. Alkol nasıl bir tutkuysa, sigaraya da en az onun kadar bağımlıydı Jacques ve kızın bu çabaları bile adamı yıldıramamıştı. Jack ve Krystelle'ı bile alıştırmıştı lanet merete adam. Oysa Ocean'a bir söz vermişti. Onun yanında içmeyecekti. Artık verilen sözlerin değeri kalmış mıydı ki? "Nasıl olur da arkadaşımla böyle haddini bilmez bir biçimle konuşabiliyorsun Jacques? Sana ne olduğunu anlayamıyorum. Seni ne bu kadar hiddetlendirdi bilmiyorum. Yalnızca daha fazla bana yalancı bir sürtükmüşüm gibi davranmana katlanmak istemiyorum." Suratındaki ölümcül gülümseme biraz daha büyüdü adamın. Bu umursamadığını gösteren gülümsemeydi, bunun anlamını herkesten çok kız bilirdi. Korkutucu, karanlık bir yan vardı bu gülümsemede. Bakanın içini titretecek kadar saf bir karanlık. Kız kendisine adeta kükrerken adamın yansıttığı tek bakış buydu. Doğrudan gözlerine bakıyor, kıza bakışlarıyla işkence ediyordu. Kız ise birden duraksadı. Ve Jacques'i kesinlikle beklemediği yerden vurdu. "Ben ne kadar incittiğinin farkında bile değilsin." Durup kızı süzdü baştan aşağıya, arsızca. Kibrini saklamaktan çekinmedi. Kızın gömleğinin altındaki göğüslerine takıldı gözü. İnce beline. Sonra eteğinin kısaldığını bile fark etti. Bedeninin tüm bunlara tepki veriyor oluşu yüzünden kaşlarını daha da çattı. Kızı istiyordu. Kızın onun üzerinde afrodizyak gibi bir etkisi vardı, Jacques'in ne kadar uğraşırsa uğraşsın karşı koyamadığı bir etki. Küfür savurdu genç adam ve arkasını dönerek sigara çıkarıp yaktı. Yeniden kıza döndüğünde kızın suratı ifadesizdi. Yalnızca adamın parmaklarına bakıyor, bir açıklama bekliyordu.

"İncinebildiğini bilmiyordum açıkçası. Kendimi nasıl affettirebilirim acaba leydim? Belki Miloslov'un önünde sevişebiliriz. Belki bize katılmak ister. Ardından sizi baş başa bırakıp giderim. Hatta hazır bizi izlerken neden hemen burada yapmıyoruz?" Kızı belinden kavrayıp kendi bedenine yapıştırdı kızın bedenini. Ardından dudaklarına insanın kanını dondurucu bir soğuklukta asıldı. Kız onu itelemeye çalışınca dudaklarıyla ona işkence etti. Adam kızı tek koluyla tutuyor olsa da, kız kaçamazdı onun kollarından. Onun kaçma çabalarını yersiz bulan Jacques birdenbire kızı bıraktı ve dengesini kaybetti Ocean. Sendelediği an yaptığını fark eden adam kızı tuttu. Teni tenine değdiğinde ateş almış gibi yanıyordu. Bu yüzden hızla geri çekildi. "Demek öpücüğümden bu kadar çok etkileniyorsun! Tahmin edeyim, bana dokunurken aklından da Stephan geçiyordur. Hayal kırıklığı yaratmak gibi olmasın ama ben yatakta daha becerikliyimdir. Krystelle seve seve onaylayacaktır." Bartolomej kızının bu cümleyi duyacak olsa kendisini affetmeyeceğini biliyordu ancak bunu umursamadı. Kızla çıkmış olduğu bilinen bir gerçekti. Tıpkı şimdi en yakın arkadaşı olduğunun da bilinen bir gerçek olduğu gibi. Bu Ocean'ı deli ederdi ancak her ne kadar Stephan'a laf atmıyorsa Jacques, Ocean da bu konuda Jacques'e laf atma hakkına sahip değildi. Sigarasını dudaklarına götürüp derin bir nefes çekti genç adam. Belki de en başından Stephan ile konuşmasını yasaklamalıydı. Daha önce Natasha'ya yapmıştı ne de olsa bunun benzerini. Duman dudaklarından süzülürken adam hiç olmadığı kadar kaba bir şekilde devam etti sözlerine. "Düşündüm de, Hogwarts'taki kız nüfusunun tamamı onaylayabilir. Herkes kendisine bakire maskesi takıp dolanmıyor ortalarda. Ne kadar da üzülmüş olmalısın ilkinin Stephan değil de ben olduğuma. Ah tatlım. Acıtmıştı değil mi?" İleri gidiyordu. İleri gittiğini biliyordu. Elindeki sigarayı sadece bir kez olsun ağzına götürmüş olmasına rağmen tadından tiksinerek yere attı. Kızın bakışlarının kendisini izlediğini bilirken ona doğru yaklaşmayı denedi ama kız geri adım attı. Yeniden küfretti Jacques.

Sevginin nasıl bir duygu olduğunu biliyordu adam. Sevmesini bilirdi o. Vera ve Raven başta olmak üzere çoğu kişiyi severdi. Sevgi kutsaldı onun gözünde. Aşk ise fazla abartılan bir duyguydu. Bulan buluyordu evet ama genç adam bulacağına asla inanmamıştı. En azından otuzundan önce değil. On sekiz yaşındaydı... On sekiz. Yaşayacağı upuzun bir ömür vardı ve on sekizinde aşkı bulursa, eğlencesi daha şimdiden biterdi tüm kaçamakların. Belli etmiyor gibi görünse de, annesine abartılı bir şekilde düşkündü genç adam. Belki de kız kardeşlerinden bile çok. Annesinin babasına aşık olarak evlendiğini de biliyordu. Genç yaşında hem de. Kadının sözleri çınlıyordu kulaklarında. Aşk yalnızca bir kez çıkar karşına Jac, çıktığında da anlarsın. Eğer şanslıysan onu bir kere tadarsın. Şanslı değilsen... Aşkın verdiği zevkten mahrum kalırsın. Acıdan da. Çünkü aşk aynı zamanda acı demektir. Bilge kadındı annesi, acı kısmını bilebilmişti. Kabullenmemek için çabalasa da aşık olmuştu adam ve şimdi tüm o şiirler, sözler, şarkılar anlam buluyordu kafasında. Açıklama getirebiliyordu saçma sapan aşk filmlerine. Şarkıları dinlerken zihninde bir gülümseme canlanabiliyordu. Karşısında kendisini şoka girmişçesine izleyen kızın gülümsemesi... O ana kadar gürlemişti genç adam. Kızı sevdiği için kendisine lanetler okumuştu. Kızdan kendisini bu duruma soktuğu için nefret etmişti. Etmek istemişti; ancak Ocean karşısındaydı işte. Ve onun gözlerini gördükçe adamın kalbi sızlıyordu. Umursamamak isterdi kızın yaptıklarını. Bu zamana kadar hiçbir şey hissetmediyse buna devam etmezdi, değil mi? Adamın kalbinde bir umut ışığı yandı. Eğer kız onu biraz sevdiyse, Jacques Ocean'ı affedebilirdi. Bunu yaptığı için kendisini affetmezdi belki ama kızı affederdi. Ona yanında ihtiyacı vardı. Kollarında, göğsünde, bedeninde, kalbinde, ruhunda... Ona her hücresinde ihtiyacı vardı. Sesi artık ilk baştaki kadar güçlü çıkmıyordu adamın. "Gurur duymalısın. Kimsenin yapamadığını yaptın, beni kendine aşık ettirmeyi başardın. Mutlu musun artık Ocean?" Kızın ismi bir melodi gibi döküldü dudaklarından. O ana kadar inatla tüm duygularını reddetmekte olan adam fikrini değiştirdi. "Benden bu kadar mı nefret ettin? Benim sana ne yaptığımı söyle bana. Çok mu kalpsiz göründüm? Çok mu eğlenceliydim? Bunu neden bana yaptın Ocean, neden?" Son kelimesini söyleyebildiğinden bile emin değildi. Tanrı yardımcısı olsun başı dertteydi adamın. Ocean Stidolph, adamın en büyük derdiydi.  



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ocean D. Stidolph

Ocean D. Stidolph


Lakap : Di, Dia
Rp Sevgilisi : Jacques is mine bitches!
Mesaj Sayısı : 67
Kayıt tarihi : 20/04/13

Özel
Rp Puanı:
misunderstanding. Left_bar_bleue99/100misunderstanding. Empty_bar_bleue  (99/100)

misunderstanding. Empty
MesajKonu: Geri: misunderstanding.   misunderstanding. Icon_minitimeC.tesi Şub. 08, 2014 1:26 am


"İncinebildiğini bilmiyordum açıkçası. Kendimi nasıl affettirebilirim acaba leydim? Belki Miloslov'un önünde sevişebiliriz. Belki bize katılmak ister. Ardından sizi baş başa bırakıp giderim. Hatta hazır bizi izlerken neden hemen burada yapmıyoruz?" Jacques’in bir kolu belini kavradığında yalnızca genç adamdan uzaklaşmak istediğini fark etti. Dudakları dudaklarına adeta nefretle örtülünce çırpındı ancak kaçmayı başaramadı elbet. Narin ve ince bedeni Jacques onu bırakana kadar hapis kalmıştı. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın gücünün yetmeyeceğini biliyordu yine de öylece duramıyordu işte. Genç adamın artık ondan nefret ettiğini düşünmeye başlamıştı bunca lafa rağmen hâlâ buna üzülüyor olması ise Ocean’ı deli ediyordu. Konunun Stephan olması ise Ocean’ı daha da çileden çıkarıyordu işte. Aniden adamın güçlü kolu Ocean’ı serbest bırakınca kız bir an afalladı ve sendeledi ancak Jacques tekrar kızı tutup düşmesini engellemiş ve hemen ardından geri çekilmişti. "Demek öpücüğümden bu kadar çok etkileniyorsun! Tahmin edeyim, bana dokunurken aklından da Stephan geçiyordur. Hayal kırıklığı yaratmak gibi olmasın ama ben yatakta daha becerikliyimdir. Krystelle seve seve onaylayacaktır."Bu kadar düşüncesizce konuşabilmesine hayret ediyordu Ocean. Ufacık bir dokunuşu aklını başından alırken nasıl karşısında ki adamın Stephan olduğunu hayal edebilirdi? Ocean’ın Jacques’e karşı beslediği aşk o kadar büyüktü ki tarif etmeye kelimeler kifayetsiz kalırdı. Adam bunu bilmiyor muydu? Belli ki bilmiyordu. Onu Stephan ile vurması da çok adiceydi. Hiçbir zaman Jacques’in geçmişini sorun etmemişti. Ocean her zaman önüne bakmayı tercih etmişti, geçmişe takılı kalamazdı sonuçta ondan önce yaşanmış şeylerdi bunlar. Asla ne Krystelle ne de diğer eskileri hakkında hiçbir şey dememişti Jacques’e. Bu konularla ilgili bir şeyler sormamıştı yalnızca etrafta konuşulanlar kadardı Ocean’ın bildikleri de. Jacques’in geçmişi koca bir okul kadarken Ocean ağzını açıp tek bir laf etmiyordu ancak ortada hiçbir şey yok iken Jacques, Ocean’ın Stephan’a karşı hissetmiş olduğu çoktan yok olmuş olan sevgiyi birden bire su yüzüne çıkarıyor ve anlamsız yere kızı suçluyordu. Ocean düşünmeden edemiyordu işte acaba suç onda mıydı? Stephan’a karşı yanlış bir duruş mu sergilemişti? Jacques’in yanlış anlayacağı bir şey mi yapmıştı yoksa ondan mıydı bu hiddeti, öfkesi? Hayır, bu sefer kendisini suçlamayacaktı çünkü yanlış hiçbir şey yapmamıştı. Giovanni’ye nasıl davranıyorsa Ocean Stephan’a da aynı şekilde davranmıştı hatta belki daha bile mesafeliydi Stephan’a karşı. Hiçbir şeyle itham edemezdi Ocean’ı Jacques.

Genç adamın dudakları arasından çıkan dumanı görene kadar sigara içtiğinin farkına bile varmamıştı. "Düşündüm de, Hogwarts'taki kız nüfusunun tamamı onaylayabilir. Herkes kendisine bakire maskesi takıp dolanmıyor ortalarda. Ne kadar da üzülmüş olmalısın ilkinin Stephan değil de ben olduğuma. Ah tatlım. Acıtmıştı değil mi?" Ne kadar ileri gittiğinin farkında mıydı acaba genç adam? Yalnızca merak ediyordu ona böyle bir şeyi düşündüren neydi? Stephan’ı hâlâ sevdiğini nasıl düşünebilmişti? Komik olan Stephan’ın da Ocean’dan hoşlandığını düşünmüş olmasıydı. Tanrı biliyordu ya bu imkansız bir şeydi. Önceden bunun burukluğunu hissederken artık bundan fazlasıyla memnundu. Belki de birisi yalan yanlış şeyler anlatmıştı Jacques’e? Bu pekte mümkün değildi kimse bilmez iken Stephan’a karşı önceden beslediği hisleri kim gelip de Jacques ile konuşabilirdi ki? Ayrıca ne söyleyebilirdi Tanrı aşkına? Bir an aklında beliren isim yalnızca Gianna oldu. Her şeyin en başından beri farkında olduğuna emindi. Ancak hemen sildi bu düşünceyi kafasından en yakın arkadaşının böyle bir şey yapmayacağına adı kadar emindi. Ayrıca Jacques böyle yalan yanlış sözlere itimat eder miydi ki? "Gurur duymalısın. Kimsenin yapamadığını yaptın, beni kendine aşık ettirmeyi başardın. Mutlu musun artık Ocean?" Nefret etmiyormuş diye düşündü. Sadece o anda düşünebildiği buydu. Jacques’e ne kadar kızarsa kızsın ona aşıktı ve yapabileceği bir şey yoktu. "Benden bu kadar mı nefret ettin? Benim sana ne yaptığımı söyle bana. Çok mu kalpsiz göründüm? Çok mu eğlenceliydim? Bunu neden bana yaptın Ocean, neden?"

Nefret etmek mi? Jacques’in ettiği hiçbir sözü anlamlandıramıyordu. Ocean ne yapmıştı ki ona? Sevmekten başka ne yapmıştı? Adamın canını yakacak hiçbir şey yapmamıştı. Stephan ile arasında hiçbir olmamıştı. Olamazdı da kalbinde yalnızca Jacques varken Stephan ile nasıl bir ilişki yaşayabilirdi. Daha önemlisi zaten bir ilişki içerisindeyken bir başka adamla birlikte olmak; Ocean’a nasıl bu kadar alçakça bir şeyi yakıştırmıştı genç adam? “Demek merak ettiğin bu, o zaman söyleyeyim; evet, senden nefret ediyorum. Sen benim aşık olduğum adam değilsin.” Evet, Jacques'in bu halinden nefret etmişti işte.Ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözlerle baktı genç adamın yüzüne. “Benim aşık olduğum adam üç hafta önce kapıma kadar gelip yağmurun altına saatlerce onu içeriye almamı bekleyen adam.” Jacques’in bu yüzünü daha önce hiç görmediğine emindi. Belki de Ocean Jacques’i hiç tanıyamamıştı. Söylenenler doğruydu belki de yalnızca bir eğlence olmuştu Ocean Jacques için. Ayrılmak için ürettiği bir yalandı bütün bunlar belki de. “Şuan karşımda duran adam o değil. Alakası dahi yok çünkü o asla benimle böyle konuşmazdı. Bana asla böyle çirkin şeyler yakıştırmazdı. Asla ona Stephan ile ihanet edeceğimi düşünmezdi; çünkü bilirdi ona nasıl aşık olduğunu ve asla ihanet etmeyeceğimi.” Eli boynuna gittiğinde boynundan hiç çıkarmadığı kolyesini fark etti. Jacques’in göl kenarında bunu boynuna takışını anımsadı. Birlikte geçirdikleri anlar geldi birden gözlerinin önüne. Gerçekten yanlış mı tanımıştı adamı? Jacques’in aslında tam bir pislik olduğunu söyleyen kızlar mı haklıydı? Nasılda kör olmuştu da gözleri görememişti asıl yüzünü? “Belli ki birbirimizi hiç tanımamışız. Benim tanıdığım Jacques karşımda duran adam olamaz. Belki de görmek istediğim gibi gördüm seni.”

“Senin gibi bir adama nasıl aşık olmuşum ben? Nasıl bu kadar aptal ve kör olabilmişim? Ayrılmak istediğini yalnızca söylemen yeterliydi. Böyle senaryolar yazmana gerek yoktu Jacques.” Düşünebildiği tek şey buydu. Her şey yalandan ibaretti. Jacques ile geçirdiği her anın yalan olduğu gibi ayrılık bahanesi de yalandı elbette. Ocean aptal aşığı oynarken Jacques’de arkasından onunla dalga geçip, gülüyor olmalıydı. Oysaki Ocean öylesine inanmıştı ki Jacques’in gerçekten onu sevdiğine başka hiçbir şey duymaz, görmez olmuştu. Sevdiği adam hakkında söylenen hiçbir söze kulak asmamış, asıl Jacques’i tanıyanın kendisi olduğunu herkesin büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu düşünmüş ve bunu savunmuştu. Şimdi ne kadar büyük bir aptal olduğunu görüyordu. Kafası o kadar karışıktı ki az önce genç adamın onu sevdiğine sevinirken şimdi ise sevmediğine emindi. Kafayı yemek üzereydi. Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Neyin doğru neyin yanlık olduğunu ayırt edemiyordu. “Ama sadece ayrılalım demek sana yetmezdi değil mi? Beni bütün okulun ve arkadaşlarımın önünde rezil etmek eminim sana büyük bir zevk vermiştir.” Boynunda ki kolyeyi hızla çekip Jacques’e doğru fırlattı. Normalde canı yanardı ancak yanmıyordu işte. Hiçbir artık canını yakamazdı herhalde. En büyük acıyı yaşıyordu zaten şuanda fiziksek bir acı şuanda hiçbir şeydi Ocean için. Jacques’e bir şeyleri açıklamaya çalışırken yeterince küçük düşmüştü zaten daha fazla karşısında kalmak, yüzüne bakmak istemiyordu. Yalnızca gitmek istiyordu. Ağlamak, ağlamak ve ağlamak istiyordu. Daha fazla burada kalırsa çok daha kötü olacağını biliyordu bu yüzden hiçbir şey demeden yalnızca yürüdü.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacques Bratčikovaite

Jacques Bratčikovaite


Lakap : Jac for everyone.
Rp Sevgilisi : Çok eşlilikten yanayım ama.. Acting like a couple with Ocean. But she will be mine. Forever.
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 29/04/12

Özel
Rp Puanı:
misunderstanding. Left_bar_bleue97/100misunderstanding. Empty_bar_bleue  (97/100)

misunderstanding. Empty
MesajKonu: Geri: misunderstanding.   misunderstanding. Icon_minitimeC.tesi Şub. 08, 2014 3:26 am



“Demek merak ettiğin bu, o zaman söyleyeyim; evet, senden nefret ediyorum. Sen benim aşık olduğum adam değilsin.” Acı gerçek adamın suratına sertçe çarptı. Böyle olduğunu biliyordu ancak kızın dürüst bir şekilde itiraf etmesini beklememişti. İçindeki öfke yerini akıl almaz bir kırgınlığa bıraktı. Çok uzun sürmedi oysa bu duygu. Nefreti yeniden ve yeniden hissederken gözlerini kıstı. Bu gerçeği daha önce anlamalı, izin vermemeliydi yalancı cadının kalbini çalmasına. Karşısına geçmiş, itiraf ediyordu şimdi. Adam içerisinde bir şeylerin öldüğünü hissetti. Hiç olmadığı kadar acımasızdı şimdi. Hiç olmadığı kadar nefretle doluydu. Kızın canını yakmak istiyordu tıpkı Ocean'ın onun canını yaktığı gibi onu incitmek... Daha fazla duymak istemiyordu kızın sözlerini. Uzaklaşıp gidecek gibi oldu ancak kızın sözleri onun durmasına sebep oldu. “Benim aşık olduğum adam üç hafta önce kapıma kadar gelip yağmurun altına saatlerce onu içeriye almamı bekleyen adam.” Kızdan uzaklara bakmakta olan gözleri kızın gözlerini buldu. Ocean'ın ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu artık. Ağır gelmeye başlamıştı yalanları. “Şuan karşımda duran adam o değil. Alakası dahi yok çünkü o asla benimle böyle konuşmazdı. Bana asla böyle çirkin şeyler yakıştırmazdı. Asla ona Stephan ile ihanet edeceğimi düşünmezdi; çünkü bilirdi ona nasıl aşık olduğunu ve asla ihanet etmeyeceğimi.” Kızın her sözüyle daha allak bullak oldu genç adam. Kızın boğuk ses tonu, bakışları o kadar gerçekçiydi ki kendisini sorguladı. Kız ona kalbini açmıştı, adamdan karşılık alıp alamayacağından emin olmadığı hâlde. Jacques'in ona verdiği tek vaat, kıskandırmasına yardım edebileceğiydi. Onu sevmesini asla beklememişti Ocean. Bir plana ihtiyacı olsaydı dönüp geleceği kişi Jacques olur muydu? Olmazdı. Bu lanet gerçeği biliyordu Jacques. Ocean'ın narin ve hünerli parmaklarının boynundaki kolyeyle oyalandığını gördü. Aldığı günden beri hiç çıkarmadığına tanık olmuştu kızın ve her gördüğünde içine bir sıcaklık yayılmıştı adamın. Kız kolyeye değil de, kalbine dokunuyormuş gibi hissetti Jacques. Kafası karmakarışık bir şekilde kızın sözlerinin hedefi olmaya devam etti.

“Belli ki birbirimizi hiç tanımamışız. Benim tanıdığım Jacques karşımda duran adam olamaz. Belki de görmek istediğim gibi gördüm seni.” Afalladı. Konuşmanın böyle gitmemesi gerektiğini biliyor, bir şeylerin yanlış olduğunu seziyordu. Karşısında bir yunan tanrıçası gibi dikilen kızın artık akmayan gözyaşlarını silmek istiyordu. Ona inanmak... Tanrı aşkına, ona inanıyordu. Karşısındaki Ocean'dı. Yalan söylerken yanakları kızarırdı kızın, gözlerini kaçırmaya çalışır, konuyu değiştirirdi. Belki sıradan birisi bu küçük detayları fark etmezdi ama Jacques fark ederdi. Aiden'ın kız ile ilgili yorumuna Gabriel'in aksine o, çok yakın bir arkadaşının benimsediği cümleyi söyleyerek karşılık vermişti zamanında. Binalar yalnızca baskın özelliklerini belirler. Hırslı olmak seni kötü yapmaz. Ocean hırslı ve bu beni ne kadar tatmin ediyor açıklamaya gerek bile yok. Kız Jacques için çabalamıştı. Genç adam hakkında neredeyse her kızla yattığına dair dedikodular vardı ve bir bakire olarak adamın yanında duran Ocean, korkmuştu. Buna rağmen ilk dokunuşlarından, ilk sevişmelerinden sonra adamı mutlu etmek adına utangaçlığını bir kenara atmış, her seferinde yeni şeyler öğrenmeye açık bir şekilde gelmişti adamın kollarına. Bunları Jacques ondan uzaklaşmasın diye yapmıştı. Adam biliyordu bunu. Şimdi ne olmuştu da kızı kendisini sevmemekle suçlayabiliyordu? “Senin gibi bir adama nasıl aşık olmuşum ben? Nasıl bu kadar aptal ve kör olabilmişim? Ayrılmak istediğini yalnızca söylemen yeterliydi. Böyle senaryolar yazmana gerek yoktu Jacques.” Ayrılmak istemek mi? Nefes alışı hızlandı genç adamın. Yaptığı yanlışı her geçen saniye biraz daha fark ediyordu. Kafasında senaryolar yazmıştı, evet, kızın onu sevmediğine dairdi bu. Belki bundan korkmuş ve kabullenememişti içten içe. Belki de bu yüzden tüm aptal sözler birleşmiş, adamın gözünde bütünleşmişti. Kız onu seviyordu. Jacques kızı seviyordu!

“Ama sadece ayrılalım demek sana yetmezdi değil mi? Beni bütün okulun ve arkadaşlarımın önünde rezil etmek eminim sana büyük bir zevk vermiştir.” Yaptıkları zihninde yavaşça belirmeye başladı. Gözü öylesine dönmüştü ki kızın kolunu neredeyse kıracaktı. Öylesine çileden çıkmıştı ki, herkese Ocean'ı sevmediğini söyleyerek Gianna'ya asla söylememesi gereken sözleri söylemişti. Adam bu defa gerçekten de boku yemişti. Afallamış bir şekilde kıza bakarken kız kolyeyi çıkarıp fırlattı. Refleks ile kolyeyi kapan Jacques tek kelime edemedi, ta ki kız arkasını dönüp hızla yürümeye başlayana kadar. Onun savrulan kumral saçlarını izledi Jacques. Arkasında bıraktığı insana mutluluk veren kokuyu içine çekti. Parmakları kolyeyi sıkıca kavradı ve bir saniye daha düşünmeden, çok daha geç olmadan arkasından koşturmaya başladı. Dört adımda kıza yetişmişti ve onu nazikçe kendisine çevirdi. Şimdi kırılmasından korkuyor gibiydi. Hepsi kendi suçuydu adamın ve onu kaybederse kendisini asla affedemezdi. Ocean'ın böyle dönüp gitmesine izin veremezdi. Onu böylesine severken bunu yapamazdı. Kızın suratı neredeyse kendi suratına çarpacak bir hızla döndüğünde dudakları aralandı adamın ve tek kelime edemedi. "Ocean. Ah Ocean..." Kız başını çevirmek istediğinde buna izin vermeyerek kolyeyi hızla cebine attı ve iki eliyle kızın yanaklarını kavradı. Alnını alnına dayadığında Ocean hâlâ savaşıyordu. "Özür dilerim. Lanet olsun, çok özür dilerim sevgilim. Seni incitmek istemedim, senin ağlamana yol açmak istemedim..." Eliyle kızın gözyaşlarını sildiğinde kızı incitmeyecek şekilde sıkı bir biçimde tutarak vücudunu vücuduna bitiştirdi. "Senden ayrılmak isteyeceğim son şey olurdu. Bunu bana seni kaybetmenin verdiği korkunun yaptığını göremiyor musun? Sandım ki..." Duraksadı. Hiçbir açıklaması yoktu neden Stephan'ı sevdiğine inandığına dair. Hiçbiri mantıklı değildi. Birden gözleri önünde Svetlana'nın yüzü belirdi. Küçük şeytan! Onun sözleriydi adamı böylesine delirten elbette. İnandırmıştı Jacques'i ve Jacques Ocean'ı onun yüzünden incitmişti. O kızı öldürecekti. Her bir uzvunu teker teker koparacak, ona işkence edecek, Ocean'ın döktüğü her gözyaşı damlası için kızı on kere ağlatacaktı. Kızı yalvartacaktı. "Ne sandığımın önemi yok." Birden kızı bırakıp geri çekildi. Aptal bir kızın dolduruşuyla böylesine kendisinden geçmişti. Ocean'ı hak etmiyordu o. Kızı ondan vazgeçebilecek kadar çok seviyordu acı vereceğini bile bile. Jacques kıza yalnızca gözyaşı getirirdi. Onun gibi iflah olmaz birisi kızın kendisini sorgulamasına yol açardı sadece. Onu üzerdi.

Suratında darbe yemiş gibi bir ifadeyle geriye doğru bir adım attı. "Seni incittim. Bunu sana ben yaptım!" Bakışlarını gökyüzüne kaydırdı adam. Artık hiç de güçlü gözükmüyordu dışarıdan. "Affet beni, tatlım, affet. Eğer istemezsen beni görmezsin bile. Olduğun yerde durmam. Benimle olmak zorunda değilsin ama affet. Benden nefret ettiğini bile bile yaşayamam. Seni seviyorum Ocean. Bunu söylediğim ilk kadınsın ve son kadın olacaksın, sadece beni affet." Eğer kız onu affettiğini söylerse bununla yaşayabilirdi Jacques. Affetmezse eğer hiçbir şey demeden uzaklaşır giderdi. Yapacağı bir şey olmadığını bilerek devam edemezdi. Kendisini affettirmek için çabalayabilirdi; ancak yaptıklarından sonra bunu yapmak için yüzü yoktu. Hiddetli bakışları Svetlana'ya kaydı. Hepsinin gözleri üzerlerindeydi ama kız ile göz göze geldi. Kızın titrediğine o mesafeden emindi adam. Bu yalnızca başlangıç dedi içinden. Bir başlangıç. Ocean'a kaydırdı gözlerini. Ona af dilercesine bakıyor, kalbinin ona ait olduğunu, isterse sonsuza dek ona ait olacağını belli ediyordu bakışlarıyla. Cebine attığı kolye aklına geldi. Kıza doğru bir adım attı ve kolyeyi eline alarak uzattı. Ona dokunmaktan çekiniyordu şimdi. "Al bunu. Senin boynunda olmadığı sürece hiçbir değeri yok." Bunun bir veda olduğunu düşünerek, son kez çenesini kızın başının üzerine bastırdı adam. Sağ koluyla onun sırtını sardı ve elleriyle saçlarını kavradı. Kızın hayat dolu gülümsemesini çalmış ve ona gözyaşları vermiş biri için bunu yapmaya bile hakkı yoktu belki ama ona son bir kez sarılmadan veda edemezdi. Kızın konuşmadığı her saniye, bunun kendisine bahşedilen sessiz bir veda olduğunu düşündü. Başını hafifçe eğdi. Dudakları kızın önce alnına dokundu, ardından yanaklarından dudaklarına kadar indi gözyaşlarının tuzlu tadını alarak. Daha önceki hiçbir öpücüklerine benzemiyordu bu dokunuş. Yalnızca Jacques'in dudakları kızın dudaklarına değiyordu şefkat, özür ve pişmanlıkla. Kızın tadına son bir defa varmak istiyordu Jacques. Bu onun kendisini cezalandırma biçimiydi.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ocean D. Stidolph

Ocean D. Stidolph


Lakap : Di, Dia
Rp Sevgilisi : Jacques is mine bitches!
Mesaj Sayısı : 67
Kayıt tarihi : 20/04/13

Özel
Rp Puanı:
misunderstanding. Left_bar_bleue99/100misunderstanding. Empty_bar_bleue  (99/100)

misunderstanding. Empty
MesajKonu: Geri: misunderstanding.   misunderstanding. Icon_minitimeC.tesi Şub. 08, 2014 11:57 am

Jacques'ten biraz uzaklaşmıştı ki adam onu durdurmuş yürümesini engellemişti. Daha fazla ne istiyordu kızdan? Yaptıkları yetmemiş miydi? Daha ne söyleyip yakabilirdi ki canını? Hışımla dönüp baktığında Jacques'e her zaman ufacık bir bakışıyla kızı büyüleyen mavi gözler renginin az önce adeta nefretten renginin en koyu halini almışken şimdi farklıydı. "Ocean. Ah Ocean..." Genç kız daha fazla bu konuşmaya devam etmek istemiyordu, Jacques'in ağzından çıkacak hiç bir söz duymak istemiyordu. Bu yüzden kafasını çevirip gitmek için hamle yapacaktı ki Jacques'in yanaklarını kavrayan elleri buna izin vermemişti. Jacques alnını kızın alnına dayadığında içinde bir şeylerin adeta eridiğini hissetti Ocean. Tenine olan teması kızı ne kadar da aciz kılıyordu böyle. "Özür dilerim. Lanet olsun, çok özür dilerim sevgilim. Seni incitmek istemedim, senin ağlamana yol açmak istemedim..." Bugün daha fazla şaşırabilecek miydi acaba? Az önce genç kıza iğrenç laflar eden adam şimdi özür diliyordu."Senden ayrılmak isteyeceğim son şey olurdu. Bunu bana seni kaybetmenin verdiği korkunun yaptığını göremiyor musun? Sandım ki..." Hayır hayır sözlerine bu kadar çabuk teslim olmak istemiyordu Ocean ama öfkesinin neredeyse yok olduğunu hissedebiliyordu ancak Jacques'e olan kırgınlığı geçmemişti ve kolay kolayda geçmeyecekti. Her şeyin bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğu belliydi yine de Jacques'in Ocean'dan şüphe etmesi genç kızı yıkmıştı. Asla beklediği bir şey değildi bu."Ne sandığımın önemi yok." Az evvel genç adamın yakınlığından o kadar rahatsız olmasına rağmen şuanda ona rahatlatıyordu ancak Jacques'in geri çekilmesiyle Ocean boşluktaymış gibi hissetmişti bir an."Seni incittim. Bunu sana ben yaptım!" Evet, bunu anlayabilmiş olması ne harika! Sonuçta yaptığı yanlışın farkında olması da önemli. Ayrıca eğer birazcık Jacques'i tanıyorsa bu yaptıklarını telafi edeceğine de emindi Ocean ama öyle kolay teslim olmak yoktu."Affet beni, tatlım, affet. Eğer istemezsen beni görmezsin bile. Olduğun yerde durmam. Benimle olmak zorunda değilsin ama affet. Benden nefret ettiğini bile bile yaşayamam. Seni seviyorum Ocean. Bunu söylediğim ilk kadınsın ve son kadın olacaksın, sadece beni affet." Jacques karşısında durmuş pişmanlıkla af dilerken genç adamı süründürmeyi becerebileceğine emin değildi Ocean. Şimdiden yelkenleri suya indirmişti bile. Bu huyundan nefret ediyordu işte kim ona ne yaparsa yapsın küs kalamıyordu. En azından konuşmasa bile aralarında sorun olmadığını bilmek Ocean'ı rahatlatıyordu.

Az evvel Jacques'e fırlatmış olduğu kolyeyi uzatmıştı şimdi genç adam Ocean'a ve avucunun içine bırakmıştı."Al bunu. Senin boynunda olmadığı sürece hiçbir değeri yok." Belki yüzlerce pahalı kolyeye sahipti, değerli taşlarla süslenmiş onlarca kolyesi vardı ancak hiç birinin bu avucunda ki ucunda melek deseni olan kolye kadar değeri yoktu Ocean için. Babasının her doğum gününde kuru bir doğum günü kartıyla yolladığı pahalı mücevherler o kadar değersizdi ki gözünde Jacques'in aldığı bu gümüş kolyeyle kıyaslanamazlardı bile. Genç adam sarıldığında kıza Ocean'da ona sarılmak istedi sıkıca sarılmak hiç bir şey söylemeden yalnızca öylece durmak istedi. Ancak kendisine hakim olmaya çalışıyordu ve pekte başarısız olduğu söylenemezdi herhalde şu ana kadar. Jacques'in dudakları alnından yavaşça dudaklarına inerken gözlerini kapadı Ocean. Daha fazla ağlamak istemiyordu ve gözlerini açtığı anda bir yaşın gözlerinden süzülüp yanaklarına akacaktı. Genç adamın kolları arasında bu kadar güçsüz olmaktan nefret ediyordu işte. Ona karşı inanılmaz bir zaafı vardı. Boşta olan elini tereddütle kaldırıp sevdiği adamın yanağına koydu. Bu küslüğe daha fazla dayanabileceğini sanmıyordu. Çok kötü laflar söylenmiş olsa bile bu Ocean'dı işte ve hayatta ki en büyük zaafı duruyordu tam karşısında. Genç adamın dudakları Ocean'ınkilerden ayrıldığında kızdan uzaklaşmamış aynı pozisyonda kalmışlardı. Ocean'ın eli hâlâ adamın yüzündeydi. Ağzını açtı kız bir şeyler söylemek için ancak sözcükleri tam olarak toparlayamamıştı. Seni affediyorum mu demeliydi? "Sensiz olmak istemiyorum Jacques." Dudaklarından dökülen sözcükler bunlardı. En çok korktuğu şeylerden biriydi işte Jacques'in ondan ayrılması, onunla birlikte olamamak.

"Senden nefret edemem, bu mümkün değil. Sana karşı beslediğim hislerin büyüklüğünden haberin yok. Seni bu kadar çok severken senden nefret edemem." Konuşurken Jacques'in yüzüne bakmıyor geriye doğru attığı bir adımın rahatlığıyla yeşil çimlere bakıyordu. Ona sevgisini itiraf ederken doğrudan yüzüne bakamıyordu işte hâlâ tam olarak utangaç tavrını üzerinden atamamıştı ama elinden geleni yapıyordu. "Seni bu kadar çabuk affetmek istemiyorum, beni çok kırdın ancak olmuyor işte ne yaparsan yap anlık öfkem ufacık bir sözünle geçiyor." Genç adam her ne yaparsa yapsın Ocean onu hep affedecek ve kabullenecekti. Hemde her zaman, ne yaptığının hiç önemi yoktu Ocean onu yine de hayatına alırdı aynı aşkla ona bakmaya devam ederdi. Aşkta gururun sözü geçmiyordu çünkü. Bu öyle bir şeydi ki her şey anlamını yitiriyordu işte. Ocean için yalnızca Jacques vardı. Sonunda başını kaldıracak cesareti bulabildiğinde kendinde doğrudan gözlerine baktı Jacques'in. "Ama merak ediyorum seni bu hale getiren şey neydi Jacques? Kendini bu denli kaybetmene ne neden oldu?" Jacques'in güvensizliğinin nedenini öğrenmek istiyordu. Ocean'ın yaptığı bir şeyden miydi bütün bunlar yoksa başka bir nedeni mi vardı? Ancak kız ne kadar düşünürse düşünsün hiç bir şey bulamıyordu.  Bütün bunların ardından bir açıklamayı hak ediyordu genç kız. Duyduğu onlarca çirkin sözün bir açıklaması olmalıydı sonuçta. Aslında söylenenleri tam olarak hatırladığı da söylenemezdi. O kadar sinirliydi ki o anda. Jacques ne söyledi kendisi ne cevap verdi tam olarak hatırlayamıyordu işte. "Sanırım şuanda sana vurmak istiyorum ancak üzerinde hiç bir etkisinin olmayacağını da biliyorum. Bu yüzden senden sadece bir açıklama istiyorum."
 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacques Bratčikovaite

Jacques Bratčikovaite


Lakap : Jac for everyone.
Rp Sevgilisi : Çok eşlilikten yanayım ama.. Acting like a couple with Ocean. But she will be mine. Forever.
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 29/04/12

Özel
Rp Puanı:
misunderstanding. Left_bar_bleue97/100misunderstanding. Empty_bar_bleue  (97/100)

misunderstanding. Empty
MesajKonu: Geri: misunderstanding.   misunderstanding. Icon_minitimeC.tesi Şub. 15, 2014 7:20 am



Geçen birkaç saniye içerisinde her şeyi kabullenmişti Jacques, olabilecek her türlü şeye hazırdı. O kadar ihtimal geçmişti aklından ancak kızın yumuşak sesi adamın içindeki her kemiği titreterek dudaklarından döküldüğünde söyledikleri, adamı şaşkına çevirdi. "Sensiz olmak istemiyorum Jacques." Kız suratına bakmıyordu şu an fakat genç adam o gözlerin nasıl yaşlarla parıldadığını görebiliyordu. Uzanıp dokunmak, gözyaşlarını silmek istiyordu Jacques. Yapmadı. Yapamadı. Buna hakkı var mıydı bilmiyordu, kız sözlerini bitirmemişken. "Senden nefret edemem, bu mümkün değil. Sana karşı beslediğim hislerin büyüklüğünden haberin yok. Seni bu kadar çok severken senden nefret edemem." Ocean'ın hislerinden tereddüt edebildiği için lanet okudu kendisine. Yeşil gözlerini kısmıştı ve eli yumruk halindeydi. Eğer kendisine bir yumruk atabilecek olsa, yapardı. Pek etkili olmayacağını bildiğinden buna yanaşmadı. Kendisini bir aptal gibi hissediyordu. Duyduklarına inanıp kafasında kurgular yazan bir aptal. "Ama merak ediyorum seni bu hale getiren şey neydi Jacques? Kendini bu denli kaybetmene ne neden oldu?" Dişlerini sıktı genç adam kızın gözleri kendi gözlerini bulduğunda. Meydan okuma değildi kızın gözlerindeki, hayal kırıklığıydı. Bir şeyler demek için dudaklarını araladı delikanlı. Ne diyebilirdi ki? Aptal bir kadının dolduruşuna geldiğini mi? Hayır, bunu diyemezdi. "Sanırım şuanda sana vurmak istiyorum ancak üzerinde hiçbir etkisinin olmayacağını da biliyorum. Bu yüzden senden sadece bir açıklama istiyorum." Ciddi bir surat ifadesiyle kızı süzdü genç adam. Vurmasını istiyordu. Sabaha kadar ona vurabilir, lanetler atabilirdi Ocean. Sesini çıkartmazdı genç adam, hak ettiğini biliyordu. Acıya katlanabilirdi. Ama mantıklı bir açıklaması yokken bir açıklamaya yapma düşüncesi pek de katlanılabilir değildi. İlişkilerinin başından beri ilk defa gözlerini kaçırdı kızdan. Bu zamana kadar inatla meydan okuyan adam gitmiş, yerine yaptığı hatayı kabullenen ve kendisini affettirmek isteyen adam gelmişti. Oysa tamamen kaybolmuş hâldeydi.

Konuşma yeteneklerini kaybetmiş gibi kızın dudaklarına baktı bir süre. Böyle bir durumda ne söylenebilirdi ki? Krystelle olsaydı onun yerinde, susmazdı. Hayır, Krystelle kendisini böyle bir duruma düşürmezdi. Onun şu an yanında olup kendisini savunmasını isterdi ama böyle bir lüksü yoktu. Derin bir nefes aldı kim bilir kaçıncı defa ve bakışlarını yeniden kızın gözlerine odakladı. "Bilmiyorum. Bilmiyorum..." Svetlana. Gözleri arkada endişeyle ikiliyi izleyen kıza kaydı. Bunu Ocean'a söylemeyecekti. Hayır, bunun intikamını ağır ağır alacaktı kızdan. Kendisini aptal yerine düşürerek değil, kızı yerin dibine sokarak. Yerin yedi kat derinine gömebilirdi onu, canlı canlı. Ocean'a döndü ve kızın sıcacık ellerine uzandı. Teni tenine değdiğinde içine kızın sıcaklığı yayıldı. "Sana açıklama yapabilmeyi isterdim ama hiçbiri mantıklı olmazdı. Konu sen olunca hiçbir şey mantıklı olmuyor. Kendimi kaybediyorum. Hayatımda birinin beni sevmiyor olabileceğinden korkmadım hiç. Sanırım ilk defa birini öyle çok seviyorum ki, bu ihtimal beni korkutuyor." Söyledikleri doğruydu. Hiçbir zaman insanların onu sevmeme ihtimalini düşünmemişti; çünkü o daima sevilendi. Yakışıklı, karizmatik, ulaşılması güç. Kızlar onu severdi. Arkadaşları, dostları, ailesi... Jacques hiçbir zaman farklı bir şekilde kendisini sevdirme çabasına girmemişti; oysa bu defa, kızı o kadar çok seviyordu ki kızın onu sevmeme ihtimali bile varsa bu ihtimale katlanamazdı. Trajik sonlar istemiyordu. Basit bir duyguydu özünde aşk. Sevmek ve sevilmekti. Birisini kendinden bile çok sevip, onun için yaşamaktı kimi zaman. Jacques genç kıza aşık olduğunu kabullendiği an, ona onu sevdiğini söylediği an anlamıştı bunu. "Mükemmel olmadığımı biliyorum. Çoğu zaman öyle olduğumu iddia etsem de," dedi hafif sırıtarak ancak sırıtışı uzun sürmedi. "Ben aşkın sahte bir duygu olduğunu düşünmedim hiç. Ancak aşkın insanı güçlendirdiği gibi zayıflattığını da biliyorum. Düşünemedim, beynimdeki tek düşünce senin beni sevmiyor oluşundu ve buna dayanacak kadar güçlü birisi değilim. Senin için her şeye katlanırım, hem de her şeye. Ama buna değil."

Kızın yüzünü hafifçe okşadı. Ocean'ın artık baştaki kadar sinirli olmadığını görebiliyor, parmak uçlarında bile hissedebiliyordu. Konuşmaya biraz daha devam ederse kıza aşk şiirleri yazmaya başlayacaktı adeta! Bu düşünce onu gülümsetti. Daha fazla kaş çatmak istemiyordu. Daha fazla gözyaşı görmek istemiyordu kızın gözlerinde. "Özür dilerim, sevgilim." Kızın dudaklarına yapıştırdı dudaklarını. İçindeki tüm aşkı kanıtlamak istercesine öptü. Dudakları kızın dudaklarına baskı yaparken elleri onun saçlarına dolandı. Bir eliyle kızın saçlarını tutarken, diğeriyle belinden kavrayıp kendisine çekti. Yeniden fısıldadı. Özür dilerim. Elleriyle saçlarını okşarken belki de on kere daha söyledi, her seferinde sesi biraz daha az çıkarken. Kaç dakika kızı öptü bilmiyordu. Kaç kez özür dilediğini de. Nefes nefese kalıncaya dek devam ettirdi bunu ve ardından geri çekilip kıza baktı. "Seni seviyorum Ocean Stidolph. Ayrıca konu sen olunca, aptalın tekiyim. Bu konuda ne kadar becerikli olduğumu görünce şaşıracaksın."


X SON X
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
misunderstanding.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: H O G W A R T S :: Okul Arazisi :: Okul Bahçesi-
Buraya geçin: