Gözlerini açtığında ilk gördüğü şey, yatağının üstünü kapatan, hafif tozlanmış tahtalardı. O kadar rahattı ki, muhteşem, dinlendirici bir uyku çekmişti. Hafifçe esneyerek yataktan kalktı, üstündekileri çıkardı ve okul kıyafetlerini giymeye başladı. Bugün üstünde garip bir üzüntü havası vardı. Aslında nedeni belliydi, bugün Uçuş ve Quidditch dersi vardı. Ve o dersi düşündükçe aklına geçende yaşadıkları acı kayıp geliyordu: Profesör Thomas Luc Tisé’ın ölümü...
Bugün birde yeni Uçuş ve Quidditch Profesörleri ile tanışacaklardı, onunla beraber ilk derslerini işleyeceklerdi. Ders bahçede olacağından pencerenin önündeki beyaz perdeleri hafifçe araladı ve dışarıya baktı: Hava sise bulanmıştı resmen. Karanlıktı. Sanki bugünün insanın içine verdiği karamsarlık dışarıya da yansımıştı.
Biraz bekledikten sonra Steve ile beraber aşağıya indiler. Lydia ve Lynnete de orada bekliyorlardı onları. Bu sefer onlar önce gelmeyi başarmışlardı. İki genç arkadaşın da yüzünde bir tebessüm oluştu ve gidip güzel sevgililerine sarıldılar.
Birkaç dakika sonra kahvaltı yapmak için taş merdivenlerden aşağı inmeye çalışıyorlardı. Ama biraz fazla kalabalık vardı burada. Sanki daha önceden burada bir buluşma planlanmış da herkes saati gelince akın ediyormuş gibiydi. O kalabalığın arasından güç bela kurtularak giren kişiyi büyüklüğü ile şaşırtan Büyük Salon’dan içeri girdiler. Merdivenlerin aksine burası şaşırtıcı olacak kadar tenhaydı. Sayılı öğrenci, oturmuş kahvaltılarına başlamışlardı. Birkaç öğretmen de kendilerine ayrılan masalarda sessizce bir şeyler konuşmaktaydılar.
Havanın insana verdiği bunaltıcılık, kasvet duygusu tüm iştahını kaçırmıştı Paul’un. Bu yüzden süpürgesini alıp bahçeye çıktı, erkenden Uçuş ve Quidditch Dersliği’nin yolunu tuttu. Zaten çok uzun bir vakit geçmeden diğerleri de geldi. Arkasından da yeni Uçuş ve Quidditch Profesörü teşvik etmişti.
"Hepinize merhaba gençler. Bildiğiniz üzere geçenlerde çok acı bir kayıp yaşadık. Hepinizin çok sevdiği Quidditch Profesörü Thomas Luc Tisé kötü bir talihsizlik sonucu-"
Profesör, bir an duraklamıştı ama diyeceği şey herkes tarafından anlaşılmıştı. Daha sonra gözleri bir Slytherin öğrencisine takılı konuşmasına devam etti:
"Maalesef öldü. Biliyorum bu sizi derinden üzdü. Emin olun bizi de. Thomas ve Adam herkesçe sevilen iki kişiydi. Hayat böyle işte. Şimdi onun yerini doldurur muyum bilmiyorum ama artık bu dersi benimle işleyeceksiniz. Bilmeyenler için ben Ian Milo Sterling. Zor bir profesör değilimdir, kolay anlaşırız. Yeter ki benim dediklerimi yapmaya çalışın."
Bir anlık sessizlik oluştu. Anlaşılan o ki, Paul gibi tüm öğrenciler onu benimsemeye çalışıyorlardı. Konuşmaya ara veren bu sessizliği bozan ise çakan şimşek oldu. Yağmurun habercisiydi bu...
"Hava kötü değil mi?"
Evet, kötüydü ama daha ilk dersin iptal edilmesi çok kötü bir durum olurdu.
"Fakat Quidditch öyle bir aşktır ki yağmur kar dinlemez! Bugün, havada dengede durmayı öğreneceğiz. İlk kim denemek ister?"
İşte bu sözden sonra tüm öğrencilerin keyfi yerine gelmeye başlamıştı. Görüleceği gibi eğlenceli bir ders onları bekliyordu.