Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Welcome To The Life at Fairytail

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Hans Finn Landers
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Hans Finn Landers


Lakap : HANSEY!
Rp Sevgilisi : Daenerys K. F. Landers; BETTER THAN YOURS.
Mesaj Sayısı : 1061
Kayıt tarihi : 06/11/11

Özel
Rp Puanı:
Welcome To The Life at Fairytail Left_bar_bleue97/100Welcome To The Life at Fairytail Empty_bar_bleue  (97/100)

Welcome To The Life at Fairytail Empty
MesajKonu: Welcome To The Life at Fairytail   Welcome To The Life at Fairytail Icon_minitimeSalı Ocak 29, 2013 6:06 am



Welcome To The Life at Fairytail Tumblr_ma190r0rZN1r8z853o2_r2_250Welcome To The Life at Fairytail Tumblr_ma190r0rZN1r8z853o3_r1_250
Welcome To The Life at Fairytail Tumblr_ma190r0rZN1r8z853o13_r2_250Welcome To The Life at Fairytail Tumblr_ma190r0rZN1r8z853o14_r2_250

Altı yıl kadar önce yetimhane'de. Lorah, Hans ve diğerleri.



En son Hans Finn Landers tarafından Cuma Ocak 24, 2014 10:21 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hans Finn Landers
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Hans Finn Landers


Lakap : HANSEY!
Rp Sevgilisi : Daenerys K. F. Landers; BETTER THAN YOURS.
Mesaj Sayısı : 1061
Kayıt tarihi : 06/11/11

Özel
Rp Puanı:
Welcome To The Life at Fairytail Left_bar_bleue97/100Welcome To The Life at Fairytail Empty_bar_bleue  (97/100)

Welcome To The Life at Fairytail Empty
MesajKonu: Geri: Welcome To The Life at Fairytail   Welcome To The Life at Fairytail Icon_minitimeCuma Ocak 24, 2014 9:54 am


PS:



Güzel bir akşamdı. 

En azından Adelhied için. Orta yaşlı kadın bir grup çocuğu önüne çekmiş ve gün henüz daha yeni aydınlanırken sorguya çekiyordu. Kemik çerçeveli gözlüklerini düzeltip çocukları koca burnu el verdiğince süzdü. Huzursuzca kıpırdanıp duruyorlardı. İçlerinden hiçbiri ses çıkarmaya cüret edemiyordu ki bir şey söyleseler bile Adelhied'ın umursamayacağı ortadaydı. Havada uçuşan son tüy kadının omzuna konup dramatik bir edayla yere düştü ve Hans yutkunduğunu hissetti.

Ellerini ceplerine sanki saklanmak istiyormuş gibi sokabildiği kadar sokmuştu. Bu sırada cebinde ufak bir delik fark etti, işaret parmağını fark etmeden ona sokup deliği büyüttü. Parmağının sıkıştığını fark edince kaşlarını çatıp, elini kurtardı. 

Her şeyi Jimmy başlatmıştı! Göz ucuyla Jimmy'e baktı. Kafasını pek çevirmemeye özen gösteriyordu çünkü Adelhied'ın ona bağırmaya başlamasını istemiyordu. Zaten kadın onlara toplu olarak bağırırken de oldukça kötüydü, odak noktası olmanın alemi yoktu. Jimmy birkaç kez konuşmaya girmeyi deneyip vazgeçti. Adelhied susarak dağılmış odada arkasını döndü, ne yapılmasına karar vermeye çalışıyormuş gibi sesli mırıldanıyordu ancak pek de anlaşılmıyordu. Ben'in sol koluna dirsek atması sonucu ilgisini ona yöneltti. 

"Sence ne olacak?"

Ben aralarında en küçük olandı ve Hans aradan yıllar geçse bile yemin edebilirdi ki Ben o an gerçekten titriyordu. Küçük çocuğu yüreklendirmek istercesine büyük kardeş rolünü üstlendi ve yavaşça konuştu. "Korkma, Adelhied insan yemez."

Ben bu basit cümleye dahi inanmıyormuşcasına omuz silkti. Ardından mahvolmuş odayı keskin bir ses doldurdu. 

"Hans başlattı, Hans Lochmann." 

Ses Joe'ye aitti. Ve oldukça kendinden emin çıkıyordu. Hans itiraz etmek için atıldıysa da Adelhied onu sertçe durdurdu ve diğer çocuklara bunun doğru olup olmadığını sordu. Hans "Tabiki de doğru değil!" diye atıldı tekrar "Bayan Adelhied yanlış yapıyorsunuz!" Kadın birileri onun işine burnunu sokmaya çalıştığında takındığı o sert ifadeyi takındı tekrar ve Hans'a soğuk bir şekilde çenesini kapamasını söyledi. Hans o kadını dinlemekten nefret ediyordu veya şuan kalbinin normalden hızlı atmaya başlamış olmasından. Kadın sorusunu çocuklara tekrar yöneltirken bekledi.

Joe, "Bana inanın bayan." dedi, kendi paçasını kurtarmaya çalışıyordu. Eğer bir büyücü olsaydı asla aynı yatakhanede olmazlardı. Öfkenin damarlarında süzüldüğünü hissetti, burdan çıktıklarında Joe ile görüşmeleri hoş olacaktı. Büyülü veya büyüsüz, bir gerçek vardı ki Hans saldırı da iyiydi. Kötücül bir ifadeyle Joe'ye bakarken Jimmy birden anlatmaya girişti, "Tek amacımız eğ-" oğlanın sesi titriyordu "yalnız eğlenmekti, kavga değil." Adelhied bakışlarını üzerine dikmişken sanki devam etmek zorundaymış gibi ekledi. "Lorah ve Hans yüzünden. Kapıyı Lorah açtı, kavgayı Hans başlattı."Ardından kızlar yatakhanesindeki diğer herkesden onaylarcasına mırıltılar yükseldi. Suç birden üstüne yıkılmıştı ve kimse onları savunmuyordu. Nefes alış verişi de aynı hızla atan kalbi gibiydi. Etrafındaki herkes ufak bir bulantı gibi geliyordu, kimse gerçek değildi herkes kendi çıkarına oynuyordu. Gözleriyle Lorah denen kızı aradı, kız ses bile çıkarmamıştı. Belki de cidden kapıyı açan oydu belki de yalnızca korkaktı. Karşılaştığı tek çift gözse Bayan Adelhied'ınkiler oldu, kadının koyu gözleri zevkle parıldıyordu veya yalnızca Hans'a öyle görünüyordu. 

Tekrar yükselen uğultunun arasından bağırıp Lorah'ı yanına çağırdı. Sessizliğin ardından tüm kafalar tek bir yöne çevrildi ve kendisiyle yaşıt sarışın bir kız göründü. Açık mavi gözlerinden ne kadar korktuğu anlaşılıyordu. Kız arkasından bir iki kişinin itmesiyle Müdürün yanına kadar geldi ve başını önüne eğdi. Konuşmuyordu ancak ağladı ağlayacak gibiydi. Gözlerini tek bir noktaya sabitledi küçük kız ve dünyanın en ilgi çekici şeyiymiş gibi ona odaklandı. Hans kıza yapılan muameleden tiksinmişti. Onu tanıyordu, daha önce yalnızca bir kez konuşmuş olsalar bile nasıl biri olduğunu biliyordu. Her kim olursa olsun çöp gibi davranılmayı hak etmiyordu. 

Ardından kadın eliyle Hans'a da gelmesini söyledi. Herkes susmuşken kararlı adımlarla ilerledi. Ne olacaksa olacaktı. Tüm her şeyi bir anda göze almış ve kendisini ortada buluvermişti, bu Anna Lizzie'nin birkaç yıl sonraki halini andıran kadının ona yapacağı veya yaptıracağı şey umrunda değildi. Kadının yanına varıp kızın yanında dururken başını eğmedi. Çaba harcamaksızın suratında oluşan küçümser tavırla etrafındakilere baktı bir an, herkes endişeli görünüyordu, korkmuş, biraz rahatlamış.. Jimmy ve Joe'deyse 'üzgünüm dostum, oltaya birini atmak zorundaydım' bakışı vardı. Yalnızca birkaç sanise sonra kimseye kızamadığını fark etti. Söylenen başka bir isim olsaydı, o da karşısındakilerden farksız olmayacaktı. Her yeni konuşma başkasının başını yakmaktan başka işe yaramıyordu belli ki. 

Kadın çevik bir hareketle her ikisininde kulaklarını yakalayıp yukarı çekti. Lorah çığlık atarken Hans da istemsiz olarak bağırmaya başladı. Canı acıyordu. Kulağını kurtarmak için gerçekleştirdiği mücadeleyse koca bir fiyaskoydu. Aradan beş dakika geçmiş Yağlı Sae'nin ardından mutfağa doğru yürülerken kulağının en az iki santim uzadığına dair bahse girebilirdi. Adelhied çocukların kulaklarını bıraktığında aynen şöyle demişti "Hans ve Lorah bu kavgayı başlatmış olabilir ama sizde onlar gibi suçlusunuz. Kızlar yatakhanesi eski haline dönene kadar burada bekleyeceğim, ne kadar zaman alacağı veya nasıl toparlayacağız umurumda bile değil. Hans ve Lorah'a gelince Sae'nin bu akşam misafiri olduğunu duymuştum. O zaman mutfağı temizlemek de onlara düşüyor." Tam o anda sanki zorundaymış gibi Hans'ın gözlerinin içine baktı ve ekledi "Kural bir, asla temizlemeden uyuma."Oğlanın açık mavi gözleri sinirle parlıyordu. "Anlaşıldı mı, Burlon?" dedi gülümseyerek. Hans "Evet." diye mırıldandı, kadın sertçe tekrar etmesini söyledi. O da etti. "Asla temizlemeden uyuma." Kadın duyamadığını öne sürerek iğrenç ses tonuyla "Bağırarak tekrarla." dedi. Hans sinirden titrediğini hissediyordu, kadının bunu ona yalnızca eğlenmek için söylettiğine emindi veya herkesin kafasına bu emri çakmak için. Bağırarak tekrarladı. "ASLA. TEMİZLEMEDEN. UYUMA." 

Kadın memnuniyetle gülümserken zarif sayılabilecek bir hareketle parmaklarını kükürdetti. Bayan Adelhied bunu daima yapardı ve her seferinde de o eşsiz ses duyulurdu. Kızlardan birine Sae'yi çağırmasını söyledi ve birkaçını da temizlik malzemeleri almak üzere gönderdi. Sae gelip iki çocuğun mutfağını temizleyeceğini öğrendiğinde oldukça mutlu olmuşa benziyordu. Sonunda bir gün olsun evine erken gidebilecekti. Her iki çocuğunda omzunu kilolu avcunun arasına alıp mutfağa doğru yürümeye zorladı. Koridordaki tiktaklı saat onu vuruyordu. Yarım saat önce uyumuş olmaları gerekirdi.


~*~




Mutfağın kapısının açılmasıyla ne kadar kötü durumda olduklarını anlamaları bir oldu. Bir anda kızla göz göze geldiler ve her ikisinin de ifadesi hiç de yardım edici değildi. Sae temizlik malzemelerini -bir çift sünger, sabun çeşitleri, bir iki kova ve süpürgeler- verip mutfak hakkında uyarıları yaptı, dolap içlerini temizlemelerine gerek olmadığını söyledi ve iyi şanşlar dileyip gitti.

Hans da -büyük ihtimal- Lorah da daha önce mutfağı görmüş değildi. Şehir dışında boktan bir yetimhaneydi burası; Büyük ihtimal ikinci dünya savaşından beri yeni bir şeyler de alınmamıştı. Lorah umutsuz bakışlarla mutfağı süzdükten sonra "Burda ölücez." diye mırıldandı. Hans içten içe kıza katıldığını fark etti ama olumsuz başka bir yorumu daha kaldırabilecekleri bir yerde değillerdi. Mutfak, yemekhanenin yarısı kadar büyüktü. Ki bu yeterince büyük demekle aynı şey. Yağlı Sae'nin son birkaç haftadır burayı temizliyor olması da ihtimal arasında yoktu. Kız kendi kendine söyleniyordu"Dolap içlerini temizlemeseniz de olurmuşmuş, Sae'den nefret ediyorum" 

Hans kızın taklidi sonucu elinde olmadan güldü, yalnızca laf açmak için "Sae'nin gerçek adını biliyor musun?" dedi. 

Kız omuz silkti "Kimin umrunda ki?" Ardından bir bankonun üzerinde gördüğü elmayı alıp ısırdı, bir elma da Hans'a fırlattı. Hans onu rahatlıkla yakaladı. Kız ikinci ısırığını alırken bakışları Hans'ın üzerindeydi "Sen o çocuksun." dedi kız. 
"Hangi çocuk?"
"Şu, kışları yatılı okulda kalan çocuk, ailenin kaydını sen doğduğunda yaptırdığını söylüyorlar." Kızın bakışlarından pek çok şey okunuyordu; kıskançlık, imrenme, merak.. Ancak tek bir kelimeyle bitirdi sözlerini "Şanslısın." 
Hayır, yatılı okulun ailesiyle en ufak bir ilgisi yoktu ancak bunu açıklamanın imkansız olduğunu biliyordu. Ailesi tarafından önemsenen şımarık çocuk rolünün yine üstüne atılmasından rahatsız oluyordu. Diğerlerinden bir farkı yoktu, hatta en beterlerindendi. Annesi hakkında bir fotoğraf ve fotoğrafın arkasında yazan isimlerden başka bilgisi yoktu. Babasını hiç bilmiyordu. Hayatı boyunca tek bir ziyaretçisi bile olmamıştı. Doğum tarihi bile belli değildi. Adı öylece koyulmuş, soyadı bir polis memuru tarafından verilmişti. O hiç kimseydi. 'Hiç kimse' lafı 'şımarık önemsenen çocuk'dan çok daha yakın geliyordu kulağına. 

O sadece büyücüydü. Lorah bunu büyük ihtimalle komik bulurdu.

Elmasından bir ısırık aldı ve nereden başlayacaklarını tahlil etmeye çalıştı. Bir gece değil, bir kaç gece burda kalsalar yine de pek başarılı olabileceklermiş gibi gelmiyordu ona. Lorah mutfakta ilerlerken kızı süzdü, halen pijamalarını giymemişti, üzerinde ince yazlık bir elbise vardı ve kot bir ceket giymişti. Kendi üstündeyse bol çizgili bir tişört ile kısa pantalon vardı. Lorah birden arkasını dönünce yakalandı. Bakışları elinde olmadan kızın ufak göğüslerine kaydı; ardından muzur bir şekilde gülümsedi. 

"Neye bakıyordun sen?" 

Hans'ın gülümsemesi utangaç bir haldı ve gözleri kaçırarak cevapladı "Hiçbir şeye."

Hiç kimse hiçbir şeye o kadar dikkatli bakmaz. Kızın kızardığını görebiliyordu.

Omuz silkti Hans ve gülümsedi. "Ben bakarım." Önemli bir şeyden bahsediyormuş gibi işaret parmağını kullanarak konuşuyordu "Hiçbir şey bazen oldukça merak konusudur."

Kızın bakışlarının aşağı kaydığını fark etti ve nereye baktığını görünce kızarma sırasının kendisinde olduğunu fark etti. "Neye bakıyordun sen?" 

"Hiçbir şeye." dedi kız ve omuz silkti, yüzünde bilmiş bir gülümseme vardı. Kız için bunun merak konusu olmadığını biliyordu Hans. Yetimhanede her yaştan çocuk vardı ve tuvalete yeni alışan küçük oğlanlar pantalonlarını ne zaman indirecekleri konusunda bilnçli sayılmazlardı. Kız bu zamana kadar kesin bir bebeğin altı alınırken de görmüş olmalıydı. Tamam, kendisininki onlara kıyasla biraz daha büyüktü ancak tam anlamıyla merak konusu değildi, değil mi? Kanın yüzüne yayıldığını hissedebiliyordu. Kızın kendisini bu şekilde görmesini istemedi, arka tarafa dönerek düzensizce yayılmış olan bulaşık demetinden birini kucakladı ve lavabonun yanına götürdü, düşürmemek için dikkat ederek. "Tüm bulaşıkları lavabonun yanına götürelim, onları yıkadıktan sonra etraf hem daha boş olur, hem de daha rahat temizlenir. Bulaşıkları nasıl bitireceğimiz ayrı bir konu zaten..." Kıza bakmıyordu ancak onun söylenene uyduğunu fark etti. Sadece şangırtılarla geçen birkaç dakika boyunca bunu sürdürdüler, ağır olanları beraber taşıdılar. 

Kız bir tepsi dolusu fincanı tek başına kaldırmayı denedi, Hans onun düşüreceğini sandı ve koşarak yanına gitti ancak kız kendisinden beklenilmeyecek bir şekilde başarıyla lavabonun yanına kadar gitti. Hans da içlerinde yarım bebek mamaları bulunan üst üste konulmuş kase sürüsünü kucakladı. En üstteki tabaktan suratına o bulamaçın damlamasıyla iğrenerek yürümeyi sürdürdü ancak her yeni adımında mama üstüne daha da bulaşıyordu. Sadece düşürmemeye çalıştı. Midesi bulanmaya başlamıştı. Kaseleri lavabonun yanına koyduğundan Lorah'ın yüzünü yıkamasını söyleyen sesini duydu. Ancak kızı görememişti. Lavaboyu bir kaç deneme sonunda açtığında akan buz gibi suyu suratına götürdü ve içinden bebeklere lanet ederek tişörtünü de ıslattı. Bir kaç saniye sonra Lorah'ın uzattığı havluyu aldı ve kurulanmaya çalıştı. Kız demek ki havlu bulmak için ortadan kaybolmuştu. "Teşekkür ederim." dedi, sesinde en ufak bir duygu yoktu.
Kız onun ıslak tişörtüne baktı ve onaylamayan bir şekilde "Hasta olacaksın." dedi.
"Yaz mevsimindeyiz."
"Ama gecenin körü ve su buz gibi." Kız haklı olabilirdi. Hans omuz silkti. Nasıl olsa kururdu, hem onun hasta olması kimin umrundaydı ki? Nasıl olsa iyileşirdi. Ancak kız çevik bir hareketle oğlanın tişörtünü yakaladı çıkarttı. Kızın önünde birden bire yarı çıplak kalmak tuhaf bir histi. Kız bankoya tırmanarak ocağın üzerinde duran askılardan birine tişörtü astı. Tırmanırken pembe işlemeli külotu görünmüştü, Hans elinde olmadan güldü. "Yakında kuruyacaktır, şanslısın ki burası oldukça sıcak sayılır." Bankodan indikten sonra kız kot ceketini çıkartarak bu sözünü tasdikledi. Ufak göğüsleri şuan neredeyse gözler önündeydi. 

Hazır lavabonun önündeyken süngerini deterjana boğdu ve yıkamaya başladı. Bu konuda mükemmel sayılmazdı. Daha önce nasıl yapıldığını öğrenmişliği de yoktu. Sadece gördüğünü uyguluyordu. Bu nedenle bol bol deterjan ve su harcadı. Sonuç olarak tabaklar biraz olsun temiz görünmeye başlamıştı. Lavaboysa 'lütfen bana acı' dercesine bir hale bürünmüştü. Kız bulaşıkların hepsini getirmeyi bitirdiğinde kendi süngerini alıp Hans'ın yanına geçti. Çok fazla deterjan kullandığı hakkında birkaç şey mırıldandı ve Hans'a nasıl yıkanılması gerektiğini gösterdi. Kızın bu konuda Hans'dan daha iyi olduğu gerçekti. 

Çıplak kollarının birbirlerine sürttüğü yerde yandığını hissediyordu ve soğuk suyun ellerini dondurduğunu. Aynı anda hem çok sıcak hem de çok soğuk gibiydi. Kalp atışları düzensizdi. Kızın kendisine kaçamak bir bakış attığını fark etti. O da ona kaçamak bir bakış attı. Gerçekten güzel bir kızdı. Sarı saçları yeni taranmışa benziyordu, ancak herhangi toka veya örgü yoktu. Büyük ihtimal yalnızca yatmaya hazırlanıyordu. Teni deniz kabuklarının içi kadar beyazdı ve ancak yanaklarının kızarmış olduğu görünüyordu. Acaba kendisi nasıl görünüyordu şuan? Derken yanlışla elindeki bardağı düşürdü ve bardak ıslak zeminde, yürek hoplatan bir sesle binlerce parçaya ayrıldı.

"Özür dilerim. Özür dilerim." dediğini fark etti heyecanla, hızla eğilip toplamaya çalışırken. Bu kelimeler refleks gibiydi. Şuan ona kızacak herhangi kimse olmamasına rağmen ağzından çıkan.. Büyük parçaları alıp çöpe yönelmek istedi ancak parçalar elinden kayıyordu sanki. Ellerini pantolonuna sürüp tekrar denerken kız da ona yardım ediyordu. Büyü yapmak isterdi tek bir sihirli kelime ile tüm bu ıvır zıvırdan kurtulmak. Neden on yedi yaşından küçükler okul dışında büyü yapamıyordu ki? Büyü asıl okul dışında lazımdı! Elinin kesilmesini umursamadan parçaları avucuna topladı ve çöpe attı. Zaten kaykay yüzünden her tarafında ufak tefek yaralar vardı, bir yenisi sorun olmazdı.

Elini tekrar kısa kumaş pantalonuna sürdü, soğuğu vücudunda hissedebiliyordu. Çıplak beli soğuk suyla irkilmişti. Lorah'ında üşüdüğünü görebiliyordu. Kızın ufak ellerini kendininkilerin içine aldı ve ısınmak istercesine sıktılar. Bulaşığın neredeyse yarısından fazlası duruyordu ancak devam etmek istemiyordu. Arkadaki tezgaha dayandı ve kızı kendisine çekti. Bir süre bakıştılar. Kızın mavi gözleri kendisininkilere odaklanmıştı ve bir anda kızın dudaklarına yönelip onu öptü. Bu ilk öpücüğü değildi. Kızın da ilkmiş gibi görünmüyordu. Birbirlerini yercesine devam ettiler. Arada kesik kesik nefes alıp veriyorlardı, tüm mutfakta yankılanan yegane ses buydu. Dolunayın ışıkları ufak mutfak penceresinden içeri süzülüyor ve belki de dışarda bir iki baykuş ötüşüyordu, ancak Hans'ın duyabildiği yegane kuşlar içindeydi. Sadece kuşlarda değil, kelebekler, karıncalar.. Tüm vücudunu apayrı bir his sararmıştı.

Öpüşmeyi kestiklerinde alnını kızınkine dayadı. Kızın kalp atışlarını hissedebiliyordu. Kız elini Hans'ın çığlak göğsüne koydu ve öylece gezdirdi. Bir an nefes alamadığını sandı Hans, ardından kızın ince elbisesini aralayıp omzuna bir öpücük kondurdu. Daha önce bir kıza hiç bu kadar yakın olmamıştı. Devamında ne olacağından emin değildi ancak olay öylece gelişirken akımdan kurtulamayacağını biliyordu. Kız kollarının arasında titrerken parmaklarını saçları arasında gezdirdi. 

Hemen şimdi durabilirlerdi veya geri dönülmez şekilde devam edeceklerdi. Nasıl yapıldığı hakkında erkekler yatakhanesinde büyük çocuklar çekinmeden konuşurlardı. Bu konuda bildikleri bu kadardı. Eğlenceli bir şeydi anlatıklarına göre... Kalp atışını hızlandırıcı ve nefes almayı zorlandıran değil. Derin bir nefes aldı ve kıza sordu, sesi titrek çıkıyordu; bu elinde değildi.
"Devam etmek istiyor musun?"
Kız sessiz kaldı.
"Acıtabilir."
"Acıyacağını biliyorum Kristin söylemişti."
"Yine de istiyor musun?" diye sordu temkinli bir şekilde.
Kız huzursuzca kıpırdandı ardın etrafa göz attı, en son gözlerini oğlanınkilerde birleştirip "Sanırım bu tezhahı daha kullanışlı hale getirmenin vakti geldi." diye söze başladı. "Evet, bunu istiyorum Hans, kanımın en son damlasına kadar istiyorum ve ne kadar acıtacağı da umrumda değil."
Bu sözler üzerine beraber unla kaplı tezgaha tırmandılar. Hans ayağındaki sandaletlerden kurtulup, yere attı. Kız da aynı şeyi kendi ayakkabıları için yaptı ardından Hans'ın pantalonun fermuarına uzandı. 



SON.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Welcome To The Life at Fairytail
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» In Another Life
» Breath of Life
» Breath of Life
» s t o r y of my life || Stephan.
» life isn't gray mary-lou

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Ü L K E L E R :: Almanya :: Hamburg-
Buraya geçin: