Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Run Again

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Hans Finn Landers
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Hans Finn Landers


Lakap : HANSEY!
Rp Sevgilisi : Daenerys K. F. Landers; BETTER THAN YOURS.
Mesaj Sayısı : 1061
Kayıt tarihi : 06/11/11

Özel
Rp Puanı:
Run Again Left_bar_bleue97/100Run Again Empty_bar_bleue  (97/100)

Run Again Empty
MesajKonu: Run Again   Run Again Icon_minitimeCuma Ocak 24, 2014 10:08 am

PS:


Run Again Tumblr_m959r2qo1X1r1yj84



"Güzel, popüler veya ölü olmadığın sürece kimse seni umursamaz." Hans bu düşünceye pek de katılmıyordu oysa. Umursardı. Belki daha güzel, popüler veya gerçekten ölü olunca daha çok insan umursardı ama bunların hiçbiri olmasa bile birileri umursardı elbet. Hayatı boyunca annesinin bir yerlerde onu umursadığını düşünmemiş miydi zaten, hatta küçükken babasının da onu bazen de olsa düşündüğünü sanırdı; o onu düşünüp yanında olması için ağlarken bir yerden çıkacaktır bir gün. Oysa şuan burada ne annesi ne de babası vardı; bu sözleri söyleyense gerçek adını bilmediği bir adamdı: gerçekten belki de onun küçük ruhunu umursayan hiç kimse kalmamıştı. Çocuksu umutlar için fazla büyüktü belki de... Aslında bu cümleyi başkasından duymuştu. Adamla aralarında bir karış kadar bir mesafe vardı; küçük çocuğun yakasından tutmuş ve iyice kendisine çekmişti. Hans aldığı her nefeste adamın alkol kokan nefesini soluyordu sessizce. Sessizdi çünkü ne bir kişi vardı onun ince tişörtünün iki yakasını tutmuş eli ayırabilecek, ne de dinleyen vardı onun sözlerini. Bunu biliyordu çünkü başına ilk gelişi değildi. "Beni duyuyor musun?" dedi adam sanki duymamak mümkünmüş gibi, bulanık bakışları küçük oğlanın mavi gözlerine odaklanmıştı bu kez; oysa beklediği bir onay da yoktu. Gözlerini kaçırmaması gerektiğini de biliyordu küçük çocuk, oysa bu kadar yakından her şey bulanıktı. Gözünün yanında küçük bir bıçak dövmesi vardı adamın, kaba bedenindeki en özenli şeydi belki de. "Aklım tam bir karmaşa, çocuk." dedi elini biraz gevşetirken. "Sen gençsin. Hiçbir şey anlamazsın. Tam bir işe yaramazsın." Ve çocuğu sarsarak kendisinden uzağa itti. Bu hamle oğlanın düşmesine neden olsa da ayağa kalkmakta zorlanmadı Hans. Bakışlarında kızgın bir ifade vardı ancak bağırıp münakaşa edecek değildi, aslına bakarsanız adamın bu kadar sarhoş olmasına seviniyordu bile. Belki sonunda günlerdir beklediği kaçışı bu gece yapabilirdi. Yani adam sızdıktan sonra. Saat gece yarısına gelmiş olmalıydı, belki de geçiyordu.. Emin değildi Hans. Buradaki tek saat adamın kolundakiydi ve onu bu karanlıkta sezmesi pek mümkün olmuyordu. Adam ilerliyerek tekli koltuğa bıraktı kendisini, Hans uzaktan onu izliyordu. Onun kolunu sıvayışını ve ardından kendisine uyuşturucu verişini izledi. İğne derisine ilk girdiğinde gözlerini kısmış sonraysa bastırırken gülümsemişti. Tuhaf bir hali vardı, kesinlikle Hans'a iyi şeyler hissettirmeyen. Aslında var olmayan tuhaf bir acı hissedip kendi kolunun ortasını tuttu öylece. Adamın bundan zevk alıyor oluşu tuhaftı, ama bunu yapmadığı zamanlar tamamen deliye döndüğünü hatırladı. Bir şekilde buna muhtaçtı. Acaba kendisi de öyle mi olacaktı? Korkuyla ürperdiğini hissetti ama bir açıklama yapamıyordu. Ne de olsa adam yaptığı yeni ürünleri çocuğun üzerinde de denemişti, çok değil, birkaç gün önce. Acaba birkaç gün içinde bir yenisi için yalvaracak mıydı? 'Hayır.' diye kesin bir şekilde geçirdi içinden. Olacağı varsa da psikolojik olarak bunu olabildiğince erteliyordu belki de. "Ama birkaç numaran var, değil mi?" dedi adam gülümseyerek. Gevşemişti. Yayılmıştı. Gülümsemesi büyümüştü. Ama yine de samimi değildi. "Tamamen işe yaramaz değilsin, öyle değil mi? Sabrina." Hans adamın neden bahsettiğini iyi biliyordu, ancak adamın bundan bahsedebilecek kadar bilgisi olması tehlikeliydi. "Sabrina'nın değneği de vardı, değil mi? Sana da bir tane ayarlamalıyız, şov için; anlarsın ya."
"Gitmek istiyorum."
"Ne dramatik, tam da küçük farenin balkabağına dönüştüğünü öğrenmişken. Bu masal böyle miydi?" Bilmiyordu. Yani masalı. Doğru muydu veya yanlış mıydı, hiçbir şey diyemezdi ama bildiği bir şey varsa o da adamın kendisini kullanmasına izin vermeyeceğiydi. 'Bekle.' dedi içinden. Yanda başka bir adam uyuyordu. Diğeri uyumasına aldırmadan ona laf atmaya başlamıştı. Konuşmaların yarısını duyuyordu yarısını dinlemiyordu ve ayağına bağladıkları kelepçeyi çözmüş olduğu fark etmesinler diye başından beri kıvranıyordu. Buradan çıkınca nereye gidecekti? Polise mi? Onlar da onu yeni bir yetimhaneye koyarlardı, en azından okuluna devam ederdi; cidden ne kadar umurundaydı ki okul? Yatacak bir yeri olacaktı ve yemek de bir sıkıntı olamayacaktı. Gayet iyi diye geçerdi. Oldukça harika. Hatta muhteşem. Gözünden bir damla yaş geldiğini fark etti ancak silmek için uğraşmadı. Cidden kapıdan çıkıp gidecek miydi? Şu bahsi geçen güçlerini istediği her an kullanabilmeyi dilerdi. Bunların özel güç olduğunaysa emindi; özel bir çocuktu o. Farklıydı bir kere. Tesadüf değildi bu. Üşümüş ellerini avuşturdu birkaç kere. Polise gitmeyecekti. Yetimhaneye geri dönmek delilikti, ev değildi ki orası.
"Hayaletlere inanır mısın?" dedi adam, sesi ilk kez ilgiliymiş gibiydi. Derinden geliyordu aslında, kısıktı da; ne düşündüğünü merak etmemek zordu.
"Hayır." dedi Hans sadece, karanlıkta yürüyebilmek için bazı şeylerin gerçek olmadığına kendisini inandırması gerekmişti. Başarılıydı da.
"Ben inanırım."
Hans artık olduğu yere oturmuş, sırtını duvara yaslayarak dizlerini bükmüştü. Adamın tam karşısındaydı, onun sanki bir hülyaya dalmış gibi yukarıya boşça baktığını görebiliyordu. Kendisine yaptığı her neyse, iyi kafa yapmış olmalıydı. Sadece ağzından laf almak için konuştu Hans "Korkar mısın?" Adam cevap vermedi. Aynı pozisyonda öylece duruyordu sadece. Ama huzursuz bir duruştu bu. Birkaç dakika sonra ayağını zaten açık olan kelepçeden tamamen kurtardı Hans ve cebinden birkaç gün önceden sakladığı ufak meyve bıçağını çıkarttı. Bir eliyle bıçağı sıkıca kavramışken adımları yavaş ve temkinliydi. Gerçek adını bilmediği o adamın gözleri açıktı hala, ancak yanına vardığında bile Hans'ı görmüyordu artık. Belki de aldığı şeyin dozu fazla gelmişti; nedenini bilmiyordu ancak adam artık ölmüştü. Yine de yanında fazla durmadı. Daha önce aklında onlarca kez kurduğu merdivenleri ve evden çıkış yolunu sessizce ardında bıraktıktan sonra çıkış kapısına geldi. Hans, şansının yaver gittiği bu soğuk gecede, yabancı bir şehirde yeni bir başlangıç için kapıyı açmak üzereyken diğer adam hala uyuyordu.



...must be continue.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Run Again
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Ü L K E L E R :: Amerika-
Buraya geçin: