Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Huzurlu Bir Sürtüşme

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lilou Charles G'ladheon

Lilou Charles G'ladheon


Mesaj Sayısı : 82
Kayıt tarihi : 25/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue92/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (92/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 6:46 am

Lilou o sabah yine erkenden kalkmıştı. Herkes uyuyordu yine. Sessizce giyindi ve yatakhaneden ayrıldı. Bugün üzerinde sebepsiz bir dinginlik vardı. Kendini son derece huzurlu ve mutlu hissediyordu. Bu rutubetli zindanlara rağmen... Yine her zamanki gibi lavaboda yüzünü yıkayıp saçlarına baktı. Ama yine sadece bakmakla yetindi. Her sabahı rutindi Lilou’nun. Bir farklılık, bir heyecan istiyordu ama bu sene okulda pek olacak gibi görünmüyordu. Ortak Salon’a geçti ve kanepelerden birine oturdu. Gelecek Postası’nı alıp okumaya başladı. Pek dikkate değer bir haber yoktu. Gelecek Postası eski formunu kaybetmiş gibi görünüyordu. Artık dişe, tırnağa dokunmayan saçma sapan haberler yapar olmuşlardı. Dırdırcı ve bazı muggle gazetelerinden bir farkı kalmamıştı. Zaten tamamen bakanlığın kontrolünde gibi görünüyordu. Gazeteyi masanın üzerine koydu ve portre deliğinden geçerek zindanın rutubetli koridorunda yürümeye başladı. Ayağının altından fare geçmişti. Fare mi? Hademe işini iyice aksatmaya başlamıştı. Ama böyle de olmazdı ki! Bu ne iş bilmezlik, bu kaytarma. Tonla galleon aldığına, cin cücelerin sakalı üzerine yemin edebilirdi Lilou. Söylene söylene ilerliyor ama bugünkü huzurunu ne bir fare, ne rutubetli zindanlar ne de bir hademe bozuntusu bozamazdı.

Lilou zindanlardan çıktıktan sonra giriş katına gelmişti. Bir süre Hogwarts’ın sessizliğini dinleyip, ardından Büyük Salon’a geçti. Yine en sondaki masaya oturdu. Bir şeyler atıştırmaya başladı. Etrafına da dikkatlice bakıyordu. Bir grup Hufflepuff öğrencisi ve iki Ravenclaw’lı öğrenciden başka kimse yoktu ortalıkta. Ah tabii bir de Neredeyse Kafasız Nick.. Lilou Nick’in yaklaştığını görünce, “Naber Nick. Ah kafana n’olmuş öyle. Korkunç görünüyor!” diyerek bir kahkaha attı. Tabii Nick oralı bile olmadan kafasını düzelterek ilerlemeye devam etti. Lilou yemeğini bitirdikten sonra ne yapmak istediğine bir türlü karar veremedi. En iyisi uçmaktı. Dışarda hava çok güzeldi. Yumuşak bir serinlik, hafif bir rüzgar… Tam bir sonbahar havası vardı. Tekrar yatakhanesine doğru yol almaya başladı. O sırada bir Gryffindor’luya omuz attı. 4. sınıf bir çocuktu… Çocuk Lilou’ya baktı ama sesini çıkartmadan ileremeye devam etti. Korkmuşa benziyordu. Lilou’da bundan fena halde zevk alıyordu.

Yatakhaneye vardığında hâlâ herkesin uyuduğunu gördü. Bu ne tembellik böyle.. Yatakhaneden Silsüpür’ünü aldıktan sonra tekrar yukarı çıktı. Silsüpür’ünü çok seviyordu. O babasından ona kalan tek şeydi. Zaten yeni bir süpürge alacak parası yoktu. Ama olsa bile bu süpürgeye hürmeten almazdı… Bir de kardeşini görselerdi ailesi. Utançlarından ölürlerdi. Bir Gryffindorlu! İğrençlik abidesi. Hogwarts’ta kardeşini görünce gözlerini kaçırır görmezden gelirdi. Ama bugün onu düşünmek istemiyordu. Bugün kendini dinç ve şanslı hissediyordu. Bahçeye çıkmış ve Antrenman Sahasına ilerlemeye başlamıştı. Refleksleri sayesinde çok iyi bir tutucuydu. Ama takıma girmek istemiyordu. Çünkü takım oyunlarını hiç sevmezdi. O daha çok bireysel oyunlardan hoşlanırdı. Kişiliği gereğince tabii ki bu beklenirdi zaten onun gibi egoist birinden. Takım sporları onda yapmacık takım ruhu muhabbetini uyandırıyordu ki, yapmacık olan her şey gibi bundan da nefret ediyordu. Yapış yapış, ‘sevgi ve takım ruhu’ iğrenç…

Nihayet Antrenman Sahasına ulaşmıştı. İçeri girerken içerde birinin olduğunu farketti. Bir kız vardı. Çok hızlı uçuyordu. Lilou’nun ağzı açık kalmıştı. Quaffle’ları bir bir deliklerden geçiriyor ve bunu çok seri ve isabetli yapıyordu. Lilou’da havalandı ve yanına çıktı. Onun bir Gryffindor’lu olduğunu o zaman fark etti. Az önceki hayranlık yerini nefrete bırakmış gibi görünüyordu. Kıza şöyle bir baktı ve “Çok iyi olduğunu mu sanıyorsun bulanık savunucusu?” dedi. Ardından çok çevik bir hareketle, Silsüpür’ünün izin verdiği ölçüde azami hıza çıkarak dalışa geçti ve yere o hızına rağmen yumuşak bir iniş yaptı. Şimdi kız onun yanına iniyordu... Yanına geldi ve karşı karşıya durdular. Birbirine nefret dolu bakışlar attılar. Tam sırada kız ağzını açacak gibi oldu ama Lilou sağ elinin işaret parmağını kızın ağzına götürerek, “Aaa, lütfen benim gibi alçak bir Slytherin’liyle tartışmazsın sen. Ne de olsa siz Gryffindor’luların burunları havada. Her şeyde iyi olduğunuzu sanıyorsunuz değil mi? Benimle tartışmazsın sen…” dedi alaycı bir tavırla.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcian St. Pierre

Marcian St. Pierre


Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 30/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue98/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (98/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 8:23 am

Şişman Kadın’ın portresinden içeri girerken, kaşlarını hafifçe çatarak kol saatine baktı genç cadı. Şatonun çevresinde üç tur atması bu kadar sürmüş müydü gerçekten? Geçen seneki ortalamasıyla neredeyse aynı zamanlamasına dudaklarını büktü. Quidditch sezonu başlamak üzereydi, formunu kaybetmeyi göze alamazdı. Ertesi sabah fazladan bir tur daha koşmayı aklının bir köşesine not eden Vera, gözlerinin önüne düşen ıslak bir saç tutamını geriye atarak duşlara doğru ilerledi. Normalde şu fazladan bir turu ertelemezdi ancak cadı, duşa girip kahvaltı yaptıktan sonra uçmayı da istiyordu ve şu ekstra tur olmadan bile ilk derse ucu ucuna yetişecekti muhtemelen. Duştan çıkınca, aynı yatakhanede kaldığı arkadaşlarını uyandırmamak adına parmak ucunda yürüyerek giyindikten sonra, asasından sıcak hava çıkartan basit bir büyüyle saçlarını kuruttu. O günkü planları arasında, rüzgarlı sonbahar havasında saatte yetmiş kilometre hızla uçmak vardı ve sinüzit, bir muggle hastalığı olabilirdi ancak şakaya alınacak bir tarafı yoktu. Yatakhaneden çıkmadan önce ceplerini kontrol etti. Asası ve Gryffindor soyunma odasının anahtarı yanındaydı. Vera, onu sabahın bu saatinde uyandırmasıyla ilgili yakınmalarını yok saydığı Şişman Hanım’ın portresini ittirerek, daha çeyrek saat önce çıktığı merdivenlerden ikinci kez inmeye başladı. Bir pencerenin önünden geçerken durakladı genç cadı. Sabahın bu saatinde etraf, rüzgarın sesi, yeni uyanan birkaç kuşun cıvıltısı ve uyuyan portrelerin horlamaları hariç sessizdi. Gökyüzü, İskoçya’da bir sonbahar sabahı için mucizevi bir şekilde açıktı. Uçmak için mükemmel bir gündü.

Ders çalışarak sabahlamış gibi görünen, burnunu önündeki bir kitaba gömmüş bir şeyler atıştıran bir Ravenclaw hariç boş olan Büyük Salon’a girip Gryffindor masasında her zamanki yerine oturdu Vera. Karşılığında, bakışlarını kitabından ayırmadan hafifçe kafasını sallayan çocuğa selam verdikten sonra, çalışkan evcinleri tarafından hazırlanmış kahvaltısını etmeye başladı. Bir grup porsuk, neşeyle masalarına otururken Vera yemeğini bitirmiş, bir kez daha açık havaya çıkıyordu. Quidditch sahasına yürüyen cadı, cübbesinin iç cebinden çıkarttığı anahtarla Gryffindor soyunma odasının kapısını açtı. Profesör Potter, anahtarı ona verirken ‘şu anlık’ takım kaptanı olduğunu söylemişti ve cadı, söz konusu anın ne kadar bir zaman dilimini kapsadığından emin değildi pek. Takımının Quidditch Kupası’nı alması için elinden geleni yapmaya hazır olan Vera’nın bu unvana pek takıldığı da söylenemezdi aslında. Takım başarılı olduğu sürece, kaptanın kim olduğunun bir önemi yoktu. Eldivenlerini giyip süpürge dolabından Nimbus 1700’ünü aldı. Evet, bir Ateş Oku için annesine yalvarmıştı tabii ama profesyonel oyuncu olan kadın, şimdilik bunu kullanmasının daha iyi olduğu konusunda ısrarcıydı. Bu yaz tatilinde, annesinin babasından boşanıp takımındaki vurucuyla nişanlandığı düşünülürse babasını ikna etmeyi deneyebilirdi aslında. Ancak Vera, kadını affedebileceğini düşünmese de Myra’nın, kızının iyiliğini istediğinden emindi. Zaten babası da, eşi onu aldattıktan sonra bile Myra’yla ortak alınmış bir kararı bozmaya kalkmazdı. Bir elinde süpürgesi ve diğer elinde de, peşinden birkaç quaffleın süzülmesini sağlayan asasıyla kapıyı kilitlemek kolay olmadıysa da birkaç dakika sonra Vera, tam teçhizat sahadaydı.

Süpürgesine tırmanan cadı, ayağıyla sertçe yere vurmadan önce gülümsedi. Vera, kucağındaki kırmızı, deri toplarla beraber havalanırken sıkı bir at kuyruğu yaptığı saçlarından geçen havayı hissedip cüppesinin çıkardığı ıslığı duyabiliyordu. Havada birkaç ısınma turu atıp iyici hızlandıktan sonra, zaman kaybetmeden çemberlere doğru süzüldü. Tanıdık sahada hızla uçarken, üç quaffle’ı sırayla çemberlere gönderdi. Üç top da hedefini bulunca gülümseyerek, düşmeden önce yakalamak amacıyla en yakınındaki quaffle’a doğru süzüldü. “Çok iyi olduğunu mu sanıyorsun bulanık savunucusu?” Kulaklarında rüzgarın uğultusu hariç bir şey duymayı beklemeyen Vera, sahayı aradı. Sahada başka bir çocuk daha vardı. Vera’nın çocuğun Slytherin olduğunu tahmin etmek için, büyücünün cübbesini görmesine gerek yoktu, söyledikleri, zihniyetini gayet ele veriyordu. Yılan, hiç fena sayılmayacak bir manevrayla yere indikten sonra, pike yapan cadı da çocuğun hemen yanına indi. Bir şeyler söylemek için ağzını açtıysa da bunu yapması mümkün olmamıştı. “Aaa, lütfen benim gibi alçak bir Slytherin’liyle tartışmazsın sen. Ne de olsa siz Gryffindor’luların burunları havada. Her şeyde iyi olduğunuzu sanıyorsunuz değil mi? Benimle tartışmazsın sen…” Vera, süpürgesinin sapıyla, ruh hali düşünülürse nazik sayılabilecek bir şekilde çocuğun parmağını ittirdi. “Ah, hayır, her konuda iyi olmak gibi bir iddiamız olamaz. Boş konuşmada birinciliğin size ait olduğunu hepimiz biliyoruz, değil mi?” Dik durumdaki süpürgeye çıkan Vera, hala elinde duran kırmızı topu Slytherin’e attıktan sonra, havalandı.

"Konuşmaktan başka bir şey yapabiliyor musun, Slytherin?"

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lilou Charles G'ladheon

Lilou Charles G'ladheon


Mesaj Sayısı : 82
Kayıt tarihi : 25/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue92/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (92/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 9:34 am

Gryffindor’lu kız süpürgesinin sapıyla Lilou’nun parmağını iteklemişti. Gözünün seğirmesine ve dudaklarının titremesine bakılırsa, son derece sinirlenmiş ve kendini kontrol etmek için büyü çaba sarfediyordu. Gözlerindeki nefret ateşine bakınca acı çektiği bile düşünülebilirdi. Tabii ki bu durum Lilou’nun fazlasıyla hoşuna gitmişti. Gryffindor’lu kız, “Ah, hayır. Her konuda iyi olmak gibi bir iddiamız olamaz. Boş konuşmada birinciliğin size ait olduğunu hepimiz biliyoruz, değil mi?” dedi. Birden ayağını süpürgeden yukarı attı ve ayağını yere vururken elindeki Quaffle’ı Lilou’ya fırlattı. Lilou Quaffle’ı hiç beklemediği için yakalarken bir hayli zorlandı. Gryffindor’lu kız arkaya doğru alaycı bir bakış attı ve dalgalı, bir o kadarda harika saçlarını öne atarak ayağını yere vurarak havalandı. Havalandıktan sonra arkasına bakmadan “Konuşmaktan başka bir şey yapabiliyor musun, Slytherin?” diye bağırdı. Tavırları Lilou’nun fena halde hoşuna gitmişti. Lilou elindeki Quaffle’a baktı. Bıyık altından gülümseyerek ayağını yere vurup yükseldi. Gryffindor’lu kız kadar hızlı olmasa da kendi süpürgesine göre hızlı sayılabilirdi.

Kızın üzerine doğru uçmaya başladı tam kıza çarpacakken üstünden geçerek geriye döndü. Soğuk bir kahkaha patlattı. Kızın gözlerinin içine baktı. Fena halde güzel gözleri vardı. İnsanı kendine doğru çekiyordu. Zaman durmuştu o anda adeta. Kara delik gibiydi o an. Bir yıldız patlar. Hacmi çok büyük olan bir yıldız… O sırada çevresinde olan her şeyi içine, kalbine doğru çeker. O milyonlarca ton ağırlığındaki şeyler, toplu iğne başı kadar bir kütleye hapsolur. İşte orada zaman yoktur. Oraya kara delik denir. Zamanın olmadığı boyut. Tıpkı gök mavisi gözleri gibi… Lilou bu bakışmanın ne kadar sürdüğünü bilmiyordu. Zaman kavramını kaybetmişti adeta. Ne oluyordu böyle. Lilou mu? Gryffindor’lu olduğu için kardeşini reddeden çocuk mu..? Hemen bu düşünceleri kafasından attı. Alaycı bir gülümseme yerleştirdi suratına ve, “Konuşmaktan başka bir şey yapabiliyor musun, ha. Bu lafın fena halde hoşuma gitti bilmiş ol bulanık dostu. Yazacağım bunu bir kenara.” dedi. Quaffle’ı havaya attı ve kız topu yakalayana kadar Lilou çemberlerin önüne geçmişti.

Şimdi asıl iddia ve sürtüşme başlıyordu. Ama bu Lilou’nun hayatındaki en huzurlu sürtüşme olabilirdi. Nasıl mı? O da bunu bilmiyordu ama bu kız farklıydı… Pat! Quaffle Lilou’nun suratında patlamıştı. Ne olduğunu bile anlayamadan burnunu tutuyordu. O kızı düşünürken suratının ortasına Quaffle yemişti. İşte tipik bir Gryffindor’lu. Fırsatçı! Asasını burnuna doğrulttu ve ufak bir büyü yaptı. Burnunun kanaması durdu. Bir kahkaha daha patlattı ve “Hadi bakalım bir daha yolla sert kız.” dedi. Kız soluna yolladı Lilou’nun parmaklarının ucuyla dokundu ama çembere girmesini engelleyemedi. Lilou ne kadar zeki olduğunu fark etti. Quaffle’ı ona fırlatırken, Quaffle’ı tutarken sağlak olduğunu anlamış ve solunun zayıf olduğunu tahmin etmiş olmalıydı… İşte bir Quaffle daha geliyordu tam sağına bu kez. Çevik bir hareketle çıkarmayı başarmıştı Lilou. Kızın sağ omzuna baktı. Ne tarafa seğirteceğine dikkat etti ve o tarafa doğru uçtu. Evet yine başarmıştı tutmayı. Kız sinirlenmeye başlamış görünüyordu. Bu kez öyle bir top gönderdi ki, öncekiler sadece alıştırma turu der gibiydi. Arka arkaya mükemmel toplar geliyordu Lilou’ya. Lilou gibi okulun en iyi tutucularından biri bile çok çaresiz kalıyordu. Arka arkaya sayılar geliyordu Gryffindor’lu kızdan. Kendine lanet ediyordu Lilou. Çok sinirlenmişti. Bir Gryffindor’luya karşı ezilmek mi? Daha önce yaşamadığı bir şeydi ama şimdi eziliyordu. Gözlerindeki hırs benliğini ele geçirmeye yaklaşmıştı…

Lilou, “Hadi bakalım en iyi topunu yolla Gryffindorlu!” dedi… Gözlerine bakıyordu sadece. Zaman yine durmuştu ve bu sefer nefes almıyordu Lilou. Nasıl bir top geleceğini merak ediyordu. Geriye dönüp biraz uzaklaştı. Sahanın ortasına kadar gerilmişti. Ordan şut mu atacaktı? “Yok artık, o kadar da değil.” diye düşündü Lilou. Şimdi hızla yaklaşıyordu Gryffindor’lu kız. Kolunu kaldırdı ve şutu atmak üzereydi…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcian St. Pierre

Marcian St. Pierre


Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 30/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue98/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (98/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 11:13 am

Slytherin hızla üstüne doğru uçarken Vera, iki eliyle süpürgesinin sapını kavradı. Büyücü sert bir dönüşle kendisinden uzaklaşıp kahkaha attığında, cadı da olası bir çarpışmadan kaçınmak için pike yapmak üzereydi ancak büyücünün başarılı dönüşünden çok, kendisininkileri bulan gözler yerinde tuttu onu. Nabzının, uçmanın her zaman verdiği heyecana bağlı olmayan bir şey yüzünden hızlanmaya başladığını hissetti Vera. İvmenin sebebinin, karşısındaki Slytherin’in dudaklarına yerleşen alaycı gülümseme olduğunu kendine bile itiraf etmeyi düşünmüyordu kız. Neyse ki sessizliği bozan çocuk, söyledikleriyle Vera’ya, düşündüklerinin tam olarak neden bu kadar saçma olduğunu anımsattı. “Konuşmaktan başka bir şey yapabiliyor musun, ha. Bu lafın fena halde hoşuma gitti bilmiş ol bulanık dostu. Yazacağım bunu bir kenara.” İnsanları kan durumlarına göre değerlendiren bir yılan o. Kendine gel, Vera. Ne yaptığını düşünmeden, devreye giren bir refleksle Quaffle’a doğru fırlayan Vera, deri topu iki eliyle yakaladı. Kız, yeni arkadaşını (!) görmek için gözleriyle sahayı taradığında, Slytherin çemberlerin önüne geçmiş sırıtıyordu. -Ki süpürgesinin okula ait olanlara benzediği düşünülürse, bu süre hiç de fena sayılmazdı.- Aklına ilk gelen, çocuğun okuma yazma bilişine yüksek sesle ve alaycı bir tonda şaşırmak olsa da başka bir yolu tercih etti. Deri topu, bütün kuvvetiyle Slytherin’in bulunduğu çembere gönderirken sırıttı Vera. Çocuğun burnuna ufak bir şifa büyüsü yapmak zorunda kaldığını görünce hafif bir vicdan azabı duymadığını söyleyemeyecekse de bunu göstermemeyi başardı.

Vera, dalışa geçip sahaya dağılmış birkaç Quaffle’ı topladığında Slytherin, asasıyla olan işini tamamlamıştı. Gülen çocuğun “Hadi bakalım bir daha yolla sert kız.” demesi üzerine, iki parmağını kaşının üstüne götürüp alaycı bir selam çaktı büyücüye. Aslında, arasa bile sabahın bu saatinde onunla antrenman yapacak bir tutucu bulamazdı muhtemelen ki bu tutucu da, Vera’nın standartlarına göre bile iyiydi. Topu bir kez havaya atarken düşündü. Burnunu iyileştirmek için asasını kullanmıştı. Asa eli sağdı. O halde, çoğu tutucununki gibi solu daha zayıf olmalıydı. Tekrar ellerinin arasına dönen topu sağlamca kavrayarak, Slytherin’in solundaki çembere gönderdi. Tutucunun parmaklarını yalayan top, çemberin içinden geçince gülümsedi Vera. Kaptığı bir başka Quaffle’ı zaman kaybetmeden, bu sefer sağdaki çembere attıysa da büyücü, topu kurtarmıştı. Kıza profesyonel fikrini sorarsanız etkileyici olduğunu söylemek zorundaydı ancak şansına, kimsenin ona böyle bir soru sorduğu yoktu. Quaffle, ikinci bir kere çembere bulmayıp Slytherin’in ellerinde kalınca Vera, kaşlarını çattı. Pekala, bu iş ciddiye binmişti şimdi. Normal şartlar altında antrenmanlarda tüm potansiyelini kullanmama alışkanlığında olsa da bu bir istisnaydı. Gözlerini bir an için yumup derin bir nefes aldıktan sonra, elinde güven verici ağırlığını hissettiği topu çembere gönderdi. Birbirini takip eden birkaç sayının ardından Slytherin, sinirlenmiş görünüyordu.

“Hadi bakalım en iyi topunu yolla Gryffindorlu!”

Bir kez daha göz göze geldiklerinde, ne zaman geliştirdiğinden çok emin olmadığı, 'duygusal bağışıklık sistemi' devreye girdi kızın. Bilmem hatırlatmama gerek var mı, sana ‘bulanık dostu’ diyor. Hani belki yakın bir zamanda kendine gelip de şu 'en iyi topunu' yollamak istersin diye söylüyorum. Bu yüzyıl içinde, mümkünse. Hem iç sesine, hem de çocuğa gözlerini deviren Vera, geri dönerek sahanın ortasına kadar uçtu. Hiç olmazsa biraz tırstırmış olmayı umduğu çocuğa doğru hızla uçmaya başladı. Hafifçe sağdaki çembere yönelip sağ elindeki topu çembere gönderecekmiş gibi yaptıysa da Quaffle’ı diğer eliyle yakalayıp, tutucunun açık bıraktığı, sol çembere gönderdi. Slytherin şaşırtmacanın farkına varıp sol tarafa döndüyse de top, birkaç saniyelik bir farkla çemberden geçmişti. Çocuk topu kurtarsa bile olayı bir şekilde (‘Ah, küçük gururunu tedavisi imkansız şekilde incitmeye yüreğim el vermedi, Slytherin. Bir günde bu kadar yenilgi senin için bile fazla.’) toparlayabilecek olan Vera, pis bir sırıtış yolladı çocuğa. Bu sırada, sabah kalktığında daha tam doğmamış olan güneşin gökyüzünde yükselmiş olduğunu fark edince kol saatini kontrol etti. Pekala, henüz hiçbir derse geç kalmamıştı ve nereden baksa yarım saati vardı daha. Yine de bugün erken bitirmeyi düşünüyordu. Kendisine bugün antrenmanını bir tutucuyla –epey de iyi bir tane hem de- yaptığını söylediyse de bu sadece mazeretti. Çocuğun yanında olmak hoşuna gitmiyordu. Kimi kandırıyordu ki, gidiyordu. Uçmak, her zamankinden daha farklıydı bugün ve artık Gryffindor-Slytherin maçlarında bile bu kadar yoğun hissetmediği bir heyecanın varlığını da inkar edemezdi. Esas hoşuna gitmeyen buydu işte.

“Bütün gün burada canına okumayı çok istesem de yapacak işlerim, belli ki senin de yerden kazıman gereken bir karizman var, Slytherin. Eğer yenilgiye doyduysan, izninle gidiyorum.”

Sahanın her yerine dağılmış Quaffle’ları topladıktan sonra yere yumuşak bir iniş yaptı Vera. Asasıyla topları havalandırdıktan sonra, Nimbus 1700’ünü eline aldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lilou Charles G'ladheon

Lilou Charles G'ladheon


Mesaj Sayısı : 82
Kayıt tarihi : 25/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue92/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (92/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 3:12 pm

Gryffindor’lu kız hızla Lilou’nun üstüne uçuyordu. Sağ elinde ki Quaffle’ın aklını okumaya çalışıyordu Lilou. Kızla arasındaki duygusal bağı topa aktarmak istiyordu. Bu kızı KSKS dersinden önce görmüştü. Orada küçük bir kıza havalanmayı öğretiyordu ve ona “Odaklanmalısın.” diyordu. Lilou odaklandı. Şimdi tüm konsantrasyonu Kızın sağ elindeydi. Gözleri kızın omuzlarında, aklı ise Quaffle’daydı. Bu topu çıkartması lazımdı. Çünkü kıza meydan okumuştu… Çok süratli geliyordu. Bu numarayı biliyordu. Hız ve şaşırtma… Hızla gelen bir Quidditch oyuncusu, bir tutucu çok rahat aldatabilirdi. Lilou bunun farkındaydı. O yüzden normal bir toptan iki kat daha fazla dikkat etmesi gerekiyordu bu topa. Kız kolunu kaldırdı. Bir dakika! Bu kız solak! Tanrı aşkına nasıl bunu yiyebilirdi!? Bir anda kızın topu diğer eline alıp Lilou’nun boş bıraktığı köşeye doğru yolladığını fark etti. Çok mu geçti? Hayır, onun için hiçbir top geç olamazdı. Çevik bir manevrayla ters köşeye döndü. Ama süpürgesinin modeli buna izin vermedi. Ve bir iki saniyeyle topu kaçırdı. Bir iki saniye ama bu Quidditch için hayli uzun bir zaman sayılırdı… Lilou kaybetmişti. Evet, bu kız gerçekten çok iyiydi… Kız süpürgesinde ters döndü ve Lilou’ya pis bir bakış fırlattı. Bu Lilou’yu kızdırmıştı. Ama kızamıyordu… Süpürgesinin üzerinde süzülerek Lilou’nun yanına geldi kız. Bir cadı, bu kadar mı zarif durabilirdi süpürgenin üzerinde? Kızın bir veela olmasından korkmuyor değildi hani…

Kız alaycı bir tavırla yeniden, “Bütün gün burada canına okumayı çok istesem de yapacak işlerim, belli ki senin de yerden kazıman gereken bir karizman var, Slytherin. Eğer yenilgiye doyduysan, izninle gidiyorum.” dedi. Çok hızlı bir şekilde geri döndü ve sahanın etrafında uçarak Quaffle’ları topladı. Yere yavaşça indi. Topları havalandırıp, süpürgesini eline aldı. Yavaş adımlarla sahadan dışarı çıkıyordu. Lilou ise şaşkınlıktan hâlâ çemberlerin önündeydi… Kızı izliyordu. Başka ne yapabilirdi ki zaten? Kız karizmasını söylediği gibi yerle bir etmişti. Zaten Quidditch konusunda pek bir karizması yoktu ama yine de kıza rezil olmuştu. Ama hayır! Yapabileceği bir şey vardı. O da rezil olmamış gibi davranmak. Hızla uçarak kızın tam önüne milimetrik bir iniş yaptı. Kız irkilmişe benziyordu. “Ne o Gryffindor’lu cesur kızımız korktu mu?” dedi Lilou. Yüzüne yine o alaycı gülümsemesini yapıştırmıştı. Ama içi içine sığmıyordu. Ne diyeceğini bilemez halde süpürgesinin üzerinde duruyor ve kızın yolunu kapatıyordu. Kız tam cevap verecekti ki Lilou daha çabuk davrandı ve, “İsmin Vera öyle değil mi? Geçen sene Quidditch maçında duymuştum ismini. Bende Lilou.” dedi. Bunu cesaret edipte nasıl söylediğini bilmiyordu. Karşı cinsle asla konuşamazdı…

Kızın gözlerinin içine bakıyordu. Bir şeyler söylemesini bekliyordu. Bu kez ne ağzını kapatacak ne de sözünü kesecekti. Hayır, buna hiç niyeti yoktu Lilou’nun. Bu sefer beklemek istemiyordu Lilou. Çünkü beklenenlerin asla gelmediğini biliyordu. Asla gelmezlerdi. Sen onlara bir adım atmazsan onlarda olduğu yerde dururdu. Arada bir ayna varmış gibi tıpkı. Sen bir adım atarsan ona doğru, o da atardı. Ama sen atmazsan o da atmazdı… Evet tıpkı aynalar gibi. Aynalar her şeyi olduğu gibi gösterirdi. Yapmacıklık yoktu aynalarda… Vera’nın konuşmaya niyeti yok gibi duruyordu. Lilou’nun bir şeyler söylemesi lazımdı ama tükürük bezleri karşı gelircesine çalışmıyorlardı o anda. Hani bazen olurdu ya, kelimeler birbirinden kaçarlardı… Aslında bir öncekine en çok yakışan sıfat oydu ama bir türlü onu bulamazdı bir önceki. İşte öyle anlardan biriydi yine. Bu an, o an olmak zorunda mıydı diye sormadı Lilou. Çünkü evet o an olmaydı. Yoksa ne anlamı kalırdı yaşanan tarifi imkansız şeylerin? Hem bu şey, yani bu duygu yemek yapmaya benzemezdi. Bire bir buçuk koyunca kıvamını tutturamazdınız bu duygunun. Evet, bu göz kararı konulurdu. Ya tutarsa diye yola çıkılırdı. Ve kelimeler köşe kapmaca oynarlardı dilinin ucunda. Ama Lilou duygusal konuşmamalıydı. Kendini aciz göstermemeliydi. Kızın gözlerinin içine tekrar baktı ve “Neden gidip, bu zaferini kutlamıyoruz? Ne de olsa bir Slytherin’liye karşı aldığın ilk ve son galibiyet olacak bu.” dedi. Kız gözlerinden alev saçmaya başlamıştı. Evet küstahça konuşmuştu. Ama Lilou duygularını dışarı belli etmeyi seven bir tip değildi. Sanırım o da çevresine uyum sağlamasıyla alakalı bir şeydi. Yoksa Lilou kimseyi incitemezdi…

Kibirliydi, asi ve sinirliydi. Kendini beğenmiş biriydi, burnu havada insanları küçük gören bir kişiliği vardı. Ama asla birine zarar vermeyi istemezdi. Bu onun aciz yönüydü ona göre. Bir pasifist olduğu söylenemezdi ama nefretle donanmış diğer Slytherinliler gibi de değildi. Ama onlardan daha kinci görünebiliyordu. İyi bir oyuncuydu. Duygularını gizlemesini çok iyi bilirdi. Bu onun, ona göre güçlü yanıydı. Ama şimdi aciz yanını ortaya çıkarmayı o kadar istiyordu ki… Bir insanın aciz olmayı istemeyeceği aşikardı oysa o deli gibi istiyordu bunu. Kızın saçlarında gezdirdi gözlerini. O kadar yakın duruyorlardı ki, biri asasını çekse diğerinin gözünü çıkartabilirdi. Birbirlerine nefretle bakıyorlardı. Lilou’nun suratında alaycı ve küçümseyen bir tavır, Vera’nın gözlerinde galibiyetin verdiği sevinçle karışık nefret saçan bir parlaklık… Şimdi ne olacaktı? Vera ne diyecekti? Lilou tüm bu soruları kafasında kurarken, belki bir asır geçmişti onun için. Ama bu boyutta henüz bir iki saniye geçmişti. Lilou ise şimdi paralel evrende yaşıyor gibiydi…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcian St. Pierre

Marcian St. Pierre


Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 30/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue98/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (98/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 11:18 pm

Herhangi bir izleyiciyi yok saymak onun için bu kadar zor olmamalıydı ancak sahadan çıkmak üzereyken, ensesinde Slytherin’in bakışını hissedebiliyordu ve söz konusu hissin tamamen rahatsızlık olduğunu söyleyemezdi. Normalde sahada olan bitenlerin her zaman farkında olmakla övünse de Vera, büyücünün aniden birkaç santim önüne ineceğini tahmin edememişti. “Ne o Gryffindor’lu cesur kızımız korktu mu?” İfade, bir bakıma doğru sayılmayacak olsa bu kadar sinirlenmeyebilirdi. Alaycı bir karşılık vermek için ağzını açtıysa da genç Slytherin sözünü kesti. -Gerçekten, bir alışkanlık haline gelmese iyi olacaktı bu.- “İsmin Vera öyle değil mi? Geçen sene Quidditch maçında duymuştum ismini. Ben de Lilou.” Kaşlarını birkaç milim yukarı kaldırdı Vera. Vera. Bones değil. Bundan ne çıkartması gerektiğini bilmiyordu ancak bu, kan basıncının tekrar tırmanışa geçmesine engel değildi. Lilou’yu daha önce okulda neredeyse hiç görmediğini düşündü Vera ki aslında, düzenli olarak ona karşı oynuyor olmayı beklerdi. Çocuğu uçarken görmüştü, seçmelere katıldıysa, Slytherin Quidditch Takımı bile böyle bir tutucuyu almayacak kadar saçmalamış olamazdı. Lilou. Sahi, Fransızca falan mıydı ki isim? Peki Slytherin de Fransız mıydı? Önündeki büyücünün kökenini öğrenmek esasen hiçbir işine yaramayacaksa da, yine de şu aksanları sezebilen insanlardan biri olmayı diledi Vera. Bu tip şeylerde kulağı çok kötüydü.

Bir kez daha Lilou’nun gözleri tarafından hapsedilmiş Vera, Slytherin’in sessiz bir büyüyle kendisini sersemletip sersemletmediğini bile ciddi olarak sorguladı bir an için. Taktiğin en basit ama belki de en iyi çalışan ilkelerinden birini uygulamaya alışmıştı genç kız: En iyi savunma saldırıdır. Bir sürtüşme esnasında susmak, onun yapacağı bir şey değildi. Beklemek, alışkanlıklarının arasında yoktu normalde. Ancak nasıl isimlendireceğini bilmediği bu durum, başından beri inanılmaz derecede istisnai olduğunu kanıtlamıştı zaten. “Neden gidip, bu zaferini kutlamıyoruz? Ne de olsa bir Slytherin’liye karşı aldığın ilk ve son galibiyet olacak bu.” Sahip olduğu en dik bakışlardan birini gönderdi cadı, genç yılana. Lilou’nun söylediklerinin ikinci kısmına, şu galibiyet olayına sinirlenmesi gerekse de onu esas kızdıran, beyninin ilk cümleye takılıp kalmasıydı. Ciddi olmadığını anlamak için çocuğun alaycı gülümsemesini görmesine gerek yoktu. - Tabii söz konuyu gülümsemeyi görüyor olmanın yine de hoş bir artı olduğunu inkar edemezdi. İçinden kendini azarladıktan sonra, dikkatini toplamaya çalıştı ancak pek başarılı sayılmazdı. Her şeyden önce, fazla yakın duruyorlardı ve cesur olan o olmalıydı, geriye doğru bir adım atacak ilk kişi kendisi olmayacaktı. Sonra daha önce bahsi geçen şu gülümseme vardı ki dikkatinin büyük bir kısmını götürüyordu. Bir de bütün bu süre boyunca büyük çoğunluğu gerçek olan bir nefretle bakma durumu vardı Slytherin’e. Büyülenmiş Quaffle’lar hala arkasında, havada duruyorlardı ancak onları pek önemsediğini söyleyemezdi tabii.

“Neden bir parçası olabileceğin tek zafer kutlaması buymuş gibi geliyor dersin bana?”

Düşünebileceği en kötü hakaretmişçesine tonlanmış bir ‘Slytherin’i cümlenin sonuna eklemedi Vera bu sefer. Lilou’nun adını kullanmayı düşünmüyordu ancak artık bu bilgiye sahip olduğundan, büyücüye başka bir şekilde seslenmek de içinden gelmemişti. İnsanlara takılmayı severdi Vera, ancak hakaretin fazla kişisel algılanmasını da istemiyordu. Hoş, düşünebileceği herhangi bir hakaretin Lilou’nun üzerinde en azından gözle görülebilir bir etki bırakacağından da çok emin değildi. Pekala, en iyi savunma saldırıydı ve Vera, oturup da bir şeylerin olmasını bekleyecek bir insan değildi. Alaycı bir sırıtışla Slytherin’e dikti gözlerini. “Bak ne diyeceğim, eğer arkadaşlığımdan o kadar hoşlandıysan lafı dolandırmadan söyleyebilirsin.” Söylediklerindeki gerçeklik payını -ki epey de yüksek bir orandı- ifadesine ya da tonlamasına yansıtmadı cadı, kelimeleri dışarıdan sadece sıradan bir laf dalaşının parçalarıymış gibi görünüyordu. Çocuğa, muhtemelen ilk defa duyacağı bir kavramı açıklıyormuşçasına devam etti. “Biz öyle yapıyoruz. Normal insanlar. Hani sosyal yetenekleri olan, iki ayaklı canlılar. Çağrışım yapıyor mu?”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lilou Charles G'ladheon

Lilou Charles G'ladheon


Mesaj Sayısı : 82
Kayıt tarihi : 25/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue92/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (92/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 7:41 am

Kız hâlâ ona nefretle bakıyordu. Ardından gözlerinde farklı bir parıltı gördü kızın. İşte bir yıldız daha parlamıştı… Gerçekten çok zekiydi ve söyleyeceği lafı tahmin etmek çok güçtü. Quidditch zekasıydı bu… Kıvrak, pratik ve aldatmacalı. Eğer bir Gryffindor’luysa ama her şeyden önce saldırmayı düşünecekti. Oysa bilmiyordu ki, savunma en iyi saldırıdır. Ağzını açtı ve alaycı bir tonla, “Neden bir parçası olabileceğin tek zafer kutlaması buymuş gibi geliyor dersin bana?” dedi. Evet… Tam da tahmin ettiği gibi, bunu tahmin edememişti Lilou. Şimdi Vera’nın yüzüne ikinci bir zaferi kazanmışçasına gülümseme yapıştı. Quaffle’ı bir daha çemberden geçirmiş gibi hissediyordu kendini Vera. Lilou buna kalıbını basabilirdi. Ama kız bununla yetinmedi ve devam etti, “Bak ne diyeceğim, eğer arkadaşlığımdan o kadar hoşlandıysan lafı dolandırmadan söyleyebilirsin.” dedi. Eh hoşlanmadığı söylenemezdi. Hatta fazla hoşlandığı söylenebilirdi. Ama bunu itiraf etmeli miydi? Hayır! Aciz görünür, bir Gryffindorlunun önünde rezil olurdu. Bunu kesinlikle istemezdi. Kız üstelik 5. sınıftı ve Gryffindorluların onu her gördüğü yerde, ona bakıp kahkaha atmalarını istemiyordu. Lilou bunu kaldıramazdı. Bilimsel makale okuyan muggle profesörleri gibi bir ifade takındı Vera. Evet kendini biraz fazla önemsiyor gibi bir görüntüsü vardı kızın. Hoş önemsemese kendine haksızlık etmiş olurdu… Dudaklarını buruşturup, gözlerini kısmış ve, “Biz öyle yapıyoruz. Normal insanlar. Hani sosyal yetenekleri olan, iki ayaklı canlılar. Çağrışım yapıyor mu?” diye bir soru sordu. Lilou’nun bunu idrak etmesi biraz zamanını alsa da sonrasında anlamıştı…

İnkar etmeyecekti. Evet sonunda bulmuştu ne yapacağını. Şimdi o durumu iki sıfır yaptığını düşünse de yanılıyordu. Elinde Quaffle varken Lilou’yu aldatmış olabilirdi. Ama şimdi Quaffle’lar arkasında havada duruyor ve ellerindeki tek silahları, dilleriydi. Lilou bir laf cambazıydı. Bir zihinfendar olmasına rağmen şu anda bunu uygulayamazdı. O nedenle sezgilerine güvenerek kızın ona cevap vermesini, Lilou’nun saldırmasını beklediğini düşündü. İç güdülerine bir hayli güvenen Lilou soğuk, hatta buz gibi bir kahkaha patlattı. Son derece düzgün dişlerini gösteren bir gülümseme yapıştırdıktan sonra suratına, “Evet, bir parçası olabileceğim ilk ve son zaferi kutlayalım. Bir daha bir zaferin parçası olamayabilirim. Beceriksiz ve yetersiz büyücünün teki olduğumun bende pekala farkındayım Vera. Ve evet, arkadaşlığından hoşlandım. Lafı dolandırmıyorum sen haklıydın… Ayrıca ben asosyal bir büyücüyüm Vera. Emin ol asosyal olmak çok eğlenceli bir şeydir. Herkes senden bir şeyler beklemez, bir hata yaptığında affedilmez –bana göre affedilebilir- lanetlerden birini yapmışsın gibi tüm gözler üzerinde toplanmaz Vera. Hayır, bir çağrışım yapmıyor. Ama bugün sosyal bir insan gibi davranıp, senin arkadaşlığından hoşlandığımı söylemek istiyorum Vera. Ayrıca ismimi söylemekten korkma, sana zarar vermez.” dedi. Şimdi ne olacağını bilemez bir halde çaresizce bekliyordu. İyi mi yapmıştı acaba? Kumar oynamıştı, kazanma şansı ne kadar bilmeden…

Etrafındaki her şey yavaşlamış gibiydi. Güneş ne zamandan beri sonbaharda böylesine yakıcı oluyordu onun bile farkında değildi. Soluk teninin kızarmaya başladığını hissediyordu. Sırtından aşağıya damlayan ter damlaları, Lilou’yu pek rahatsız ediyordu. Ama onu asıl rahatsız eden, böylesine yakıcı bir güneşin altında Gryffindorlu bir kız tarafından mağlup edilmenin verdiği utanç hissiydi. Lilou burada bu kıza bu kadar vakit harcamasının sebebini biliyordu. Peki ya kız? O neden Lilou’ya bu kadar vakit harcıyordu. Koruyacak bir bulanık dostu yok muydu onun? Hayır, yalnıca burada Lilou’nun mağlubiyetinin verdiği hazzı arttırmak için duruyor olamazdı. Mutlaka bununda bir nedeni olmalıydı. Hala birbirlerine dik dik bakıyorlar ve süpürgelerinin sapları birbirine değiyordu. Bir diktatörün emrine uymak zorunda olan tebaası gibi Vera’nın gözleri nereye kaçıyorsa, oraya kovalıyordu Lilou’nun gözleri…İtaat ediyordu bakışlarına. Çok derin, bir o kadar da nefret dolu bakıyordu. Ying ve yang gibi. Her bakışın bir anlamı olmalıydı. Bu mükemmel bakışlarını boşa harcayacak kadar savurgan olamazdı bu kız! Yavaşça bir adım geri attı. Ayna kanununu unutmamıştı ama bu geri atılan adım kendini kontrol edebilmesi içindi. Tinsel olarak geri adım atmış değildi. Hala ruhu, kızın önünde dimdik ve onurlu bir şekilde duruyordu…

Buna mugglelar ne diyorlardı? Yıldırım aşkı mı? Ne aşk mı? Hayır, Lilou bu kıza aşık olmamalıydı. Evet gözleri çok güzel olabilirdi. Çok güzel bakıyor da olabilirdi. Saçları rüzgarın büyüsüyle olabilecek en mükemmel bir şekilde dalgalanıyor olabilirdi. Evet, çok zeki bir kız olabilirdi. Hatta, safkan bile olabilirdi. Bunların hepsinden öte, Lilou’ya bu yazın başından beri en çok vakit harcayan insan bile olabilirdi. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmezdi. Lilou aşık olmamalıydı. En azından bir Gryffindor öğrencisine. Muhtemelen bir gün bu kıza onu sevdiğini söylese bile, kız onu reddedip herkese rezil edecekti. Peki Lilou bunu göze alabilir miydi? Reddedilmeyi yani… Ama sonradan yüz kere hatta bin kere kafasında, söylediği anı kurgulamak zorunda kalacaktı muhtemelen. Bunun pişmanlığıyla yaşayabilir miydi? Peki Lilou daha önce böyle bir duygu yoğunluğu yaşamış mıydı? Fakat tüm bunlara rağmen alaycı bir şekilde kızın gözlerine dik bir şekilde bakabiliyordu. Bir adım geri attığında kızın yüzünde oluşan mutluluk ifadesi onu sevindirmişti. Kızda bu denli yakın durmalarından rahatsız olmuş, belli ki geri adım atmaktan çekiniyordu. Eh, işini kolaylaştırmıştı en azından…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcian St. Pierre

Marcian St. Pierre


Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 30/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue98/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (98/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 4:59 am

Buz gibi kahkahanın bir şekilde hem kanını dondurup hem de onun akışını hızlandırması normal miydi? Pekala, Vera, birkaç dakika kadar önce, bu söz konusu, istisnai durumda hiçbir şeyin en azından kendi standartlarına göre tam olarak normal olmadığını kabullenmişti zaten. Yine de burada, büyücünün karşısında gardını almış duruyor olmak neredeyse uçmak kadar doğal geliyordu ona. Evet, ikisinin çeliştiğinin, ne kadar saçmaladığının farkındaydı. “Evet, bir parçası olabileceğim ilk ve son zaferi kutlayalım. Bir daha bir zaferin parçası olamayabilirim. Beceriksiz ve yetersiz büyücünün teki olduğumun ben de pekala farkındayım Vera. Ve evet, arkadaşlığından hoşlandım. Lafı dolandırmıyorum sen haklıydın… Ayrıca ben asosyal bir büyücüyüm Vera. Emin ol asosyal olmak çok eğlenceli bir şeydir. Herkes senden bir şeyler beklemez, bir hata yaptığında affedilmez –bana göre affedilebilir- lanetlerden birini yapmışsın gibi tüm gözler üzerinde toplanmaz Vera. Hayır, bir çağrışım yapmıyor. Ama bugün sosyal bir insan gibi davranıp, senin arkadaşlığından hoşlandığımı söylemek istiyorum Vera. Ayrıca ismimi söylemekten korkma, sana zarar vermez.” Cadı yutkundu. Bir muggle kart oyununda tüm paranın ortaya konmasının büyülü ırka mensup iki insan arasındaki bir laf savaşındaki haline her ne deniyorsa, oydu işte bu durum da. Saldırmaya hazır bir kedi gibi başını biraz daha dikleştiren kız, karşısındaki büyücüden bir kez daha nefret etti. Kendini hazırcevap olarak kabul edecek Vera’nın söyleyecek bir şeyler bulamadığı nadirdi ve ne yapacağına karar veremediği bu anda, onu sürüklediği durum yüzünden büyücüden bir kez daha nefret ediyordu. Lilou’nun bahisleri yükseltmesinin yanında, bu kadar yakın duruyor olmalarının da greve gitmeye karar vermiş beynine yardımcı olduğu söylenemezdi. Normalde, bir ‘düşman’ söz konusu olduğunda laf dalaşı karşılıklı hakaretlerden oluşurdu ancak Lilou, hakaretleri kabul ediyor ve bir karşı-hakaret de öne sürmüyordu. Vera, bu pasif agresif tutumla uğraşmaya alışık değildi ki hiçbir Gryffindor’un olduğunu da sanmıyordu. İşin iyi tarafı, çoğunlukla Slytherin’lerin de olmamasıydı. Özellikleri düşünülürse belki de birbirlerine hem en yakın, hem de en uzak olan iki bina sürekli çatışma halinde kalabiliyordu.

Lilou, bir adım uzaklaştığında görülebilir olmadığını umduğu rahat bir nefes aldı Vera ancak daha sonbahar havası ciğerlerini terk edemeden, bilinçli bir şekilde olmasa da yakınlığı özlediğini fark etti. Lilou’nun alaycı, dik bakışlarına aynı şekilde karar verirken ne yapacağına karar vermemişti ancak ayakları, onun bu eylemsizlik isteğini paylaşıyor gibi görünmüyordu. Ne yaptığına şaşırmaya fırsat bulamadan Slytherin’in aralarında açtığı boşluğu, öne yavaş bir adım atarak kapatmıştı bile. “Sana ait herhangi bir şeyin beni korkutabileceğini düşünüyorsan, Lilou, yanılıyorsun.” Slytherin’in adına meydan okurcasına vurgu yaparken ismi gerçekten doğru telaffuz ettiğini umdu cadı. “Ancak yanıldığın tek konu bu değil. Bir hata yaptığında seni yargılayanlar arkadaşların değildir. Arkadaşlar, seni tanımalarına rağmen, yine de sevmeye devam eden ve hata yaptığında, sana yardım etmeye çalışacak insanlardır. Evet, arkadaşlık bir bakıma gereksizdir… sanat ya da felsefe gibi, hayatta kalma mücadelesinde hiçbir anlamı yoktur ancak o mücadeleyi anlamlı kılan nadir şeylerden biridir.” Birkaç kişiden alıntı yaptığına emindi Vera, doğaçlama olarak bu kadar felsefik bir konuşma yapabileceğine inanacak kadar kendini beğenmiş değildi henüz. - Kendini beğenmiş biraz çirkin bir kelime değil miydi? ‘Kendine güveni fazla gelişmiş’i falan tercih ederdi. – “Şimdi, şu pasif-agresif ‘asosyal, yeteneksiz ve beceriksizim, evet, kabul ediyorum’ saçmalığın gösteriyor ki düşman olabilmemiz pek mümkün değil.” Cümlesini bitirmek üzereyken, sahaya ilk geldiklerinde çocuğun da en az kendisi kadar saldırgan olduğunu hatırladı Vera. Bulanık dostu, sert kız falan. Ancak şimdi, daha farklı bir tutum gösteriyordu Slytherin. Karşılık vermeyen birisine bulaşmak ne eğlenceliydi, ne de taşımakla gurur duyduğu Gryffindor ruhuna uygundu. Alaycılığı kısa bir süreliğine kenara kaldırıp konuşmaya başladı Vera. “Bu durumda ya ben muggle doğumlu arkadaşlarımın yanına dönerim, onlara Quidditch’te canına okuduğum isimsiz bir yılandan bahsederim, birkaç dakika güleriz, sonra bu olay unutulur; sen de gidip… siz Slytherin’ler boş zamanlarınızda ne yapıyorsanız ondan yaparsın, eğer tekrar karşılaşırsak birbirimizi yok sayarız.” Vera, şimdiden bu ilk seçeneğin gerçekleşmesi için çalışmaya başlamış olması gerektiğini biliyordu, şimdiye şatoya giden yolu yarılamış olmalıydı ancak hala burada, Lilou’nun birkaç santim uzağında duruyordu işte.

“Ya da bugünkü şu itirafını bir gelişme kabul edip arkadaşlık kurumuna bir şans vermeye karar verirsin ve bu sefer, kutlama gerçekten değecek bir şeyimiz olur.” Ciddi tavrını bir kenara bırakarak, kendinden memnun bir ifadeyle sırıttı cadı. “Kusursuz galibiyetimin dışında tabii, o da kutlamaya değiyor gayet ama, eh, anladın işte ne demek istediğimi.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lilou Charles G'ladheon

Lilou Charles G'ladheon


Mesaj Sayısı : 82
Kayıt tarihi : 25/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue92/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (92/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 9:59 am

Bu olabilir miydi? Kız büyüleyici gözlerini tehditkar bakışlarla boyamıştı. Lilou ise yalnızca hatasını kabullenmişti. Evet, bu büyük bir sorundu. Küçük düşmeyi göze almış, resmen kumar oynamıştı karizması üzerine. Hoş çok bir karizması olduğu söylemezdi Lilou’nun okul çapında. Yine de bu bina arkadaşları tarafından duyularsa –ki duyulması muhtemeldi- Lilou gerçekten çok zor duruma düşerdi. Quidditch’te yenilmesi bir yana, hatalarını kabul edip üstüne bir de bir adım geri atmıştı. Yani ilk korkaklık belirtisi Lilou’dan gelmişti. Vera ise korkusuzca karşısında durmuştu. Bu farklı bir durum olmalıydı ki zaten de öyleydi. Kız çekingen ama cesur bir hamleyle bir adım ileri atmıştı. Lilou nefesini tutmuş ve yutkunmamak için dimdik duruyordu kızın karşısında. Şimdi sadece meydan okurcasına bakışıyorlardı. Yapacakları bir sonraki hamleyi düşünür gibi. Kızdan bir cevap bekliyordu Lilou ve hamlesini tahmin etmek zordu. Büyücü satrancında iyi olabilirdi, ama bu kesinlik atı C5’e oynamaya benzemiyordu. Burada geri dönülmesi imkansız sözler, davranışlar sarfedilebilirdi. Lilou, bir insanın söylediği sözlerin kölesi olduğunu çok iyi biliyordu. Bu nedenle az konuşmayı tercih ederdi genelde. Ama bu sefer, az konuşsa bile çok dikkatli konuşmalıydı. Kızın sol kaşı havaya, sağ kaşı aşağı indi. Konuşmaya başlayacağı mimiklerinden ve çene kemiğinin kasılmasından belli olmuştu. Vera çok düzgün İngilizcesi ve tınısı çok hoş olan sesiyle, “Sana ait herhangi bir şeyin beni korkutabileceğini düşünüyorsan, Lilou, yanılıyorsun.” dedi. Bu kadar düzgün bir İngilizceyle ancak bu kadar tehditkar bir cümle kurulabilirdi. Pes doğrusu! Ama “Liluğ” da ne oluyordu? İsminin böyle telaffuz edilmesi komiğine gitmişti. Ama o anda bozmaması gereken bir ciddiyeti vardı ve Lilou duygularını saklama konusunda oldukça iyiydi. Vera aynı tonla devam etti, “Ancak yanıldığın tek konu bu değil. Bir hata yaptığında seni yargılayanlar arkadaşların değildir. Arkadaşlar, seni tanımalarına rağmen, yine de sevmeye devam eden ve hata yaptığında, sana yardım etmeye çalışacak insanlardır. Evet, arkadaşlık bir bakıma gereksizdir… Sanat ya da felsefe gibi, hayatta kalma mücadelesinde hiçbir anlamı yoktur ancak o mücadeleyi anlamlı kılan nadir şeylerden biridir.” dedi. Vay canına. Lilou etkilenmişe benziyordu. Çok güzel konuşmuştu. Ama Lilou’nun kastettiğini anlayamamış olacak ki zafer gülleri yüzünde açmaya başlamıştı Vera’nın. Derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti Vera, “Şimdi, şu pasif-agresif, -asosyal, yeteneksiz, ve beceriksizim, evet kabul ediyorum- saçmalığın gösteriyor ki düşman olabilmemiz pek mümkün değil.” Alay ediyordu adeta Lilou’yla. Lilou ise tiyatro sahnesinde repliğini unutmuş ve suflörden yardım isteyen çaylak tiyatrocu gibi boş gözlerle kıza bakıyordu.

Vera birden ciddileşti. Sesini zarif bir şekilde temizledikten sonra konuşmaya başladı ve, “Bu durumda, ya ben muggle doğumlu arkadaşlarımın yanına dönerim, onlara Quidditch’te canına okuduğum isimsiz bir yılandan bahsederim, birkaç dakika güleriz, sonra bu olay unutulur; sen de gidip… siz Slytherin’ler boş zamanlarında ne yapıyorsanız ondan yaparsın, eğer tekrar karşılaşırsak birbirimizi yok sayarız…” devam edecekti ki kısa bir nefes aldı. O sırada Lilou’nun aklından milyonlarca şey geçiyordu. “Eğer birbirimizi yok sayacaksak, eğer arkadaşlarına gidip benim dedikodumu yapacaksa bu cadı neden hâlâ karşımda duruyordu ki? Gitsin ne yapacaksa yapsın.” diye düşündü Lilou. Kız devam etti ve aynı ciddiyetle, “Ya da bugünkü şu itirafını bir gelişme olarak kabul edip arkadaşlık kurumuna bir şans vermeye karar verirsin ve bu sefer, kutlamaya gerçekten değecek bir şeyimiz olur.” dedi. Lilou çok büyük ikilemde kalmıştı. Ama kararını vermesini etkileyen bir şey olmuştu aniden. Kız gayet samimi bir şekilde gülümsemiş ve “Kusursuz galibiyetimin dışında tabii, o da kutlamaya değiyor gayet ama, eh, anladın işte ne demek istediğimi” dedi. Kendinden emin, mütevazi olmayan ve kibirli bir kız. Onu neden Slytherin’e seçmemişler ki? Lilou, bıyık altından gülümsedi. Ne diyeceğini biliyormuş gibi görünmek istiyordu. Ancak o sırada aklından bir tek kelime geçiyordu “Vera”… O anda refleks olarak “Vera” dedi Lilou. Ağzından kaçırmıştı aklından geçen tek kelimeyi. Ama çok çabuk toparladı. “Arkadaşlık sosyallikle alakalı bir şey değildir. Asosyal biri asosyal başka biriyle arkadaş olabilir. Ben diğer insanların bakışlarından bahsetmiştim. Her neyse bu konu çok önemli değil. Bana ait şeylerden korkmanı zaten istemem. Kim korkutucu olmak ister ki? Ya öylesindir ya değilsin. Siz Gryffindor’lular çok cesursunuz zaten. Ama çoğu zaman akıl cesaretten daha gerekli olur. İki şeyde de akıl olmaz; öfke anında ve cesaretin doruklara ulaştığı anlarda. Hem seninle düşman olmak isteyen kim? Gidip arkadaşlarınla dedikodumu yapma yeter. Ayrıca çok kırıldım sana isimsiz bir yılan mı? Benim bir ismim var Liluğ şeklinde telaffuz edilmese de. Anlatacaksan da, o isimsiz yılanın kurtarışlarının başta seni nasıl sinirlendirdiğini, hatta o isimsiz yılanın Slytherin’in tutucusu bile olmadığını da eklemeyi unutma. Takımda bile değilim ben.” Kelimeler ağzından kusarcasına boşalmıştı. Bu kadar kelimeyi bir araya nasıl getirdiğini bilmiyordu. Hatta getirip, getiremediğini bile bilmiyordu. Hani tüm kelimeler tek tek incelendiğinde anlamlı olabilirdi ama bir mantık çerçevesinde değerlendirildiğinde anlam çıkartılamayabilirdi.

Birbirlerine öylesine yakınlardı ki, ikisi de diğerine çarpmamak için hareket bile etmiyorlardı. Nefes aldıkları da söylenemezdi hatta. Göğüslerini ve başlarını dik tutabilmek adına… Lilou, gözlerini kırptı. Bunu yapmak zorundaydı artık. Güneş tam karşıdan gözlerine vuruyordu. Konuşma başladığından beri kızın gözlerine baktığından dolayı, bir saniye olsun gözlerini kırpmamıştı. “Şimdi tekliflerini değerlendirelim. İlkine gelirsem belki de ömrüm boyunca bir zafer kutlaması yapamayacağım senin de dediğin gibi. Ancak ikinci teklifinde bana bir şans doğuyor.” Lilou akmasa da damlar diyerek bir yola çıkmıştı. Bu ilk adım belki de ufacık bir adımdı, ama diğer adımların atılması için şarttı. Bir şeylere başlamazsa ilerleyemeyeceğini iyi biliyordu. Daha önce hiçbir cadıya bu kadar yakın durmamıştı. Cadıların ilgisini çeken bir tip değildi. Sessiz, ilgisiz ve vurdumduymaz bir büyücüydü. Sevgi olayı ona çok yapmacık gelirdi. Şimdi, en sevdiği duyguların ortada çarpışmasından dolayı bir cadıya bu kadar yakındı, ‘nefret ve hırs’. “Eh, sanırım bu kusursuz galibiyetini ve arkadaşlık kurumuna verilecek şansı kutlamalıyız. Ne dersin?” Kusursuz galibiyet ve arkadaşlık kurumuna öyle bir baskı yapmıştı ki, kendisi bile anlam verememişti buna. Sıcak bir gülümseme yerleşti yüzüne Lilou’nun. Ama bu en fazla iki saniye sürdü. Ya da ona öyle gelmişti. Daha uzun da sürmüş olabilirdi. Saklayamamıştı gülümsemesini. Ne kadar aptal göründüğünü anlaması için aynaya ihtiyacı yoktu. Ya da birinin onu envaigözle çekip daha sonradan ağır çekimde izletmesine. Bu yapış yapış, sevgi dolu gülümsemeleri hiç sevmez ve kendine asla yakıştırmazdı. Ne olduysa olmuş, mimiklerini kontrol edememişti. Utangaç bir şekilde ilk defa gözlerini Vera’nın gözlerinden kaçırmış ve solgun, mat beyaz suratına çekingen bir allık gelmişti… Vera’nın arkasındaki Quaffle’ları sandığa yerleştirmek için oraya hareketlendi. Büyülenmiş Quaffle’ları yerine yerleştirdikten sonra sandığın kapağını kapattı…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcian St. Pierre

Marcian St. Pierre


Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 30/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue98/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (98/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 11:43 am

“Eh, sanırım bu kusursuz galibiyetini ve arkadaşlık kurumuna verilecek şansı kutlamalıyız. Ne dersin?”

Vera, elindeki süpürgeyi daha sıkı bir şekilde tutarken aklı başında bir Gryffindor ne demesi gerektiğini biliyordu ki kelimeler de ağzından çıkmak üzereydi. Boş versene. Senin gibi alçak bir Slytherin’le tartışmam ben. Gözlerini devirip sahadan uzaklaşırken kelimelerine gereken tonlamayı verecek, adı her nasıl telaffuz ediliyorsa Lilou’nun gerçekten alçak bir Slytherin olduğunu düşünmediğini ama çocuk, Vera’nın hala onun hakkında böyle düşüneceğine inanıyorsa ikisinin de zamanlarını daha fazla harcamaya gerek olmadığını yalnız bu iki cümleyle açıklayabilecekti. Ama sonra Slytherin gülümsedi. Alaycı bir şekilde sırıtmadı - ki sırf o bile gün içinde cadının düşünce zincirini parçalamaya kabil olduğunu gün içinde birkaç kere kanıtlamıştı- ama bu sefer gerçekten, içten bir şekilde gülümsedi. Ne yapmak üzere olduğunu bırakın, kim olduğundan bile çok emin olamayan Vera yutkunurken bir şeyi çok iyi bildiğinin farkına vardı. Slytherin’i burada bir daha görüşmemek üzere bırakıp sahadan gidemezdi. Bakışlarını Lilou’dan ayırmadı cadı ancak gülümseme, kısa bir süre sonra, kaybolmuştu bile. Çok erken… Tebessümün daha fazlasını görebilmek için dikkatle Slytherin’in hatlarını incelese de az önceki gülümsemeden eser bulamamıştı kız. Göz temaslarını kesen çocuk yanından geçip kırmızı, deri topları sandığa yerleştirirken Slytherin’in açık teninde ufak, neredeyse fark edilmeyecek bir renk değişimini yakalamıştı ama. Denemeye tenezzül bile etmeden gözlerinde olduğunu bildiği şaşkınlıkla hayranlık karışımı bakışı yok edemeyeceğine karar veren Vera, ruh halini aynen korumaya karar verdi. Pekala, o bir Gryffindor değil miydi? Bu durumda sahip olduğu avantaj – hoş, artık durumun ne olduğunu ya da neyde bir avantaj sağlayacağını çıkartamasa da- Gryffindor olabilmekti o zaman. Hesaplı hareket etmemek, içgüdüsel davranmak ve her ne kadar az önce, arkasındaki bu Slytherin bir bakıma aklın cesarete karşı üstünlüğünden bahsetmişse de, akla dayanmayan, içgüdüsel kararlarla şaşırtabilirdi ancak Lilou’yu. Kısacası gerçekten şaşırmış ve büyülenmiş olduğunu göstermemeye çalışmak yerine gözlerini daha da açarak büyücüyü izlediğinde, ne yaptığı hakkında en ufak bir fikri yoktu ancak bir an için, çok mantıklı bir şey yaptığına ikna olmuştu. O kısa an geçtikten sonra bile olmayan planına sadık kalmaya devam etti Vera, çünkü bir Gryffindor’un yapacağı şey buydu.

Süpürgesine yaslanan Vera, bir gülümsemeyle sırıtış arasında bir ifadeyle gördüğüne inanamıyormuş gibi –ki gerçekten inanabildiği söylenemezdi- gözlemini dile getirdi. “Gülümsedin.” Sandığın kapağını kapatmış Lilou kendisine bakınca cadı da gülümsedi. Gerçekten gülümsedin. Veee, şimdi de kızarıyorsun. Az önce kaldırdığın Quaffle’lar kadar kırmızısın.” Değildi. Vera yalan söylüyordu, çocuğun tenindeki belli belirsiz renk, bir süredir altında durdukları yakıcı sonbahar güneşinin bir etkisi olabilirdi. Hatta öyle bir şey hiç olmayabilirdi bile ancak Vera, konuşmasına sahip olmadığı bir inançla, alaycı ancak arkadaşça bir tonda devam etti. “Biz aciz insanların da sergileyeceği cinsten duygu belirtileri, ha? Beni şaşırtıyorsun. Ama o kadar da kötü sayılmazlarmış, değil mi?” Asasını büyücünün arkasındaki sandığa doğrultup bir büyü mırıldanarak ahşap nesneyi havalandırdı. Şu anda en basit büyüyü yapabilecek konsantrasyonu bile toplayabildiğine bir an inanamadıysa da şaşkınlığını yansıtmamayı başardı Vera. Sandığın hafifçe sağa uçmasına sebep olarak saatine baktı. Pekala, ders başlamadan herhangi bir kutlama yapabilmeleri - söz konusu kutlamanın içeriği, cadının bilmediği o bir sürü şeyden biriydi aslına bakılırsa - pek olası gözükmüyordu. “Kutlamaya gelirsek. Tabii, elbette. Beni nerede bulacağını biliyorsun, Lou.” Süpürgesini tuttuğu sağ eliyle Quidditch Sahası’nı içine alan belirsiz bir jest yaptı Vera. Ayrıca büyücüye bir lakapla seslenmesi – en azından bu sefer şu heceyi doğru söyleyebildiğini umuyordu - gayet sıradan bir olaymış gibi devam etti. “Kutlamanı nerede, nasıl istediğine karar verdiğinde bana da söylersin, tamam mı?” Yatılı bir okulda herhangi biriyle bağlantıyı kaybedilmesi pek olası değildi ama yine de, normalde yapacağının aksine soyunma odasına doğru yürümeyip Lou’dan bir onay duyana kadar olduğu yerde kalmaya kararlıydı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lilou Charles G'ladheon

Lilou Charles G'ladheon


Mesaj Sayısı : 82
Kayıt tarihi : 25/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue92/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (92/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 12:32 pm

“Gülümsedin.” Evet Lilou gülümsemişti. Vera da bunu yakalamıştı. Bir sözcük, Lilou’nun beyninde şimşekler çakmasına neden olmuştu. Bir başkası olsa ona yapabileceği bir sürü etkili lanet vardı. Fakat söz konusu bu yeni tanıştığı büyüleyici kız olunca, bırakın lanet savurmayı asasını bile kaldıramayabilirdi. Kafasını eğildiği sandıktan kaldırıp Vera’ya baktı. O da gülümsüyordu. Bu içini rahatlattı Lilou’nun. Onunla dalga geçmemişti. Kahkaha atmamış veya küçük düşürecek bir harekette bulunmamıştı. “Gerçekten gülümsedin. Ve, şimdi de kızarıyorsun. Az önce kaldırdığın Quaffle’lar kadar kırmızısn.” Bu mümkün müydü? Lilou çoğu zaman damarlarında kan dolaşmadığını düşünürdü. Ama bu sefer kanın akışını hissetmek pek zor olmamıştı onun için. Evet kızarmış olabilirdi. Bu ilk defa başına geliyordu. Ama emin olduğu bir şey varsa o da şu anda tam karın boşluğuna Bludger yemiş gibi olduğuydu. Lilou ayağa kalktı, Vera’nın yanına geldi tekrar. Konuşamıyordu, nutku tutulmuş, başı dönüyor ve midesi karnında rahatsız edici hareketlerde bulunuyordu. Bu nasıl bir duyguydu böyle. Yaptığı her hareket bugün Lilou’ya saçma geliyordu ama yapması gerekenle doğru olan arasındaki ince çizgiyi farkedebilmişti. O doğru olanı yapıyordu. Yapması gerekeni değil. Doğru olansa duygularını olduğu gibi yansıtmasıydı. “Biz aciz insanların sergileyeceği cinsten duygu belirtileri, ha? Beni şaşırtıyorsun. Ama o kadar da kötü sayılmazlarmış, değil mi?” Aslında o kadar da kötüydü. Hatta daha bile kötüydü. Kötü olmasa bile, katiyen iyi olduğu söylenemezdi. Ama tuhaf bir biçimde rahatlatıcı ve güzeldi. Belki de kendini kasmanın verdiği ağırlığın üstünden kalkmasıyla bu rahatlatıcı duyguyu hissetmişti. Çevresine göre hareket etmediği için -belki de ilk kez- bu kadar rahatlamıştı Lilou. Güneşin yaktığı yetmezmiş gibi, bir de vücut ısısı artınca İskoçya’nın sonbaharında terlemişti Lilou. Olacak şey değildi! Lilou sandığa yakında hâlâ, aniden sandık havalandı. Lilou irkilmişti. Sonra Vera’ya baktı asası elinde sandığı havalandırmıştı. Gidiyor muydu? Hem de bir şey demeden..?

“Kutlamaya gelirsek. Tabii, elbette. Beni nerede bulacağını biliyorsun, Lou.” Lou mu? Vera, Lilou’ya bir lakap takmıştı. Lou! Lilou daha önce hiçbir lakapla çağırılmamıştı.Lou lakabı ise çok ilgincine gitmişti. Ama bunu güzel telaffuz etmişti Vera. Nerede mi bulacaktı? İşte bu anda tüm kanın midesine doğru pompalanmasından dolayı, beyne kan gitmemesinin sıkıntısını çekiyordu Lilou. Gryffindor Ortak Salonu önünde bulabilirdi. Tabii oraya gittiğinde Gryffindor’lu diğer öğrenciler tarafından linç edilmezse. Bir de oraya gittiği için Slytherin’liler tarafından. Bu değneğin iki ucu da pisti. Bu kız ne yapmaya çalışıyordu? Lilou bir türlü kafasını toparlayamadı. Sonra kızın elindeki süpürgeye baktı Quidditch sahasının etrafında hayali bir çember çizmişti. Evet tabii Quidditch sahasında Vera’yı kolaylıkla bulabilirdi. Lilou, Vera’nın her sabah bu sahaya geldiğine emindi. ”Kutlamanı nerde, nasıl istediğine karar verdiğinde bana da söylersin, tamam mı?” Lilou, bu sözü söyledikten sonra kızın gitmesini beklemişti. Ama yanılıyordu. Vera hâlâ yanındaydı. “Yanıldığıma sevindim.” dedi birden Lilou. Sonra yine gidip gelen sesini düzelterek, “Hogsmeade’ye ne dersin? Bu akşam, sana uygun mu?” dedi. Evet sonunda düzgün, kurallı, anlamlı bir cümle kurabilmişti. Daha önce İngilizceyi hiçe sayarak kurduğu iğrenç cümleler şimdi yeniden aklına geliyordu. Kan beynine gitmeye başlamıştı. Rahatlama duygusu çökmüştü Lilou’nun üstüne…

O sırada antrenman sahasına üç Ravenclaw’lı çocuk geldi. Lilou çocuklardan birine öyle bir bakış fırlattı ki, çocuklar arkalarına bile bakmadan sahadan çıkmak zorunda kaldılar. Evet, Hogsmeade iyi fikirdi. Vera havada tuttuğu sandığın kontrolünü kaybedince sandık önce olmaması gerektiği kadar yükseldi ardından düşmeye başladı. Lilou hızlı bir refleksle sandığı yere düşmeden tuttu. “İzin ver ben halledeyim. Nereye gidecek bu sandık?” dedi ve tekrar o gülümsemesi yapıştı yüzüne yine çok kısa bir süreliğine. Bu kez bilinçli yapmıştı çünkü bu Vera’nın hoşuna gitmişti. Vera’nın gözlerine baktı ve sandığı tutmak için yere bıraktığı süpürgesini bir eline aldı. Diğer elindeki asasıyla ufak bir hareket yaparak sandığı havalandırdı. Yüzündeki ciddiyeti bozmadan ama küçük bir çocuk gibi muzur bir sesle sandığa bakarak, “İstikamet neresi?” dedi…

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcian St. Pierre

Marcian St. Pierre


Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 30/07/11

Özel
Rp Puanı:
Huzurlu Bir Sürtüşme Left_bar_bleue98/100Huzurlu Bir Sürtüşme Empty_bar_bleue  (98/100)

Huzurlu Bir Sürtüşme Empty
MesajKonu: Geri: Huzurlu Bir Sürtüşme   Huzurlu Bir Sürtüşme Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 3:28 pm

“Yanıldığıma sevindim.”

Konunun ne olduğunu, Slytherin’in hangi konuda yanıldığını hatırlamaya çalışan Vera konuşmalarını hızlıca taradı zihninde. Büyücüye, eğer ondan korktuğunu sanıyorsa yanıldığına benzer bir şeyler söylemişti, bundan mı bahsediyordu Lou? Sesini düzelten büyücü konuşmaya devam edince, cadının düşünceleri de genç Slytherin’i izleyerek ne konuda yanıldığını düşünmeyi bıraktı. “Hogsmeade’ye ne dersin? Bu akşam, sana uygun mu?” Bir iki saniye kadar düşünmek için durakladı Vera. Bu akşam ona uygun muydu yoksa son anda yetiştirmesi gereken bir ödevi ya da başka birisine, belki yatakhanedeki kızlardan birine sözü falan var mıydı? Gerçekten yapması gereken bir şeyler olup olmadığını hatırlamasa da “Hogsmeade iyi fikir, tamam, bu akşam.” diye cevap verdi. Konuşmanın akışını belli ki biraz daha geriden izlemeye karar vermiş beyni birkaç saniye daha sonra gerçekten akşama uygun olduğu bilgisini Vera’ya verme lütfünde bulunarak kızı rahatladı. Lou’ya başka bir akşam önerebilirdi aslında ama nedense yapmamayı tercih ediyordu. Lou, sabahın başında kıza yönelttiklerine benzer, sert bir bakışla uzaktaki bir noktaya bakınca, genç büyücünün ilgisini çeken şeyin ne olduğunu görmek için hafifçe başını çevirdi Vera da ancak sahadan uzaklaşan üç figür haricinde bir şey görememişti. Düşünceleri başka bir şeyin üzerinde bu kadar uzun süre durmayı reddederek tekrar içinde bulundukları şu duruma ve onun uzantısına, şu anda cadıya birkaç ışık yılı kadar uzak görünen akşama kaydı. Hogsmeade’de nereye gideceklerdi ki? Pekala, isterseniz bir fikre varmakta acele ettiğini söyleyebilirdiniz cadının ama Slytherin, Madam Puddifoot’un Çayhanesi’nin müdavimlerinden biri gibi durmuyordu pek. İri yarı kadının, Slytherin’den yeni arkadaşının yanaklarını sıkıp önündeki bir fincana çay doldurduğunu hayal ederek gülümsedi bir an için. Zaten en başından yoğunlaşmadığı büyünün üzerindeki son etkisini de gereksiz bir şekilde detaylı olan bu resmi düşünürken kaybetti cadı. Sandığın düşeceğini fark edip asasını parmak uçları beyazlaşacak kadar sıkı tutunca sandık, bir anda havaya fırlayarak iyice kontrolden çıktı. Vera, düşüşe geçen sandığı yerle temas etmeden tekrar büyüleyip büyüleyemeyeceğini hesaplamaya başlamışsa da cadı bir sonuca varamadan Lou, cadının süpürge üstündeyken test ettiği refleksleriyle sandığı tutmuştu bile.

“İzin ver ben halledeyim. Nereye gidecek bu sandık?” Vera, normalde itiraz etmeyi düşünecek ve kendi başının çaresine bakabileceği konusunda ısrar edecekse bile Lou bir kez daha gülümsemişti ve cadının, itiraz etmenin gereksizliğine karar vermesi için bu bir tebessüm yeterli olmuştu. “İstikamet neresi?” Büyücünün muzip ifadesine benzer bir şekilde kendisi de gülümsedi cadı. Süpürgesinin sapıyla soyunma odalarını işaret edip yürümeye, bir yandan da sesini şakacı, dostane bir tonda tutmaya gayret ederek konuşmaya başladı. “Bu taraftan. Bu arada, normalde bu şövalye gösterisine prim vermem, haberin olsun.” Doğruydu. Lou biraz dikkatini dağıtıyor olabilirdi ama deneseydi sandığı kendisi de havalandırabilirdi. –Muhtemelen. Her neyse.- Ama öte yandan, genç Slytherin de normal şartlar altında her önüne gelen kıza kapı açıp sandalye tutacak bir insana benzemiyordu zaten. Alışılmamış ikili, antrenman sahasından Lou’nun peşindeki sandıkla beraber, yavaş adımlarla çıkarken konuşmaya devam ediyorlardı.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Huzurlu Bir Sürtüşme
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Huzurlu bir gün

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Role Play Geçmişi-
Buraya geçin: