Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Karanlığın Asil Gücü

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Nikolaevna D'agian

Nikolaevna D'agian


Lakap : Niko, Nicky, Enva.
Rp Sevgilisi : yok. PM at cınıms.
Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 11/09/11

Özel
Rp Puanı:
Karanlığın Asil Gücü Left_bar_bleue89/100Karanlığın Asil Gücü Empty_bar_bleue  (89/100)

Karanlığın Asil Gücü Empty
MesajKonu: Karanlığın Asil Gücü   Karanlığın Asil Gücü Icon_minitimeSalı Eyl. 13, 2011 5:49 am

Karanlığın Asil Gücü WqiqqxKaranlığın Asil Gücü Hollowart_bp102
KARANLIĞIN ASİL GÜCÜ
Dean RIDER & Nikolaevna D'AGIAN
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nikolaevna D'agian

Nikolaevna D'agian


Lakap : Niko, Nicky, Enva.
Rp Sevgilisi : yok. PM at cınıms.
Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 11/09/11

Özel
Rp Puanı:
Karanlığın Asil Gücü Left_bar_bleue89/100Karanlığın Asil Gücü Empty_bar_bleue  (89/100)

Karanlığın Asil Gücü Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Asil Gücü   Karanlığın Asil Gücü Icon_minitimeSalı Eyl. 13, 2011 6:51 am

    Ellerini yüzüne götürüyordu. Ne lanet olası bir gündü bu böyle. Kendisine gelmeyi bilmemenin yanında, yapacak bir şeyin olmaması da içi içine büyük bir katman oluşturuyordu adeta Nikolaevna için. Kendisini boşlukta hissediyor, karanlığın bedenine verdiği gücü hissediyordu. Dışarıda yapabileceği o kadar çok şey vardı ki aralarından en tehlikeli olanını seçmek belki de onun hayat felsefesi olma yolunda ilerliyordu. Hogwarts sınırları içerisine girip Yasak Orman'ın o soğuk ve dehşet verici karanlığında ilerleyebilirdi. Ama hayır. Çok sıradan ve çocukça olacağından şüphesi yoktu. Yasak Orman'a anca çocukken daha doğrusu Hogwarts'ta okurken eğlencesine ya da macera arayabilmek için giderdi. Artık oralara gitmek için kendisini olgun hissediyor ve öyle bir şey de planlamıyordu. Nereye gidebileceği hakkında planlar yaparken tehlikeyi özlediğini farketti, eski vampir sevgilisinin tutkusunu, ateşini özlediğini hissetti bedeninde. Halen aşk dolu bir şeyler beslemediğini biliyordu ama ayrılmalarına rağmen kalbinde bir parçasını taşıyordu çocuğun. Lanetli Ormanda olabileceği düşüncesiyle, onu tekrar görme tutkusu bedenini sarıvermişti birden. Belki tekrar deneyebilirlerdi beraber olmayı, vampir olabiliceği duygusu tekrar bedenindeki o asil kanı sarabilirdi. Kalbi atmaz ve ölüp giderdi, en basitiydi bu. Adımlarını birbirine atmaya başlayıp hızlandırarak aceleyle gidiyordu Lanetli Orman'a. Tüm isteğiyle, bilinç altıyla ve tutkusuyla.

    Öyle hızlı yürümüştü ki, hızlıca gelebilmişti lanetli ormana. Soğuk bedenindeki iliklerine işliyordu yavaşta, aşkı ve tutkusu kalbinde hızlanıyor, korkutucu olan her şey ona şimdi daha da basit ve eğlenceli geliyordu. Yavaşça ilerledi, kollarını birleştirdi ve derin nefesler ardında yürümeye devam etti. Beklediği ya da yapmak istediği pek şey yoktu, en azından bir kere görmek, nefesini duymak istiyordu kendisinde. Düşen yaprakları, ayaklarıyla ezerek çatırdayan sesten gayet memnundu. Duyduğu ses arkasını dönmesini istiyordu adeta, gözlerini büyültmesini ve boynunu bükmesini diliyordu kendisinden. "Seni burada görmek güzel." Arkasını dönerdönmez, bir çift eli hissetti ipek gibi saçlarında. Bembeyaz, tıpkı taştan yapılmış bebeklerin ten renkleri gibi ten renginden oluşmuş elleri hissediyordu saçlarında. Mavi gözleri ve klasik vampir romanlarında anlatılan yakışıklı çocuklarına sahip bir çocuk duruyordu karşısında. Bir güçle girintili çıkıntılı bir yere yaslandığını biliyordu. Liam'ın nefesini kendisinde hissediyor dudaklarını öpmek istiyordu en azından. Gözlerini kapatıp, dudaklarında bir sıcaklık, baskı ve ıslaklık hissedince duraksadı. Kendine gelmeye çalıştı ve kaslı çocuğu ittirdi birdenbire. "Sadece sevişmek istemiyorum, dönüşmeni istiyorum Nikolaevna." Buna hazır olmadığını biliyordu kız, ne yapacağını da. Liam'dan uzaklaşmak ve ondan kaçmak onun için yapabileceği en iyi şeydi belki de ama ondan uzaklaştıkça ona daha da yakın buluyordu kendini. Nazikçe reddetmeyi denedi. "Ben hazır değilim Liam." Gözlerini çatarak sinirli bir edayla kıza bakmaya çalışan çocuk, kızın kumral ve uzun saçlarını tutarak boynunu çekiştirdi. Bedenini, kızın bedenine yasladı ve kulağına küçük bir fısıldamayla bir şeyler söyledi. "Sen, her zaman benimdin. Hiçbir zaman ayrılmadık ve hep benim oldun." Nikolaevna olabildiğince gücüyle çocuğu itekliyor, ama onun kuvvetinin yanında kendisininki çok küçük bir hali alıyordu. Çocuğun kulağından çekilip şah damarına doğru ilerleyen bir hal aldığını gördü, korkusuna ve kalp atışlarına engel olamadı. Belki gelmesi en büyük hataydı, onu tekrar hatırlaması ve tutkusu en büyük yaraydı onun için. Çocuğun dilini şah damarında hissettikçe biliyordu ki, dört dişini boynuna geçirip kanını içmesi olağandı. Ve dilini boynunda biraz daha hissettikçe şah damarının altındaki kanın kokusunu alabiliyordu çocuk. O an oradaki tüm duygular kendisini yitirmiş, vahşi yaratıkların sessizliği tüm ormanı kaplamış, en kuytu yerlerdeki güven bile kendisini bir hiçe bırakmıştı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dean Rider

Dean Rider


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 09/09/11

Özel
Rp Puanı:
Karanlığın Asil Gücü Left_bar_bleue97/100Karanlığın Asil Gücü Empty_bar_bleue  (97/100)

Karanlığın Asil Gücü Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Asil Gücü   Karanlığın Asil Gücü Icon_minitimeSalı Eyl. 13, 2011 7:38 am

    Gün bitiyor, hava kararıyordu içten içe. Karanlık Köşk'te tek başına oturuyordu sessiz bir şekilde. Öyle bir sessizlik vardı ki, hafif bir öksürük bütün her yerde yankılanacaktı adeta. Belki de ona öyle geliyordu. Ara sıra aklından lord olduğu günden bu yana yaşadıklarını geçiriyordu. Yaşadıkları, yaşayacakları ona öyle garip geliyordu ki kendisine bile açıklamakta güçlük çekiyordu. Ayağa kalktı ve derin bir nefes alarak oda içerisinde gezmeye başladı. Yavaş adımlarla bir uçtan diğer uca doğru yürüyordu ardışık olarak. Elleri bağlı bir şekilde arkasında, kafası öne eğikti. Ara sıra aşağı yukarı sallıyordu kafasını düşüncelerini onaylar veya reddeder gibi. Aniden durdu ve saatine baktı. Ne yapmak istediğine karar vermekte güçlük çekiyordu. Aslında hiçbir şey yapmak istemiyordu ama yapmak zorunda olduğu işleri vardı. İlk olarak Lanetli Orman'da biraz gezintiye çıkıp, yolda rastlayabileceği muhtemel düşmanlarını avlamak istiyordu. Kendisine güveni tamdı ve oldukça güçlü hissediyordu hiç olmadığı kadar. Oda içerisinde ki yavaş adımlarını bir anda hızlandırarak kapıya yöneldi.

    Dışarı çıktı, derin bir nefes aldı ve etrafına göz attı. Çoğu zaman olduğu gibi yine kimse gözükmüyordu etrafta. Zaten köşkün etrafında yapılan toplantılar dışında başka bireyler görmek pek mümkün olmazdı. Eliyle saçlarını düzeltti ve hızlı adımlarını tekrar yavaşlattı. Lanetli Orman'da idi artık. Yavaş adımlarla yürüyordu tekrar. Seyrek bir şekilde insandan farklı yaratıklarla karşılaşıyordu ve bu yaratıklar kendisini görünce hemen saklanıyorlardı. Veyahut ona sadakatlerini dile getirmek için bazı sözcükler döküyorlardı ağızlarından. Dean hiçbirine aldırış etmiyordu, bazılarına ise yalaka tavırlarından ötürü çeşitli büyüler kullanıyordu. Yaklaşık yirmi dakikalık gezintinin ardından bıkkın bir şekilde geri dönmeye karar vermişti. Dudaklarını büzdü ve geri doğru yürümeye başladı.

    Bu sırada kulağına bazı sesler geldi. Bu sesler tanıdık birisinden geliyordu sanki. Bir bayan sesiydi fakat kimliğini tam olarak açıklayamamıştı. Seslerin geldiği yöne doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Rüzgar tenini okşuyordu adeta. Asasını cebinden çıkarıp sağ eline aldı ve seslere daha çok yaklaştığını farketti. Biraz sonra sesler adeta yanındaydı. Çalılıkların üstünden geçerek sağ elindeki asası havada bir şekilde öne çıktı. Bakanın asistanı Nikolaevna D'agian bir vampir tarafından sıkıştırılmıştı. Kurtulmak için çeşitli hareketler yapmasına rağmen bir bayan olmasından ötürü kendisindeki güçsüzlük buna izin vermiyordu. Vampir bayanın şah damarına doğru ilerletiyordu ağzını. Diliyle boynunu ıslatıyordu ve bundan oldukça zevk almış gibi gözüküyordu. Dean, daha fazla beklemeden asasını salladı ve "Avada Kedavra" diye haykırdı. Hemen ardından bayanın yanına koşmaya başladı. Yanlarına geldiğinde vampir ölmüş bir şekilde yerdeydi. Nikolaevna ise korkmuş bir şekilde bitkin düşmüş gözüküyordu. Dean oldukça soğukkanlı bir şekilde "Seni adi yaratık, hak ettiğini buldun." dedi ve alaycı bir gülümseme attı. Daha sonra bayanı ayağa kaldırmayı düşündü ama onun namına yakışmayacak bu hareketten hemen vazgeçerek "Buralar sizin için tekin yerler değil bayan D'agian. Bunu bilmeniz gerekirdi. Bir daha ki sefere ben olmayabilirim, sakın unutmayın." diyerek bi nevi uyarıda bulundu karşısındaki masum bayana. Hemen orayı terketmeyi düşündü ve yavaş adımlarla yürümeye başladı. Kalbi orada kalmasından yanaydı ama önemli olan mantığıydı. Ara sıra yüzünü ona çeviriyor ve bakıyordu ne yaptığına. Büyüyü yaptığı mesafeye gelmişti bile.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nikolaevna D'agian

Nikolaevna D'agian


Lakap : Niko, Nicky, Enva.
Rp Sevgilisi : yok. PM at cınıms.
Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 11/09/11

Özel
Rp Puanı:
Karanlığın Asil Gücü Left_bar_bleue89/100Karanlığın Asil Gücü Empty_bar_bleue  (89/100)

Karanlığın Asil Gücü Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Asil Gücü   Karanlığın Asil Gücü Icon_minitimeSalı Eyl. 13, 2011 11:16 pm

    İtiklemesinin yanında, ağır bir ses işitti kulaklarında. Liam'ın bedeninden kaymasını ve bir anda yere düşmesini sağlayabilecek bir ses. "Avada Kedavra" Kız birdenbire yere kapaklanıvermişti. Nefesindeki korku, her derin nefesinde içine oturuyor, kendisini kötü hissetmesine sebep olacak şekilde duruyordu yerinde. Elleri titriyor, neredeyse bir metre ötesinde duran çocuğa bakıyordu. Başı dönüyor, elleri titriyor ve kızıp kızmaması gerektiğini biliyordu. Liam'ın önceki çıkmalarında da bu yüzden terketmişti, belki çocuk onu sevdiği için zarar vermemiş olabilirdi, ama bu defa sadece kar gütmek ve çıkar amacı için kıza saldırdığı düşüncesi beyninde yer değiştiriyordu. Yere yığılan vampire keskince bakıp alaycı bir şekilde gülüyordu adam."Seni adi yaratık, hak ettiğini buldun." Gözü bir yerlerden ısırıyordu. Aslında ısırmaktan ziyade tanıyordu da, herkesin tanıyıp korkması gereken kişilerden birisiydi. Tanrıdan sonra elbette, ama tanrıdan öncelikli bir şekilde korkanlarda vardı. Bu karanlığın temsilcisiydi; Karanlık Lord. Tüm karanlığa hükmeden, belki de ölümsüzlüğü yaşatan büyük kişilerden birisiydi, en azından Nikolaevna öyle düşünüyordu. Kanındaki o asil acımasızlığı görüyor, fakat mantığındaki korkuyu tadabiliyordu rahatlıkla. Düşünceli bir ifadeden sonra gözlerini bir şey söyleyecekmiş gibi lorda döndükten sonra dinlemeye çalıştı. Ne kaba ve küstahtı. En azından bir naziklik yapıp Nikolaevna'ya elini uzatıp yerden kaldırabilirdi. Ah tanrım, Dean mı? Yerden kaldırmak mı? Gülünç. Geçirdi içinden dinlemeye devam etti. k "Buralar sizin için tekin yerler değil bayan D'agian. Bunu bilmeniz gerekirdi. Bir daha ki sefere ben olmayabilirim, sakın unutmayın." Kendisini kahraman gibi göstermesi ayrı bir meseleydi, aslında bakılırsa bu gerçek bir şeydi, eğer o olmasaydı kendisini uyandığında bir vampir olarak bulacak, kana susayacak ve bir çok kişinin canına kıyacaktı.

    Yanından yavaş adımlarla uzaklaşmaya çalışan adama en azından bir teşekkür edebilirdi. Adam dediği de koca karanlık lord idi. Sakin olması gerek ve sözcüklerine dikkat etmesi her zamankinden de daha gerekli bir şeydi. Önüne düşen saç tutamlarını elindeki yara izine aldırış etmeden geriye doğru savurdu. Asi bir biçimde derisini okşayan soğuk rüzgar, sürekli bozuyordu onu. Ağacın girintili çıkıntılı gövdesine ellerini yasladı, yarımlanmış gücünü de orada harcamaya çalışarak güçlükle kalktı yerinden. Birkaç adım attı ve duyabileceği şekilde yükseltti sesini. "Şey." Sesi her zamankinden de çaresiz ve ince çıkmıştı. Hayır, bu Nikolaevna'ya yakışan bir durum değildi. Kız, her zaman ayakta dimdik durmayı, asil ve vazgeçilmez birisi olduğunu göstermeliydi. Dik durmaya çalışarak boğazını temizledi ve sözlerine devam etmekle yetindi. "Teşekkür ettiğimi söylemek isterim." Adam yüzünü bile dönmeye tenezzül etmemişti, bu durum kızı her ne kadar sinir etse de elinden geldiğince kibar ve mesafeli durmak zorunda olduğunu biliyordu. Ne söyleyebileceğini düşündü içinden, her zaman karanlık lord ile başbaşa kalmıyordu zaten, karanlık tarafta bile değildi kendisi. Adamın durakladığını farketti, yüzüne doğru esen saçlarını düzelterek beklemeye çalıştı meraklı bir edayla. Neler söyleyebilirdi ki? Ya kendisini öldürecek, ya da bir karanlık lord gibi soğukkanlı ve alaycı bir tebessümle gülecekti.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dean Rider

Dean Rider


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 09/09/11

Özel
Rp Puanı:
Karanlığın Asil Gücü Left_bar_bleue97/100Karanlığın Asil Gücü Empty_bar_bleue  (97/100)

Karanlığın Asil Gücü Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Asil Gücü   Karanlığın Asil Gücü Icon_minitimeÇarş. Eyl. 14, 2011 4:39 am

    Yavaş adımlarla oradan uzaklaşıyordu Dean. Bayanın ayağa kalkmaya çalıştığı Dean'in işittiği seslerden anlaşıyordu. Dean hiç önemsemez gibi devam etti. Aralarında ki mesafe iyice açılmaya başlamıştı ki Nikolaevna "Şey." dedi korkak ve tiz bir sesle. Sesi titremişti adeta. Kısa bir süre bekledikten sonra "Teşekkür ettiğimi söylemek isterim." demişti. Teşekkür etmesi Dean'i mutlu etmişti aslında fakat bunu belli etmedi. Dean dikkat etmez gibi yoluna devam etmişti fakat bir kaç adım sonra durdu. Ellerini birbirine bağlayarak arkasına götürdü ve yüzünü arkasına dönmeden bulunduğu yerden "Eğer seni karanlık tarafa ait biri olarak görmesem bunu yapmazdım. Sen her ne kadar inkar etsende ait olduğun yer bizim yanımız. Bunu zamanla anlayacaksın Nikolaevna." dedi. Acaba Nikolaevna ölüm yiyen olabilir miydi? Eğer bu olursa Dean için hayallerinin en büyüklerinden bir tanesi gerçekleşmiş olacaktı. Sihir Bakanlığı'nı ele geçirmesine, daha sonra Hogwarts'ı kontrolü altına almasında önemli bir rol sahibi olabilirdi Nikolaevna. Sonuçta bakanın asistanıydı ve Nikolaevna sayesinde bakanı öldürebilirdi Dean. Aklından bunları geçirirken Nikolaevna'da konuşmamıştı hiç. Sessizlik tekrar hakimdi ortama. Fakat bu sessizliği Dean bozmuştu tekrar.

    İlk olarak geri döndü ve Nikolaevna'nın bulunduğu noktaya hızlı adımlarla ilerledi. Yanına gittiğinde konuşmadan bekledi ilk olarak ikisi de. Gözleri konuşuyordu adeta, ağızları değil o an. Dean daha fazla beklemek ve bu yüzden konuşmaya karar verdi. Nikolaevna'nın sağ kolunu kuvvetli bir şekilde kavradı "Bayan Nikolaevna, eğer karanlık tarafta değilseniz neden beni öldürmüyorsunuz şu an? Korkuyor musun, ya da cesaret edemiyor musun?" şeklinde bir soru sorarak az önce vampiri öldürdükten sonra attığı gülümseme gibi alaycı bir gülümse daha attı. Nikolaevna'nın kolunu bırakarak biraz ilerledi "Öldür beni Nikolaevna. Asamı yere atıyorum bak." dedi ve cebindeki asanı çıkararak yere fırlattı. Kollarını iki yana açtı ve Nikolaevna'nın karşısında dikilmeye başladı. Fakat yine de gülümsemesini eksik etmiyordu. "Öldür hadi Nikolaevna!" diye bağırdı. Ses sanki bütün ormanda yankılanmıştı. Ortamda inanılmaz bir sakinlik olmuştu Dean'in bağırışından sonra.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nikolaevna D'agian

Nikolaevna D'agian


Lakap : Niko, Nicky, Enva.
Rp Sevgilisi : yok. PM at cınıms.
Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 11/09/11

Özel
Rp Puanı:
Karanlığın Asil Gücü Left_bar_bleue89/100Karanlığın Asil Gücü Empty_bar_bleue  (89/100)

Karanlığın Asil Gücü Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Asil Gücü   Karanlığın Asil Gücü Icon_minitimeC.tesi Eyl. 17, 2011 1:47 am

    Rüzgar, pürüzsüz ama korku dolu yüzünü okşamaya devam ediyordu. Adam, arkasını dönmüş kızı süzmenin yanında sessizliği nasıl bozabileceğine dair bir şeyler düşünüyor gibiydi. Sanki, herşeyin tam aksine kalbinde oluşan düşünceleri uygulamıyor, mantığını kullanmayı birinci derecede tutuyordu kendisi için. Yüzünü döner dönmez geriye bir adım atmayı düşündü Nikolaevna. Sonuçta bir karanlık değildi, olmayı da düşünmüyordu. Koskoca Karanlık Lord karşısında pis bir şekilde sırıtırken ona nasıl güvenebilirdi ki? Bu kısmen imkansız gibi görünüyordu. Kıza doğru yaklaştıkça, tüylerinin ürperişine aldırmadan gözlerini Dean'dan ayırmayan kız, lanetli ormanın o sisli ve ferah kokusunu içine çekmeyi ihmalde etmiyordu. Yavaş ama büyük adımlarıyla geldikten sonra söylenmeye başladı kıza. "Bayan Nikolaevna, eğer karanlık tarafta değilseniz neden beni öldürmüyorsunuz şu an? Korkuyor musun, ya da cesaret edemiyor musun?" Soruyu sorduktan sonra gözlerini adama doğru kaydırdı. Baktı ve bir süre sonra kaçırmak zorunda kaldı, becerememişti net bir cevap verebilmeyi. Korkaklık ona göre değildi, şu an şu durumda böyle bir şeyle korkaklığı tavan yapmış gibiydi aslında. Cesareti ise... Biliyordu, Hogwarts'ta okurken bile bir Gryffindor öğrencisi kadar cesaretli olamayacağını biliyordu, tıpkı şimdi yaşadıkları gibi. Tabi, bu kendisine güvenle alakalı bir durum değildi, kendisine güveni tamdı Nikolaevna'nın. Küçüklüğünden bu yana cesaretini de geliştirmişti belki, ama yine de onlar kadar yüksek derecede olamamıştı. Hızlıca gözlerini kapatarak rüzgarın saçlarını okşayışına bıraktı kendisini. Gözlerini açtığında toprağa bakmakla yetiniyor, gözlerini Dean'a çevirmeyi düşünmüyordu bile. Bir kelime dahi daha etmeyeceğini planlarken sesin geldiğini hissetti tekrardan. "Öldür beni Nikolaevna. Asamı yere atıyorum bak." Alaycı bir ifadeyle asasını yere fırlatarak kollarını iki yana açtı. Gözlerini büyülttü, açıkçası şaşırmıştı. Ama hayır, böyle numaralara kanmaması gerekiyordu. Bir Slytherin mezununun ne kadar sinsi olduğunu bilmesinin yanında, karanlık lord olduğunu düşündükçe bunun neredeyse elli katına katlandığını biliyordu. Oradan sağ çıkması ihtimali biraz az gibiydi, tabi bu davranışlarına göre değişirdi elbette. "Öldür hadi Nikolaevna!" Hızlıca bağırdı kıza, alaycı kahkahalar atmaya devam ederek gözlerine baktı kızın.

    Oradan hızlanabileceği tüm kuvvetiyle kaçabilirdi ama kesinlikle başarısız olabileceğini biliyordu. Ya bir çalıya takılacak, ya bir vahşi yaratığın saldırısına uğrayacak, ya da en kötüsü affedilmez üç lanetten birisine mağrus kalacaktı. Kendisini ürkmüş göstermemeye çalışarak elini arka cebinde duran asasına doğru götürmeye yeltelendi. Bir an duraksadı. Ne yapıyordu? Tam bir saçmalık, eğer Karanlık Lord'u öldürürse beklenmedik şeyler olabilirdi ve bunu düşünmek bile istemiyordu. Yüreğinde ve mantığında hissettiği tüm duyguları kullanmaya çalışarak, zarif ve uzun parmaklı ellerini cebinden çekti. Asasını almamıştı, rüzgar sadece saçlarını ovuşturuyor, Nikolaevna ise bir şeyler söyleyebilmek için sesini temizlemekle uğraşıyordu. "Öldürmek istemiyorum." Kısaca öksürdükten sonra devam etmeye çalıştı. Gerçekleri söylemesi ortamı her ne kadar yoğun bir hale verse de, o an ki zihniyeti değiştirebilidi belki de. "Güçsüzüm, ay ışığı beni güçsüzleştiriyor. Ve senden de güçsüzüm. Seni öldürürsem adil bir şey olacağını sanmıyorum." Üzerindeki uzun kollu hırkaya biraz daha sarınarak yere eğildi ve ince asayı yerden aldı. Başını kaldırıp, Dean'ın bakışlarıyla göz göze gelmek istemiyordu. Asayı yerden alıp yavaşça doğrulmaya çalışarak, bileğinin incindiğini hissedenibiliyordu. Saç bileğini fazla zorlamış ve rahatlıkla kullanacak halde değildi, en fazla bir hafta diyelim. Yerden kalkıp asayı adama doğru uzattı. "Al." Bir Lord'a sert davranması gerektiğini biliyordu, en azından sert ama sevimli. Sevdiğini belli edecek bir biçimde gösterebilmeliydi Nikolaevna için. Eli öylece kalmıştı, peki ya şimdi ne yapacaktı? Asayı alıp ortalıktan kaybolmalı mı? Bir düello açılıp yenik mi düşmeli? Yoksa beklenmedik bir şekilde sadece karanlık taraftan bahsetmek mi? Güçsüzlük böyle bir şey, ay ışığı beni yiyiyor adeta, zayıflıyorum. Güneşin doğuşunu istiyorum yine.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dean Rider

Dean Rider


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 09/09/11

Özel
Rp Puanı:
Karanlığın Asil Gücü Left_bar_bleue97/100Karanlığın Asil Gücü Empty_bar_bleue  (97/100)

Karanlığın Asil Gücü Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Asil Gücü   Karanlığın Asil Gücü Icon_minitimeC.tesi Eyl. 17, 2011 5:44 am

    Dean'in dediklerinden ve davranışlarından sonra Nikolaevna'nın şaşırmış, korkmuş olması muhtemel bir seçenekti. Dean, Nikolaevna'nın zaten bunu yapamayacak kadar cesur olmadığını biliyordu. Aslında sadece o değil, hiç bir insan bunu yapmaya cesaret edemezdi. Karşısında bütün karanlıklara hükmeden bir insan. Ona yapılacak herhangi bir hata, yapan kişinin hayatına mal olabilirdi diğer ölüm yiyenler tarafından. Bir çok ihtimal sayılabilirdi fakat başlıcaları bunlardı. Rüzgar saçlarını uçuşturuyordu karşısındaki bayanın. Masum bir duruş içerisinde kafası yere doğru eğikti. Ne yapmak istediğine emin olmadığı her halinden belliydi. Ormandaki sessizlik zifiri bir karanlık gibiydi adeta. Fakat bu karanlığı Nikolaevna bozmuştu "Öldürmek istemiyorum." diyerek. Bu kadar uzun bir beklemeden sonra böyle kısa bir cevap vermesini beklemiyordu Dean. En azından 'istemiyorum' demek yerine korktuğunu ve buna cesaret edemeyeceğini itiraf etmesini bekliyordu. Hafifçe öksürerek boğazını temizledi ve kaldığı yerden "Güçsüzüm, ay ışığı beni güçsüzleştiriyor. Ve senden de güçsüzüm. Seni öldürürsem adil bir şey olacağını sanmıyorum." diyerek devam etti. Dean, karşısında her zamanki ciddiyetiyle duruyordu. Nikolaevna'nın konuşmakta bile güçlük çektiği her halinden anlaşılıyordu. Zaten az önce yaşadıkları ile şimdi yaşadıkları onun için uzun bir süre psikolojik sorunlara yol açabilirdi. İki tarafta suskun bir şekilde beklerken Nikolaevna yere eğilerek Dean'in az önce fırlattığı asayı yerden aldı ve Dean'e uzatarak "Al." dedi kısaca. Yüzü yere bakıyordu bu sırada.

    Dean, Nikolaevna'yı daha fazla bekletmek istemeden uzattığı asayı sol eliyle kavradı ve hızlı bir şekilde çekti. Hemen yerine yerleştirdikten sonra karşısında duran Nikolaevna'nın boynuna doğru elini uzattı. Yavaş yavaş yukarı doğru çıkarıyordu elini çenesinin altına doğru, onun nacizane vücudundan bir kesim olan boynunu okşuyordu bunun yanında. Bu durumun hiç bitmesini istemiyordu aslında ama eli çenesinin altına gelince durdu ve eliyle kafasını hafifçe yukarıya doğru kaldırdı. Gözleri parlıyordu, başka biri gelip dokunsa ağlayacaktı neredeyse. "Nikolaevna, sen, sen çok akıllı birisisin ve gerçekleri kabul etmelisin ki az önce beni korktuğun için öldürmedin. Eğer gerçekten öldürmek isteseydin öldürürdün. İstemedin, istemeden çünkü korktun ve bana bunu yapamayacağını biliyorsun. Bana zarar vermek istemediğini biliyorum. Ayrıca güçsüz olduğuna gerçekten inanıyorsan yanılıyorsun. Sen çok güçlüsün ve bu gücünü benim yanımda, dostlarımın yanında harika bir şekilde ispatlayabilirsin." diyerek Dean'de alışık olmayan bir şekilde masum bir ifade belirdi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Karanlığın Asil Gücü
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Gölgelerin Gücü Adına

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Karanlık Bölge :: Lanetli Orman-
Buraya geçin: