Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Don't be a drag, just be a queen.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Ares E. Archilles
Ravenclaw VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Ravenclaw VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Ares E. Archilles


Lakap : Ares. Sadece Ares.
Rp Sevgilisi : Carmella. <3 Yirim onu.
Mesaj Sayısı : 387
Kayıt tarihi : 08/02/11

Özel
Rp Puanı:
Don't be a drag, just be a queen. Left_bar_bleue95/100Don't be a drag, just be a queen. Empty_bar_bleue  (95/100)

Don't be a drag, just be a queen. Empty
MesajKonu: Don't be a drag, just be a queen.   Don't be a drag, just be a queen. Icon_minitimePaz Nis. 29, 2012 8:29 am

Dante E. Carnado - Milena Walsch
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ares E. Archilles
Ravenclaw VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Ravenclaw VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Ares E. Archilles


Lakap : Ares. Sadece Ares.
Rp Sevgilisi : Carmella. <3 Yirim onu.
Mesaj Sayısı : 387
Kayıt tarihi : 08/02/11

Özel
Rp Puanı:
Don't be a drag, just be a queen. Left_bar_bleue95/100Don't be a drag, just be a queen. Empty_bar_bleue  (95/100)

Don't be a drag, just be a queen. Empty
MesajKonu: Geri: Don't be a drag, just be a queen.   Don't be a drag, just be a queen. Icon_minitimePaz Nis. 29, 2012 9:14 am

    Hayatında bundan daha kötü bir gün var mıydı? Her gece lanet olası rüyaları görmekten bıkmıştı, ama bu seferki hepsinden daha kötüydü. Yine o piç babası baş roldeydi -tıpkı diğer rüyalar gibi.- Ama bu sefer dövdüğü kişi Dante değil, annesiydi. Dante her şeyi bir kamera sessizliğiyle izliyordu yine. Önceki seferlerinde bir köşeye çekilip, kulaklarını kapatırdı ve her şeyi görmezden gelirdi. Ama bu sefer, öyle yapamadı. İşe yaramayacağını bildiği halde annesine kalkan her eli tutmaya çalıştı. Kadına inen her elin sesi kulaklarına yıldırım şiddetiyle ulaşmıştı. Sesini duyurmaya çalışıyordu, 'yapma' demek istiyordu. 'Beni döv ama ona el kaldırma' demek için canını bile verebilirdi şuan. Sonra, bir anlığına da olsa, kendini gördü. Altı yaşındaki halini. Yemek masasının kenarına kıvrılmış, korku dolu gözlerle olanları izleyen kendisini. Küçük çocuğun mavi gözleri annesine her kaydığında acıma hakim olurken, babasına kaydığında katıksız bir nefret hakim oluyordu. Bütün çocukluğunu çalmıştı bu adam. Safkandı, bunun için inanmadığı Tanrı'ya şükrediyordu, ama bu ailesini sevdiği anlamına gelmiyordu. Eğer safkansan, okulda bir yerin -en azından Slytherinlilerin arasında- vardı. Rüya yavaş yavaş silinirken, gerçeklik gün yüzüne çıkarken, aklında bunlar vardı işte Dante'nin.

    Her zamanki gibi ter içinde kalmıştı. Ne zaman rüya görmeye başlasa ya huzursuz, yada bok gibi oluyordu. En son böyle bir rüya görmeyeli iki, üç ay olmuştu herhalde. Üzerindeki bu etkiyi atabilmek için yapılabilecek en iyi şeyi yaptı: duşa girdi. Diğer büyücülerin aksine, Dante'nin muggle'larla hiçbir sorunu yoktu. Okul olmadığı zamanlarda Londra'daki evine döner ve buradaki arkadaşlarıyla takılırdı. Fazla normaldi Londra'da. Ve bu aralar Dante'nin en çok istediği şey normallik, sıradanlıktı. Bazen apartmandaki arkadaşlarıyla bir şeyler içmeye gider, bazende basketbol dedikleri şeyi oynarlardı. Dante basketbolda harika olmayabilirdi, ama işler beysbola gelince... Adam tam bir Beysbol Tanrısı olabiliyordu. Ravenclaw'ın Quidditch takımında vurucu olması da bu işi kolaylaştıran şeylerden birisiydi. Bazende tek başına bir kafeye oturur, saatlerce kitap okurdu. Hatta bir kaç gün önce Hogwarts'tan tanıdığı birisiyle bile karşılaşmıştı. Ee ne demişler, dünya küçük.

    Kendine gelebilmek için hızlı bir soğuk duş aldı. Damlalar vücudundan kayıp giderken, Dante'nin zihnindekiler de aynı oranla kayıp gidiyordu. Unutmak, yeni güne sevinçle başlamak şuan yapılacak son şey olsa da, bunu başarmalıydı. Üstün körü kurulanıp birkaç parça bir şey giydikten sonra kendini Hogsmeade'e atacaktı. Bugün günlerden çarşambaydı, yani biraz da olsa boş olurdu Hogsmeade. Depresif hali devam ederken bir çekilme hissetti. Bir an için boğuluyormuş gibi olsa da kendini Hogsmeade'in kucağında bulunca hafifçe gülümsedi. Yine de bu gülümseme gözlerine ulaşmadı. Hangi gülümseme gözlerine ulaştı ki Dante'nin? Her zaman sahte gülümserdi o. Kimse bilmezdi onu. Liona? O hariç. O kız, hayatında tanıştığı en iyi kızlardan birisiydi. Yakın dost olmasalar, kesinlikle çıkma teklifi ederdi Dante. Gülümsemesi hafifçe silinirken kendini Café Angéla'da buldu. Kapısını açıp içeri girdiğinde derin bir nefes aldı. Tamda tahmin ettiği gibi, kafede kimsecikler yoktu. Zaten bu saatte herkes o sıcak yataklarında, kabussuz geceler eşliğinde uyuyor oluyordu. Dante'ninde istediği buydu işte. Kabussuz geceler.


Bakarsan mıcıks.:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nava

Nava


Mesaj Sayısı : 51
Kayıt tarihi : 08/09/11

Özel
Rp Puanı:
Don't be a drag, just be a queen. Left_bar_bleue100/100Don't be a drag, just be a queen. Empty_bar_bleue  (100/100)

Don't be a drag, just be a queen. Empty
MesajKonu: Geri: Don't be a drag, just be a queen.   Don't be a drag, just be a queen. Icon_minitimePtsi Nis. 30, 2012 11:36 pm

    Soğuk havadan etkilenmediği her halinden belliydi üstünde kısa, kırmızı elbisesiyle sokaklarda yürürken. Zamanını boşa harcamaktan hiç hoşlanmazdı. Belki de bu yüzden sinirliydi, koca bir gününü boşa geçirdiği için rahatsız hissediyordu kendini. Eski sokak lambalarının kimisi hiç çalışmıyor, kimisi de düzensiz aralıklarla yanıp sönüyordu. Temiz havayı ciğerlerine doldururken gecenin ona ne kadar huzur verdiğini bir kez daha hatırladı. Gecenin belirsizliği heyecanlandırıyordu onu, her an her şeyin olabileceği düşüncesi adeta mutluluk veriyordu ona. Herkes gibi değildi o; farklıydı, hep farklı olmuştu. Kimi zaman verdiği kararlar, kimi zaman sadece doğası gereği kalabalıktan ayrılırdı. Kesinlikle yalnız ya da asosyal bir kişiliği yoktu ancak zaman zaman tek başına uzun yürüyüşlere çıkıp kafasını dinlemek iyi geliyordu ona.

    Köşeyi dönüp Café Angéla'nın tabelasını gördüğünde ne kadar uzun süredir yürüyor olduğunu henüz fark etmişti. Her ne kadar alışkın olsa da, yüksek topukların üzerinde geçirilen üçüncü saatten sonrası işkenceden farksız denebilirdi. Saatin geç oluşunu göz önünde bulundurarak içeride kimsenin olmayacağını umuyordu. Eski ahşap kapı gıcırdayarak açıldığında en dipteki masada oturan çocuğu gördüğünde yalnız geçirdiği gününün sona erdiğini çoktan anlamıştı. Suratı tanıdıktı gerçi çocuğun Hogwarts'ta okuyor olması kaçınılmazdı. Zihnini biraz zorladığında çocuğun Ravenclaw cübbesi içindeki görüntüsü gözünün önüne gelivermişti. Adını hatırlayamıyordu, önemsemedi de. Biraz daha dikkatli baktığında mavi gözleri, düzgün fiziği ve kusursuz yüz hatlarıyla hiç de fena sayılmazdı aslında. 'Neden olmasın?' diye düşünürken çoktan kendini çocuğun oturduğu masanın yanıbaşında buluvermişti bile.

    "Mavi gözler hep ilgimi çekmiştir." Kırmızı rujlu dudaklarını ıslattıktan hemen sonra karşısındaki sandalyeye oturdu. Bacak bacak üstüne atarken bir yandan da elbisesini düzeltti. Genç delikanlı şaşkın gözlerle onu süzmeye devam ederken Mila bunu hiç umursamadı bile. Café Angéla'ya sessizlik hakim olurken birden kendini tanıtmayı unuttuğunu fark etti genç kız. Gerçi onu tanımıyor olması küçük bir ihtimaldi, 'Her neyse' dedi kendi kendine. "Mila." Kendini tanıtırken sağ elini uzatıp bekledi.


    da da da dann:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ares E. Archilles
Ravenclaw VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Ravenclaw VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Ares E. Archilles


Lakap : Ares. Sadece Ares.
Rp Sevgilisi : Carmella. <3 Yirim onu.
Mesaj Sayısı : 387
Kayıt tarihi : 08/02/11

Özel
Rp Puanı:
Don't be a drag, just be a queen. Left_bar_bleue95/100Don't be a drag, just be a queen. Empty_bar_bleue  (95/100)

Don't be a drag, just be a queen. Empty
MesajKonu: Geri: Don't be a drag, just be a queen.   Don't be a drag, just be a queen. Icon_minitimeSalı Mayıs 01, 2012 12:28 am

    Genç kız Dante'nin karşısına oturduğunda gözlerinde beliren şaşkın bakışları engelleyemedi. Kızın hareketlerini kısık gözleriyle takip ederken, onu hatırlamaya çalıştı. Zihninde dönüp duran, kesik görüntülerde Gryffindor'lu iki kız belirdi. Birisinin sarı saçları varken, diğerinin kumrala yakın bir saç rengi vardı. "Mavi gözler hep ilgimi çekmiştir," dedi genç kız hafif bir sesle. Sonra kendini tanıtmayı unutmuşcasına birden "Mila," dedi. Zarifçe elini uzatışı Dante'yi kendine getirdi. Zihni son hızda çalışmaya başladı. Ya kızı tersleyip kendi bokluğuna gömülecek, yada karşısındaki fıstıkla eğlenceli bir kaç saat geçirecekti. İkinci seçenek gözüne daha güzel görününce yavaşça elini kaldırdı ve kızın soğuk ellerine karşı kendi sıcak ellerini birleştirdi. "Dante," dedi baştan çıkarıcı bir gülümsemeyle. Bu gülümseme bir kızı tavlamak için gizli silahıydı. Önce dudakların sağ tarafı hafifçe seğirir, sonra diğer taraf da aynı şeyi yapardı. Birkaç saniye geçtikten sonra göz alıcı bembeyaz dişler, iki dudak arasında görünür. Bu gülümseme artık Dante ile bütünleşmişti. Ne zaman güzel bir kız görse, dudakları otomatik olarak bu şekle girerdi.

    Elini hafifçe çekerken genç kızın gözlerinin içine baktı. Çapkınlığın El Kitabı: sayfa 121. Paragraf 4. Bir kızı tavlamak için daima gözleri kullan. Etkileyici bir göz renginiz varsa, kız kolaylıkla avucunuza düşecektir. Eğer herhangi bir içecek içiyorsanız, daima kızın gözlerinin içine bakın. Dante'nin öyle etkileyici bir göz rengi vardı ki, görenleri adeta eritiyordu. Özellikle kış avkti gelince, gözleri daha da parlar, bir çift safire benzerdi. En azından önceki sevgilileri öyle diyorlardı. Gülümsemesini değiştirip, yerine daha nazik bir gülümseme yerleştirdi. "Ne içersin?" Kendisi kaymak birası içiyordu. Normalde ruh haline göre içecek içerdi ve şuanda canı fena halde ateş viskisi istiyordu. Ama günün bu saatinde içki içmek pek ona göre değildi. En azından sert bir içki. Karşısındaki kadın hafifçe kafasını salladığında, onları izleyen kadına dönüp kafa salladı.

    "Gryffindor için fazla karanlık değil misin?" diye sorduğunda genç kızın gözlerindeki neşeli pırıltılar genç adama karmakarışık hissettirdi. Şimdi dikkatli bakıyordu da, genç kız gerçekten tanrıçalara yakışır bir güzellikteydi. Beyaz teninin üzerindeki kırmızı ruj, Dante'yi kendisiyle cebelleşmeye itiyordu adeta. Derin bir nefes alıp baştan çıkarıcı bir sesle, "önceki hayatında bir tanrıça olmadığına emin misin? Zira, Afrodit seni görse kesinlikle kıskançlıktan çatlardı," dedi. Genç kızın kahkahası Café Angéla'nın soğuk duvarlarında yankılanırken, Dante'nin içinde bir şeyler olduğunu hissetti. 'Tanrım,' dedi inanmadığı tanrısına. 'Kahkahası bile meleklerin ilahi okuyuşuna benziyor.'
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nava

Nava


Mesaj Sayısı : 51
Kayıt tarihi : 08/09/11

Özel
Rp Puanı:
Don't be a drag, just be a queen. Left_bar_bleue100/100Don't be a drag, just be a queen. Empty_bar_bleue  (100/100)

Don't be a drag, just be a queen. Empty
MesajKonu: Geri: Don't be a drag, just be a queen.   Don't be a drag, just be a queen. Icon_minitimePaz Mayıs 20, 2012 8:12 am

    "Dante," Genç adamın dudaklarına yayılan çapkın tebessümü görmezden gelerek bakışlarını gözlerine kilitledi. Bal rengi-yeşil karışımı göz renginin de katkısı olsa gerek bakışları oldukça etkileyiciydi genç kızın. Ancak mükemmel vücudu ve kusursuz yüz hatlarından sonra sıra gelen bakışlarına pek ihtiyaç duyduğu söylenemezdi. Gözleri bir çift safirden farksız olan delikanlının bakışlarının ise en büyü silahı olduğu her halinden belliydi. "Ne içersin?" Genç adamın melodik sesi kafenin içinde yankılanırken Mila'nın gözleri masadaki kaymak birasına doğru kaydı. Eh, bir ateş viskisinin yerini tutmasa da -asla karşısındakinden fazla içmezdi genç kız- onaylarcasına başını salladı. Dudaklarını ıslatırken o çok sevdiği kırmızı rujunun çilek tadı kaldı damağında. "Gryffindor için fazla karanlık değil misin?" Bir kaç dakikalık sessizliği bozan genç adam olurken Mila karşı karşıya kaldığı soruyu anladığında iç çekti. Duymaktan oldukça sıkılmış olduğu bu tür sorulara verdiği cevap klasikti genç kızın. Suratına o yapmacık, sevimli gülümsemesini yerleştirir ardından gülerek başını sallardı. Ancak bu defa baştan çıkarıcı bakışlarını genç adama doğrultmaktan başka bir şey yapmadı.

    Yaşlı garson kadının kaymak birasını getirmesinin hemen ardından genç adamın dikkatli bakışlarını üzerinde hissetmeye başladı Mila. Dante onu dikkatle süzerken genç kız her ne kadar bunu garipsememiş olsa dahi ilk kez karşılık verme ihtiyacı duydu. Tam ağzını açtığı sırada sessizliği bölen yine genç adam oldu. "Önceki hayatında bir tanrıça olmadığına emin misin? Zira, Afrodit seni görse kesinlikle kıskançlıktan çatlardı," Dante'nin ard arda gelen iltifatları üzerine o melodik kahkasını attı genç kız. Yalnızca ikisinin bir de çalışanların olduğu kafede yankılanan kahkasından dahi oldukça etkilenmişe benziyordu genç adam. Yetiştiriliş tarzından ya da kişiliğinin ta kendisinden olsa gerek iltifatlara, ona duyulan hayranlıklara alışkındı Milena. Oysa Dante'nin ona karşı gösterdiği bu ilgi hoşuna gitmemiş sayılmazdı. "Kız tavlama konusunda oldukça ustasın gördüğüm kadarıyla." Genç kızın sözlerinin üzerine bu defa kahkaha atan Dante oldu. Kalbinin aşırı hızlı atmasını görmezden gelerek yalnızca gözlerinden etkilenmiş olduğunu söyledi kendine kendine. Yalnızca gözlerinden...

    Kaymak birasının henüz yarısını içmiş olmasına karşın kafenin iç bunaltıcı havasından sıkılmıştı genç kız. Ani bir haraketle yerinden kalkıp genç adamın arkasına geçti ve eğilerek kollarını boynuna doladı. Dante bunu beklemiyor olacaktı ki şaşkınlıkla kafasını çevirip baktı Mila'ya. "Bence gecenin bu güzel saatlerini boş bir kafede harcamamalıyız." Parfümümün kokusu genç kızı sersemletirken dudaklarını Dante'nin yanağına yaklaştırarak konuşmaya devam etti. "Knokturn Yolu'nda bildiğim iyi bir klüp var. Hem gerçek bir şeyler içeriz hem de seni biraz eğlendirebilirim. Ne dersin, Dante?" Cüretkarlığı her kelimesinde kendini hissettiriyordu. Onun da kendisi için diğer erkeklerden farksız olduğuna inandırmalıydı zihnini, kalbini. Hissettikleri, hayır hissettiğini sandıkları palavradan farksız şeyler değillerdi. Kolları genç adamın boynuna dolanmış şekilde beklerken, eliyle suratını kendine çevirdi ve köşede onları izleyen garson kadına aldırmadan dudaklarını dudaklarına yapıştırdı. Genç adamı tutkuyla öperken aynı cümleleri geçirdi zihninden; Diğerlerinden tek farkı yalnızca gözleri.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ares E. Archilles
Ravenclaw VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Ravenclaw VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Ares E. Archilles


Lakap : Ares. Sadece Ares.
Rp Sevgilisi : Carmella. <3 Yirim onu.
Mesaj Sayısı : 387
Kayıt tarihi : 08/02/11

Özel
Rp Puanı:
Don't be a drag, just be a queen. Left_bar_bleue95/100Don't be a drag, just be a queen. Empty_bar_bleue  (95/100)

Don't be a drag, just be a queen. Empty
MesajKonu: Geri: Don't be a drag, just be a queen.   Don't be a drag, just be a queen. Icon_minitimePaz Mayıs 20, 2012 8:48 am

    "Kız tavlama konusunda oldukça ustasın gördüğüm kadarıyla." Bu kız gerçekten iyi analiz yapabiliyordu. İçinde büyüyen kahkahasını, sessiz ortama salarken yaşlı kadının merak dolu bakışlarına neden oldu. Kahkahası geldiği gibi gitmişti, zira Milena'nın bakışlarını görmüştü. Neydi o bakıştaki duygular? Bi' an arzuyla parlamıştı, ne renk olduğu belli olmayan gözleri. Sadece bi' anlık bir şeydi. Ama Dante görmüştü işte. Karşısındaki genç kadın ani bir şekilde ayağa kalktı. Dante hafifçe silkinirken, gözlerini genç kızın dudaklarına dikmiş olduğunu fark etti. Genç kız arkasına geçip kollarını boynuna dolayınca şaşkınlığını gizleyemedi. Kafasını yan tarafa çevirdiğinde kızı gördü. Yüzlerinin arasında santimler vardı. Nefesleri birbirlerine karışırken onun kokusunu duydu. Çok fazla parfüm yoktu genç kızın üzerinde. Belki biraz Armani. Muggle'ların arasında yaşamanın avantajları; her türlü markayı biliyorsunuz.

    "Bence gecenin bu güzel saatlerini boş bir kafede harcamamalıyız. Knokturn Yolu'nda bildiğim iyi bir klüp var. Hem gerçek bir şeyler içeriz hem de seni biraz eğlendirebilirim. Ne dersin, Dante?" Genç adam tam ağzını açacakken, dudaklarının üzerinde hissettiği yumuşaklıkla şaşkına döndü. Tanrım, bugün ne kadar da şaşırıyordu. Önce bok gibi hissediyordu, sonra yeni bir kızla tanışmış biraz eğleniriz havası takınmıştı. Şimdi hissettiği ise saf tutkuydu. Dudakları, genç kızın dudaklarının üzerinde ustaca gezinirken, elini genç kızın saçlarına daldırdı. Yumuşacık saçlarından yükselen papatya kokusu Dante'ye ulaşınca, genç adam kendini frenledi. Daha önce kendini hiç bu kadar kaybetmemişti. Milena ile tanışmadan önce ona tek bir kızda, elinden geçirdiği onca kıza rağmen, kontrolünü kaybedeceğini söyleseler alaya alır, takmazdı bile. Ama şimdi, yaşlı garsonun bakışları altında bile, kızı tekrar öpmek istiyor, dudakları morarıncaya kadar onları sömürmek istiyordu.

    Genç kızın suratındaki hafif gülümseme istediğini aldığını bildiriyordu adeta. Dante yavaşça ayağa kalktığında genç kızda onunla beraber yükseldi. Elinin tersi ile genç kızın pürüzsüz yanağını okşadı. Bir şey söylemeye gerek yoktu. Bu tutkulu öpücüğün ikisininde hayatını değiştireceğini ikisi de biliyordu. Genç adam hafifçe gülümsedi ve elini genç kıza doğru uzattı. "Gidelim öyleyse," dedi baştan çıkarıcı kısık bir sesle.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Don't be a drag, just be a queen.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» I'M A QUEEN-Primorse.
» She's a killer queen
» Birthday of a Beauty Queen! Selin doğdu gençler!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: B Ü Y Ü L Ü B Ö L G E L E R :: Hogsmeade :: Café Angéla-
Buraya geçin: