Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Johnathan ^^ Puan Yükseltme

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Johnathan Sawyer Shephard

Johnathan Sawyer Shephard


Lakap : John
Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 07/06/13

Özel
Rp Puanı:
Johnathan ^^ Puan Yükseltme Left_bar_bleue85/100Johnathan ^^ Puan Yükseltme Empty_bar_bleue  (85/100)

Johnathan ^^ Puan Yükseltme Empty
MesajKonu: Johnathan ^^ Puan Yükseltme   Johnathan ^^ Puan Yükseltme Icon_minitimeCuma Haz. 07, 2013 11:13 pm

Genç büyücü masasında, avucunun içine aldığı çenesiyle, yalnızlık içinde ve sıkıntıyla oturuyordu. O sırada bu ofise geldiği ilk günü hatırladı, ne akla hizmetse(!) Kendi garip düşünce tarzına alışmıştı 27 senedir, bu düşünceyi uzun uzadıya masaya yatırıp incelemesinin hiçbir manası yoktu. Yüzüne yerleştirdiği sıcak ve oldukça içten bir gülümseme ile gözleri bulanıklaştı; hani kafanızı bir düşünseli kazanına sokarsınız ya, işte zaman oluşan o bulanıklılıkla. Yavaş yavaş o eski ânı yaşamaya başladı içinde. Sanki yirmi yıldır buradaymış da ilk geldiği günü hatırlıyor! Geldiği ilk andan itibaren kendisini uzun yıllardur burada çalışmış gibi hissetmemiş miydi zaten? Hayır, bunu inkar edemezdi. Acaba reenkarnasyona uğramadan önceki hayatı bu muydu? 'Tanrım budizmle ne alakası vardı ki şimdi!?' diye geçirdi içinden. Her zaman bilimsel gerçekliğe değer veren yapısı şimdi neden bu düşünce tarzını seçmişti, bilmiyordu. Kendi içinde giriştiği küçük düşünce çarpışması sonucu bu durumun sadece bir dejavudan ibaret olduğunu kabul etti. Aynı zamanda bulunduğu rahat deri koltuğunda oldukça gevşemişti. Tabirlere sığdırmak gerekirse; İtalyan Muggle'ların yaptığı pizzanın, peynirli hamurdan yapılmış kenarı gibi eridi. Ağzında sert bir viski tadı hissetti. Viskiyi shot olarak içmiş gibi başı zonkladı ve hayalindeki o tatlı anıya döndü;

~ İçine sıkıştığı resmi kıyafetin darlığına ve Muggle çakması asansörün doluluğuna aldırmadan en ufak bir toz tanesi bile bulunmayan merdivenleri yavaş yavaş kullanarak geldi ofisine. 'Aman Tanrım, oldukça güzeldi' dedi iç haykırışları. Masanın üstünde duran yazıyı okudu.

Johnathan Sawyer Black -Sihir Bakanı Asistanı

Göğsünü kabartarak kendi kendine gururlandı ve düşündü. 'Seni mahcup etmedim anne. İşte senin binandayım. O senelerce sözcüklerle açıklayamayacağın kadar yüce gördüğün bakanlıktayım.' Böyle düşünürken hissettiği hazı anlatması imkansızdı. Yavaşça koltuğuna kuruldu
ve penceresinden baktı hayata. Sırıtarak ve onu tiye alarak.. ~


Bir anda kendine geldi ve dün geldiği bakanlıkta *Sihir Bakanı Asistanı olmasına rağmen* daha Sihir Bakanıyla tanışmadığı gerçeğiyle yüzleşti. Gelecek Postası'nda okuduğuna göre yeni Sihir Bakanı Dianne Dickenson'du. Bir ev cini gibi kendisini suçlamaya başladı. Sonradan kendisini suçladığı için tekrar kendisini suçladı. 'Kısır döngü müdür nedir? Tanrım, Sihir Bakanı daha Bakanlığa teşrif etmemişti ki!?' Ofisinin kapısını açtı. Bir muggle işyerindeymiş gibi kahvesini kahve makinesinden aldı. Ofisine ayağında ki deri kunduralarla geri dönerken *kulak misafirliği ederek tabii ki* Sihir Bakanının bakanlığa geldiğini duydu. Hızlı adımlarla bakanın ofisine doğru ilerlerken kendisinden önce giren şaşkın bakışlı adama yol verdi nedense. İçindeki o ses, çok önemli biri olduğunu haykırdı kendisine. Çok önemli biri sandığı *ya da gerçekten öyle olan* bu adam genç büyücünün jesti karşısında oldukça samimi bir şekilde gülümsedi. Uzun süren, *ya da kendisine öyle gelen* konuşmadan sonra ince hareketlerle kapıyı çaldı ve kapıyı araladı. Resmi görüşmelerde kullandığı o ince ses tonuyla; "Girebilir miyim?" dedi bakana. Bakanın başıyla verdiği onaydan sonra içeriye girdi. 'İşte Sihir Bakanı, Dianne Dickenson' diye haykırdı içinden. Ardından bakanın sesini duydu. "Merhaba, ben Dianne Dickenson". Ayakta olmasına aldırmadan bakanın yüzüne bakan Jacob bakanın elini sıktı. Ve kendisini tanıttı; "Merhaba efendim, Ben asistanınız; Johnathan Sawyer Black. Zatışahanenizle tanıştığıma müşerref oldum" dedi abartıyı seven yönünün ağır bastığı bir tanışma olmuştu ve bakanın el hareketlerinin aracılığıyla yavaşça masanın önündeki koltuklardan birine oturdu. Bakanın vereceği tepkiyi ve cevabı bekliyordu. İlk görüşte gerçekten iyi bir insan olduğunu düşünmüştü ama bu düşüncesini bakanın vereceği tepkiyle onaylayacaktı. Bakanın ses tellerinin titreşeceği anı sabırsızlıkla bekliyordu.


Bakanın karşısında olmanın tatlı heyecanı karşısında aldığı hazzı tarif edemiyordu genç büyücü; kalbi, küt küt atıyordu. 'Yeni başladığı işinde böyle bir heyecanı olması tabiki normaldi' diyerek heyecanını *kendi kendine* mazur gördü. Tabii canım, o gençti. Babasının dediği gibi, yanlış bir hareket yaparsa kendi cahilliğine verirdi. Böyle düşünürken bakanın nahoş sesi kulaklarında çınlamıştı . Bayan Dickenson'un çıkardığı her ses gayet normal olmasına karşın, John'a bu ses uzun uğraşlarla çıkarılan muazzam bir ses gibi geliyordu; gösterişi takdire şayandı. Kulakları bakanın sesini duyduğu andan itibaren dünyanın en güzel sesine vasat diyebilecek niteliğe gelmişti. Neden böyle olduğunu kendisi de anlayamıyordu zaten. Makamının yüksekliği mi deseydi? Yoksa çocukluğunun rüyası olan meslek olduğu için mi bu kadar ilgiliydi? Yoksa Bayan Dickenson'un henüz keşfedemediği ama keşfetmek için can attığı kişiliğine mi takılı kalmıştı. O sırada bakanın sözlerini içinden tekrarladı. “O şeref bana ait, Bay Pentagon. Pekala, bir bakalım.” John, bakanın sözlerine içten içe güldü aslında. Şeref? John ile tanıştığı için mi? O daha dünkü çocuktu. Kendisini bu kadar aşağılamaktan vazgeçti ve 'Neden olmasın?' diye düşündü. Ardından tekrar bu düşünceden vazgeçti, tekrar 'Neden olmasın?' dedi ve tekrar vazgeçti, ve yine tekrar tekrar 'Neden olmasın?' dedi. Beyninde çalkalanan düşünceler kayyumundan kurtulmak için derin bir nefes aldı pek belli etmeden. Ve arındı tamamen bu saçma sapan düşüncelerden. Bakanın elinin dosyalara gittiğini gördü. Kahverengi kaplı, gayet kalın bu dosyalar kişiler hakkında bilgi veren dosyalardı. Annesinin ofisinden hatırlıyordu. Profesörler seçilirken, o zamanın Hogwarts müdürüyle oturur ve bunları hallederlerdi. Ah, eski günler!.. 'Ben o zaman 7 yaşındaydım. Zaten 5 sene sonra da vefat etmişti ya annem.' diye düşüncelere dalmıştı yine. Ah; Katie Pentagon, ah. Ardından etik bir düşünce yerleşti beynine. 'Bu ne kadar doğruydu ki? Sadece Yüksek Eğitim Müsteşarının ofisinde o kadar bilgi varken; mahkemelerde bulunan özel yaşam bilgilerini incelemekten nasıl gurur duyabiliyorlar?' Aynen böyle sordu beynine. Ardından düzeltti düşüncelerini. Koskoca bakanlık şamaroğlanına mı dönsün suçlular yüzünden. Araştırılması normaldir. Hem bir Muggle anayasasında okumuştu herhalde. Özel Yaşamın Gizliliği çeşitli durumlarda sınırlandırabilir, ya da askıya alınabilir gibi bir şeydi yanlış hatırlamıyorsa. Beyninde kırmızı şarap kıvamında bir sıvının dolaştığı hissine kapıldı bir anlığına. Ve hoop, kendi içinde başka bir Jacob'a büründü. Gururlu John. 'Gelin nedenine birlikte bakalım' dedi içinden. Sanki orada yüzlerce insan varmış gibi bakanın sözlerini tekrarladı. Aslında bakanın bu sözleri, bakanlıkta ki ilk günleri olduğu için Jacob'un yüreğinde ki o *ya yapamazsam* ateşine biraz su serpmiş oldu.

Sözleri her zaman olduğu gibi tekrarlamaya karar verdi. Böyle bir işleme gerek olmadığını düşündü bir ara. Neden tekrar etsin ki? 1 saniye sonrasında görüşleri 180 derece değişti ve bakanın sözleri beyninde yankılanmaya başladı. “FYSB’lerde üstün başarı, bakanlıkta hızlı bir yükseliş..." Burada kesti bakanın söyleyip, kendisinin içinden tekrar ettiği cümleyi. FYBS'lerde üstün başarı sözüne odaklandı. Kesinlikle. Son 2 ay boyunca eğlence-mizah-muziplik konu başlıkları altında hiç bir faaliyet göstermedi ve oldukça yüksek bir puan aldı. 'Övünülecek bir şey değil canım' dedi kendinden emin havalarla. 'Ardından amma abarttım be' diye kızdı kendine. Bakanlıkta hızlı bir yükseliş. Kesinlikle. Bakanlığa ilk geldiğinde Kazan Kalınlıkları Belirleme Dairesindeydi. Üstüne üstlük bu kadar fuzuli bir kurumun başkanı bile değil, çalışanıydı. Fakat aynı yıl içerisinde Sihirli Afetler Dairesi Başkanlığına getirilmişti. Aradan geçen 5 senede değişik dairelerde kariyerine devam etmişti ama şüphesiz ki en önemli görevini şuan üstlenmişti. Kestiği cümlenin devamını söyledi kendi, kendine. "Gelecek’te yayınlanmış birkaç makale… Ve, hatta bir Dırdırcı haberi.” Bakanın gülümsemesinin karşılığında hafif bir şekilde yanakları kızardı. Evet; Dırdırcı haberi. Ve sanırım birkaç hafta sonra John'ın fotoğraflarını aynı dergide görebilecekti sayın bakan. Fakat bundan bahsetmeye niyeti yoktu, genç büyücünün sustu. Ardından bakanın maziye döndüğünü hissetti. Bunu anlardı. Çünkü bu işi kendisinden fazla yapan biri olduğuna inanmıyordu. Maziye dönmek! Mazi derken annesinin anılması ile irkildi birden. “Ah, annenizi tanırdım. Bakanlık için çok değerli bir çalışandı. Sizin de onun kadar değerli olacağına şüphem yok.” Bu konuda fazlasıyla hassas olan Johnathan; titredi, içinden. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı ama Victor Hugo'nun da dediği gibi; 'Yüzler gülerken insan ağlayamaz mı?' Ağlar! Hemde ağlamaların en duygulusuyla ağlar. Böyle düşünürken Türk musikişinaslarından biri olan Zeki Müren'in bir şarkısının tek düze birkaç sözünü hatırladı. 'Mazide kalan hatıra gibi, şefkatli kollarını aç bana annem'. Bu düşüncelerden sıyrılarak bakana döndü ve "Teşekkür ederim sayın bakanım. Eğer annemde yaşasaydı ve bakanlığın başında sizin gibi muhteşem bir insanın olduğunu görseydi emin olun çok mutlu olurdu. Hatta şu an mezarında bile oldukça rahat" dedi dindar bir söylemle. Aslında ne alakası varsa dindarlıkla John'ın. Her yıl din değiştirirdi ya. Tabii bundan en çok baba tarafından dedesi memnun olurdu. 14 yaşıma kadar annesinin babası tarafından -ki buna dede diyoruz- sıkı bir Anglikan olarak yetiştirilmişti. Fakat bu hep öyle kalacağı anlamına gelmiyordu elbette. 15 yaşında Ortodoks, 16 yaşında Protestan -Bir de Luther'ci olmuştu-, 17 yaşında Katolik, 18 yaşından 20 yaşına kadar da Agnostik, 21 yaşıdda Budist, 22 yaşında Brahman, 23 yaşından 25 yaşına kadar Mason ve daha birçoğu... 'Bunların ne önemi var? En azından inançsız değil ya. Altı üstü 40-50 din.' Böyle düşünürken gülümsedi birden bakana ve bir soru yöneltti, bakana. Tabii ki bu saçma sapan hayatından bahsetmeyecekti. Artık John için geride bıraktığı yıllar yoktu ve o hep ileriye bakacaktı, bakmalıydı da...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aretha Henderson
Gryffindor VI. Sınıf Öğrencisi
Gryffindor VI. Sınıf Öğrencisi
Aretha Henderson


Mesaj Sayısı : 743
Kayıt tarihi : 19/07/12

Özel
Rp Puanı:
Johnathan ^^ Puan Yükseltme Left_bar_bleue100/100Johnathan ^^ Puan Yükseltme Empty_bar_bleue  (100/100)

Johnathan ^^ Puan Yükseltme Empty
MesajKonu: Geri: Johnathan ^^ Puan Yükseltme   Johnathan ^^ Puan Yükseltme Icon_minitimeC.tesi Haz. 08, 2013 2:28 am

    # Betimleme: 26/30
    # Akıcılık: 8/10
    # Yazım Kurallarına Uyum: 9/10
    # Sayfa Düzeni: 8/10
    # Renklendirme: 5/5
    # Kurgu: 19/25
    # Uzunluk: 10/10
    [ Toplam: 85]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Johnathan ^^ Puan Yükseltme
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Marshall \ Puan Yükseltme
» Puan Yükseltme
» Winter | Puan Yükseltme.
» Donielle ~ Puan Yükseltme
» Arthur | Puan Yükseltme

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Role Play Geçmişi-
Buraya geçin: