Daniel bu kez adeta kıkırdıyordu. Hıçkırık tutunca sustu. Yalan değildi, sayısını asla hatırlayamayacağı sayıda bayanla birlikte olmuştu ve onlardan sayısızca iyi geceler öpücüğü almıştı. Belki de bu gece kendi halinde uyumaya çalışma fena olmazdı.
"Hiç yoktan iyidir değil mi? Merlin'e şükretmeliyiz ki uyuyacak bir kayamız var. Eğer hiçbir şey olmasaydı, sarhoş sarhoş eve gitmek istemediğim için dizine yatar uyurdum, emin ol."
Bunu dalga geçer bir şekilde söylemişti, Claire'e sadece takılıyordu. Kötü düşünmesini istemezdi. Hazır iyi anlaşmaya başlamışlarken küsmeleri iyi olmazdı. Şu sıralar pek dostu olduğu söylenemezdi zaten. Elinde olanları da kaybetmemeliydi. Gerçi yalnızken kendini daha iyi hissediyordu, çünkü sevdiklerine bir şey olmasını asla istemezdi. Etrafında birileri varken de bu çoğu kez olabilirdi.
"Ee Claire, burada mı uyuyacağız? Yani aslında şuradan, yanağımdan öpsen sorun olmazdı eminim ama neyse. O kunuyu kapatmıştık doğru, beynim sulandı sanki. Artık dinlenmem gerek."
Claire'den bir cevap bekliyordu. Eğer Dan burada uyuyacaksa yalnız olmamalıydı. Etrafta kimse yoktu, ürkütücü olan da buydu ya zaten! İşin iyi olan tek yanı dalga geçecek kimse yoktu. Eğer Claire'in burada sızmak gibi bir niyeti yoksa vücudu daha fazla ağırlaşmadan buradan gitmeliydi Dan. Belki Sessizlik Kuyusu'na giderdi. Çocuklarının onu daha fazla sarhoş görmelerini istemiyordu, asla. Kendini yeterince aşağılamıştı. Fazlasına ihtiyacı yoktu. Göz kapakları yavaş yavaş kendilerini bırakıyordu ama Dan inatla onları açık tutuyordu. Claire'le konuşmak hoşuna gitmişti.
Gülümseyerek Claire'e bakmaya devam etti, inatçıydı o da gözlerini kapatmamakta. DJ'in elini tutmuştu ama hemen geri çekmişti, bu Dan'ın hoşuna gitmişti. Claire'i Alexis'e baktığı gibi baklıyordu, yani kız kardeşiymiş gibi. Az önce söylediği densiz sözleri çoktan silmişti aklında..
"Ben de burada uyuyacağım. Hiç gücüm kalmadı zaten."
Bir an aklına yanan kolu geldi. Acısını unutmuştu, çeşitli büyüler yaparak yarayı düzeltmeye çalışmıştı zaten. Bu yüzden artık bunu düşünmeyebilirdi. Bu kez Dan, Claire'in elini tuttu ve bir iyi uykular mırıldanarak uykuya daldı.
Güneşin yakıcı ve rahatsız edici ışığı Dan'in gözüne vuruyordu. Yüzünü buruşturarak gözlerini açtı. Birinin elini tutuyordu, ne yazık ki çok az şey hatırlıyordu. Eğer Marcus'la yatmamışsa yanındaki Claire'di. Elbette Claire'di, gülerek Claire'e baktı. Kayanın üstünde uyumak hiç hoş olmamıştı. Kıpırdayacak güçleri kalmadığından burada uyumuş olmalılardı. Gökyüzünde karanlık işaret yoktu, onu silmişti. Claire'i dürtüp uyandırmaya çalıştı. Daha fazla rahatsız olsun istemezdi. Çünkü kayalar pek rahat sayılmazdı.
"Claire, uyan. Sabah olmuş. Şimdiden söyleyeyim belin çok ağrıyor olacak, eminim."
Güldü ve yerdeki boş biraz şişelerine baktı. Çok bir şey hatırlamadığına göre bayağı içmiş olmalıydı.
Dan gülmemeye çalışarak Claire'in sersemlemiş haline baktı. Elbette burada sızmışlardı. Aksi takdirde Claire'i koluna takıp kayalıklarda uyumak pek de hobisi sayılmazdı.
"Evet, sızmışız burada. Ama gece eğlendiğimizi hatırlıyorum. Marcus falan da vardı."
Söylediğini onaylarcasına başını salladı. Sonra aklına Claire'in elini tutarak uyandığını fark etti. Ne ara el ele tutuştuklarını bilemiyordu.
"Ayrıca el ele tutuşmuşuz, ne ara olduysa."
Halinden memnun bir şekilde gülümsedi ve bakışlarını Claire'den başka bir tarafa çevirdi utanabilirdi çünkü Dan her zamanki gibi bir yandan sırıtıyor bir yandan da kaşını kaldırıyordu. Aptal tikleri... Onları sevse de sevmese de onlarla yaşamayı öğrenmişti, tıpkı çapkınlığı gibi.
"Ee, n'apıyoruz? Gidelim mi yoksa biraz dinlenecek misin?"
Esnememeye çalışarak elini ağzına götürdü. Belki sırtı ağrıyor olabilirdi ama deliksiz uyumuştu doğrusu. Fazla içmenin bazen iyi yanları olabiliyordu işte...
Dan'n dudağı hoş bir gülümsemeyle kıvrıldı. Bravo Marcus'a, bir çikolatayı hak etti! Amun da her nereden izlediyse usta olmalıydı. Aman ne hoş, Megan ondan çok daha usta olmalıydı. Ama bunu paylaşmanın anlamı yoktu.
"Neden lafı bu kadar dolandırıyorsun da kafamı boş yere şişiriyorsun ki? Direkt sen Lord'sun desen de olur yani. Asla itiraz etmem."
Claire'e dönüp halinden memnun bir bakış attı. Sol kaşı yine havaya kalkmıştı ve her nedense bir anda kalbi daha da hızlı atmaya başlamıştı. Marcus'tan hoşlandığını söyleyemezdi. Nereden çıktıysa bir anda cebinde kaç tane asa olduğunu saymaya başladı kendince. Eğer bir sorun olur da asası uçarsa, hazırda birkaç tane daha olmalıydı.
"Derdin ne Marcus? Herkesin bildiği bir şeyi en son öğrendin diye sorun mu çıktı? Ev cinin özgürlük mü istedi? Derdin ne!? Baş seherbazlık gereği bana gıcık mı gidiyorsun? Sana ne zararım dokundu merak ediyorum!? Savaşta burada mıydın bilmiyorum ama eğer burada olup ilgili olsaydın, kim olduğumu zaten biliyor olurdun!"
Ben merhametin efendisiyim Marcus, karanlığın değil...
Önyargılı bir iyilik yanlısı daha. Bunlar kendilerini ne sanıyorlardı? DJ'in savaşı iyilikle veya aptal bir yaralı kafayla değildi! Onun savaşı safkanlık içindi. Yok olmamaları içindi. Bu yüzden yok etmeyi istemiyordu. Kimin ne düşündüğü umrunda değildi..
Dan pişkin pişkin sırıtırken Marcus'a baktı. Onun konuşmaları artık o kadar da iğneleyici gelmiyordu. Kim bilir, belki küçük bir ihtimal iyi anlaşabilirlerdi. Hem zaten daha kendileri hakkında konuşma fırsatları olmamıştı. Sadece aileleri ve tarafları hakkında tartışmışlardı. Bu onları birbirini tanıyor yapmazdı.
"Aslına bakarsan Marcus, fikir benden çıktı. Yani ofisine gelme fikri. İstemezsen gelmem, sorun değil. Benim de işlerim var çünkü, hem de çok."
Bir an öksürük tuttu ve kısa bir süre etrafındaki olan bitenden kendini soyutladı. Sigara içmeye başlamıştı, Ginny gittikten sonra. Hem içki hem sigara, DJ'in sağlığına tuz biber olmuş olmalıydı. Kimin umrundaydı ki? Kendinden sonra bir Oliver, Matt, Liz ve Kathleen yetiştiriyordu. Doğrusu, gözü arkada kalmazdı. Hele de Kathleen ve Liz varken.
Öksürük krizi bittikten sonra Marcus'un bir lafı kulağına çarptı. Claire'den hoşlanmak mı!? Claire onun dostu, kız kardeşi gibiydi. Böyle bir saçmalık daha duymamıştı; kendini kandırıyordu belki de. Claire hoş bir kızdı. Yo, hayır! Bu kez olmazdı, Claire'i de listesine ekleyemezdi. O farklı olmalıydı, Aléxis gibi olmalıydı Dan'ın gözünde. Evet..
.
"Saçmalama Marcus, Claire benim kız kardeşim gibidir. Onun yanında lütfen böyle bir şey deme, lütfen."
Gözlerini kaçırdıktan sonra cebinden bir sigara çıkardı ve asasıyla yakıp dumanı içine çekti. Marcus'un dediklerini duyuyordu ama bu kez cevap vermek istemiyordu. Gülümsemekle yetindi sadece. O sırada Marcus veda edip cisimlendi zaten.
Elbette bir seherbazın evinde bulundum Marcus, hatta onlarcasının. Birisi eski sihir bakanınız hatta ve hatta birisi de kızımın annesiydi. Kimin umurunda... Onları seviyorum, onlar da beni seviyorlar...
Sigarasını yere alıp asasını üzerine doğrulttu ve sigara küle dönüşerek yok oldu. Hemen ardından Dan'da arkasında siyah bir bulut bırakarak cisimlendi.