Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Dean Rider / Puan Belirleme

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Dean Rider

Dean Rider


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 09/09/11

Özel
Rp Puanı:
Dean Rider / Puan Belirleme Left_bar_bleue97/100Dean Rider / Puan Belirleme Empty_bar_bleue  (97/100)

Dean Rider / Puan Belirleme Empty
MesajKonu: Dean Rider / Puan Belirleme   Dean Rider / Puan Belirleme Icon_minitimeCuma Eyl. 09, 2011 9:42 pm

Gri. Eski sayfalarda kalmış,
siyah-beyaz ve üzerinde lekeler bulunan bir sayfa. Etrafındaki ışıklar,
soğuktan içi buhar dolmuş sokak lambalarına ait. Evlerin titrek ışıkları ona çok uzak. Tıpkı evlerin içinde bulunan kişiler gibi. Sokaklar bomboş. Yalnızca kedi-fare oyunlarına ev sahipliği yapmakta. Taşlar. Belki de tanrı dedikleri varlıktan daha fazla ilgileniyor insanlarla. Soluduğu hava pis. Kömür kokusu tüm şehri ele geçirmiş. Bir araba geçiyor sol yanından hızlıca. Yerdeki suyu tamamen üzerine sıçratıyor, siyah paltosunda kahverengi ve siyahın karışmışlığından dolan balçığın izlerini bıraktırıyor. Her şey flu onun gözlerinde. Tıpkı dünyaya isli bir pencerenin arkasından bakıyor gibi. Umursamıyor hayatı. Nedeni ise çok basit. Flu görüntünün ucundaki hedefin parıltısı o kadar düşük ki, bu amaca ulaşmak için ne kadar çaba harcarsa harcasın başarısız olacağını biliyor. Neden savaşmalı hayatla? Neden kendisi gibi binlerce kişinin uğruna yıllarını verdiği yaşam mücadelesine, insanları değiştirme mücadelesine girişmeli ki? Bu kesinlikle bencillik değil. Herkesin böyle düşündüğü bir dünya hayal edilirse, herkesin kendi benliğini bulması sonucu insanlığa, ulaşabileceğini ve kimsenin kimseyi değiştirmek zorunda kalmadığı bir yaşama merhaba denileceği görülebilir. Elindeki bira şişesini, çöp kutusunun paslanmış yüzeyine doğru sertçe fırlattı ve camın parçalara ayrılışını dalgınca izledi. Gözleri kızarmıştı, birkaç damla yanaklarından dudağına doğru süzülüyordu.

Nasıl da bu kadar umursamaz gözükebiliyordu? Hayatın güçlükleri içinde yaşamıştı elbette, en kötüsünü gördüğünü düşünmekteydi pekala, fakat ölüm değil miydi belki de en kötüsü ya da yaşamak mıydı umutsuzca kötü olan? Ne beklentisi vardı ki hayattan? Evlenip, torun sahibi olup, deneyimlerini aktarıp dünyadan defolup gitmek mi? O zaman gençlerin ne şansı kalacaktı ki hayata dair? Kendi kişiliklerinin oluşmasına izin verilmediği sürece, ne anlamı kalacaktı ki onlar için genç olmanın? Birikimlerin üzerinde yaşanan gençlik sadece zevkler üzerine olmaktan başka bir anlam ifade edecek miydi onlar adına? Yaşlıların tek istedikleri, kendi gençliklerini, kendi ürünlerinde görmekten başka bir şey değildi. Ve Dean bunların tamamından uzakta yetişmişti. Kimsesizler yurdunda. Orası Hogwarts'tan çok daha iyi bir eğitim kurumuydu kendisi için. Ne olduğunu, kendi başına ne kadar güçlü olabileceğini farkettirmişti kendisine. İnsanlara güvenilmemesi gerektiğini, onlara dayanılan bedeninin havanın tepki kuvvetinden dahi düşük olacağını bilmekteydi. İleride karanlıkların arasındaki ara sokakta sevişen bir fahişe ile ayyaş adamı gördü. Tiksindi. Biraz daha ilerledi, sağdaki lokantada adamın ağzının tıklım tıklım dolu olduğunu gördü. Tiksindi. Yukarıdaki evden gelen tokat sesleri ile bir kadının ağlamasının yarattığı hüzün kulağına ilişti, Tiksindi. Bir bebek bağıra çağıra ağlıyordu, Tiksindi. Dükkanı yeni kapatan bir adamın kapalı kepenklerin önünde avuç dolusu parayı, gözlerini açmış bir şekilde sayarken gördü. Tiksindi. Koştu ve bir lağım deliğine kustu.

Sanırım yaşamama vakti gelmişti. Gereksiz yere zaman öldürmeye gücü yetemeyecekti, en azından şimdiki dayanıksızlığında.

Çıkmaz bir sokağa girdi. Yere oturdu ve paltosunu üzerinden çıkararak yana koydu. Üzerinde büyük bir yılgınlık vardı. Kollarını sıvadı ve gökyüzüne baktı. Ay gümüşi ışın demetlerini yeryüzüne neşeyle saçıyordu.Bulutlar arada bir önünü kapatsa da, gökyüzü çok uzun zamandır böylesine parlak değildi. Hayallerinde uçtuğunu anımsıyordu. Hiçbir dayanağı olmadan. Özgürlüğe. O zamanki tek amacı o lanet yerden kurtulup, kendisini kendisine kanıtlamaktı. Bunu yaptı, yaşam amacı kalmadı. Ve elini paltosunun cebine götürdü. İlk Lsd hapını aldı ve ağzına atarak hemen yuttu.

İlkinden sonra gerisini getirmek kolaydı. Etkisi geçecek, yeni bir tane daha alıcak, o bitecek ve yine yenisi gelecek. Bu durum böyle devam edecek, ta ki paltosunun cebindeki uyuşturucular sona erene kadar. Ve ardından tek bir hareket ile kendi yaşamına son verecek. Her şey bitecek. Madde doğadaki doğal dönüşümüne katılacak, dünya bir insanını daha kaybedecek, yerine zaten çoktan birisi doğmuş olacak ve bu döngü sürüp gidecek. Hiç üzgün değil. Serseri yaşamında tanıdığı onlarca yüz, unuttuğu yüzlerce yüz onu zaten hatırlamayacak. Polisler onun cesedini bulduktan sonra otopsi yaptıracak. Kanında bulunan yüksek dozda uyuşturucunun ardından pisliklere yapılan muamelenin aynısını gören cesedi çöplüğe atılır gibi bir mezarlığa gömülecek. Üzerinden ne kimlik,ne de benzeri bir şey çıkmadığı için belki sahte bir ad, mezartaşında yer alacak ya da o bile olmayacak. Zaman geçiyordu, ama onun geçtiğini sadece o düşünüyordu. Aslında zaman kavramı yoktu. Zaman hep yerinde duran bir şeydi, onu biçimlendiren, varmış gibi gösteren insanlardı. Varoluştan beri, kıyaslama yaparcasına, bazı şeyleri yoluna koymak ve aslına bakılırsa kendilerini kısıtlamak adına onu yaratanlardı. Garipti. Şu an Dean ölüm isteğiyle yanıp tutuşuyor fakat hâlâ zaman hakkında düşünceleri vardı, en azından onun bunu düşündüğünü iddia eden birileri vardı. Kahkaha attı ve ara sokak şenlendi.

Henüz bir saat geçmişti, ki zaman kavramının saçmalığından bahseden birisi, normlar dışına çıkamıyordu bu bile acı veren bir durumdu, Lsd yavaş yavaş etkisini göstermeye başlamıştı. Ayağa kalkmıştı. Karanlık, aydınlık tarafından mağlubiyete uğramış ve yoğun bir sis, Dean'in olduğu yerden havalanmasına neden olmuştu. Havada yürüyordu ve sis şimdi kalkmıştı. Yerde çimlerin ıslaklığını hissedebiliyordu, kuşların cıvıltıları kulağına ilişiyordu, gözleri parkta oynayan çocuklara takılmıştı ve babasının sesini duyabiliyordu. Geriye döndü, kendisine benzeyen fakat yüzü kırışıklarla dolmuş, kısaltılmış kızıl saçları ile donuk bakışları olan bir adamdı, boyu da kendisine nazaran daha kısa gibi gözüküyordu. Evet, kendisini çocuk zannediyordu fakat hâlâ aynı bedenindeydi. Annesini gördü, kocasının arkasından geliyordu, güven vermeyen bir yüz ifadesi vardı; sanki bu zengin görünüşlü adamın yanında, bulunmak için bulunuyormuş gibi. Güzeldi, kesinlikle ve oldukça. Sarı saçları, mermer gibi beyaz ve güneşte ışıltılar saçan bir teni vardı. Babasına gülümsedi koca çocuk ve aniden dünya dönmeye başladı. Çimler ayağının altından kaymıştı, kafasını vurmasına yol açmıştı. Annesi babasını götürmüştü, çocuklar parktan kaçışmışlardı ve şimdi sadece kendiliğinden sallanan salıncakların zincirlerinden çıkan gürültü kulaklarına doluyordu. Gittikçe yükseliyordu ses, gıcırtı beynini yemeye başlamıştı. Korkunç bir kahkaha beynini istila ediyordu, yüzü yaralı bir adam gittikçe artan bir hızla salıncağı itekliyordu, herseferinde daha hızlıydı, kahkahası her seferinde daha fazlaydı, bağıramıyordu, sesinin onları yenemeyeceğini düşünüyordu, başını elleri arasına aldı. Yerde yuvarlanıyordu, zemin yokuş aşağıya doğru giden bir vaziyete bürünmüştü, sertçe yerde seke seke gidiyordu, çarptığı taşlar acısını azaltıyor gibiydi; gittikçe azalıyordu sesler. Ve yokuş bitti kendisini, bir deniz kenarında buldu. Üşüyordu, deli gibi. Kollarını bedenine sardığını hissediyordu. Ara sokakta oturduğu yerde gözlerini açtı. Dişlerini aşırı derecede sıktığını hissetti, parçalanmamaları için, paltosunun kolunu ağzına tıkmak için uğraştı. Palto ona unutamadığı bir kadının kokusunu anımsatıyordu, hüzünle doldu. Yapmak istemediği bir şeyi zorla yapmaya çalıştı ve paltonun kolunu ağzına yerleştirdi. Yorulduğunu hissediyordu. Işıklar gözlerinde yansıyor gibiydi, ürkütücüydü.

Ama bu ürkütücülük içinde kendisini iyi hissediyordu, sanki göğsüne yerleşmiş olan karanlık hayali yok ediyordu; onunla savaşıyordu, ona çığlıklar attırıyordu ve bir an için aydınlığın kendisi olduğunu farketti. Ona acı çektiriyordu, tüm bunalımlara, tüm kötülüklere, tüm pisliklere. Hepsi karşısında inliyordu, nefreti tüm dünyaya aydınlık olarak doğmuştu ve insanlar tüm kibirlerinden, tüm doyumsuzluklarından, tüm zevklerinden uzaklaşarak ortak bir amaç uğruna, insanlık adına yaşamaya başlıyorlardı. Liderleri Dean'di. Kendisini feda ederek, kendisini kurtarıyordu. Işık söndü, galibiyet ile bitmişti savaş. Sokağın karanlığında yansıyan bir gölge vardı, kendisine doğru geliyordu. Bir an için korktu, geri çekilmeye çabaladı. Sonra duvara dayalı olduğu aklına geldi ve yüz kendisine yaklaştıkça, çabalaması bitti. Ağzında palto ile ne kadar komik görükebileceğini anımsattı, kendisini görmeden paltoyu çıkardı ve kahkahasını zorlukla engelledi. Gözleri ışık saçıyor gibi gözükebilirdi, ki öyle olmalıydı. Geçti. Sessizce ve melankolik bir hava ile kadının kendisine doğru, gökten gönderilen bir melek gibi süzülüşünü izledi. Tanrı kendisine varlığını kanıtlamak istiyordu. Fakat Dean, tanrının isyankar çocuğu değil miydi? Bu geldi aklına, somurttu. Ellerini bağdaştırdı. Melek yanına çökmüştü ve kendisine bakıyordu şimdi.
"Kimsin?"
Muhtemelen şu cennet, cehennem ayaklarına ismimi soruyor diye düşündü. Ve tanrının yarattığı eserin peşinden ne kadar da çok koştuğunu anladı o an. Kahkaha attı. Ama bir yandan da yanındaki meleği ürkütmek istemiyordu. "Tanrı bu kadar mı ilgisiz? Sizi de göndermiş zaten. Her neyse, gidin ona sorun kim olduğumu. Ya da sormayın. Alın canımı işte şimdi, sonra öğrenirsiniz."
Donuk bir şekilde karşı yola bakıyordu. Üşüyordu. Kolları bedenini hâlâ sarmalıyordu. Üzgündü. Bitkindi. Meleğin kokusunu içine çekti. Güneşli günleri anımsadı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anna Lizzie Malfoy
Hogwarts Müdiresi | KSKS Profesörü
Hogwarts Müdiresi | KSKS Profesörü
Anna Lizzie Malfoy


Lakap : Liz, Ann.
Rp Sevgilisi : Henry McCourt bitchi.
Mesaj Sayısı : 1529
Kayıt tarihi : 16/08/09

Özel
Rp Puanı:
Dean Rider / Puan Belirleme Left_bar_bleue100/100Dean Rider / Puan Belirleme Empty_bar_bleue  (100/100)

Dean Rider / Puan Belirleme Empty
MesajKonu: Geri: Dean Rider / Puan Belirleme   Dean Rider / Puan Belirleme Icon_minitimeC.tesi Eyl. 10, 2011 7:39 am

    # Betimleme: 30/30
    # Akıcılık: 10/10
    # Yazım Kurallarına Uyum: 10/10
    # Sayfa Düzeni: 8/10
    # Renklendirme: 5/5
    # Kurgu: 24/25
    # Uzunluk: 10/10

    RP Puanınız; 97!

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dean Rider / Puan Belirleme
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» seviye belirleme
» Puan belirleme İçin
» Lucas | Puan Belirleme
» Diane J. #Puan Belirleme (+950 Kelime)
» James H. Dean | Puan Yükseltme

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Karakter İşlem ve İstek Geçmişi-
Buraya geçin: